100 yıllık mücadele ve örnek deneyimler

100 yıllık mücadele ve örnek deneyimler

09-02-2020 10:17

İKD’siyle, İGD’siyle, derneklerde, sendikalarda, aydınlar içinde yaptığı örgütlenmesiyle bu büyük tarih aynasına bakıp, ders çıkarıp yolumuza devam ediyoruz…

Derin Demir

Komünist hareketin 100. yaşında geriye dönüp bakarken devasa bir birikimin olduğu şüphe götürmez. Uzun ve zorlu bir yoldan zaman zaman sekteye uğrayarak zaman zaman atılımlar yaparak ama daha önemlisi hiçbir zaman başını yere düşürmeden ilerleyen mücadele olduğunu bilerek bir 100 yıl geride bırakıldı.

Ülkemizin ilerici birikiminin en büyük siyasi çıkışı oldu TKP. Büyüdü – büyüttü, öğrendi – öğretti…

İşte bu devasa tarih sahnesinde bize kalan bir sürü ders oldu. Anti-emperyalizmde, gericilik karşıtlığında, anti faşizmde, anti kapitalizmde, sınıf mücadelesinde ısrar ve daha nicesi…

Sendika ve sınıf örgütlenmesinde, gençlik ve kadın örgütlenmesinde önemli deneyimler sunan komünistler, Türkiye’de birçok ilki hayata geçirdi ve bir o kadar başarıya da imza attı. On binleri peşinde sürükleyen Parti, her sekteye uğradığında ayağa kalkabildi. Bu yüzden TKP tarihine bakarken devasa bir tarih aynasına baktığımızı bilmek gerekiyor. Dolayısıyla mücadeleyle elde edilen tüm kazanımlarımızı hatırlamaya bugünün Türkiye’sinde çok daha fazla ihtiyaç duyduğumuz gerçek. Hepsini bu sayfalara sığdıramasak bazı deneyimleri buraya taşımak önemli.

Nâzım’ın vatandaşlıktan çıkarılması ve ‘51 Tevkifatı

1950 yılında başlayan ve Türkiye’nin Kore’ye asker gönderme kararı Türkiye solunu harekete geçirdi. TKP üyesi olan ünlü komünist şair Nâzım Hikmet yazdığı “23 Sentlik Asker” şiirinin ardından dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakanı Adnan Menderes tarafından, Resmi Gazete’de yayımlanan 13401 sayılı ve 25 Temmuz 1951 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile vatandaşlıktan çıkarıldı. Komünizm düşmanlığı bununla bitmedi elbette.

Türkiye kan akıtmanın karşılığında NATO üyeliği elde etti ve 1952’de resmen NATO’ya girdi.

Kore Savaşı’na karşı yükselen en önemli ses TKP’nin aldığı karar çerçevesinde oluşan Türk Barışseverler Cemiyeti’nin kurulması oldu. Kore’ye asker yollama kararının alınmasının hemen ardından TBC bir bildiri hazırlayarak Kore savaşına neden karşı çıkıldığını ülkenin dört bir tarafında anlatmaya çalıştı. Aynı zamanda Nazım için kampanyalar düzenledi.

1951 yılında TKP’ye yönelik yapılan büyük operasyonda Türk Barışseverler Cemiyeti’nin de yönetici ve üyelerinin çoğu, -Zeki Baştımar, Şefik Hüsnü Değmer, Sevim Belli, Mihri Belli, Mübeccel Kıray, Arif Damar, Enver Gökçe, Ruhi Su, İlhan Başgöz, Orhan Suda, Ulvi Uraz, Yılmaz Çolpan, Şükran Kurdakul, Nejat Özon, Aclan Sayılgan ve Behice Boran gibi isimlerin içinde olduğu-  toplamda 187 kişi tutuklandı.

1951 tevkifatı sonrası sadece TKP’nin değil, tüm Türkiye solu o zamana kadarki en dağınık ve örgütsüz dönemini yaşadı.

DGM eylemleri

1973 Atılım kararının ardından TKP Türkiye’de oldukça ses getirecek bir eyleme imza attı: DGM eylemleri…

1976 yılında gerçekleşen Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) direnişi, TKP’nin DİSK ile birlikte gerçekleştirdiği en önemli eylemlerden biri oldu. Anayasa Mahkemesi’nin 11 Ekim 1975’te iptal ettiği Devlet Güvenlik Mahkemeleri yasasının Milliyetçi Cephe iktidarı tarafından yeniden yasalaştırılmak istenmesi üzerine DGM’leri “sınıf mahkemeleri”, sıkıyönetimsiz sıkıyönetim olarak değerlendiren DİSK yönetimi kurulu ve başkanlar kurulu, 16 Eylül 1976’da bir bildiri kaleme aldı ve MC iktidarının “anayasal ve demokratik yoldan düşürülmesine ve halktan yana bir iktidarın kurulmasına kadar ülkede Genel Yas” ilan etti. 16 ve 17 Eylül tarihlerinde genel yas, genel greve dönüştü. Adana, Ankara, Antalya, Mersin, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Bursa, Balıkesir, Kayseri, Sakarya’da on binlerce işçi iş bıraktı, birçok büyük fabrikada üretim durdu. Temizlik işçilerinin de greve katılmasıyla Türkiye’de önemli bir tarih yazılıyordu. DGM direnişi işçilerin siyasal mücadelede ne kadar önemli bir rol üstlendiklerini göstermesi açısından önemlidir. Her defasında ve bugün de yalnızca ekonomik mücadeleye sıkıştırılmaya çalışılan işçi sınıfı partisiyle birlikte ülkedeki siyasal gelişmelere karşı sesini yükseltiyordu. İşçiler karar mekanizmasında söz sahibi olmak istiyordu, tam da iktidar perspektifinin gerektirdiği gibi… Toplumsallaşan, siyasallaşan bir sınıf hareketi varsa kazanım kaçınılmazdı. Ve direniş sonuç verdi: 11 Ekim’de DGM’ler kaldırıldı.

MESS grevleri

Parti’nin en önemli örgütlenme alanlarından biri olan metal sektöründe çalışan on binlerce işçi vardı. 1977’de başlayan ve Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile yaşanan uyuşmazlık sonucu Maden-İş’e bağlı işyerlerinde yürütülen grev, DİSK ve TKP açısından çok önemli bir mücadele oldu.

9 ay süren toplu iş sözleşmesinin uyuşmazlıkla sonuçlanması üzerine 30 Mayıs 1977’de Maden İş, 31 işyerini ve 10 bin işçiyi kapsayan grevi başlattı. Toplamda 40 bin işçiyi ilgilendiren direniş, yurtiçi ve yurt dışından farklı kesimlerden destek gördü. Kısa sürede üretimin durdurulduğu iş yeri sayısı 31’den 43’e çıktı.

MESS grevleri yalnızca ekonomik değil siyasi bir mücadele oldu. Çünkü bu süreçte DGM direnişinde işten atılan işçilerin geri alınması da bir mücadele başlığıydı ancak 3 Şubat 1978’de sağlanan anlaşmada bu istemden vazgeçilmesi de önemli bir kayıptı. TKP’nin güçlü olduğu bu alanda 1980’de oluşan uyuşmazlık sonrası ikinci kez greve gidildi. Maden-İş’in, bu kez 108 işyeri ve 30 bin işçiyi ilgilendiren grev kararı, Bakanlar Kurulu tarafından ertelendi. Dönemin MESS başkanlığına Turgut Özal’ın getirilmesi, 24 Ocak kararlarının benimsenmesi, Kemal Türkler’in öldürülmesi sonrasında gelinen 12 Eylül ile, MESS grevleri yasaklanmış oldu.

TARİŞ direnişi

1980 yılında başlayan Tariş eylemi, 12 Eylül’ün hemen öncesinde yapılan en önemli direniş olarak tarihe geçti.

Ege’de yer alan Tariş kompleksinde sayısı 8000’e varan işçi çalışıyordu. Tariş’e bağlı işletmeler 1. ve 2. MC hükümetleri döneminde faşist kadrolaşmanın yuvası haline gelmişti. CHP’nin iktidara gelmesi ile birlikte faşistlerin tasfiye edilişi ve ardından 3. MC’nin kurulmasıyla gerçekleşen sol tasfiye… Bakanlık ilk olarak 300 solcu işçiyi tasfiyeye gitmiş ardından İçişleri Bakanlığı’nın İzmir Valiliği’ne verdiği talimatla 22 Ocak 1980 günü yüzlerce polis fabrikaya girmeye çalıştı. Buna tepki gösteren Tariş işçileri polislerin fabrikaya girişine engel olmak istedi ancak yaşanan arbede ve yer yer çatışmaya dönüşen olaylar nedeniyle 50 işçi yaralandı, 600 işçi gözaltına alındı. Saldırı kent genelinde tepki topladı. DİSK yönetiminin daha önceden işçi kıyımına, zamlara, pahalılığa, sürgünlere, antidemokratik baskı ve uygulamalara, karşı değişik illerde art arda yapmayı planladığı ‘Demokrasi Mitingleri’nin İzmir ayağı kent geneline yayılan Tariş direnişiyle birleşti. 25 Ocak’ta DİSK üyesi işçiler Tariş direnişine destek için 2 saatlik iş bırakma eylemi gerçekleştirirken; 26 Ocak’ta on binlerce işçi ve emekçinin katılımıyla düzenlenen Demokrasi Mitingi, Tariş direnişiyle dayanışma mesajına dönüştü.

Elbette işçi direnişlerinin öncüsüydü TKP. Bundan dolayı Parti’nin var olduğu her dönemde işçi direnişleri yükselişe geçmişti. Dönemin gerici, piyasacı iktidarları da bu yükselişin önüne geçmek için elinden gelen tüm zor aygıtlarını kullanmaktan geri durmadı. İKD’siyle, İGD’siyle, derneklerde, sendikalarda, aydınlar içinde yaptığı örgütlenmesiyle bu büyük tarih aynasına bakıp, ders çıkarıp yolumuza devam ediyoruz…