Tarihsel TKP üyesi Hüseyin Nurali: Önemli olan TKP isminin hakkının nasıl bir örgütlenmeyle siyasette yeniden karşılık bulacağını göstermek

TKP'nin 100.yılında güçlü bir Komünist Partisinin boşluğunu Türkiye Komünist Hareketi'nin (TKH) dolduracağını düşünüyorum. TKP'nin 2014'teki bölünmesi solda bir boşluk ortaya çıkarmıştı. Önemli olan TKP isminin hakkının nasıl bir örgütlenmeyle siyasette yeniden karşılık bulacağını göstermek ve işçi sınıfının gerçek anlamda siyasi temsilcisi olabilmek.

Tarihsel TKP üyesi Hüseyin Nurali: Önemli olan TKP isminin hakkının nasıl bir örgütlenmeyle siyasette yeniden karşılık bulacağını göstermek

Tarihsel Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve Türkiye Komünist Hareketi (TKH) üyesi Hüseyin Nurali ile işçi sınıfı ve sendikal mücadele deneyimlerini, TKP’ye nasıl örgütlendiğini ve 100.yılda Türkiye Komünist Hareketi üzerine değerlendirmelerini konuştuk.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Erzincan Üzümlü ilçesine bağlı Çamlıca (Dılav) köyünde 1946’da dünyaya geldim. 1970 yılında askerliğimi bitirip terhis oldum. Koç Holding’e bağlı Otosan fabrikasında işe başladım.

Bir işçi olarak sendikal mücadele deneyimlerinizi ve Parti ile tanışmanızı dinleyebilir miyiz?

Patronların kurduğu Cevher-İş adındaki sarı sendikadan işçiler memnun olmadığı için DİSK, Maden-İş sendikasını Otosan’a sokmak için örgütlenme çalışması başlatmıştı. Çalışmaların sonunda sendika Otosan’a girmiş oldu. Fakat toplu sözleşme yetkisi yoktu. Bir protokolle fabrikadaki çalışmalar sürdü. Üç ay kadar sonra 15-16 Haziran büyük işçi direnişi başladı. İşçiler işi bıraktı. Pankartlar hazırlandı.

Arçelik işçileri ile Kadıköy’de buluşacaktık. Benim elimde ”Patronluğa son” yazan bir pankart vardı. Bu arada askerler fabrikanın etrafını sardı. İşçiler engelleri aşarak Kadıköy’e doğru ilerliyordu. Yer yer askeri tanklar yolları kapatmıştı. Çünkü Demirel hükümeti DİSK’i kapatmak istiyordu. İşçilerin bu büyük yürüyüşünün amacı DİSK’in kapatılmasını engellemekti.

Önümüze çıkan askerlere ”Davamızda haklıyız. Askerliğiniz bitince siz de bu fabrikalarda işçi olarak çalışacaksınız” diyor ve önümüze çıkan barikatları ve tankları aşarak ilerliyorduk. Daha sonra polis barikatları ile karşılaştık. Burada çatışma ve arbede çıktı. Bu esnada 3 işçi arkadaşımızı polisler gözaltına alıp götürdüler. Sonradan öğrendik ki işkence görmüşler.

15-16 Haziran eylemleri sonrası fabrikadan 800 işçi işten çıkarıldı. Polis işçilerin, temsilcilerin, birim üyelerinin evlerini basarak gözaltına aldı. Bu arkadaşların birçoğu tutuklandı. Bir yıl sonra bir ustabaşı bana kefil oldu ve yeniden Otosan fabrikasında işe başladım. Amacım Maden-İş sendikasını yeniden fabrikada örgütlemekti.
15-16 Haziran direnişi bizim için devrimci bir kıvılcım oldu. Sosyalizm mücadelemiz de bu şekilde başladı. 15-16 Haziran direnişinde işçi sınıfının örgütlü mücadelesinin önemini gördük.

Otosan örgütlenme çalışmasını başlattık. Yirmi kişilik bir ekip kurduk. Halit Erdem diye bir arkadaşımız ”beni de sendikaya üye yapın” dedi. Toplu olarak Pendik’teki 4.Bölge temsilciliğine gidip Mehmet Karaca ile görüştük.D aha sonra gizli bir şekilde çalışmalarımızı sürdürdük. Evlerine, kahvelere ve semtlerine giderek işçileri sendikaya üye yaptık. Bu çalışmamızı öğrenen Otosan patronu bizi işten attı. Bu arada Halit Erdem Singer fabrikasında iş başı yapmış ve işçi temsilcisi olmuştu. Mehmet Karaca sendikanın yönetim kuruluna girdiği için bölge temsilciliği seçimi yapıldı. Halit Erdem akıllı ve sosyalizmi iyi bilen bir arkadaşımızdı. Dikkati çekmiş olacak ki bölge başkan adayı seçildi ve seçimi kazandı. Ben de 4. bölgede yönetici olarak göreve başladım.

İzmir’de bir yürüyüş başlatılacaktı. Biz o yürüyüşün güvenliğini sağlamak üzere otobüslerle İzmir’e gittik. İzmir dönüşünde Halit Erdem benimle önemli bir şey görüşeceğini söyledi. Görüşmemizde önce bana Parti’yi anlattı sonra da TKP üyeliğine davet etti. Tabi ben çok sevindim ve büyük gurur duydum. Sorumluluklarımız başladı. Anadolu yakasını yönetenin o dönemde kim olduğunu bilmeden Haydar Kutlu olduğunu öğrendim. Ben, Halit Erdem ve Haydar Kutlu başkanlığında sık sık toplantılar yaparak görüşüyorduk.

DİSK, sınıf ve kitle içinde örgütlenmeyi başarılı şekilde hayata geçirdi. 1 Mayıslar, Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) ve Metal Sanayicileri Sendikasına (MESS) karşı DİSK büyük bir mücadele yürüttü. Bir sloganımız vardı: ”DGM’yi ezdik sıra MESS’te”.

Türkiye Komünist Partisi (TKP), DİSK içinde etkili bir örgütlenmeye sahipti. TKP İsmail Bilen yoldaşın öncülüğünde büyük bir atılım döneminde girdi. İGD ve İKD gibi dernekleri kurarak partinin önemli işler yaptığını gördük. Biz gece gündüz çalışarak işçi sınıfı biliminin ve Parti’nin bize verdiği güçle verilen görevleri yerine getirdik. 1979’da Almanya’ya gittim. Orada Partililerle bağım devam etti. 1983’te de Türkiye’ye döndüm.

TKP-TİP birleşmesi ve TBKP sonrası likidasyon sürecinden bahseder misiniz?

TKP ve TİP bu iki parti barışık değildi. Bazı TİP üyelerinin TKP’ye karşı CHP ve bir takım örgütlerle birlikte hareket ettiğini gördük. Bunun en belirgin örneğini Bursa Maden-İş Sendikası bölge temsilciliğinde yaşanan sert tartışmalarda gördüm. Arçelik’te TİP-TKP karşı saldırılarını gördük. Temsilci seçimleri olduğunda TİP ayrı çalışma yapıyordu. TBKP birleşmesi sonrası Parti giderek örgütsüzleşmeye başladı. Türkiye’ye döndükten sonra yaklaşık on yıl boyunca partiyle bağım oldukça zayıf kaldı. Bu süreçte hem siyasal hem örgütsel hem de ideolojik olarak TKP çözülmeye ve likidasyona uğratıldı.

Daha sonra 1993’ten itibaren Sosyalist İktidar Partisi’ni (SİP) takip etmeye başladım. 2001 yılında TKP siyasete dönünce ben de yeniden partiye örgütlenmeye karar verdim. Ve TKP 2014’te bölününceye kadar mücadelemi sürdürdüm. Devamında Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) üyesi olarak mücadeleme devam etme kararı aldım.

Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) 100.yıl için yürüttüğü çalışmalar, 100.yıl komiteleri ve yapılan etkinlikler hakkında değerlendirmenizi alabilir miyiz?

TKH gerçekten doğru yolda. Yoldaşlarımız en güzel, en doğru mücadeleyi veriyorlar. TKH olarak 100. yılımızda gerçekleştirdiğimiz eylemler ve etkinlikler dikkati çekiyor. Çok değerli çalışmalar yapıldı ve yapılıyor. Bugün parti dışından da gerçek bir sınıf partisi kimliğini örgütleme mücadelesinde TKH’nin çabasının öne çıktığı görülüyor.

TKP’nin 100.yılını geride bırakırken ülkemiz güçlü bir Komünist Parti’ye ihtiyaç duyuyor. Sizce nasıl bir Komünist Partisi olmalı? Genç kuşaklara ve emektar komünistlere mesajınız ne olur?

TKP’nin 100.yılında güçlü bir Komünist Partisinin boşluğunu Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) dolduracağını düşünüyorum. TKP’nin 2014’teki bölünmesi solda bir boşluk ortaya çıkarmıştı. Önemli olan TKP isminin hakkının nasıl bir örgütlenmeyle siyasette yeniden karşılık bulacağını göstermek ve işçi sınıfının gerçek anlamda siyasi temsilcisi olabilmek.

Sosyalizme inanan ve bunun örgütlü mücadeleden geçeceğini bilen genç yoldaşlar partinin bir okul olduğunu ve bu mücadele içerisinde çok şey öğreneceklerini bilmeliler. Şu veya bu nedenle örgütsüz kalmış emektar komünistleri ise örgütsüz kalmamaya Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) sosyalizm mücadelesine omuz vermeye davet ediyorum.