Ruhi Su müzikte neleri çözümledi?

Mesele sanatçının toplumdan ne aldığı ve ne vermek istediğidir. Sanatçının sanatı hangi safta yer alarak, ne için yaptığı önemlidir.

Ruhi Su müzikte neleri çözümledi?

Yavuz Albayrak

Osmanlı İmparatorluğu birçok alanda batılılaşma adımı atarken müzik alanının da buna dâhil edildiği bilinmektedir. II. Mahmut tarafından kapatılan Yeniçeri Ocağı yerini Asakir-i Mansure-i Muhammediyye’ye bırakmıştır. Buna bağlı olarak mehter müziği de yerine Mızıka-yı Humâyun’a yani batı modeli bando takımına bırakmıştır. II. Mahmut döneminden sonra batı müziği, devletin resmi müziği haline gelmiştir. Müzikte batılılaşma hareketi ilk olarak 1826 yılında başlatılmış olsa da batılı müzik geleneğinin yaygınlaştırılması, toplumla buluşturulma çabası Cumhuriyetin kuruluşuyla başlatılmıştır. Batı müziği eğitimi önemsenmiş, radyolarda batı müziği yayınları yapılarak toplumun batı müziğine olan aşinalığı arttırılmaya çalışılmıştır Cumhuriyetin ilk yıllarında bu politika, daha da sertleşerek 1926 yılında Osmanlı müziği eğitimi, 1934-36 yıllarında ise radyolarda icra edilmesi yasaklanmıştır. Bu açıdan bakarsak II. Mahmut döneminden müziğe bakış ile Cumhuriyetin ilk yıllarındaki müziğe bakış perspektifi arasında bir süreklilik vardır. Batı müziğinin ilericiliği ve modernliği temsil ettiği, Osmanlı müziği ise gericiliği ya da hastalığı temsil ettiği düşünülmektedir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında ileri bir toplum inşasının temeli de batı müziği dinlemekten, öğrenmekten geçtiği aşikârdır. Modern müzik düşüncesini bu şekilde oluşturan Cumhuriyet kadroları müzikte ulusçuluğu, halk türkülerini batılı forma kavuşturarak ve çok sesli icra edilmesini sağlayarak gerçekleştirmek istemiştir. Bir yandan “modernleşerek” bir yandan da ulusal kimliği inşa etmek istemiştir.

Osmanlı müziği, makam müziği veya klasik Türk müziği çağdışı geri kalmış bir müzik midir? Çok seslilik ilericilik midir? Osmanlı döneminde saray ve halk arasında müzikal açıdan büyük farklar var mıdır? Halk müziği makam müziğinin içine girer mi? Makam müziği nedir?

Her bir soru yeniden düşünülüp, dönemin koşullarının göz önüne alarak yeniden cevaplanması gereken sorular olarak düşünmekteyim.

1826 yılında başlatılan modernleşme hareketi Cumhuriyetle beraber müzik camiasında iki kutup oluşturmuştur. Kabaca Türk müzikçiler ve batı müzikçiler şeklinde ayrılan müzik dünyası yaratılan ortamdan kaynaklı birbirine zıt ve bağdaşamaz, kaynaşamaz gibi düşünülerek hareket etmiştir. Bir yanda Osmanlıcılar, klasik müzik icracıları Osmanlı müziğini savunarak batı müziğini düşmanlaştırırken diğer yandan Cumhuriyet aydınları hasta ve geri müzik diye Osmanlı müziğine saldırmaktadır, düşmanlaştırmaktadır. Bunun en güzel kanıtıysa AKBABA adlı dergide çizilen karikatürlerdir. Her iki müzik türü de kendi içinde gelişmiş çok değerli eserler vermiştir. Teknik açıdan incelendiğinde tabii iki müzik türü arasında büyük farklar bulunmaktadır. Fakat bu iki müzik arasındaki ileri, modern, geri, hasta tartışması bir yerden sonra hatalıdır. Çünkü karşıtlık müziğin teknik yapısında ziyade politiktir. Örneğin Osmanlı müziği saray müziği olduğu için kötü algısı vardır. Klasik Batı müziği de saray müziğidir. Osmanlı müziği dini müziktir Ney sesi İslamiyet’i çağrıştırıyor bu yüzden modern değildir algısı vardır. Hâlbuki batı müziği kilise müziğidir çok seslilik kilise ilahilerinde kullanılmıştır. Burada bir fark daha var batı müziği kendi müziğini dini ve saray müziğinden ayırmıştır bir yerden sonra. Bu haklı ve doğru bir adımdır. Bizim de yapmamız gereken şey bu olmalıdır. Aksine batı müziği yapmaya kalkarsak zaten batıda üst düzey şekilde yapılıyor. Asıl mesele bu noktada devreye giriyor yeniden üretebilmek bugünün algısında yer edinecek şekilde icra edebilmek. Makam müziğine diyalektik bakıp müzik kültürü içinde değerlendirip dönemine uygun eserler verilmelidir. Elbette çok seslilik işin içine girmelidir. Çok seslilik kötü değildir. Yazının buraya kadar olan kısmında batı müziği kötü bir müzik gibi anlaşıldıysa yazıyı baştan okumanızı tavsiye ederim. Müzik bir çatıdır. Karşılıklı olarak tüm müzik türleri birbiriyle iletişim halindedir. Müzik türleri arasında ileri geri tartışması hatalıdır. Mesele sanatçının toplumdan ne aldığı ve ne vermek istediğidir. Sanatçının sanatı hangi safta yer alarak, ne için yaptığı önemlidir.

***

Sanatını emekçi halk için yapan büyük usta Ruhi Su, müziğe dair diyalektik bakış açısını yaşadığı dönemde en iyi şekilde yansıtan kişidir. Bir radyo programında konuşan Ruhi, Su halk müziği ile Osmanlı müziğinin makamsal müzik olduğunu arada form ve icra farkı olduğu dile getirmiştir. Bu tespiti yapan Su, halk müziği batı müziği gibidir diyerek türküleri icra etmemiştir. Aksine batının tekniklerinden faydalanarak özü korumaya ve geliştirmeye çalışmıştır. Şan tekniği ile türküleri kendi öz perdeleri, notları ile okumuştur. Halk müziğini yada makam müziğini geri ve hasta gibi görmeyip gelişmesi gerektiğini görmüştür. Bu düşünceye göre hareket edip halk müziğinde bir karakter oluşturmuştur. Ayrıca Ruhi Su cumhuriyet ve batılılaşma adımlarının sonucunda eğitim görmüş ve bu sayede opera sanatçısı olmuştur. Çok da başarılı olduğu dönemin gazetelerinde yazılmıştır, 10 tane operada görev almıştır. Dönemin eleştirmenleri, hakkında güzel ve olumlu şeyler söylemişlerdir. Başarılı ve disiplinli bir müzisyendir. Operadan politik sebeplerle çıkarılması sonucu halk müziğine dönmemiştir. Çukurova’da yetişen Su halk müziğini ufak yaştan itibaren sevmiştir. Halk müziği kültürünü geliştirmek adına hareket etmesinin sebebi müziğimizin zenginliğini bilmesinden kaynaklıdır. Şan tekniği ile türkülerin özünü bozmamaya gayret ederek kentli bir sanatçı olarak icra etmiştir. Gelenek ile gelecek arasında bir ilişki kurmuştur. Ruhi Su batı müziği ve Türk müziği kavgasında saf tutmayıp arada bir denge kurmuştur. Halk türkülerindeki taşlamalar, eleştiriler bir komünist olan Ruhi Su’nun en büyük malzemesini oluşturur. Pir Sultan, Karacaoğlan, Dadaloğlu gibi ozanlardan beslenmiştir. Ayrıca Arif Sağ hocanın dediği gibi aydınlara türküleri sevdiren adamdır.

Değerli üstat yaşamının büyük bölümünde zorluklar yaşayarak hayatını sürdürmüştür. Tüm zorluklara rağmen komünist kimliğinden ödün vermemiştir. Yazdığı şiirlerinde, icra ettiği müziğinde devrimci ruhu hep görülmektedir. Ruhi Su’nun derdi emekçilerin iktidarının kurulması olmuştur. 100. yılımızda bize bıraktığı miras büyüktür. Hayatının zorluklarını kendisine bahane ederek kafasını kuma gömmemiş, tembellik yapmamıştır. Ruhi Su çalışkan başarılı bir komünisttir. Bu haliyle örnek kişidir. En büyük mirası da bunun olduğuna inanıyorum.

Ruhi Su 1826 yılından beri başlatılan müzikte batılılaşma meselesini komünist bir gözle görerek, hem modernliği hem gelenekselliği barındırarak bir tarz oluşturmuştur.

100 yaşımızda bize öğrettiği en güzel ders zoru başarmaktır. Yarını kuracak olan bugünün zorluklarını aşanlar olacaktır.