Gençliğin profili üzerine

Gençliğin profili üzerine

05-07-2020 00:03

Gençlik, biraz doğasından biraz da dönem itibariyle ortaya çıkan arayışını sosyalizmle taçlandırmalı. Bu da biricik özne olarak komünistlerin görevidir.

Hasret Alesta

Siyaset taraflaştırma çalışmasıdır. Siyasetsizleştirme de bu taraflaştırma noktasında iktidarın veya doğrudan sermaye düzeninin gençlik üzerindeki çalışmalarında temel bir noktadır.

Bugünkü gençliğin üzerine konuşurken peşinen ortaya konan yargılara dikkatli yaklaşılmalı. Çünkü bugünkü gençlik veya amiyane tabirle “zamane gençliği” üzerine söz söylerken bu zamane gençliğini belirleyen, doğrudan veya dolaylı olarak şekillendiren koşullardan söz etmeden başlanırsa hata yapılır.

Gençliğin yapısal olarak biyolojik ve sosyolojik olarak ciddi bir farklılık veya ayırt noktaları taşıdığı herkesin malumu. Gençliğin diğer toplumsal dinamiklere göre çok daha hızlı ve atak olması da öyle; keza, aydınlanmaya yakınlığı ve eyleme geçme durumu da. Fakat, bunlarla beraber, gençliğin yapısal özelliklerinden ziyade onun en genel tanımlamalarının toplumsal-siyasal süreçlerle birlikte ortaya çıktığını en başa yazmak gerekir. Çünkü gençliğin sınıfsal bölmelerden azade olmadığını görüyoruz. Ya da gençliğin ”ilericiliği” en genel anlamıyla sınıf mücadelelerindeki dengelerde ortaya çıkıyor.

Dolayısıyla gençliğin bir toplumsal kategori olarak diğer toplumsal-sınıfsal bölmelerden ayırt edici yanları ve önemi bulunmak ile birlikte bu zeminden farklı olarak bambaşka bir nesnelliğe sahip değil. Tüm toplumsal kesimlerle aynı nesnelliği paylaşıyor. Yine bunun beraber, emekçi yoksul çocukları olan gençlikle, sermayenin ve kimi bölmelerinin çocukları başka gençlik profillerini ifade ediyor.

Siyaset taraflaştırma çalışması olduğu kadar; tarafsızlaştırma çalışmasıdır aynı zamanda. Bugünün gençliğine dönük “apolitik kuşak” tanımlaması bu sebeple kendi başına ne gençliğin yapısal olarak ne de sadece bugüne özgü bir şey olmadığını söylemek ve yanlış bir belirtme olduğunu ortaya koymak gerekir. Sermayenin üniversitelerle ilişkisinin yalnızca bir para ilişkisine dönüşmesi, 1980 sonrası YÖK müdahalesi, üniversitelerin dönüşümü, AKP düzeninin üniversiteleri çöküşe sürüklemesi ile birlikte en temelde gençliğe dönük “depolitizasyon” süreci işletildi. Adım adım gençlik “olaylara karışmaması” için örgütlendi. Bu başka bir gençlik kuşağı ve profili yaratırken; özellikle 2013 Haziran Direnişi ile zirveye ulaşan bir biçimde görüldü ki, bu gençlik hiç de anlatıldığı gibi değil. Bu kez de gençliğe dönük beklenti ve güven çok daha fazla ortaya çıktı. Sonraki yıllarda ise döngü yine aynı noktaya geldi ve ”bu gençlikten adam olmaz” lafı özellikle ”görmüş, geçirmiş”lerin ağzında sakız oldu. Gençliğe dönük bu yanlış beklenti veya ümit edilenin hayal kırıklığına neden uğrattığını yukarıda söyledik. Toplumsal, siyasal, ekonomik, ideolojik süreçlerle gençliğin taraflaştığı, yine oradan yana konum alarak yaşadığını en başa yazmak gerekir. Dolayısıyla da gençlik profili, doğası gereği yükselen ve alçalan toplumsal hareketler ve tepkilerle birlikte şekilleniyor.

Ülkemizde, AKP eliyle kurulan 2. Cumhuriyet rejimi üniversitelerde ve liselerde gerici ve piyasacı dönüşümle birlikte gençlik alanına dönük saldırılarını geldiğimiz nokta itibariyle son evresine taşıdı. Bugün üniversite ve liselerin çürümeye terk edildiği bir ortamda ise gençliğin nasıl bir bilince ve profile sahip olacağı, bu yaratılan tabloya bakıldığında uçlar veriyor. Gerici, milliyetçi örgütlenmeler gençlik içerisinde hala karşılık bulabiliyor. Bu kalıba sığmayan gençlik profili ise kendisini çok daha güçlü hissettiriyor. Diğer yanıyla piyasacılığı yani gençlik içerisindeki en temel yansımaları açısından; bireycilik, çürüme, kariyerizm, asiyasallık, her anlamda örgütsüzlük gibi başlıklar oldu.

Bugün geldiğimiz yer itibariyle, ikinci saldırı ayağının başarısız olduğunu söylemek çok kolay değil. Bugün gençliğin profilini belirleyen temel noktalardan birkaçı bunlar olarak ortaya çıkıyor. Toplumsal kurtuluşa değil, bireysel kurtuluşuna odaklanıyor, piyasacılığın yarattığı bir biçimde tüm sosyal ilişkileriyle beraber kültür-sanat alanındaki dönüşümle alabildiğince çürümeye yöneliyor, kariyer toplulukları hala üniversitelerde en güçlü topluluklar olarak yer alıyor, siyasetin dönüştürücülüğünü görmüyor, yaşamının tümünü saran bir sorumsuzlukla hayatını sürdürdüğü için kolaya kaçma eğilimi taşıyan bu profil örgütlü mücadeleye yönelmiyor.

Bu profilin dünyadaki gelişmeler ile bağı açık; reel sosyalizmin çözülüşüyle birlikte ortaya çıkan dağınıklık, umutsuzluk, geleceksizlik, savaşlar, eşitsizlikler, adaletsizlik… Böylesi bir dönemden böylesi bir profilin çıkması yeni bir şey değil. Keza hem dünyada hem ülkemizdeki siyasi-ideolojik güçlerin bu gençlik tipolojisini yaratıyor olması da bambaşka bir şey değil. ”Toplumdaki egemen düşünce, egemenlerin düşüncesidir.” diye bakıldığında da gençliğin bu toplumdaki egemen düşüncelerden payını ziyadesiyle aldığını söylemek gerekir. Kültür endüstrisi, tüketim kültürü ile beraber de bu tablo daha da perçinleniyor.

Yani ülkedeki ve ideolojik üretim merkezleri halinde çalışan okullarda ortaya çıkan köklü dönüşümle birlikte böylesi bir gençlik profili ortaya çıkarıyor. Siyasal boyutlarıyla da birlikte gözünü AKP ile açan bu gençlik profili, başka bir dönüşüme tanıklık etmediği için ufku sadece AKP karşıtlığıyla sınırlı kalıyor. Ülkede siyasetin dinselleştirilmesi, sağcılaştırması ile birlikte gençlik de bu siyasal çerçeveye angaje oluyor. Yine tüm dünyada ve ülkemizde de fazlasıyla görülen bir biçimde siyasetin içeriğinin boşaltılması, siyasetin örgütsüzleştirilmesi gibi başlıklar da sermaye düzeni istediği gençlik profiline bu şekilde rahatlıkla ulaşabiliyor.

Bu durumun bizim cepheden önemli yanı ise, sol-sosyalist hareketin geriye çekilişi, mevziler kaybetmesi, temel ideolojik-siyasi akidelerini kaybetmesidir. Bizim bıraktığımız boşluğu, sermaye düzeni adım adım doldurmuştur. Bu parametre önemlidir. Çünkü bu mesele yine buradan yana çözülecektir.

Geleceksizliğin yarattığı profilin birçok ucu olmasıyla birlikte özellikle öğrenci gençlikte düzenden ”kaçış” temelli hareket ediyor olması bu dönemin ve profilinin özgünlüklerindendir. Neo-beat kuşağı olarak, 68′ kuşağına benzer bir kaçış bugün ülkemizdeki gençlik profili açısından belirleyici hale gelmiştir. Bugünkü gençlik profili en geneliyle, Haziran Direnişi öncesindeki dinamiklerden beslenmiş, Haziran Direnişi’ni yaşamış ve sürdürmüş ve son olarak Haziran Direnişi sonrası bir profil olarak ortaya çıkmıştır. Haziran Direnişi gençlik içerisinde temel bir kırılma noktası haline gelmişti. Bugün geldiğimiz yer itibariyle bu üç kısa dönemden beslenen gençlikten ziyade ülkede toplumsal mücadeleler açısından neredeyse ”yaprak kıpırdamayan” bir noktada ortaya çıkmıştır. Bu sebepledir ki, dönem kendi gençlik profilini de böylesi bir zeminde yaratmıştır.

Bu kaçış gençliği, adıyla sanıyla kaçışı ortaya koyuyor. En başka ülkeye kaçmak üzerinden şekilleniyor. Her zaman kafasının arkasında bu motivasyon ile hareket ediyor. Memlekete ve geleceğe dair sorumluluk ise hiç taşımıyor. Çünkü bireysel kurtuluş çok ciddi bir biçimde örgütlenmiş durumda. Bireysel bir kurtuluşun mümkün olmadığını ise ancak yine toplumsal mücadelelerin yükselmesi ile görülebilecek. Yurtdışına kaçabilecek imkanlara sahip olmasa da, ideolojik olarak ”yurtdışına kaçıp kurtulma” salgısını örgütlüyor. Pandemi ile birlikte bunun da ideolojik olarak zayıfladığını not etmek gerekir.

Kaçışçı gençlik profili, kampçılık ve ”yolda olmak” felsefesiyle düzenin ona yaşattığı tüm olumsuzluklardan kaçmaya çalışarak kendisini var etmektedir. Kocaman bir kültür endüstrisi olarak işleyen festivaller en büyük hayallerini süslemektedir. Uyuşturucu ile kendi varlığını ortadan kaldırma veya silikleştirme temel eğilimidir. Kişiliksizleşme ve omurgasızlaşma bu zeminde ciddi bir çürümeye yol açmaktadır. Toplumsal başlıklarla yüzeysel olarak ilgilenen bu profil, yaşama, topluma, kendisine dair hiçbir ”dert” taşımamaktadır. Bu profil, buraya düzen tarafından itilmiştir. Başta söylediğimiz gibi diğer yanıyla da tarafsızlaştırılmıştır. Düzenin kendisini idelojik olarak yeniden üretme mekanizmalarına canla başla katılmaktadır.

Dijitalizmin gelişimi ve internetin yaygınlaşması ile birlikte ortaya çıkan gençlik profili daha da zor bir noktaya sürüklenmiştir. Özgür olduğu yanılsaması ile sosyal medyada kendisini var eden gençlik profili, bir yerden sonra yalnızca orada yaşar, oradan yana yapay kimlikler inşa eder olmuştur. Kendisini toplumsal alanda var edebilme olanaklarının kapalı olduğunu gören-hisseden gençlik, sosyal medya ve dijitalizm üzerinden yol açmıştır kendisine. Düzenin kendisini yeniden ve yeniden üretme sürecinde en temel noktalardan birisi ise burası olmuştur. Edilgenleşmiştir, toplumsal mücadelenin yerini biçimsel duyarlılıklar almıştır, örgütlülüğün yerini ise bireysel tavır açıklaması. Öyledir ki bu profil için siyaset, yaşam, kültür, sanat, bilim, edebiyat… Akla gelecek her alan ”google” üzerinden alınabilecek bilgilerle sınırlı kalmış, oradan aldıkları bilgileri ”pazarlayabilecek” duruma gelmiştir. Derinleşme, okuma, üretme gibi süreçlerin çok uzağındadır. Bu gençlik profilinde ”herkes, her şeyi bilmektedir” dersek abartmış olmayız.

Çokça kullanılan ”zamanın ruhu” bu ve daha birçok girdi ile oluşmuş durumda. Lakin, bu gençlik profilinden önceki dönemin bugünün ”ruhunu” da belirlediğini bilmek gerekir. Dünyadaki ve ülkemizdeki süreçlerle ortaya çıkmıştır. Oblomov tipolojisi, gençlik profili içinde fazlasıyla yer bulmaktadır. Ertelemecilik, gayr-i ciddiyet, yaşamda ve çevresindeki hiçbir şeye inanç ve heyecan beslememesi, merak duygusunun fazlasıyla körelmesi ve hatta neredeyse iradesinin silikleştiği bir profil vardır. Gerek düzenin doğrudan araçları, gerek akademinin pazarladığı Post-modernizmin iğdiş etmiştir diğer yanıyla gençliği. Ve elde de post-modern bir düşünüş biçimine sahip olan gençlik profili kalmıştır.

Emekçi yoksul mahallelerinde ve taşrada ise gençliğin profili farklılık göstermektedir. Kaçışçı gençlik gibi kaçabileceği mekanları ve olanakları olmadığı için oradaki ilişki daha çok savrulma ve bağımlılık ile ortaya çıkan bir profil yaratmıştır. Düzenin çarkları altında ezdiği bu gençlik, bu ezilmeyle birlikte arabeske, melankoliye, uyuşturucu batağına, çeteciliğe sürüklenmiş durumdadır. Ve hatta öyle ki, çoğu zaman sermaye devleti tarafından kullanışlı bir toplamı ifade etmiştir bu profil toplamı.

Tüm bunlara daha birçok sürece-gelişmeye rağmen kapitalizmin genel ekonomik ve ideolojik krizlerinin yansımalarının buralarda görüldüğünü söylemek gerekir. Bugünkü gençlik profili içerisinde kapitalizm fazlasıyla sorgulanmakta ve hatta karşıya alınmaktadır. Düşünsel ve hissiyat olarak bunları taşıyan gençlik profili, bunu bilinçli eyleme çevirmesi için kendiliğinden bir sürecin gelmesi ise mümkün değildir. Doğası gereği böyledir. Düzenin karşıtı olarak sosyalizm ise aynı oranda etki bulamamaktadır. Bunun ideolojik-siyasal-ekonomik boyutları bir yana gençlik için ilk söylenecek, ”yeni ve ileriden” bir şey gösterebilmekle, heyecan yaratmayla sosyalizm bayrağı sahiplerini bulabilir. Düzenin kapsamakta zorlandığı, gelecek sunamadığı, bağlarının zayıfladığı bir dönemdeyiz.

İlla ki, ideolojik mücadeleyle birlikte mevcut gençlik profili ile kavga edilecek. İlla ki, siyasal mücadeleyle birlikte gençlik doğru cephelerde taraflaştırılacak ve illa ki, örgütlü mücadeleyle tüm bunlara karşı başka bir gençlik profili, başka bir kuşak yaratılacak. Üçüncüsü olmadan ilk ikisinin toplumsal karşılığı ise çok zayıf kalacak veya geleceğe devretme noktasında çok zorlanacak.

Yaşama, dünyaya, ülkeye, çevresine ve kendisine bütünlüklü bir sorumluluk bilinci ile mücadeleye edecek bir gençlik profili bu dönem kendisini daha fazla hissettiriyor. Gençlik, biraz doğasından biraz da dönem itibariyle ortaya çıkan arayışını sosyalizmle taçlandırmalı. Bu da biricik özne olarak komünistlerin görevidir. Bu gençlik profiliyle kavga edecek, onu düzene teslim etmeyecek ve sosyalizm mücadelesinin arkasına önemli bir enerji olarak katacak.