Marks'ı unutmak ya da unutmamak, işte bütün mesele bu!

"Sınıflı toplum varsa, demokrasi sadece bir sınıf için geçerli olabilir."

Marks'ı unutmak ya da unutmamak, işte bütün mesele bu!

Güneş Doğan

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu katıldığı DİSK Genel Kurulu’nda yaptığı işçi ve sınıf düşmanı açıklamayla bir kere daha gündeme geldi. İnsanların inancına, kimliğine ve yaşam tarzına göre ayrıldığı Türkiye’yi yokuş aşağı giderken freni patlamış bir kamyona benzeten Kılıçdaroğlu, artık Marks’ın “Dünyanın bütün işçileri, birleşin!” sözünü bir kenara koyup “Dünyanın bütün demokratları, birleşin.” demenin vaktidir demiş bulundu…

Demokrasi sürekli dillerde olup kimin için dendiğinde bir türlü muğlaklığın bitmediği bir kavram oldu çıktı. Yapılmak istenen tam olarak da bu değil mi zaten? Unutturmaya, çok korktukları için geçersiz kılmaya çalıştıkları Marks’ın öğretisi hala geçerli: Sınıflı toplum varsa, demokrasi sadece bir sınıf için geçerli olabilir.

Bugün işçilerin bastırılmaya çalışıldığı, grevlerin engellendiği, sendikalıların işe alınmadığı, zaten yarım olan iş hukukunun işçiden yana karar vermediği ülkemizde demokrasinin ki0mden yana olduğuysa çok açıktır. Peki faturayı sözde demokrasinin sözcülerine kesen nedir?

Kapitalizme bizi mahkum eden, işçi sınıfının örgütlenmesini, bu düzeni yıkıp adlı adınca sosyalizmi, yani kendi demokrasisini kurmasını engelleyenlerin başında işte bu “demokratlar” geliyor. Biliyoruz ki sermaye sınıfı, her şeyin kendi çıkarına olduğu bir dünyada hiçbir şeyin değişmesi gerekmediğini düşünür. Bu yüzden insanları ya değişimin gerekli olmadığına ikna etmeye çalışır ya da, bunu yapamadığı yerlerde, onları gerçek bir değişimin önünü kapatacak ve pasifize edecek belli alanlara yönlendirir. Türkiye’de bu alanın siyasi hattını dünden bugüne “ortanın solu”ndan “herkes için kucaklaşma zamanı”na kaymış olan CHP tutmaktadır.

İşçiye vaadi, belediyelerinin önünde açlık grevi yapan memurlar, kendini yakan emekçiler, greve çıkan İZBAN işçilerinden öteye gidemeyen CHP, utanmadan sıkılmadan demokrasiden söz edebilmektedir. Zaten yapması gereken de budur çünkü; her şey çok güzel olacaktır, herkesle kucaklaşılacaktır, sorunlar sistemin değil iktidarın sorunlarıdır, o da her seçim sandıkta ha gitti ha gidecektir…

Aslında tüm meseleyi yine bir CHP mensubu olan, kazandıktan sonra da CHP’nin hakla hukukla demokrasiyle derdi olmadığını çok güzel gösteren İmamoğlu özetlemişti: “Biz insanların sandıktan başka bir seçeneği düşünmesini istemiyoruz.” Yine siyasi geçmişi pek parlak olmayan, bir zamanlar CHP’li Ecevit de “Biz var olduğumuz sürece komünistler iktidara gelemez.” derken bugün anlatmaya çalıştığımızı vurguluyordu. Komünistler, yani işçi sınıfının siyasi hattını örmeye çalışanlar onlar için hep mücadele edilecek bir unsur olmuş, demokrasi ise sermayenin ihtiyaçlarından öteye gidememiştir.

Bir kere daha vurguluyoruz: Sınıfa karşı sınıf! Sonunuz olacak Marksizmi her an karşınıza çıkarmaya, unutturmaya çalıştığınız sınıf bilinciniyse her geçen gün arttırmaya and içtik! Nasırlı ellerin diktatörlüğünün, sizin demokrasinizden daha “demokratik” olacağı o günlere yemin ettik, dönüş yok…