Faşizme diz çöktüren ordu: Kızılordu

Faşizme diz çöktüren ordu: Kızılordu

10-05-2020 08:54

Kızılordu’yu diğer tüm ülkelerin ordularından ayıran Stalin’in söylemiyle, ‘onun özgürleşmiş işçi ve köylülerin, Ekim Devrimi'nin, proletarya diktatörlüğünün ordusu’ olduğudur. Kızılordu halkın korktuğu değil, halkın tüm bileşenleri ile bütünleşmiş bir orduydu.

Derin Demir

1905 Devrimi, 1. Dünya Savaşı, kıtlık, gericilik, sömürü, Ekim Devrimi… 1905’ten 1917’ye kadar olan bu kısacık süreçte, Rusya, tarihe damga vuracak olaylara tanıklık etti. 1917 sonrasında da açlık, yoksulluk başgösterse de sosyalizmi kurma iradesi her şeyin üstünde tutuluyordu ve bundan sonra tarihe damga vuracak olaylar ise Sovyetler’in üretimleri sayesinde olacaktı.

Sinemada, tiyatroda, müzikte kısaca sanatın her dalında, sağlıkta, eğitimde, kadın haklarında, bilimde atılan her adım bir ‘ilk’i ortaya koyuyordu. İnsanlığın sahip olabileceği en güzel hayat sosyalizmde vücut buluyordu… Bu ilklerden biri de hala varlığını sürdüren ve dünyanın her yerinde adı söylendiğinde heyecan yaratan -ilginçtir ama- bir ‘ordu’ydu: Kızılordu ve korosu…

1918’de ilk başta işçi ve köylülerin gönüllülüğü ile kurulmaya çalışıldı Kızılordu. Ancak büyük hedeflerle kurulmasına rağmen Petersburg’da bile sayısı beş bini geçmedi. Devrimin heyecanı olsa da bir ordu kurma heyecanı sönüktü. İnsanlar hâlâ yılların getirdiği açlıkla uğraşıyordu. Ancak ilerleyen süreçte Sovyetler Birliği’nin içinde bulunduğu durumdan kaynaklı olarak Bolşeviklerin gerçek bir halk ordusu kurmasının zorunluluğu ortaya çıkmıştı. Özellikle de Brest Litovsk Antlaşması’ndan sonuç alınamayınca harekete geçmek, orduyu disipline sokmak, toparlamak ise dönemin Savaş Halk Komiserliği ve Yüksek Savaş Konseyi Başkanı Troçki’ye düştü. Kuruluş amacı belli, hedefi belli olan Kızılordu’ya kısa sürede katılan gönüllülerin sayısı bu kez 100 bini buldu. İçinde birçok milliyetten insanı barındıran ordu 1919’da, 1920’de, 1921’de yaşanan savaş komünizmi sürecinde çok önemli roller üstlenmişti.

1928’de Kızılordu içinde kurulan Kızılordu Korosu ise, demiryolu işçilerinin yanına, fabrikalara, tarlalara gidip dans gösterisi yaparak, şarkılar söyleyerek sanatın bir parçası olduklarını anlatma uğraşına girişmişti.

Savaş başlıyor…

Kızılordu’yu diğer tüm ülkelerin ordularından ayıran Stalin’in söylemiyle, ‘onun özgürleşmiş işçi ve köylülerin, Ekim Devrimi’nin, proletarya diktatörlüğünün ordusu’ olduğudur. Kızılordu halkın korktuğu değil, halkın tüm bileşenleri ile bütünleşmiş bir orduydu. Sırtını halka yaslamış, sosyalizmi güçlendirmek, büyütmek amacını taşıyordu. İşte bu yüzden yaklaşan Anayurt Savaşı’nda ismini akıllara kazıyacaktı.

Yıl 1941’e gelindiğinde Almanya’nın faşist diktatörü Adolf Hitler Moskova’yı işgal etme planı yapıyordu. Hitler, Sovyetlerin tek bir hamle ile teslim olacağına o kadar inanıyordu ki Kızıl Meydan’a dikilecek heykeli için Finlandiya’dan heykeltraş bile getirtmişti. Moskova işgali ile Bolşevizmin dünyadan silinişinin işareti olarak Kremlin’in havaya uçurulacağını söylüyordu. Bir milyondan fazla asker, 1700 tank, 950 savaş uçağı ile savaşı başlatmaya hazırlanan Hitler, Moskova’nın Ekim’de düşeceğini ve Ekim Devrimi’nin yıldönümü olan 7 Kasım’da Kızıl Meydan’da Nazi birliklerinin geçit töreninin yapılacağını ilan ediyordu. Ancak Stalin önderliğinde Sovyetler’in, halkın tam desteğini alan Kızılordu’nun varlığını hesaba katmadı… Ve 1941’in Haziran ayında Almanlar Sovyetlere saldırdı. Saldırıya faşizmin hükmettiği bir takım ülkelerden destek gecikmedi elbette; İspanya’da Franco’nun askerleri, İtalya’nın faşistleri gönüllü olarak destek verdiler Almanya’ya.

Yıllarca sürecek bir savaş vardı Sovyetlerin önünde. Savaşa kötü başlanmıştı ve Almanlar sınırlardan içeriye hızlıca ilerliyordu, saldırının daha ilk günlerinde Sovyetler’e ait bini geçkin savaş uçağı havalanmadan yok edilmişti. Moskova’da; Stalin, Politbüro, Yüksek Komutanlık Genel Karargahı ve ailesini ülkenin iç kısmına yerleştirip ülkesini savunmak için gelenler dışında kimse kalmamıştı. Bir yandan ülkenin iç kesimlerinde üretim aralıksız bir şekilde devam ediyordu, diğer yandan da fabrikalarda çalışan işçiler halk ile birlikte, içerde ve sınırda binlerce siper kazıyordu. Stalin, SBKP Merkez Komitesi’nin “Faşist Alman İstilacılarına Karşı Sovyet Halkının Mücadelesi İçin Direktifleri” başlıklı açıklamasını tüm yurda radyoda yaptığı konuşma ile duyurdu. Parti, Kızılordu’ya her karış toprağı savunmak ve kanlarının son damlasına kadar çarpışmak” görevini vermişti. Partinin bütününe de ordunun tüm ihtiyaçlarının karşılanması görevini… Stalin, işgal edilmiş bölgelerdeki halkı “partizan birlikleri”ni kurmaya çağırıyor, “Bu bölgelerde koşullar düşman için dayanılmaz hale getirilmelidir. İşgalcilerin her adımı izlenmeli, attıkları her adımda saldırılmalı, aldıkları tüm önlemler boşa çıkartılmalıdır” diyordu. Nitekim halkın buna cevabı gecikmedi ve ilk başarı elde edildi, Moskova düşmemişti.

Tarih yaprakları 7 Kasım’ı gösterdiğinde Moskova Kızıl Meydanı’nda yine Kızılordu vardı… (https://www.youtube.com/watch?time_continue=1&v=Xv5z68TtguM&feature=emb_title)

Orak çekiç Reichstag binasında!

1943 yazına gelindiğinde milyonlarca asker ölmüştü. Kızılordu’nun yazın savaşamayacağını düşünecek kadar kibirli olan faşist Hitler’in ordusu yaz sıcağında saldırıya değil savunmaya geçmek zorunda kalmıştı. Kızılordu öncülüğünde Sovyet halkı tüm kayıplarına rağmen bir bütün olarak mücadele etmişler, ülkelerini faşizme teslim etmemişlerdi.

1944’e gelindiğinde, Almanya, Kızılordu karşısındaki tüm üstünlüğünü kaybetmişti. 1945 itibariyle güneyde, doğuda büyük bir üstünlük kazanan Kızılordu, hızlıca Berlin’e ilerlemeye başlamıştı. 28 Nisan 1945’te ölen faşist diktatör Mussolini’yi, iki gün sonra, yani Kızılordu’nun Reichstag’a ulaştığı gün, Hitler’in intiharı izledi. Faşizm, sosyalizm karşısında intihar ediyordu…

1 Mayıs 1945 sabahı, sosyalizm dünyaya faşizmin, gericiliğin yenilebilecek olduğunu kanıtlamıştı. Artık Reichstag’ın tepesinde orak çekiçli kızıl bayrak dalgalanıyordu. (https://www.youtube.com/watch?v=FV88rtmNNEE)

Kızılordu sıradan bir ordu değildi.

Kızılordu SSCB’de ve tüm ülkelerde halkın, ezilenlerin yanındaydı. Bağımsızlık ve sosyalizm mücadelesinin en önemli aracıydı. Yine Stalin’in deyimiyle, “Kızılordumuz nereye gittiğini ve ne için savaşacağını bilmeyen kurşun askerlerden değil, aydınlanmış halktan oluşuyor… Kızılordu ne uğruna savaşacağını bilen yenilmez bir ordudur ve dünyanın en iyi ordusu olmasının sebebi budur.”

Kızılordu’nun faşizmi yendiğini kimse reddedemedi

Faşizme karşı zafer kazanan Kızılordu’nun elde ettiği zaferin üzerinden tam 75 yıl geçti. Sovyetler Birliği, savaşta 27 milyon askerini kaybetti. Ama dünyanın hiçbir yerinde ne bu zafer unutuldu, ne de ölenler… Zafer her yerde övgüyle bahsettirdi kendisinden. İnsanlığın faşizme karşı amansız mücadelesi hâlâ birçok filme, kitaba konu olmaya devam ediyor.

Elbette yıllar geçtikçe Kızılordu’nun zaferine gölge düşürmek isteyenler de oldu. Savaşın ABD sayesinde kazandığını söyleyenler, Almanya’nın Ukrayna sayesinde kurtulduğunu ifade edenler, Stalin’e diktatör diyenler vs. Ancak 120 milyonluk bir nüfusun Kızılordu’nun zaferi sayesinde faşizme teslim edilmediği bilinen, belgelenen bir tarihsel gerçektir. İşte bunu kimse reddedemedi.

Öyle büyük bir zaferdi ki bu, Yahudi olduğu için kamplarda yakılan, işkence uygulanan insanlık dışı uygulamalara karşı, faşizme karşı kazanılmıştı. Bu zafer, insanlığın ilerlemesinin önüne engel olan gericiliğe karşı, emperyalizme karşı, bütün dünya halkalarının eşitliği ve özgürlüğü uğruna mücadele verenler için kazanılmıştı…

NOT: Tüm bunlar dışında savaş boyunca yapılan besteleri de unutmamak gerekiyor. Leningrad’ın Alman kuşatması, 27 Ocak 1944 tarihine kadar (872 gün) devam etmiştir. Bu kuşatma, tarihin en uzun süreli ve en çok kayıp verilen kuşatmalarından biridir. Savaş başladığında Kızılordu’ya katılmak isteyen ama sağlığı dolayısıyla itfaiye gözlemciliği yapmasına izin verilen, dünyanın en önemli bestecilerinden Şostakoviç, Leningrad kuşatması esnasında cebindeki kağıda notalar yazarak Leningrad senfonisini yazar. Senfoni ancak 9 Ağustos 1942’de radyoda çalınabilir. Şostakoviç’e eserinden dolayı Kızıl Bayrak İşçi Nişanı ve Stalin Ödülü verildi.

https://www.youtube.com/watch?v=mtjAmaG7jjA

Bir diğer önemli eserler:

https://www.youtube.com/watch?v=3GGf7SMhc8I,

https://www.youtube.com/watch?v=eAsUPO-1oII