Ortanın solundan ortanın sağına

AKP eliyle kurulan yeni rejimin partisi olmak noktasında tereddüt göstermeyen bir CHP’den sol adına umut beslemek büyük bir gaflettir!

“Ortanın solu”yuz diyen İnönü idi. CHP’nin kendine yer tayin etmesi, öznel bir nedenle değil, bizzat sosyalistler yüzündendi. Kaldı ki İnönü, siyasetin solundayız yerine basbayağı “ortayı” işaret etmişti.

CHP, İkinci Enternasyonal kökenli bir parti bile değildir. Yani işçi sınıfı partisi olarak doğmamış, Marksist bir ideolojik belirlenim ya da etkilenim içinde de olmamıştı. Türkiye’nin sosyal-demokrat partisi olup olmadığı bu açıdan da tartışmalıdır. Ancak siyasi boşluk CHP’nin biraz da bu kavramla tarif edilmesi durumunu ortaya çıkarmıştır. Ama tartışmalıdır…

Aynı zamanda CHP tarihi, içinde ‘sol düşünceye’ taban tabana zıt olan ve partinin en tepesine kadar giden örneklerle de doludur. Örneğin Şemsettin Günaltay bayağı dinci bir şahsiyettir. Ya da Peker, Saraçoğlu gibi isimlerin ‘sol, sosyal demokrat, demokratik sol’ olarak anılması pek mümkün olmasa gerek.

Bugün de CHP’nin kimliği, siyaseti, ideolojisi tartışılıyor. Özellikle son yerel seçimlerde CHP’li belediyelerin kazanması, CHP’nin siyaseti, kimliği, ideolojisi ve programı yerine Kılıçdaroğlu’nun ‘taktik’ hamlesine övgüler dizilmesine gerekçe oluyor. AKP’nin geriletilmesi ya da AKP’nin iktidardan indirilmesi için, “taktik hamleler” bugün ideolojiyi, programı ya da değerleri ikame ediyor.

Ve aynı taktiksel hamle üzerinden Kılıçdaroğlu övülürken, İnce eleştiriliyor; “zamansız çıkış yaptın” deniyor. Aslında söylenen şudur: Kılıçdaroğlu’nun “ittifak politikası” iyi, bunu bozmak kötü. CHP’nin sağa kaydığı eleştirileri tam da bu gerekçeyle konu bile edilmiyor. Bunu diyenlere “kantin solcusu” lafı yapıştırıp, marjinalleştirmeye çalışıyorlar.

Ama “İnce mi Kılıçdaroğlu mu daha solda?” derseniz, bayağı tartışmalı bir konuya giriş yaparsanız.

Tuhaflık, tutarsızlık, çelişki içinde bir CHP ve CHP içinde öne çıkan Kılıçdaroğlu, İnce, İmamoğlu ve Yavaş tartışması yürütüyoruz! Gül, Akşener, Babacan ve Davutoğlu ile birlikte…

Ya da İnce meselesi üzerinden Kılıçdaroğlu ve CHP tartışması yapılırken, kimse şunu irdelemiyor: CHP’de Millet İttifakına hayır diyen ya da çıkılmasını savunan birisi var mı?

Farkında mıyız: Sayılan her isim birbirinden temelde hiç ama hiç farklı değil! Belki de CHP’nin sağ kanadını kimler temsil ediyor derseniz, bu isimler öne ve aynı listeye birlikte yazılır!

Kılıçdaroğlu, ayrıca, doğrudan AKP kadrolarıyla -Gül, Babacan, Davutoğlu- ve Cumhur İttifakına çağrılan Akşener ile ittifakın mimarı! Bir de AKP’nin içinden doğduğu Saadet başkanı var!

Tartışılan CHP, bundan ibaret.

CHP’nin “sağ kanadı” içindeki ayrım ve tartışmaları, bugün CHP’nin sağa kayıp kaymadığıyla tartışmak tam bir totolojidir!

Ve CHP’nin sol değil sağın çatı partisi haline geldiğini söyleyenleri “kantin solculuğu” argümanı ile suçlamak büyük bir hokkabazlıktır ve haksızlıktır!

1970’li yıllarda komünist, sosyalist ve devrimci hareket olmasaydı, TKP’si, TİP’i, Dev-Yol’u olmasaydı CHP sola mola kaymazdı! Ecevit’in solculuğu da buradan gelir. CHP tarihi içinde, CHP’nin en sola yaslandığı ya da yüzünü sola döndüğü dönem Ecevit dönemi idi. Ama, yukarıdaki isimler tek tek sıralansa, İmamoğlu, İnce, Yavaş ve Kılıçdaroğlu’nun en sağına Ecevit’i oturtmak zor olmasa gerek.

Yani bugün Ecevit dönemini bile aratan CHP’nin sağa kayıp kaymadığını tartışmak gibi abes bir tartışma yürütülmüyor mu?

AKP eliyle kurulan yeni rejimin partisi olmak noktasında tereddüt göstermeyen bir CHP’den sol adına umut beslemek büyük bir gaflettir!

Soru şudur: Bugün CHP ne yapmak istiyor?

CHP, Erdoğan’a karşı “neo-Cumhur” iktidarını kurmak istiyor! Ya da “sağa karşı sağ”ın cephesini!

Bunu siyasi literatürde şöyle söylemek mümkün: AKP, rejim değiştirmiş, İkinci Cumhuriyeti kurmuş ve bugün rejimin 20 yıl sonra restorasyon hükümetinin kurulması gündeme gelmiştir.

Özüyle, sözüyle, isimleriyle CHP’nin misyonu ve ufku bundan ibarettir!

Ortanın solundan ortanın sağına demir atan bir siyasal hat.