Halkların hapishanesinden sosyalizmin kızıl şafağına

Evet, başka bir düzen mümkündür ve emekçilerin ellerinde yükselecektir. SSCB; bunun gerçekliğini kanıtlaması açısından çok önemli bir yere sahip olmaya devam etmektedir.

Halkların hapishanesinden sosyalizmin kızıl şafağına

Güneş Doğan

1917 Ekim Devrimi’yle başlayan süreç, dünyaya sosyalizmin mümkün olduğunu göstermesi açısından çok büyük önem arz etmektedir. Bolşevikler, Marks’ın unutturulmaya çalışılan öğretisini pratiğe dökmüş ve halkların tek umudu olan sosyalizmi Rusya topraklarında kurmuşlardı.

Kapitalizmin her geçen gün güç topladığı ve kendisine yeni alanlar bulduğu bir konjonktürde, devrimi büyük zorlukların beklediği açıktı. Birinci Dünya Savaşı’nın kuşatması altında gerçekleşen devrimin en önemli sloganlarından ve vaatlerinden birisi “Savaşa Hayır!” iken Bolşevikler ve Rusya halkı; daha çok yayılarak sömürmek isteyen bir sermayeyle de karşı karşıya kalmışlardı. Önünde duran her şeyi ve herkesi aktif olarak yok etmeye programlı burjuvaziye karşı, örgütlü bir halkı hiçbir kuvvetin yenemeyeceğini gösteren proletarya ve kitleler vardı. Bu irade sonuç verecek ve buz kırılarak dünya işçi sınıfının önünde ışık olacaktı.

Devrimden Sonra

Burjuvazi; elindeki tüm imkanlarla saldırmasına rağmen Rusya’da ekilen umut tohumları yeşermeye ve diğer ülkelerin ezilen sınıflarına yol göstermeye başlamıştı. Ekim Devrimi’nden yalnızca beş sene sonra, 30 Aralık 1922’de Rusya; Ukrayna, Belarus ve Orta Asya ile Kafkas Cumhuriyetleri arasında imzalanan birlik deklarasyonu; “Sovyet Cumhuriyetleri kurulduğundan beri dünyada iki kamp var: Kapitalist kamp ve sosyalist kamp” diye başlıyordu ve umudun büyüdüğüne dair büyük bir örnek teşkil etmekteydi.

SSCB, Neden İnsanlığa Umut Oldu?

Engels’in “Ne mutlu o yoksullara ki diğer dünya onlarındır, er ya da geç bu dünya da onların olacaktır.” sözü Sovyet iktidarında vücut bulmuş ve sömürünün olmadığı bir yaşam ancak sosyalizmle var olmuştur. Devrimden önce “halkların hapishanesi” olarak tanımlanan Çarlık Rusyası, devrim sonrasında yerini; eşitliğin ve özgürlüğün ülkesine bırakmıştır.

Kurulduğu ilk zamandan itibaren temel hakları insanlığın hizmetine sunan Sovyetler, bununla kalmayarak bilimde; sanatta ve eğitimde de çığır açan yeniliklerin öncüsü olmuştur. İlk olarak işsizliği yasaklayan devlet; her yurttaşını istihdam ederek yoksulluk, açlık ve adaletsizlik gibi birçok problemi ortadan kaldırmıştır. Barınma, sağlık, eğitim gibi hizmetler eşit ve parasız olmuş, kültür ve sanat faaliyetleri birer ayrıcalık olmaktan çıkarılmıştır. Kadının toplumsal hayatta rolü arttırılarak tüm yurttaşlara eşit muamele gösterilmiştir. Çalışma saatleri önce sekiz saate, daha sonra yedi saate düşürülmüş ve işin niteliğine göre azalması yasalarla güvence altına alınmıştır. Tüm bunlar; alt üst edilen üretim ilişkileri ile ortaklaştırılan mülkiyetin sonucunda insanca bir yaşama sahip olan yurttaşların özverisiyle gerçekleşmiş, yeni bir toplum inşa edilmiştir. Bu yeni toplum, yaşamıyla örnek teşkil etmiş ve sömürü altında yaşam kavgası veren işçi sınıfına umut olmuştur.

SSCB, Neden Halklara Umut Oldu?

Sovyet iktidarı ve devamında Sovyetler Birliği, tarihsel olarak durdukları noktanın gerektirdiği şekilde, sömürgelerin bağımsızlık mücadelelerine verdiği önemle öne çıkmaktadır. Bu önem ise, emperyalist sisteme bağımlı ve onun sömürüsü altındaki devletler ve halklar için bağımsızlığın, devrimci bir taktik olmasından ileri gelmektedir. Yani iki kutba ayrılan dünyada; sosyalist seçeneğin güçlendirilmesi hedefiyle örtüşmektedir. Bu aynı zamanda, sınıf mücadelesini önceleyen bir gerekliliktir de.

Ezilen uluslara; emekçilerin iktidarı üzerinden kendi kendilerini yönetebilmeleri hakkını veren Sovyetler, emperyalist-kapitalist sisteme verdiği cevap ve işçi sınıfına verdiği insanca yaşama hakkıyla bir umut vaat etmiştir. Birçok ülke, Sovyetlerin bu çağrısı ve desteğinden aldığı güçle sömürüyü reddederek kendi kaderini tayin etmiştir. SSCB’nin kapsadığı ve desteklediği ülkeler tam bağımsız bir şekilde varlıklarını sürdürürken kapitalist kutup; tahakkümü altına aldığı ülkelerdeki politikalarından tavizler vermek durumunda kalmıştır.

SSCB aynı zamanda, milyonlarca insanını kaybetmek pahasına Nazilerle savaşmış ve faşizmi tarihten silerek halklara çok büyük bir armağan vermiştir. Bu; kapitalizmin varabileceği noktaları örtmek uğruna ne kadar çarpıtılmaya çalışılırsa çalışılsın asla üstü örtülemeyecek bir gerçekliktir.

SSCB bünyesindeki halklar kendi dillerini ve kültürlerini yaşatabilmiş, kurdukları enstitüler aracılığı ile eğitim ve kültür-sanat faaliyetlerinde bulunabilmişlerdir. Sinema, edebiyat, müzik gibi alanlarda anadillerinde üretim yaparak bu eserleri dünyaya sunabilmişlerdir.

SSCB’nin Mirası

Bugünün ideolojik hegemonyası, Sovyetleri yıkılmış bir diktatörlük olarak gösterme çabasında kendince haksız değildir. Çünkü SSCB; aklı özgür ve örgütlü bir toplum yaratırken geleceğini kendi elleriyle kuracak insanları da var etmiştir. Geleceksizlik gerçeğiyle yaşamaya çalışan, ücretli kölelik statüsünde sömürülen veyahut da istihdam edilemeyen kitlelerin karşısına güvenceli ve insanca bir yaşam koymuştur. Kapitalizmin üretimden uzaklaştırarak tüketim üzerinden var ettiği kitleleri devrimci bir şekilde dönüştürmüştür. Hayata yabancılaştırılmış kişilerden sanat üreten; bilim üreten ve topluma karşı sorumluluğunun bilincinde olan yeni insanı yaratmıştır. Kapitalist sistem içinde her geçen gün derinleşen ve çözülemez görünen problemleri sosyalizmin kızıl şafağına gömerek yok etmiştir. Dünyaya geleceksizlik; kadın sorunu, işsizlik, yoksulluk, açlık, temel haklardan yoksunluk gibi problemlerin var olmadığı bir yaşamın mümkün olduğunu kanıtlamıştır.

Bugün bilimsel sosyalizm, tarihin bir dayatması olarak önümüzde durmaktadır ve tarihin bizi getirdiği nokta, mücadelenin ne kadar gerekli olduğunu her an hatırlatmaktadır. Burjuvazinin ilerici rolünün son bulmasından itibaren insanlığın ihtiyaçlarına cevap veremeyen kapitalizm, bizlere düzen dışı bir seçeneğin mümkün olup olmadığını düşündürmekten başka bir işe yaramamaktadır. Evet, başka bir düzen mümkündür ve emekçilerin ellerinde yükselecektir. SSCB; bunun gerçekliğini kanıtlaması açısından çok önemli bir yere sahip olmaya devam etmektedir.