Kim takar halkı; yeter ki patronlara zeval gelmesin

"Ülkeye geldik ve uçaktan inince birileri gelecek ve bizi sağlık kontrolünden geçirip sorular soracak ve gerekli birimlere yönlenecek diye bekliyorduk; ama öyle bir şey olmadı. Uçakta bize verilen bir form, bir de termal kamera..."

Kim takar halkı; yeter ki patronlara zeval gelmesin

Cemal Ceran

Nereden başlasam bilemedim ama benim için başlanacak nokta belli. Ülkeye giriş çıkışlar.

Tv kanallarında ülkemiz virüsle mücadele kapsamında bilmem şu kadar ülkeye giriş, çıkışları durdurdu ve hava limanlarında tedbirler alındı haberleri. Aslında kısmen doğru uçuşlar durmaya başlamıştı. Peki alınan önlemler nelerdi? Yandaşlara göre çok başarılı bir sınav veriyorduk ve gelen herkes kontrolden geçiyordu.

Tabi ki yalan. 17.03.2020 tarihinde ben ve yanımda bulunan iki iş arkadaşım, birlikte yurtdışından erken dönüş yaparak ülkemize geldik. Gelmeden önce geldiğimizde ne yapmamız gerektiğine dair bir yoldaşımla görüşme yaptık çünkü bizi ne bekliyordu bilmiyorduk.

Ülkeye geldik ve uçaktan inince birileri gelecek ve bizi sağlık kontrolünden geçirip sorular soracak ve gerekli birimlere yönlenecek diye bekliyorduk; ama öyle bir şey olmadı. Uçakta bize verilen bir form, bir de termal kamera. Hava limanında çalışan personelin bir kısmı maske, eldiven takarken bir kısmı temas etmekten dahi kaçınmıyordu. İşin özü, kaba tarifi ile bir ciddiyetsizlik var, bunun kaynağı ve sorumlusu tabi ki hava limanı yetkilileri ve tabi ki denetlemeden sorumlu devlet birimleri.

Yaptığımız ilk iş önlem amaçlı Ümraniye Devlet hastanesine gitmek oldu. Acilde çalışan arkadaş bizi doktora yönlendirdi. Dedik test yapılır ama ne testi, ateş ölçmeyi yeterli görüp bir kaç soru sorup ve virüs ile ilgili bir metni okutup imzaladıktan sonra rapor verip bizi gönderdiler.

Daha öncesinden kendi olanaklarımız ile kendi önlemimizi alarak ailelerimizin yanına gitmek yerine birlikte başka bir evde kendimizi karantinaya almak durumunda kaldık; bu yazıyı yazarken 6. günü bitirmiştik.

Peki sormak gerekmiyor mu: İmkanı olmayıp ve istemeyerek de olsa evine giden veya iş yerine gitmek zorunda kalan emekçiler ne yapacak? Karantina sürecinde hastalık ile ilgili belirtisi ortaya çıkan insanlar, evinde ve işyerinde hayatını devam ettirmek zorunda. Peki diğer insanlara bulaştırmasının önüne kim geçecek? Öyle “evden çıkma” demekle olmuyor.

Aslında ne çıkıyor ortaya, devletin halk için değil bir avuç zenginin çıkarları doğrultusunda adım atmaya devam ediyor olması, bizler için şaşılacak bir durum değil. Hep söylüyoruz sermayenin ya da emperyalizmin çıkarı için iktidar olanlardan halk için bir şey beklemek aptallıktır.

Buna itiraz edenler olacaktır, “devletimiz ve AKP (Erdoğan) her şeyi yapıyor, bak Sağlık Bakanı uykusuz kaldı. Erdoğan paketler açıkladı. Eskiden olsa para bile bulunmazdı”, diyerek bir dünya laf cambazlığı yapanlar olacaktır. Hatta var bile.

Peki ne var bu pakette. Örneğin patronların bu süreçte uğrayacakları zararı 100 milyar liralık paketten ödeyecek devlet. Başka işçisinin SSK pirimlerini ödemekte zorlanan patronlar 3 ay ödemeyebilirmiş. Vergi, kredi gibi borçlarına faiz işlemeden devlet ve bankalardan esneklik gösterilecek ve ertelenecek. Otel patronları ve havayolu şirketleri için kolaylıklar yapılacak. Halka sokağa çıkma diye nutuk atılacak ama uçuşlar için KDV indirimi yapacaksın. İyi, hoş patronlar ne güzel zarar etmeyecek. Peki işçi ve zorunlu olarak çalışmak zorunda kalan halka ne var. Çok müthiş bir önlem var.

Birincisi yaşı 65 üstü olanlara yüce devletimiz maske ve kolonya verecek. İkincisi ise daha güzel “evde dua et, tesbih çek ve namaz kıl”; halk için güzel önlem.

Bir dip not olsun emekli ikramiyeleri erken verilecekmiş ama orada bile halkın cebine girmeyi unutmamışlar. Normalde önceden hazırlanan emekli ikramiye parasını ve buna göre oluşturulan bütçeye dokunmadan, kriz için ayrılan paradan kullanacaklar. E o zaman bütçeden ayrılan para kime veya kimlere gidecek . Yani paket aslında sermayenin, patronların paketi; ne gerek var işçiye.

Gel gelelim kahraman Sağlık Bakanına; ki CHP’den tut kendine sol diyen bazı kişiler bile bakana methiyeler düzüyor. Demeyelim mi? Kardeş dur orada, bu bakan kim ya da kimin bakanı.

Fahrettin Koca İskenderpaşa tarikatının sağlık alanındaki devletteki adamlarından, yine İskenderpaşa tarikatına bağlı Türk Eğitim Sağlık ve Araştırma Vakfı (TESA) kurucularından, özel Medipol Hastaneleri ve Medipol Üniversitesi’nin kurucusu, Ankara tren garı yerleşkesinin özel hastanesine peşkeş çekildiği zat, halkın seçtiği değil Erdoğan’nın atadığı Bakan. Sağlığı halk için değil ticari kafayla yöneten birisini tebrik etmek ancak sermayenin ve tarikatların işine gelir. O yüzden halk düşmanlarından kahraman yaratmaya çalışanlara inat mücadele etmekten geri adım atmayacağız.

Ne olması ne yapılması gerektiğine dair herkesin önerisi var. Örneğin bu süreçte sosyal medyayı aktif kullanmak, iktidarın saklamak isteyip de saklayamadığı ya da ifşa olanların sergilendiği alan burası; umreciler için öğrencilerin sokağa atılmasından, karantinaya girmemek için kaçıp polisin yüzüne tükürenine, yüksek makam sahibi birinin kızının devletin polisleri tarafından karantina aracından kaçırılmasına kadar bir çok olay buradan ifşa oldu.

Bakarsınız internet yavaşlar, hatta bazı uygulamalara yasak gelirse şaşmamak gerek. Bu iktidarın genlerinde var.

Sosyal medyada kampanya var. Sokağa çıkma yasağı ilan edilsin diye gayet insani, can korkusu, ne derseniz deyin. İçişleri Bakanı fırsatı kaçırır mı?

Var ya önüne gelene FETÖ, PKK’lı, terörist diyen bakan Soylu, hemen cevap verir: “Sokağa çıkma yasağı isteyenler FETÖ’cü, PKK’lı, terörist hainlerdir” diyerek bu süreçte kendini unutturmaz.

Ortada çok net bir şey var. Her fırsatta yaptıklarını yapıyorlar. Aklımız ile dalga geçmeye çalışıyorlar. İnsanların dini inançlarını kendi sofralarına meze yapıyorlar. Bunu yaparken de yandaşı, medyası, işbirlikçisi hazır kıta saldırıdalar.

Bizlerin yapması gereken de çok açık; bu çete düzenine karşı, aklımızı korumak ve inatla haykırmak:

Emperyalizm sömürür ve öldürür. Kurtuluş, sosyalizmde. Yağma yok sosyalizm var.