Tülin Tankut yazdı: Gerçeğin bilgisinin gizlenmesi söylence yaratıyor

Komplo teorileri ilgi görüyor, çünkü bilimsel bilgiye kıyasla avantajları var. Kolay anlaşılıyor, çelişkilerin üzerini örtüyor, sansasyonel olduğu için hızla yayılıyor.

Tülin Tankut yazdı: Gerçeğin bilgisinin gizlenmesi söylence yaratıyor

Tülin Tankut

Komplo teorileri eskiden devlet erkânı ve siyasetle uğraşan belli kesimlerin ilgilendiği bir alandı; ama artık yazılı medyadan, televizyondan, internetteki videolara, sosyal medyaya kadar uzanan geniş bir alanı kapsıyor. Araştırmalar, özellikle ABD’de bunlara inananların sayısının giderek arttığını gösteriyor.

Yakın tarihteki yabancı kaynaklı haberlerde , bu artışla bağlantılı olarak “siyasetin profesyonelleştiğine” dikkat çekiliyor. Anlaşılacağı üzere bu kesimi danışma, bürokrasi, televizyon, sosyal medya gibi alanların profesyonelleri, kariyer hesabı dışında gözü başka bir şey görmeyen gazeteciler, siyasi yorumcular v.b. oluşturuyor. Bu kesimlerce yapılan saptırmaların artmasıyla da haber medyasının demokrasiyi geliştirecek düzeye varamadığı eleştirisi yapılıyor. Demek oluyor ki kitleler, dayatmayla dünya siyasetine yöneltiliyorlar. Siyasetin kutuplaşma eğilimli içeriğiyse dincilik, aşırı milliyetçilik ve göçmen düşmanlığını körüklüyor. Bu da doğaldır ki, otoriterliğe davetiye çıkarıyor.

Komplo teorileri ilgi görüyor, çünkü bilimsel bilgiye kıyasla avantajları var. Kolay anlaşılıyor, çelişkilerin üzerini örtüyor, sansasyonel olduğu için hızla yayılıyor. Öte yandan serbest piyasa rekabetçiliği bilimi de etkiledi; saygınlığına gölge düşürdü. Herkes kendinde fikir sahibi olma hakkı görüyor. Kişi, “Bu benim fikrim” demek için, bilimsel bilgi üzerinden iddialarda bulunabiliyor. Bilimsel ve teknolojik gelişmeleri, dinle uzlaştırmak için ahkâm kesiyor. Koronovirüs hakkında spekülasyon yaparak haddini aşabiliyor. (1) Olay ve olguların “içyüzünü” bir tek ben bilirim havasında; devletlerin dışındaki “güçler” hakkında ifşaatta bulunduğunu dolambaçlı yollardan iddia ediyor.

Bunların ortak yönleri; toplumsal eşitsizliği yok sayan bir anlayış üzerine kurulmuş söylemleri. Olay ve olgulara yaklaşımda referans noktaları bulgulara dayanmayan, yamalı bohça gibi çok çeşitli. Örneğin bizdekiler: Fantezi ve komplo teorisi evreninde her kaynaktan yararlanılıyor: Batı medyası, Doğu bilgisi, kuvantum fiziği, hadis-i şerif… kadim bilgilerden çıkarım bile yapılabiliyor.

Ama iş kitlelerin gerçek sorunlarına gelince; gündelik yaşama dair hiçbir konuya değinilmiyor. Anlaşılan ufak tefek (!) şeylerle uğraşmak misyon dışı: Kısa çalışma ödeneği, kıdem tazminatı, ücretlerin düşürülmesi, çalışanların güvencesiz istihdamı… Bir sorunla ilgili gerçek nedenler yerine sanal nedenler monte ediliyor; siyasi liberalizm parlatılıyor, sınıf çıkarları yüzünden demokrasiyi gerçekleştiremeyeceği için zararsız çünkü.

Gelir dengesizliği üzerine insanların haline şükretmesini sağlayacak yönde telkinlerde bulunuluyor. Zaten amaç, sisteme karşı isyanı önlemek için hayali düşmanlar yaratıp ‘cambaza bak’ oyalaması değil mi? Ama kandırmaca konusunda kimse “rol model” Trump ile yarışamaz. ( 2)

Peki, komplo teorileri ikna gücünü nereden alıyor?

Yanıtı basit: Kitleler yaşam tarzı, dini inancı, aile düzeni, kültürü, değerleri, iş yaşamı, geleceği v.b. konularda güvende olmak ister. Dolayısıyla sınıf çelişkilerinin derinleşmesine karşın verili sömürü ilişkilerini desteklemekten vazgeçmeyi düşünmezler. (3) Komplo teorisi yayanlar, işte kitlelerin bu tedirgin, kaygılı ruh halinden yararlanırlar. Belirsizlikten kaçan insanı, kesinlik anlayışı rahatlatır, tıpkı dini inançlara benzer biçimde. Dine gönderme yapılması da bu yüzden olmalı. Dini görüş kuşkudan uzaktır; “sonuçta Yaradan’ın dediği olur”, denir.

Özellikle gençlere yön verme konusunda iddialı görünen bu dijital fikir önderleri ana akım medyada boy gösterirken video aracılığıyla sanal dünyada da yer edindiler. Türkiye’de 48 milyon kişi internet kullanıyor.(2017 verileri) Sayı hiç de az değil. Sosyal medya kullanıcısı da aynı sayıda.

Video konuşmalarını kadın ve erkek takipçiler izliyor. İsim soyadı, takma ad, rumuz kullanılıyor. (Kimlikler sahte olabilir) Yurt dışından örneğin ABD’den, Almanya’dan v.b. katılanlar çıkıyor. Konuşmalar, takipçi üzerinde gözünü korkutmak, yalnızlık, acizlik , kurtarıcı arama, dayanışmayı kırmak v.b. olumsuz etkiler bırakacak nitelikte olabiliyor; örneğin” Uzaylılar gelecek”, “ İkinci koronovirüs dalgası kapıda”, “ Dünyada âdil devlet yok” v.b. 4) Her şeyi “üst akıl” planlıyor! Konuşmacılar üst akıl ve algı operasyonlarını eleştiriyorlar ama kendileri kullanıyorlar.

Takipçilerin yorumları, “felaket tellallılığı” yapıldığı yönünde ya da dalga geçer tarzda; ama en çok dini söylemlerle hayranlık, minnet, şükran bildirme biçiminde. Düşman bellenenlerin payınaysa, cinsiyetçi ifade biçimlerine maruz kalmak, argo, küfür , beddua düşüyor.

Konuşmacılar takipçilerin nabzını tutmayı iyi biliyorlar. Söz konusu Türkiye olunca felaket tellallığı bitiyor; “21. yüz yılda Türkiye dünyada ağırlığını hissettirecek”, “Türkiye’nin geleceği parlak” türü yüceltici sözlere bırakıyor yerini.

Sosyalizmin kapitalizme alternatif olarak gösterilmesiyse, tüm serbest piyasacılar gibi onları da telaşlandırıyor. Kapitalizmin ufkunun ötesine geçmek işlerine gelmediği için, kapitalizmden kurtuluş ideallerinden korkutma amacıyla söz ediyorlar. Bilimsellikten uzak; dogmalarla, hurafelerle dolu, propagandaya dayalı sözleriyle gençlerin siyasal görüşlerinin şekillenme sürecine zarar veriyorlar. Bunun için gereken alt yapı da hazır zaten: Fanteziler, dini motifler, ırkçılık, cinsiyetçilik, şiddet v.b. öğelerle donanmış Hollywood filmleri, dizileri, internet oyunları ve onların yabancı ve yerli versiyonları…

Komplo teorilerini yayanlar, halkı gerçeğin bilgisine erişmekten alıkoyuyorlar. Denilebilir ki, çekiciliği olmasa ilgi görmezdi. Asıl siyasetçilerin desteğini almasalar silinip giderlerdi.

Gerçeğin bilgisini, kapitalizmin aşılabileceği idealini kitlelere ulaştırmak sola özgü bir tutumdur. Ancak, görece demokrasinin popülerleştirdiği koşullarda egemen güçlere yakın olan çevrelere sınırsız konuşma özgürlüğü tanınırken, muhalif güçlerin kendilerini ifade ettikleri alanlar daraltılıyor. Gazeteciyi cezaevi, işsizlik, patrona bağımlı olmaya zorlanma gibi olasılıklar bekliyor. Eşitlikçi, özgürlükçü, içeriği olan haberlerin yaygınlaşması engellenmeye çalışılıyor.

Sol baskı görürken gençlerin ne kadarına ulaşabilir? Gene de gençler için internette seçme olanağı mevcut. Solun özverili çabaları, internetin gücünü kendi politik amaçları doğrultusunda kullanan çevrelere umut bağlamış, yön kaybı yaşayan gençleri geri kazanmaya yetecektir. Kaldı ki söz konusu çevrelerin girişimleri ters de tepebilir; artık okullar bile bir yere kadar etkili olabiliyor öğrenci üzerinde.

DİPNOT

1) Koronovirüs üzerine kehanetler: Biyolojik silah, dünya nüfusunu azaltma projesi v.b. Tehlike abartılıyor. Salgını önceden biliyorduk, iddiaları. Bunun için istatistikleri ve teknolojiyi kullanıyorlar.

2) ABD’de kitleler, Trump’ın Suudi Arabistan’a yaptığı silah satışı karşısında suskun kaldılar. Onun bu satışı ülkesinin çıkarları adına yaptığı kandırmacasına bilerek ya da bilmeyerek göz yumdular.

3) Özgürlüğe dair ne varsa reddederek , kendi medyasını yaratan ABD lideri Trump; varlıklı, eğitimli, beyaz, erkek ve evanjelistlerin temsilcisi olduğu halde, alt gruptan destekçileri, onun göçmen karşıtı politikalarına tav oldular. Oy topladığı Meksikalılarsa, kendi çıkarlarını düşünerek göçü önlemek için Meksika sınırına çekilen duvara sessiz kaldılar. Aynı şekilde AB’de ırkçılık yükselirken sistemden zarar gören kitleler muhafazakâr sağ partiler çevresinde kümeleniyorlar.

4) Bu tür manipülasyonlarla kişinin benliğini dengesizleştirmenin vebali büyüktür: Son günlerde koronovirüsü umursamama hali gözden kaçmıyor; tüm dünyada ve bizde. Akıl alır gibi değil: İngiltere’de 6 bin kişilik çılgın partiler veriliyor! Ölüme davetiye çıkarırcasına. Uzmanlara göre bu, “önlem yorgunluğu”. Bu bu kadar basit mi? Komplo teorilerinin koronovirüs kadar tehlikeli olabileceği düşünülmüyor mu?