İkarus’un kanatları veyahut Ortadoğu’da Siyasal İslam

İkarus’un kanatları veyahut Ortadoğu’da Siyasal İslam

15-03-2020 09:37

Mısır’da Müslüman Kardeşler, aynı İkarus gibi kendilerine başkası tarafından bahşedilen ve hızlı kazandıkları bir güçten gelen kibirle her şeyi hemen yapmaya kalkıştılar. Fakat aynı İkarus’un kanatlarının balmumundan olması gibi düzen içi muhalefette oluşan boşluğu emperyalizmin desteğiyle doldurmuş olmaları, onların projelerinin toplumla uyuşmamasıyla neticelendi.

Erkin Öztok

Yunan mitolojisinde kibri ve hırsı simgelemek için çokça anlatılan bir hikayedir İkarus’un kanatları. İkarus babasının yaptığı balmumundan kanatlarla, labirentlerden kaçıp özgürlüğüne kavuştuğunda kibrine yenik düşerek güneşe doğru yükselmeye devam eder. Yükseldikçe ise balmumundan yapılma kanatları erimeye başlar ve sonunda yere çakılır.

Ortadaoğu’da siyasal islamda benzer bir süreç yaşadı. Arap baharıyla birlikte bir anda zincirlerinden kurtulan, emperyalizmin bahşettiği balmumundan kanatlarıyla her şeyi elde etmeye çalışan siyasal islamcı yapılar hızla yoğun tepkilerin odağı oldu. Kitle destekleri azalırken diğer taraftanda karşısında yer alan kitlenin radikal karşı çıkışlarına sebep oldular. Hızla meşruluklarını kaybeden bu yapılar emperyalizm tarafından da istenmeyen çocuk ilan edildi.

Bu süreçte siyasal islamcı yapıların her şeyi hemen isteyen tavrına, siyasal islamın bu toplumların yapısına uyumsuzluğu da eşlik ederek siyasal islamcı hareketlerin gerilemesini hızlandırdı. Mısır’da uzlaşmaya gitmeyen ve toplum yapısıyla ciddi çelişkiler yaratan kararlarda azınlıkta olmasına rağmen ısrar eden Müslüman Kardeşler büyük bir protesto dalgası ardından gelen darbeyle iktidardan indirilip illegal konuma düşerkek, Tunus’ta El Nahda Hareketi, kardeş partisi Müslüman Kardeşler’in konumuna düşmemek için uzlaşmacı bir tavır ile birlikte partinin dini kanadını partiden ayırmakta buldu çözümü.

Libya’da Trablus merkezli hükümete Siyasal İslamcı/Ilımlı İslamcı özellikler atfedilse de bu hükümetin içerisinde cihatçı unsurlar baskın. Libya’nın çoğunda ise diktatöryel eğilimleri ağır basan ve ortacı denilebilecek Halife Hafter liderliğindeki Bingazi hükümeti hakim durumda. Suriye’de Siyasal İslamcılar vasıtasıyla başlatılan ayaklanma denemesi ise hızla siyasal islamcıların sahadan yok olarak yerini, El Kaide ideolojisi çevresindeki cihatçılarla yürütülen bir emperyalist saldırganlığa bıraktı. Yemen’de Salih’in devrilmesinden sonra Siyasal İslamcılar bir varlık gösteremedi. Filistin’de ise Siyasal İslamcı çizgiye halihazırda evrilmiş olan El Fetih, bu süreçte alanını genişletemedi. Irak’ta ise Sünnilerin küçük azınlık olması ve daha radikal ideolojilere yakın olması sebebiyle Siyasal İslam bir varlık gösteremediği gibi aksine Selefi IŞİD bu bölgelerde hakimiyet kurdu. Ortadoğu’nun diğer ülkelerinde ise Siyasal İslam ciddi bir varlık gösteremedi.

Ortadoğu’da Siyasal İslamın başarısızlığına mercek tutabilmek için, Siyasal İslamın en ileri noktaya varabildiği iki örneği incelemek yararlı olacaktır. Biri, İkarus misali en yüksekleri hedeflerken toplumun çoğunu protestolara katacak düzeyde karşısına almayı başaran Müslüman Kardeşler’in merkez üssü Mısır, diğeri ise Siyasal İslamın kendini merkez ideolojilere ve laikliğe çekerek sönümlendiği Tunus.

Tunus: Siyasal İslam Laikliğe Yenik Düştü

Kuzey Afrika ülkeleri içinde laikliğin en fazla geliştiği ülkelerden biri olan Tunus, Arap Baharı öncesi uzun yıllardır Zeynel Abidin Bin Ali’nin başında olduğu diktatöryal ve batı yanlısı bir hükümet tarafından yönetiliyordu. Bu yönetim, sosyalistlerden islamcılara kadar çeşitli toplumsal kesimlerin yıllardır süren muhalefetini baskılamaktaydı. İslamcı muhalefet içinde en öne çıkan yapı ise, Müslüman Kardeşler’in Tunus kolu olduğu sıkça iddia edilen Nahda Hareketi’ydi.

Nahda Hareketi 1970’li yıllarda ortaya çıkmasına rağmen 90’lı yıllara doğru ülkedeki en popüler muhalif hareketlerden biri haline gelmişti. 90’lar 2000’ler boyunca Bin Ali yönetimi tarafından yasaklamaya ve kovuşturmalara maruz kalan Nahda Hareketi, Arap Baharı öncesinde ülkede varlığı farkedilmeyen duruma gelmişti.

Arap baharının başladığı ülke olan Tunus’ta, protestolar hızla ülkenin tamamına yayıldı. Fakat uzun yıllar süren Bin Ali yönetimi ülkede düzen içi muhalefeti bile bırakmamıştı. Emperyalizm, yeniden dizayn etmeye başladığı Arap coğrafyasında müttefiğini, daha önce Türkiye’de denediği ve tutan örnek olan Siyasal İslamda buldu. Yasemin Devrimi olarak adlandırılan sürecin ilk günlerinde Londra’da bulunan Nahda’nın lideri Raşid Gannuşi ülkeye döndü. Düzen içi muhalefette oluşan boşluğu hızla doldurmaya girişen Nahda Hareketi, gerçekleşen ilk seçimlerden %37 gibi bir oyla birinci çıktı. Fakat bu seçimlere katılım %35 düzeyinde kalmıştı.

Nahda Hareketinin programında nihai hedef olarak şeriat yazmaktaydı. Bunu her ne kadar şiddet yöntemlerine başvurmadan yapmaya çalışacağını iddia etse de Nahda Hareketi, bu seçim başarısıyla toplumun ciddi kısmında endişeye ve tepkiye sebep oldu. Yıllar içinde oy oranı hızla eriyen Nahda Hareketi, çözümü iyice ılımlılaşarak bir nevi Müslüman Demokrat partiye dönmekte buldu. Bu süreçte Selefilerin Tunus’ta yayılması ve terör eylemlerine girişmesi de Nahda’yı sıkıştıran bir başka başlık oldu. Ülkenin geçirdiği modernleşme süreçleri ise, ülkede islami bir partiye, radikalliği ne olursa olsun büyük bir alan tanıyacak durumda değildi. 2019 kongresinde parti ile dini ayırma kararı alan Nahda Hareketi için laikliğe yenildi yorumları çokça yapıldı. Hareketin lideri Gannuşi ise durumu şu şekilde özetledi: “Biz dini terk etmekten bahsetmiyoruz. Her alanda, o alanın uzmanlarının faaliyet gösterdiği modern bir toplumdan bahsediyoruz”. Bu açıklama bile siyasetle dinin farklı alanlar olduğunu ifade etmesiyle, Nahda’nın kuruluş ilkelerinden epey farklı bir noktaya geldiğini göstermekte. Bu süreçte Nahda’nın oy sayısı ise, 2011 ile 2019 seçimleri arasında 1,5 milyondan 560 bine düştü.

Mısır: İkarus’tan feyz alan Müslüman Kardeşler

Tunus’ta nasıl Nahda Hareketi sürekli uzlaşmaya gittiyse, Mısır’da ise Müslüman Kardeşler sürekli kendi projeleri yönünde gitmeyi tercih ettiler.

Hüsnü Mübarek’in devrildiği ‘Mısır Devrimi’ sırasında aktif rol oynayan Müslüman Kardeşler, yine Tunus’ta olduğu gibi düzen içi muhalefet boşluğuna aday hale getirildiler. Orduyla birlikte anayasa referandumu düzenleyen Müslüman Kardeşler, referandumun peşi sıra Özgürlük ve Adalet Partisi’ni kurdu ve eski düzenin artığı çeşitli kesimlerle birlikte parlamentodaki sandalyelerin yarısına yakınını kazandı.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise sadece eski düzenin adayına ve Müslüman Kardeşler’in adayına seçime katılma hakkı tanındı. Daha sonra biz çoğunluğuz edebiyatına konu olacak bu seçimlerde Mursi %52 oy almış olsa da, seçimlere katılım adayları bulunmayan kesimlerin aktif boykotu sonucunda yarıdan az oldu. Mursi’nin de cumhurbaşkanı olmasıyla Müslüman Kardeşler, İslami programlarını uygulamaya dönük gaza bastı. Toplumda laikler, sosyalistler ve Hristiyanlar sürekli saldırılara maruz kaldı. İşçi sınıfının haklarını budamaya dönük yasa değişiklikleri gündeme geldi. Ölen kadınla, öldükten sonra 6 saat seks yapılabileceğine dönük yasa tasarısı bile meclise getirildi. Sadece 2 yıl içerisinde bunları yapmaya çalışan Müslüman Kardeşler, pek çok kez ciddi protestolarla karşılaştı. Şubelerinin ciddi kısmı saldırdıkları protestocular tarafından ateşe verildi. Nitekim 2013’ün yaz aylarında protestolar ülke geneline yayıldı. Mısır polisinin verdiği rakamlarla bile protestolara 35 milyon kişi diğer bir ifadeyle ülke nüfusunun neredeyse yarısı katıldı. Bu protestoların gidebileceği noktadan korkan emperyalizm ve Mısır sermayesi, destek verdikleri Müslüman Kardeşleri yarı yolda bırakarak orduya bir darbe gerçekleştirdi. Sisi önderliğindeki darbe yönetimi 2013’ten beri Müslüman Kardeşler’e karşı sürekli tutuklamalar ve operasyonlarda bulunuyor. Müslüman Kardeşler, çıktıkları ülke olan Mısır’da neredeyse yok olmanın eşiğine gelmiş durumdalar. Son dönemde Sisi ile uzlaşmanın yolunu yapması için çeşitli aracıları öne sürmekteler.

Baştaki örneğe gelirsek; Mısır’da Müslüman Kardeşler, aynı İkarus gibi kendilerine başkası tarafından bahşedilen ve hızlı kazandıkları bir güçten gelen kibirle her şeyi hemen yapmaya kalkıştılar. Fakat aynı İkarus’un kanatlarının balmumundan olması gibi düzen içi muhalefette oluşan boşluğu emperyalizmin desteğiyle doldurmuş olmaları, onların projelerinin toplumla uyuşmamasıyla neticelendi. Bir anda kazandıkları güç, büyük abileri onları terkedince bir anda kaybedildi.