Sınav bitti, peki ya mücadele?

Bugün sınavın ertelenmesi için piyasacılığa karşı kavga veren gençlerin yarın üniversitelerinde de bu sesi yükseltmesi; yarın liseye ilk adımını atacak olanlarınsa onları bekleyen düşmana ,yani piyasacılığa, karşı kavgaya girişmesi gerekmektedir.

Sınav bitti, peki ya mücadele?

Meryem Kurtuluş

Geçtiğimiz haftasonu bir üniversite sınavını daha geride bıraktık. Bu sınavın ülke tarihimizde yapılan bütün üniversite sınavlarıyla ortak noktası olmasına rağmen diğerlerine hiç benzemeyen farklı bir noktası da vardı.

Ülkemizde öğrenci seçme sınavlarının temel uğraklarından biri her zaman geleceksizlik olmuştur. 2020 YKS’nin de uğrak noktalarından biri budur. Ülkemizde üniversite sınavlarının amacı gençliğe gelecek kazandırmak, bilim merkezi olması gereken üniversitelere taze kan kazandırmak ve ülkemizde bilimin, uzmanlaşmanın, tekniğin kıymetinin ve niteliğinin artması değildir. Üniversite, ülkemizde ya işsizliği en az 2 yıl daha ertelemenin ya eğitimi sektör haline getirip kar kazanmanın ya da etkisizleştirilerek gericiliğin, liberalizmin pompalandığı yerlerin adı haline getirilmiştir. Üniversite sınavıysa bunların her biri yok sayılarak ”geleceği kazanmanın” adı olarak sunulmuştur. Ancak biz gençlerin gördüğü gelecek değil, geleceksizliğin ta kendisidir.

Üniversite sınavı; umutsuzluğun, eşitsizliğin, haksızlığın, bize sunulan rekabetin adıdır. Bu düzende üniversite sınavı piyasacılığın adıdır. Üniversite sınavı öğrencilerin yetenek ve becerilerine göre alanlara yerleşip kendini geliştirmesindense, yetenek ve becerileri körelten sistemin adıdır. İşte 2020 YKS’nin kendinden önceki sınavlarla ortak noktası budur.

Ancak diğerlerinden farklı olarak piyasacılığın adını daha da kocaman harflerle yazdırdığı bir sınavdı 2020 YKS. Öğrencilerin hayallerini ve emeklerini hiçe sayanlar, bu sınavla hem öğrencilerin hem de toplumun sağlığını hiçe saydıklarını da göstermiş oldular. Salgın koşullarında, LGS ve YKS dışında tüm sınavları erteleyen AKP’nin bu sınavı ertelememesi ise iki şeyi ortaya koydu. Bunlardan birincisi AKP’nin gerçek yüzü olan piyasacılık. Her ne kadar AKP’li cumhurbaşkanı sınavın turizm patronlarının karı içi ertelendiğini ” spekülasyon ” diyerek bertaraf etmeye çalışsa da, sınav günü uygulanan ” kısmı sokağa çıkma yasağında ” müze ve ören yerlerinin yerli-yabancı turistler için açık olacağının ilanı da kimlerin spekülasyon yaptığını ortaya koymuş oldu. Gençlik ise gözlerine baka baka yalan söyleyenlere, kar için insan canını da emeğini de hiçe sayanlara karşı sözünü söyledi. İşte YKS’nin ertelenmemesinin ortaya koyduğu ikinci şey de budur. Gençlik ne olursa olsun sessiz kalmayacağını ve her koşulda, doğru bildiğini söylemekten de çekinmeyeceğini göstermiş oldu. Piyasacılığa karşı salgının getirdiği kısıtlı koşullarda dahi gençlik umudunu dimdik ayakta tutarak, inat ve ısrarla sınavın ertelenmesi için mücadelesini sürdürmüş oldu.

Sınav bitti ama gençliğin inadı ve ısrarı hala sürüyor. Ülkemizi karanlığa sürükleyenlere inat, aydınlık yarınlar için ısrarcıyız. Ama biliyoruz ki aydınlık yarınları kazanmak içinse sadece ısrar yetmiyor; doğru bir siyaset gerekiyor.
Salgına rağmen ertelenmeyen YKS’nin hem bugün liseden mezun olup da bu sınava girenlere hem de yarın liseye ilk adımını atacak olanlara devrettiği bir ödev var. Bu da ”Gençlik, şimdi ne yapmalı?” sorusunun cevaplanması.

GENÇLİK ŞİMDİ NE YAPMALI?

Öncelikle bilinmesi gerekir ki bu çürümüş düzenin en büyük değeri ne insan sağlığı ne de emektir; bu düzenin en büyük değeri yalnızca ”kâr” sevgisidir. İşte YKS’nin ertelenmemesi de kar sevgisinin bir sonucuyken, bu mücadele de piyasacılığın gençlik için sınıfta kaldığının bir göstergesidir. Staj adı altında aynı işi yapıp da daha az para aldığımız emek sömürüsü de resmen emeklerimizin heba edilmesi için ödediğimiz 70 TL sınav ücreti de mahkum kaldığımız dershaneler ve özel dersler, özel okullar da bu piyasacı düzenin sonucudur. Peki bunlara ses çıkarmayanların piyasacılığı karşısına alması mümkün müdür?

Bugün gençliğin gericilik dışında en büyük düşmanlarından biri olan piyasacılıkla kol kola yürüyenler, ”TRT’yi de satacağız” diyerek piyasacı kimliğini ortaya koyanlar, paralı eğitime ses çıkartmayanlar mücadelemizin neresinde olacaklar? Elbette ki tam karşısında. Öyleyse piyasacılığa karşı durmayan hiçbir anlayışla gençliğin mücadelesi ortaklaşamayacaktır.

Haksızlığa karşı piyasacılığı da onun değerlerini de karşısına alan, ”Oy moy yok!” diyerek AKP’yi reddedenlerin tam da bahsettiğimiz sebepten dolayı piyasacılığa karşı tutumu yarın da dimdik ayakta tutmaları gerekmektedir. Gençlik, umudunu ve mücadelesini sosyal medyadan çıkartarak okullarına, sokaklarına, staj yaptıkları işyerlerine yani hayatın tam da içine taşımak zorundadır. Giydiği kıyafeti, içtiği içeceğin markasını, okuyabileceği okulu dahi siyasetin belirlediğini bilenler, bugün yaşanılan her bir sorunun da siyasetle ilgisini görebilir. Nasıl bir ülke, sorusuna vereceğimiz cevap, temel ilkelerimizi de belirleyecektir.

Gelecek kaygısının olmadığı bir ülke dersek, geleceksizliğin temel nedeninin ne olduğu sorusunu da cevaplamak zorundayız. İşte piyasacılık bir kez daha baş düşmanımız olarak karşımızda duracaktır. Bu yüzden gençliğin mücadele ilkelerinden biri piyasacılığın tam da karşısında olmaktır. Bu ise ancak sosyalizm mücadelesi ile mümkündür. Aksi takdirde alacağımız her tutum bir piyasacı aktöre karşı, daha az piyasacı olanı seçmek anlamına gelecektir.

Bugün sınavın ertelenmesi için piyasacılığa karşı kavga veren gençlerin yarın üniversitelerinde de bu sesi yükseltmesi; yarın liseye ilk adımını atacak olanlarınsa onları bekleyen düşmana ,yani piyasacılığa, karşı kavgaya girişmesi gerekmektedir.

Piyasacılığa karşı sosyalizmde inat ve ısrar, aydınlık günlerimizin mimarı olacaktır.