Korona soslu şok doktrini

Büyük kitlenin gözünde büyüttüğü sahtekârlıklar, kolonyayı fahiş fiyata satanların ya da ‘virüs ölçümü için geldik’ diyerek ev soyanların yaptığı kötülüklerden ibaret!

Kanadalı yazar ve toplumsal eylemci Naomi Klein, ‘Şok Doktrini: Felaket Kapitalizminin Yükselişi’ adlı kitabında Amerikalı neoliberal ekonomist Milton Friedman’ın George W. Bush Hükümeti’ne verdiği tüyler ürpertici öneriyi şöyle aktarır: “Bir topluma, felaket sonrası her tür politikayı rahatlıkla kabul ettirebilirsiniz çünkü değişim, ancak krizle birlikte gerçekleşir”[1]. Psikiyatrist Ewen Cameron’un şok tedavi yöntemini siyasal dönüşümün payandası olarak gören Milton’un bu tezi, Amerikalı ünlü belgeselci Michael Moore’un ‘Fahrenheit 9 /11’ belgeselinde anlattıklarıyla da örtüşüyor. Moore, devlet güdümündeki Amerikan medyasının yaptığı abartma, çarpıtma ve gizleme gibi propagandist taktikleri İkiz Kuleler’e yönelik saldırı üzerinden ele alırken dikkatleri, 11 Eylül felaketini fırsata dönüştüren kapitalist egemen güçler üzerine yöneltiyor[2].

Nitekim ABD’nin Afganistan ile başlayıp Irak’la devam eden  Ortadoğu’daki müdahaleleri, İkiz Kuleler’e  yönelik saldırılardan sonra gündeme geliyor. ABD eliyle Türkiye ve benzeri ülkelerde yapılan askeri darbelerle de toplumda şok oluşturarak  yeni bir ekonomik modelin işleyişinin alt yapısının oluşturulduğu görülüyor. Ülkemizde 24 Ocak 1980 tarihinde alınan neoliberal ekonomik kararların özellikle güçlü sol muhalefete karşın uygulanması mümkün olamayacağı için  aynı yılın 12 Eylül günü malum askeri darbe yapıldı. Ekonominin militarizasyonu olarak isimlendirilen bu süreçte  özelleştirmeler ve yabancılaştırmalar yoluyla fiilen sosyal devletin tasfiyesi başlatıldı. Muhalif kesimler askeri yöntemlerle ‘etkisiz’ kılınırken darbenin şokunu yiyen toplumun neoliberal serbest piyasa ekonomisine geçişi kolaylaştırılmış oldu.

Doğrudan insan eliyle planlanan bu tür ‘felaketler’in yanı sıra doğal afetler ve salgınlar da egemen güçlere yeni fırsatlar sunabiliyor. Kapitalizmin, krizleri fırsata çevirmek gibi bir hüneri var! Felaket sonrası süreçler yeni ekonomik, siyasal ve sosyokültürel senaryoların devreye sokulmasını kolaylaştırıyor.

Küresel salgın ve sistemik dönüşüm

Şu sıralar medya gündeminin neredeyse tümünü kaplayan Kovid-19 ‘kod isimli’ yeni tip Korona virüs henüz etkisiz hale getirilemediği için küresel bir tehdit olarak varlığını sürdürüyor. Bir çok bilim insanı virüsün doğal ortamda kendiliğinden üremiş olduğunu savunurken kimileri de laboratuvarda üretilmiş olduğu savını ileri sürüyor. Hatta Çin ve İran Hükümetleri bu konuda ABD’yi suçlamaya başladı bile. Kuşkusuz farklı siyasal bloklarda yer alan ülkelerin kamuoyu önünde her olguyu karşıtını köşeye sıkıştırmak için kullanması beklenen bir durumdur. Günümüz dünyasında artan iletişim olanaklarına karşın insanların  nesnel gerçeğe ulaşması neredeyse olanaksız hale gelmiştir. Farklı güç odakları işlerine geldiği biçimiyle öznel hakikatlerini kamuoyuna dayatmaktadır. Çoklu iletişim ortamlarının en olumsuz etkisi,  bilgi kirliliğidir. Kafa karışıklığına neden olan kuşkulu bilgi ve haberler nedeniyle  kamuoyu doğru haber alma hakkından yoksun kalmıştır. Dolayısıyla virüsün kaynağına ilişkin spekülatif tartışmaların içine sıkışmaktansa küresel ölçekli bir salgının bundan sonra hayatımıza neler getirebileceğiyle ilgilenmek daha doğru olacaktır.

Son yıllarda neoliberal küreselleşme modelinin tıkandığına ilişkin göstergeler artmıştır. Korona virüs şokunun olası olumsuz etkileri de buna eklenecektir. Küreselleşmeci anlayış, ekonomik ve siyasal düzlemde yeni bir yol ayrımına gelmiştir. Kapitalist modelin gereksinimi olan evrimsel bir dönüşümün Korona şoku sayesinde sağlanıp sağlanamayacağını zaman gösterecektir.  Kuşkusuz yeni bir modelin sosyoekonomik ve kültürel sonuçlarından hangi sosyal kesimlerin ne boyutta ve ne şekilde etkileneceği sorusu da ortadadır.

Geleceğe ilişkin öngörüler

Entelektüel çevrelerde, Korona salgını sonrasında dünyanın artık eskisi gibi olamayacağı yönünde bir oydaşım var. Ancak nasıl bir dünya olacağı yönünde çeşitli  spekülasyonlar yapılıyor. Örneğin Slavoj Zizek, Korona virüsün kapitalizmin yerini alacak komünizmin dayanışmacı yanını çağrıştıran bir dünya sisteminin alt yapısını oluşturabileceği  görüşünü savunuyor[3].

Korona virüsün  kapitalizmin evrimine dönük yeni bir devletçi ekonomik modelin inşası için tetikleyici olacağı savını ileri sürenler de var. Bu bağlamda antidemokratik yönetimlerin olağanüstü durumdan toplumu zapturapt altına alma fırsatı olarak yararlanacakları öngörülüyor. Salgına yönelik önlemler nedeniyle ulusal sınırlar kapatılırken ulus içinde zenginleri yoksullardan ayıran yeni duvarlar örülmesi de olası görülüyor. Yalıtım ortamıyla özellikle göçmen karşıtlığı ve yabancı düşmanlığının da körükleneceği riskine dikkat çekiliyor. Ayrıca  salgın gerekçesiyle insanlar buluşamayacağı için toplumsal hareketlerin de giderek sönümleneceği üzerinde duruluyor[4].

Fütüristik bir yaklaşıma göre de koronavirüs salgını küreselleştirmeciler tarafından bütünüyle dijital topluma geçiş için yapılan sosyal öncü bir deney olarak değerlendiriliyor. Böylelikle dünya uluslarının tek bir dijital ağ sistemine entegre edilmesi suretiyle ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamda büyük bir paradigma değişikliğine hazırlanılıyor[5].

Korona sonrası dünyada, devlet kapitalizmine benzeyen ileri bir dijital küreselleşme aşamasına geçileceği öngörüsü daha olası görünüyor. Neoliberal küreselleşmeyle birlikte hayatımıza giren dijital iletişim teknolojileri sınırsız özgürlük vaat ediyordu. Oysa geleceğin dünyası ulusal liderlerden de bağımsız işleyecek olan küresel bir dijital faşizm riski taşıyor.

Ekonomistlerin ve siyasal analistlerin öngörülerinden hangilerinin gerçekleştiğini salgın sonunda hayatta kalanlar görecek… Muhtemelen siyasal halkla ilişkiler uzmanları kapitalizmi amacına ulaştırmak için zamanın ruhuna uygun yepyeni sloganlar ve söylemler üreterek kamuoyunu ikna etmeye çalışacak. Korona şokunu atlattığına şükredenler ise kim bilir hangi yeni tuzakların içine düşecek!

Büyük sahtekârlıkların çok iyi gizlendiği bir çağdayız. Büyük kitlenin gözünde büyüttüğü sahtekârlıklar, kolonyayı fahiş fiyata satanların ya da ‘virüs ölçümü için geldik’ diyerek ev soyanların yaptığı kötülüklerden ibaret… Maalesef!

[1] Naomi Klein (2010), Şok Doktrini- Felaket Kapitalizminin Yükselişi, çev. Selim Özgül, Agora Kitaplığı.

[2] İlker C. Bıçakçı (2016), Halkla İlişkilerin Kurmaca Dünyası ve Hakikatin Direnişi, Ütopya Yayınevi.

[3] https://kayiprihtim.com/haberler/slavoj-zizek-Korona-virusu-kapitalizmi-bitirebilir/

[4] https://www.birgun.net/haber/Korona-panik-fasizmi-cagirir-291020

[5]  https://coin-turk.com/abdullah-ciftci-blockchain-ve-yeni-dunya-duzeni

 

Yazarın Diğer Yazıları
Tinsel yolculuklar 22 Mart 2024