Seçim hesapları ve AKP zihniyeti

Erdoğan, Davutoğlu ve Babacan (ve Gül) 2020 Türkiye’sinin bütün sorunlarında baş aktör olan 3 isimdir. Bugün Türkiye’nin en önemli iki sorunu olan dış politika ve ekonomi, temelleri Erdoğan’ın liderliğinde Davutoğlu ve Babacan tarafından atılmıştır.

Parti kurması birtakım kesimlerce uzun zamandır heyecanla beklenen Ali Babacan, partiyi kurduktan sonraki sessizliğini geçen hafta itibariyle yarım saatlik bir PR videosu ve Cüneyt Özdemir’le yaptığı 2 saatlik programla bozdu.

Bu gelişmelerin ardından yaklaşık 1 haftadır Babacan rüzgarları estiriliyor. Bu rüzgarla birlikte seçim hesapları ve burjuva partileri arası çöpçatanlık kampanyaları da başlamış durumda.

Görünen o ki Babacan’ın diyecekleri merak ediliyor. Benzer durum Ahmet Davutoğlu açısından da geçerli. Ancak bu merakı destek olarak yorumlamak ne kadar doğru?

AKP’nin merkez sağ partileri kapsaması ve bugüne dek sağ açısından birleştirici bir güç olması, bugünkü tabloyu toplum açısından merak uyandıran bir hale sokmuştur. AKP’de ve hükümette üst düzey görev almış Babacan ve Davutoğlu’nun, Erdoğan hakkında söyleyecekleri ve Erdoğan’ın bu iki isim için söyleyecekleri merak konusu.

İşin gerçeği, merak edilecek pek bir şey yok. Bütün aktörler AKP’nin bütün “başarıları”nda kendi payının olduğunu, başarısızlıklarında ise diğer tarafın payının olduğunu söyleyecek.

Erdoğan, Davutoğlu ve Babacan (ve Gül) 2020 Türkiye’sinin bütün sorunlarında baş aktör olan 3 isimdir. Bugün Türkiye’nin en önemli iki sorunu olan dış politika ve ekonomi, temelleri Erdoğan’ın liderliğinde Davutoğlu ve Babacan tarafından atılmıştır. Kimse ne Türkiye’yi Suriye’de bataklığa sokma kararını ve Osmanlıcı dış politikayı ne de ekonomide özelleştirmeler ile yerli ve yabancı sermayeyi palazlandıran, işçi ve emekçilerin boğazına yapışan bu kararları tek başına almamıştır.

Toplum birçok konuda açıklama beklemektedir, sorumlu aramaktadır. Burada sorumluyu gösterebilecek olan tek unsur ise soldur, sosyalistlerdir. Çünkü Türkiye’nin bugünkü geldiği noktanın sorumlusu 12 Eylül’ün öz evladı olan AKP’nin cismi değil, zihniyetidir. AKP zihniyeti ise sağcılık, gericilik, piyasacılık ve emperyalizme göbekten bağımlılıktır. Bugün AKP zihniyeti yalnızca AKP’den veya Erdoğan’dan ibaret değildir. AKP’sinden Deva’sına, Gelecek’ine, MHP’sinden İyi Partisi’ne, CHP’sinden Saadet’ine yani burjuva siyasetinin her bir noktasına işlemiştir.
Erken seçim meselesinin gündemde olduğu bir sır değil. Tüm partiler çeşitli açıklamalar ve çıkışlarıyla erken seçim tartışması içinde olduğumuzu işaret ediyor. Sonuçlarını göreceğiz. Ancak bugünlerde siyasetin bu tartışma ekseninde sürdüğünü gözden kaçırmamak gerekiyor.

Bununla birlikte seçim hesapları da şimdiden başladı. Kim kiminle ittifak yapacak, Babacan barajı geçemezse ne olur, HDP ne yapacak, İyi Parti CHP ile devam mı edecek, hangi parti hangi partiye kaç milletvekili verecek tartışmaları erken seçim meselesi netleşmemesine rağmen tüm hızıyla sürüyor.

CHP ise yeni kurulan tüm partiler için hayır kurumu olma niteliğini göstermeye devam ediyor. Kılıçdaroğlu’nun, “Babacan ve Davutoğlu’na dönük kumpası bozmak boynumun borcudur” demesi ve Millet İttifakı’nın içinde olan Saadet Partisi’nin Antalya İl Başkanı Ali Aktaş’ın “AK Parti’nin dışında kalan ‘dindar ve muhafazakâr muhalefet’ toparlanamadan erken seçim (yeni partilerin anketlerde oy yükselişini ya da işaretlerini görüyorsa) Erdoğan için en iyi seçenek olur” demesi seçim gündeminde önümüze gelecek tablonun çerçevesini çizmektedir: Babacan ve Davutoğlu üzerinden Erdoğan’a dönük “muhalefet”. Bunu abartılı bulacaklar için ise 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Abdullah Gül’ün ortak aday yapılma çalışmalarını hatırlatmak isterim.

Evet AKP sıkışmıştır, artık politika üretememektedir ve yolun sonuna gelmiştir. Ancak AKP içinde dönen tartışmaları AKP içinde olmaktan çıkarıp tüm topluma yaymak ve bu yolla AKP’den kurtulmayı ummak gerçek bir hayalperestliktir. Bu yolla AKP gider başka bir AKP gelir. 2020’nın baskıcı, tek adam rejimi AKP’si gider, 2002’nin o çok sevilen, öve öve bitirilemeyen “demokratik” AKP’si gelir. Yani 18 yıl geriye gidip aynı süreçleri bir kez daha yaşarız. Özelleştirmeler, gericilik, emperyalizme bağımlılık kalır, Erdoğan gider, Erdoğan 2.0 gelir. Çünkü Erdoğan bu zihniyetin sonucunda ortaya çıkan bir sapma değil, bizzat bu zihniyetin kendi ürünüdür.

Türkiye toplumu 6 senedir olduğu gibi yine bir seçim girdabı içine çekilmeye çalışılıyor. Ekonomik ve siyasi sıkışıklığı seçimle aşmaya çalıştıkça ülkemiz daha da dibe batıyor. Hatırlayalım, 6 yıl peş peşe seçim yapıldı. Ülkemiz her gün daha kötüye gidiyor. İstanbul, Ankara ve diğer kritik Büyükşehir Belediyeleri’nin AKP’den CHP’ye geçmesi üzerinden pompalanan umut, aynı seçimde AKP’nin %44 oy aldığı gerçeğini gölgeliyor. Yani AKP zihniyetinden kurtulmadıkça ve seçim bataklığına çekildikçe AKP’den kurtulmak zorlaşıyor.

Her gün işçilerin ve emekçilerin sırtına sermayenin yükü biraz daha bindiriliyor. AKP zihniyeti ise her koldan pompalanmaya devam ediyor. Herkesin Erdoğan’ı devirme planı var, ancak kimse Erdoğan’dan sonra ne yapacağını net olarak söylemiyor. Bunun nedeni birtakım üst yapısal değişiklikler haricinde diğer burjuva partilerinin de AKP’den farklı bir politikası olamayacağı içindir. Zaten bizim de bu partilerden başka bir beklentimiz yok.

Bugün kim kiminle nasıl ittifak yapacak meselesinden çok daha ağır ve yakıcı gündemler var. İşçiler ve emekçiler açısından Kovid-19 salgını öncesi git gide ağırlaşan durum, salgın sonrası çok daha ciddi şekilde kendini göstermeye başlayacak. Üniversite sınavına girecek gençliğin çabaları, turizm sektörünün bekası için feda edilmeye çalışıldı. Kadına yönelik şiddet artmaya devam ediyor. O yüzden işçilerin, emekçilerin, kadınların ve gençliğin biriken öfkesini sandık ve ittifak hesaplarına yedirmek isteyenler bir yana, bu gücü örgütleyip yeni bir cumhuriyet mücadelesini yükseltenler bir yana.