Eugène Sue’yü nasıl hatırlıyoruz?

Günümüzde Eugène Sue’nün neredeyse hiç ilgi görüp okunmadığını biliyoruz. Bu gün nasıl Miguel de Cervantes Don Quijote, Victor Hugo Jean Valjean, Dostoyevski Raskolnikov ile “anılıyorsa” Eugène Sue de Karl Marx ve Friedrich Engels'in “Kutsal Aile ya da Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi” ile anılıyor.

Eugène Sue’yü nasıl hatırlıyoruz?

Ramazan Levent Yılmaz

Fransız yazar Eugène Sue, 19. Yüzyıl Avrupa’sında popüler romanı kelimenin tam anlamıyla “icat eden” yazardır. Parisliler, Temmuz 1842’den Ekim 1843’e kadar, Fransa’nın en çok ilgi gören tefrika romanlarından biri olan Eugène Sue’nün “Les Mystères de Paris” (Paris’in Gizemleri) eserinin son tefrikasını okumak için her hafta gazete bayilerine koştu. Victor Hugo’nun “Sefiller”inden yirmi yıl önce, “kitleler” anlamıyla halk, Sue’nün bu romanıyla kendisini edebiyatta “aktör” olarak buldu; zira 17’inci yüzyıl edebiyatındaki “halk”, yani Fransızcasıyla “peuple”, Auerbach’ın da “17’nci asırda Fransız Halkı” (The French Public in the Seventeenth Century, 1937) makalesinde tanımladığı üzere burjuvaziyi işaret eden bir kelimeydi.

Paris’in Gizemleri’nin Halil Edip tarafından Osmanlıcaya çevrildiğini (1890 Dersaadet İstanbul: Alem Matbaası) eklemek gerekiyor. İkinci basımı ise Cemil Cahit Cem çevirisiyle (1945 Güven Yayınevi: Ankara) yayınlanıyor.

***

Edebiyat çevrelerince Paris’in Gizemleri 19. yüzyılın en çok okunan romanı olarak nitelendirildi. Romanın getirdiği ses dolaylı bir biçimde yankısını Karl Marx ve Friedrich Engels’in “Kutsal Aile ya da Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi”nde buldu.

Ama önce kısaca Eugène Sue’yü tanımakta fayda görüyoruz. Paris’te varlıklı bir üst orta sınıf ailede doğan Sue’nin babası askeri başhekim ve Restorasyon’dan sonra 18. Louis’nin bizzat hekimiydi. Eugène Sue, Fransız Deniz Kuvvetleri’ne yardımcı cerrah olarak katıldı (1823). Asya, Afrika ve Amerika’ya gitti ve terhis olduktan sonra, Paris’te kariyerine edebiyat ve gazeteci olarak devam etti.

Babasının ölümü üzerine (1829) hatırı sayılır bir servete sahip oldu ve Paris’e yerleşti. Yaşam tarzını Lord Byron’a göre biçimlendirerek çok geçmeden “dandy” (züppe) olarak ün kazandı. Sue, Paris Herald için muhabir olarak çalıştı ve daha sonra Bavyera gazetesinin editörü oldu.

Sue’nün erken dönem hikâyeleri arasında Plick et Plock (1831), Atar-Gull (1831) ve La Salamandre (1832), denizdeki yaşadığı deneyimlerine dayanıyordu ve sansasyonel egzotizmleriyle okurları cezp etti. Arthur (1838) ve Mathilde’de (1841) Sue hala çağdaş ‘yüksek hayatı’ tasvir ediyordu, ama sonra dikkatini Fransa’da Sanayi Devrimi’nin ortaya çıkmasıyla topluma damgasını vuracak olan toplumsal sorunlara çevirdi. 1840’lı yıllarda kariyerinin zirvesindeki Eugène Sue’nün adı, “en iyiler ve en etkili yazarlar” listesinde Alexandre Dumas ve Honoré de Balzac’la birlikte anılıyordu. Sue’nün popülaritesi ulusal sınırları aştı ve tüm sınıfları da etkiledi; işçi sınıfının yanı sıra burjuvazi tarafından da okunup ilgi gördü.

***

1840’ların başında, Sue, Fransız ütopik sosyalist ve filozof Charles Fourier ve anarşist Pierre-Joseph Proudhon’dan etkilendi ve sanatın toplumsal amacına olan inancını gizlemedi.

1848 Fransız Devrimi’nden sonra Nisan 1850’de Paris-Seine seçim bölgesinden Yasama Meclisi’ne seçildi. Karl Marx, 18 Brumaire’inde bu süreci “…Böylece burjuvazinin tekrar toparlanmasına ve önlem almasına izin verdi [Marx burada Vidal’den bahsediyor]. Sonuçta Mart seçimlerinin anlamını, Nisan ara seçiminde Eugène Sue’nün seçilmesindeki duygusal yorumuyla zayıflattı. Tek kelimeyle söyleyeceksek, 10 Mart’ı 1 Nisan şakası yaptı” diyerek anar. [Alıntılanan kısım yeniden çevrilmiştir, çev: Sertaç Canbolat]

1851 Fransız darbesine karşı protestoları sonucu Paris’ten sürgün edildi. İtalyan yönetimi altındaki Savoy’da sürgündeyken Annecy-le-Vieux kentinde yaşamını yitirdi (1857).

Bir hikâye anlatıcısı olarak Sue duyguları sarsmaya yöneliyor, dramatik yapıda olay örgüsünün sıkıştığı anları melodramatik ve romantik bir çıkışla çözüyordu. Ve tıpkı hayatta olduğu gibi, kişilerin duygularını aslında yapıp ettikleri ve konuşmaları ele veriyordu. Sue’nün “Les Mystères de Paris” (Paris’in Gizemleri) adlı tefrikası kitlesel bir başarı elde etti. Paris’te basılan muhafazakâr Journal des Debats gazetesinde tefrika halinde yayınlanan roman (1842-1843) inanılmayacak bir biçimde kitlelerde okuma hevesi yarattı ve ilgi gördü. Aynı zamanda okuyuculara, o zamana kadar hiçbir romanın tasvir etmediği işçi sınıfına ve Paris’in suç dünyasına bakışın kapılarını açtı. Roman Avrupa’nın en çok satan kitabı oldu (1843). Eleştirmenler, romanın başarısının okuyucuya egzotik bir dünya sunduğu gerçeğinden kaynaklandığını belirtmişti; suçluların, hırsızların, katillerin, fahişelerin ve pezevenklerin kısacası Paris’in yeraltı dünyası vardı bu kitapta. İlerici basın tarafından alkışlandı.

***

“Kutsal Aile ya da Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi” Marx ve Engels’in ilk ortak çalışmasıdır. Ağustos 1844’ün sonunda Marx ve Engels Paris’te bir araya geldi ve bu –toplantıları- teorik ve pratik devrimci faaliyetin tüm alanlarında ortak yaratıcı çalışmalarının başlangıcıydı. O zamana kadar Marx ve Engels idealizmden materyalizme ve devrimci demokratizmden komünizme geçişlerini tamamlamışlardı. Kitap, Marx ve Engesl’in devrimci materyalist dünya görüşünün oluşumundaki ilerlemeyi yansıtır. Kutsal Aile’de Marx ve Engels, Genç Hegelcilerin öznelci görüşlerinin militan materyalist tavırla yıkıcı bir eleştirisi yaparlar. Ayrıca Hegel’in kendi idealist felsefesini eleştirirler.

Engels, Sue için 1844’ün sonlarında şunları yazıyor: “Eugène Sue’nün ünlü romanı “Les Mystères de Paris” özellikle Almanya’da kamuoyunu derinden etkiledi; kitabın büyük kentlerdeki ‘alt katmanların’ payına düşen sefalet ve düşkünlüğü anlatışındaki etkileyici tarz, kaçınılmaz olarak kamuoyunun dikkatini yoksulların genel durumuna çekti. Almanya’nın Times’ı Allgemeine Zeitung’un söylediği gibi Almanlar, roman yazımı stilinde şu son on yılda tam bir devrim yaşandığını keşfettiler. Eskiden benzeri hikâyelerin kahramanları olan krallarla prensler yerine şimdi yoksul, hor görülen sınıf, onun yazgısı ve talihi, sevinçleri ve acıları, romanın konusunu oluşturuyor; en sonu Almanlar da G. Sand, E. Sue ve Boz gibi roman yazarlarının oluşturduğu bu yeni sınıfın günümüzün bir belirtisi olduğunu kavrıyorlar.”[1]

Kutsal Aile’nin beşinci başlığı “Gizemler Tüccarı Çizgileri Altında Eleştirel Eleştiri ya da Bay Szeliga Tarafından Kişileştirilmiş Eleştirel Eleştiri” Marx tarafından yazılmıştır. “Kutsal Aile’nin en önemli değilse bile en büyük bölümü, Eugène Sue’nün , “Les Mystères de Paris” (Paris’in Gizemleri) romanına ayrılmıştır. Beşinci bölümde Marx, edebiyat eleştirmeni Szeliga’ya[2] saldırır. “Les Mystères de Paris” romanının ayrıntılı incelemesini/analizini yapar ve özellikle yoksulların yaşam koşullarında herhangi bir gizem görmez. “(…) 80 sayfa kadar tutan ve ne Sue’nün romanının, ne de Szeliga’nın eleştirisinin genişliğini doğrulayabileceği kadar uzun görünen titiz bir tahlille, Marx, Szeliga’nın en kaba bayağılıkları gizemler durumuna dönüştürme merakı ile alay eder ve düzmece insancıl görünüşler altında en aşağılık burjuva ahlakından esinlenen bu romanın hiçliğini de ortaya koyar.”[3]

***

Umberto Eco günümüz dünyasından bakar Sue’ye: “Dumas’nın hikâye anlatmadaki becerisinin üstünlüğü, çağdaşı Eugène Sue’yü -ki o dönemde Dumas’dan daha ünlüydü- tekrar okuduğumuzda, daha da netleşir. “Les Mystères de Paris”i (Paris’in Gizemleri) yeniden okursak -zamanın-da roman kahramanları gerçek kişilere benzetildiği için ve politik-sosyal tavsiyeleri nedeniyle olay yaratmış bir kitaptı fazladanmış gibi görünen sözcük ve cümlelerin gerçekten de kitabı ağırlaştırdığını kavrarız ve o yapıt bugün yalnızca geçmişten bir belge olarak okunabilir, yazıldığı gibi başarılı bir roman olarak değil.”[4]

Günümüzde Eugène Sue’nün neredeyse hiç ilgi görüp okunmadığını biliyoruz. Bu gün nasıl Miguel de Cervantes Don Quijote, Victor Hugo Jean Valjean, Dostoyevski Raskolnikov ile “anılıyorsa” Eugène Sue de Karl Marx ve Friedrich Engels’in “Kutsal Aile ya da Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi” ile anılıyor.

[1] Marx, K., & Engels, F. (2009). Yazın ve Sanat Üzerine. Ankara: Sol yayınları.

[2] Bir subay ve entelektüel Genç Hegelci olan Franz Szeliga (Franz Friedrich Heinrich von Zychlinski 1816-1900) 1840’larda Bruno Bauer çevresindeki Berlin çevresine yakındı. Daha sonra edebiyat dünyasından çekildi ve General olarak öldü.

[3] Marx, K., & Engels, F. (1976 ). Kutsal Aile Ya da Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi Çev. Kenan Somer. Ankara: Sol yayınları.

[4] Eco, U. (2012). Efsane Yaratma Sanatı Çev. Z. Heyzen Ateş. Notos Öykü , 38.