Sosyalistler ABD yaptırımlarına karşı nasıl tutum alınması gerektiğini konuştu

"Sosyalistler ABD yaptırımlarına karşı nasıl tutum almalı?" başlıklı Manifesto’nun Gündemi'nde Hayri Kozanoğlu ve Kamil Tekerek ABD’nin Türkiye’ye yönelik CAATSA yaptırımlarını değerlendirdi.

Sosyalistler ABD yaptırımlarına karşı nasıl tutum alınması gerektiğini konuştu

Manifesto TV’nin YouTube kanalından canlı olarak yayınlanan Manifesto’nun Gündemi, TKH MK Üyesi Kamil Tekerek ve Sol Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Hayri Kozanoğlu’nun katılımıyla başladı.

Alev Doğan’ın hazırlayıp sunduğu ve “Sosyalistler ABD yaptırımlarına karşı nasıl tutum almalı?” başlıklı Manifesto’nun Gündemi’ni aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

Kozanoğlu’nun ABD’nin yaptırım kararlarına dair değerlendirmeleri şöyle:

“Yaptırımların ABD Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray’ı terk etmeden gelmesini manidar buluyorum. ABD, kendi emperyal vizyonları çerçevesinde bu yaptırımlara bakıyor.”

“MİLLET İTTİFAKI’NIN BÜTÜN ÜYELERİ AKP İLE AYNI FİKİRDE”

“Türkiye açısından bakarsak, AKP rejiminin piyasacı, mezhepçi, kayırmacı, baskıcı politikalarını tabii ki unutmuyoruz; ancak genel olarak NATO ile AB ile emperyalizm ile ilişkilerine yönelik bir değerlendirme yaptığımız zaman da aslında CHP’nin, İyi Parti’nin, Saadet’in yani ‘Milllet İttifakı’nın çeperinde bulunan partilerin hiçbirinin belirgin bir farklılık göstermediğini biliyoruz.

Zaten son yaptırım kararından sonra da böylesi bir metne hepsi imza attılar. Meclis’te grubu bulunan partilerden bir tek HDP bunlardan ayrıksı duruyor ama HDP’nin de AB’yi karşısına alan bir metne imza attığı görülmemiştir. Dolayısıyla onların da köklü bir farkı olduğunu söylemek mümkün değil.”

Programın diğer konuğu Kamil Tekerek ise şu değerlendirmeleri paylaştı:

“Ekonomik kriz ve ardından gelen pandemi ile neo-liberalizm bir çöküş yaşıyor. Dolayısıyla yeni bir dünya sistemine geçmenin çabası var ABD’de.

Dolayısıyla Trump dönemi işaret edilerek, emperyalizmin ‘yaşanabilir’ bir kapitalizm inşasının propagandası olarak yeni dönem reklam edilecektir.”

“BİDEN’CILIK BİR ÇIKIŞ YOLU DEĞİL”

“Yakın gelecekte, sanki bu yaptırımlar yokmuş gibi; sanki bir ülkeye yaptırımlar uygulanmıyormuş gibi bir yandan sopa bir yandan havuç göstermeye devam edecek. Oysa yaptırımlar Cumhuriyetçiler ve Demokratların ortak oyuyla geçti. Biden dönemi bir bahar olarak gösteriliyor; ancak Amerikan emperyalizminde çok uca çekilecek kanatlar, Türkiye gibi sömürülecek ülkelere farklı gözle bakılacağını beklemek, yani Biden’dan meden ummak; Biden’cılık aslında bir çıkış yolu değil.

Türkiye sermayesi ve AKP iktidarının bir bağımsızlık hedefi olmadığını bilelim. Türkiye, Suriye ve İran’la Astana çerçevesinde masaya oturdu; ancak burada bile tam anlamıyla ABD karşıtı bir konuma yerleşmedi.

ABD, çok açık bir şekilde ‘bizimle anlaşmazsanız ekonominizi çökertiriz’ diyor. Rahip Brunson başlığı üzerinden de Türkiye’ye bir dizi ekonomik yaptırım uygulanmıştı.”

“AKP ÇIKIŞI NATO’CULUKTA GÖRÜYOR”

“ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo yaptırımları küçümseyerek, ‘bunlar küçük yaptırımlar’ diyor. AKP cenahı da ‘en hafif yaptırımlar uygulanıyor, bir önemi yok’ diyor. İki taraf da yaptırımları küçük göstermeye çalışıyor. Evet küçük yaptırımlar; ancak yaptırımların ciddi bir tarafı da var. Türkiye, ‘silah ve savunma sanayimi geliştireceğim’ diyor; ancak buna kafa tutacaksanız emperyalist sistemin bütününe kafa tutulması gerekiyor.

AKP, “Bir NATO üyesine bu yapılır mı?” diyerek bir çıkış arıyor. Buradan çıkışı da NATO’culukta görüyor.”

Kozanoğlu ise Tekerek’in ardından ikinci bölümde şu değerlendirmeleri paylaştı:

“BİDEN İLE EMPERYALİZM HAYRANLIĞI OLUŞTU”

“Serbest piyasacı, NATO’cu, IMF güdümünde olunmasını sempatiyle karşılayan kesimlerde Biden ile beraber yeniden bir emperyalizm hayranlığı oluştu. İnsan hakları, demokrasi gibi konularda Biden ile birlikte boş bir umut belirdi.

Trump ile Biden arasında elbette fark vardır ama bu emperyalizmin planlarının işlemesinde uygun görülen yöntem konusundaki farklardır. Trump döneminde “yeni liberal düzende ABD çok büyük yük üstlendi, bunun karşılığını alamıyor” türünden bir bakış geliştirildi.

ABD’nin giderek ivme kaybedişi 2008 krizi ile birlikte çok belirgin bir hale gelmişti, Trump ise işini kaybeden bir kesime seslenerek; hatta siyahileri, Latinleri, müslümanları hedef göstererek buralardan oy aldı. Bu bir kurguydu ve başarılı oldu.”

“EMPERYALİZMİN TEŞHİR EDİLMESİ ÖNEMLİ”

“Biden ise farklı bir politika güdüyor. Biden siyahilere, Latinlere, müslümanlara, kadınlara emek havuzunun bir parçası olarak bakıyor. Biden ve ekibi, “Bu kimlikleri kabul edelim, sonunda bu kesimler ne kadar emek piyasasına kazandırılırsa ücretler o kadar düşer” diye bakıyor.

Emperyalizmin bu dönemde teşhir edilmesi önemlidir. Sosyalistler için kendilerini düzen partilerinden ayırma olanağı bulunuyor.”

Kamil Tekerek, sosyalistlerin yaptırımlar karşısındaki tutumuna dair şöyle konuştu:

“ANTİ-EMPERYALİST MÜCADELE İLE SOSYALİST MÜCADELE ARASINDAKİ BAĞ GÖRMEZDEN GELİNİYOR”

“Anti-emperyalist mücadele ile sosyalist mücadele arasında kopmaz bir bağ var. Bu bağ görmezden geliniyor.

Önümüzdeki dönemde yaptırımlara karşı mücadele etmek; anti-emperyalist mücadelenin de bir göstergesi olacak. Yakın dönemde ‘Biden yalancı baharı’ bittiğinde, düzeni topyekûn karşısına alanlar ile NATO’cular, Biden’dan medet umanlar arasındaki ayrım belirginleşecek.

Biden ile beraber ABD’de İran politikası değişmeyecek, Suriye’yi bölme planı rafa kaldırılmayacak, Irak’ın hala büyük lokma olarak görme refleksi zayıflamayacak. ABD’nin ‘ileri karakolu’ olan Türkiye’nin de yakın geçmişte misyonu zayıflasa da bu planlar doğrultusunda yeniden kullanılacağı bir gerçektir.

Türkiye’de sosyalistler dışında, “emperyalizm zaten AKP’nin ipini çekecek ses çıkarmayalım, AKP gitsin yeni bir düzen muhalefeti iktidara gelsin biz de payımızı alalım.” diyen düzen muhalefetine takılmış ya da Kürt siyasi hareketinin etkisinde kalmış bir kesim var. Bir başka kesim ise “Yaptırımlara karşı çıkmak AKP’nin işine gelmez mi” türünden bir yaklaşımla gündemi değerlendiriyor.

Türkiye solu bu başlıkta mücadeleyi yükseltirse, sağ çevrelerin milliyetçi hamaset ile tuttuğu kitleyi dağıtabilir. Liberalizmden ve Kürt siyasetinden etkilenmiş, sosyal demokrasi de dahil düzen siyasetine eklemlenme arayışında olan sol ile anti-emperyalizm mücadelesi olmadan sosyalizm mücadelesi olmaz diyen sol geçtiğimiz hafta itibariyle ayrışmış oldu.”