Salih Zeki Kuşarkov (1883-1940)

Salih Zeki, 1918’den sonra Bakü’de hızla komünist olup Sovyet ve Türk komünistleri ve Mustafa Suphi ile yakın ilişkiye girer. TKP üyesi olur, Bakü’de 27-28 Nisan 1920’de Müsavat hükümetinin devrilmesi ve Sovyet iktidarının kurulmasına fiilen katılır.

Arsen Avagyan’ın İttihatçı Komünist Salih Zeki (Kuşarkov) adlı kitabını (TÜSTAV Sosyal Tarih Yayınları, Ocak 2020) yeni okudum. Salih Zeki 20. yüzyıl siyasi tarihinde çözülmesi zor bir muamma. Avagyan’ın kitapçığı İttihatçılıktan gelip Bolşevizme ve Türkiye Komünist Partisine geçenler arasındaki en karanlık sima olan eski Der Zor mutasarrıfı Salih Zeki’nin hayatına dair yeni bilgiler içeriyor. Rusya’nın Kuban (Kuzey Kafkasya) taraflarından Osmanlı’ya, Samsun’a göç etmiş Çerkes beylerinden (ümera-i Çerakiseden) Kuşarkzade İsmail Efendinin oğlu olarak 1883’te dünyaya gelmiş. 1902’de Mekteb-i Mülkiyeyi bitirmiş. Öğrencilik yıllarında kendisi de hukuk mektebinde okuyan gelecekteki TKP önderi Mustafa Suphi ile tanışmış, arkadaş olmuş. Salih Zeki’nin Mülkiyeden sınıf arkadaşları arasında 1914-17 İstanbul emniyeti siyasi şube müdürü Mustafa Reşat Mimaroğlu ve 1915-17 Halep valisi Abdülhalik Renda da var. İttihatçıların hemen hepsi gibi Salih Zeki’nin de ayrıca Hınçak ve Taşnak partilerine mensup Ermeni siyasetçiler arasında tanıdıkları vardır. Örneğin Ermeni vekillerden Krikor Zohrap ve Vartkes Serengülyan’ı tanıdığı bilinmektedir.

Kariyerinde çeşitli kaymakamlıklar bulunan Salih Zeki, 1912-14 arası Alaşehir kaymakamlığı sırasında Alaşehir Rumlarının sürgün edilmesinde aktif rol oynar. Salih Zeki, Ermenilere yönelik zulmüne 1915 yılında Kayseri Develi (Everek) kazası kaymakamlığı sırasında başlar. 1915 Ermeni soykırımının Develi’deki faili odur. Hayatta kalan bazı tanıklar onun Ermenilere işkenceden zevk aldığını ve “canavar Zeki” diye tanındığını söylemişlerdir. Salih Zeki’nin Develi’deki bu “başarıları” üzerine dahiliye nazırı Talat Paşa onu 1916’da terfi ettirerek Der Zor sancağı mutasarrıflığına getirir. Der Zor Suriye’nin güneydoğusunda bulunan, Anadolu’dan tehcir edilen Ermenilerin son varış noktasıdır. Burada ilginç olan nokta harbiye nazırı Enver Paşa’nın ilk başta Salih Zeki’nin tayinine karşı çıkarak askeri görevleri daha iyi yapacağını düşündüğü Şefik Beyi tayin ettirmek istemesidir. Talat Paşa, buna karşı 7 Mayıs 1916 tarihli yazısında şöyle der: “Şefik Bey Hakkari mutasarrıfı iken Cevdet Bey’in merkezden infikakı üzerine Van vali vekaletine tayin olunarak bu esnada Veremyan ve emsalinin tevkifleri hakkında nezaretten verilen evamiri tatbikten ihtiraz eylemiş ve Cevdet Bey’in avdetine kadar orasını tevsi-i mefsedete müsait gören Ermeniler tarafından Van havalisinde gayri kabil-i teskin vakalar ihdas edilmiş idi. Muktedir ve faal bulunan Zeki Bey Develi kaimmakamlığında bulunduğu sırada Ermenilere karşı müttehaz tedabiri şayan-ı takdir bir surette hüsn-i tatbik etmesine mebni mülkiye müfettişliğine tayin olunmuş ve Zor’da orduya müteallik vezaifi ve Ermenilere ait işleri de [Kitapta buradaki “işleri de” ibaresi yanlışlıkla “eşyaları da” olarak geçmektedir – C.B.] hüsn-i ifaya muvaffak olacağı kaviyyen memul bulunmuşdur… Mamafih Şefik Bey’in Ermenilere ait tedabirin tatbikinde yine tereddüt göstermeyeceğine emin iseniz Zor mutasarrıflığına tayini icra eylemek üzere keyfiyetin işar buyurulması mütemennadır” (BOA, DH KMS 39-13 lef 1).

Bu Osmanlıca lafların Türkçesi şudur: Talat Paşa’ya göre, Şefik Bey Ermenilere karşı tedbirleri uygulamakta yeterince kararlı değildir, onun yerine Develi’de kendini kanıtlamış olan Salih Zeki daha uygundur. Salih Zeki hem askeri işleri hem de Ermenilere ait işleri başarıyla yerine getirecektir. Talat Paşa’nın başında olduğu dahiliye nezaretinin bu yazısı aslında Ermeni soykırımının gerçekliğini dolaylı olarak gösteren çok önemli bir belgedir. Der Zor çölünde zaten perişan halde bulunan Ermenilere karşı hangi tedbir uygulanacaktır ki en kararlı yöneticiyi gerektirmektedir? Hiç kuşkusuz burada sözü edilen tedbir ve “işler” katliamdır.

Salih Zeki’nin Der Zor mutasarrıflığı sırasında on binden fazla Ermeni’nin öldürülmesini emrettiği açıktır. Salih Zeki ayrıca Resulayn köyündeki Çeçen muhacirlerden çeteler kurarak Ermenileri katlettirmiştir. Tehcir edilen Ermenilerin daha Zor’a ulaşamadan yolda katledilmesini de sağlamıştır. Ne var ki bunca “hizmetine” rağmen 1917-18’de işsizdir. Mütarekenin ardından İngilizlerin kendisini tutuklayacağını anlayan Salih Zeki Batum ve Tiflis üzerinde Bakü’ye gider, orada Bolşeviklere katılan İttihatçıların arasına karışır. Bu arada Osmanlı divanı harbi Salih Zeki’yi Ermeni katliamlarındaki rolünden dolayı idama mahkum etmiştir. Salih Zeki daha sonra SSCB’de doldurduğu resmi belgelerde bu olayı Türkiye’de siyasi suçlardan dolayı mahkum edildiği biçiminde yansıtacaktır. Bununla birlikte özyaşamöyküsünde hayatının 1917’ye kadarki bölümünden esef duymakta ve Ermenilere karşı “aşağılık işlerde” rol aldığını da itiraf etmektedir.

Salih Zeki, 1918’den sonra Bakü’de hızla komünist olup Sovyet ve Türk komünistleri ve Mustafa Suphi ile yakın ilişkiye girer. TKP üyesi olur, Bakü’de 27-28 Nisan 1920’de Müsavat hükümetinin devrilmesi ve Sovyet iktidarının kurulmasına fiilen katılır. (Salih Zeki bu Bolşevik ayaklanması ve hükümetin devrilmesi eylemine Rusça “perevorot” demektedir. Avagyan bu sözcüğü darbe olarak çevirmiş, ancak perevorot ihtilal veya devrim anlamına da gelir. Nitekim Stalin’in Ekim devrimini oktyabrskiy perevorot olarak adlandırdığı yazıları vardır.) Salih Zeki 1920’de Mustafa Suphi’nin verdiği görevle Trabzon’a gelir, Türk savaş esirlerini, işçileri örgütler, Niçin Bolşevik Oldum? adında bir broşür yayımlar. Ancak İttihatçılar onun Trabzon’daki faaliyetine engel olurlar, o da Bakü’ye dönmek zorunda kalır. Döndüğünde Mustafa Suphi ve merkez komitesindeki yoldaşları Anadolu’ya geçmek üzeredir. Salih Zeki, Mustafa Suphi’yi Anadolu’da yasal çalışma yapmanın mümkün olmadığını, kendisine izin verilmediğini söyleyerek caydırmaya çalışır ancak başarılı olamaz. Nitekim Mustafa Suphiler, Trabzon’da İttihatçı katillerin elinde can verecektir.

Burada en çok kafa kurcalayan sorular benim için şunlardır: Salih Zeki’nin gerçekten fikirleri değişmiş midir yoksa hayatını sürdürmek için şimdi de komünist kılığına mı girmiştir? Ermeni soykırımındaki rolü bilindiği halde ve 1923’te bu sebeple bir süre partiden uzaklaştırıldığı halde daha sonra nasıl olmuş da tekrar Bolşevik partiye ve Komintern’e alınmıştır? En başta Ermeni komünistleri neden onun hakkında kayda geçmiş güçlü bir itirazda bulunmamışlardır? Burası gerçekten bir muamma çünkü Avagyan’ın da kaydettiği üzere, “Salih Zeki, parti içi konumlarından Ermeni değil, Türk komünistlerin baskısıyla uzaklaştırılmıştır” (Avagyan, agy, sf. 72). Acaba onun samimi olarak pişman olduğuna mı inanmışlardır?