Enver Altaylı: MİT’ten MHP’ye, FETÖ’den CIA’ya uzanan karanlık ilişkiler

Enver Altaylı'dan Alpaslan Türkeş’e, Fethullah Gülen’den Ruzi Nazar’a kadar bu girift ilişkiler bizlere bir kez daha sermaye devletinin ve emperyalizmin bütün kirli ilişkilerini gözler önüne seriyor. Bugün İslamcı ve milliyetçi kimliklerle siyaset yapıp, “milli ve yerli” ile “İslam, ümmet” edebiyatı yapanların arkasındaki karanlık gücün bir kez daha emperyalizm olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor.

Enver Altaylı: MİT’ten MHP’ye, FETÖ’den CIA’ya uzanan karanlık ilişkiler

Enver Altaylı ismi bu sıralar çok tartışılıyor. 15 Temmuz kanlı Amerikancı darbe girişimi sonrası FETÖ ile irtibatı ve darbe girişiminde rolü olduğu iddiasıyla tutuklandı. Enver Altaylı hakkında bilgiler savcılık iddianamesine girdikçe karanlık bir dizi nokta yavaş yavaş aydınlanırken ortada olan gerçek dudak ısırtıyor.

Altaylı bugün tek başına FETÖ ile ilişkisi üzerinden suçlanmıyor, bundan daha öte, casusluk faaliyeti ile suçlanıyor. En azından savcılık iddiası bu yönde. Bir yandan FETÖ’nün önemli isimleriyle yaptığı saptanan görüşmeler, diğer yandan darbe öncesi ve darbe sırasında kurduğu ilişkiler buzdağının altındaki gerçeklere ışık olacak türden. İran masasında görevli bir MİT mensubunun Türkiye’den kaçırılma girişimi iddiası, İlker Başbuğ’un tutuklanmasına giden süreçteki rolü ve bu anlamıyla kumpas davalarının arkasındaki isim olduğu yönündeki iddialar, FETÖ’nün önemli isimleriyle temasta olduğu iddiası ve bir dizi önemli CIA mensubuyla irtibatı basına yansıyan bilgiler arasında.

Enver Altaylı ismi araştırılırken, şaşırtıcı bir şekilde geçmişi de gündeme geliyor. Bugün FETÖ ile ilişkisi irdelenirken dün MHP’nin önemli isimlerinden birisi olması bir kez daha gözleri CIA’nin Gladio örgütlenmesine çeviriyor.

ENVER ALTAYLI İDDİALARI

Eski MİT mensubu Enver Altaylı hakkında “silahlı terör örgütü yöneticiliği” ve “casusluk” suçundan dava açıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Alman vatandaşı olan 75 yaşındaki Altaylı, “siyasi ve askeri casusluk amacıyla devletin gizli bilgilerini ele geçirmekle” suçlanıyor. Altaylı’nın Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen’e yazdığı öne sürülen bazı mektuplara yer verilen iddianamede ayrıca eski MİT mensubunun çok sayıda CIA görevlisiyle irtibatta olduğu bilgisine de yer veriliyor.

Suçlamalardan bir diğeri de MİT mensubu bir FETÖ üyesi olarak suçlanan Mehmet Barıner’in yurtdışına kaçırılması iddiası. İran masasında görevli olduğu iddia edilen Mehmet Barıner isimli şahsın yurtdışına kaçırılma girişiminin Halk Bankası davası ve İran ile bağlantılarda kullanılmak üzere planlandığı söyleniyor. Damadı Metin Can Yılmaz ve Alman vatandaşı Ali Serhat Ilıcak ile hareket ettiği iddianameye yansıyan bilgiler arasında. Bu arada Enver Altaylı’nın Alman vatandaşı olduğu ayrıca belirtilmeli.

Soner Yalçın, Enver Altaylı ile ilgili yazdığı köşe yazısında şu iddiayı dile getiriyor ve Uğur Mumcu tarafından gündeme getirilen bir bilgiyi paylaşıyor; “Sadece CIA değil… Onun gölgesindeki F. Almanya istihbarat örgütü (BND) görevlisi Dr. Hans E. Kannapin ve Fritz Michel’in Türkeş, Enver Altaylı (ve Ilıcakların Tercüman gazetesi) ile yakın ilişkisini bize ilk öğreten Uğur Mumcu olmadı mı?” [i]

İddianamede yer alan bilgilere göre, incelenen dijital materyallerde birçok özel ve istihbari bilgiler ile raporlar; CIA ajanları ve bazı uluslararası kişilerle fotoğrafları ve Türkiye’de askeri darbe ortamı yaratmak için çalışma yürütülmesi gerektiğine dair rapor ve notlar bulunduğu yönünde.

Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür yazdığı köşe yazısında iddiaları şu şekilde özetliyor: “Şimdi gelelim kritik soruya; Altaylı bu telefon görüşmelerinde veya raporlarda ne anlatıyor? Tek bir amacı var: Türkiye’yi zora sokmak ve ABD’nin çıkarlarını korumak. Şu örnek yeterli; Almanya ve İsrail’de üst düzey yöneticilere iletilmesi amacıyla İsrailli Prof. Dr. Amatzia Baram’a gönderdiği “Erdoğan ve Türkiye’nin Dönüşümü” başlıklı propaganda metninde özetle şunları söylüyor: Tedbir alınmaması halinde Türkiye, yedi yıl içinde cihatçı-selefi terörizmin merkezi olacak. Bunu engellemek için Gülen’den istifade edilmesi gerekiyor. 15 Temmuz darbe girişimi kurgudur ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu kullanarak rakiplerini tasfiye ediyor.” [ii]

ENVER ALTAYLI VE CIA BAĞLARI

İddianamede, Enver Altaylı’nın CIA’in Ortadoğu Sorumlusu Özbek asıllı Ruzi Nazar ve CIA’in ülkelerin ABD kontrolüne geçebilmesi adına Strateji Geliştirme Uzmanı Duane Clariddge ile olan ilişkisi de vurgulanıyor. Ruzi Nazar konusuna daha sonra değineceğiz. Ancak güncel olarak Enver Altaylı’nın hangi CIA ajanlarıyla bağlantılı olduğuna dair basına yansıyan iddialara kabaca bakmak yeterli.

Birgün gazetesinde çıkan haberde Enver Altaylı’nın verdiği ifade şöyle yer alıyor: “Enver Altaylı, verdiği ifadede, ABD Başkanı Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı General Michael Flynn ve birkaç Türk bakan ile Fethullah Gülen’in Amerika’dan Türkiye’ye kaçırılması ile ilgili görüştüklerini, bu konunun basında yer alması üzerine Flynn’in görevinden istifa ettiğini söyledi.” [iii]

Duana Clarridge ile ilişkisi iddianamede geçen bilgiler arasındaydı. Yine Sabah yazarı Mahmut Övür yazdığı köşe yazısında sözü geçen CIA ajanı hakkında bakın hangi bilgileri vermiş: “Şu isimlere bakın. Eski CIA çalışanı Duane Clarridge… 1955 yılında CIA’ye katıldı. İstanbul’daki CIA istasyonunun şefi oldu. Türkiye’deki komünizm karşıtı örgütlerin gerisinde olan “kontrgerilla” ile yakın ilişkide bulundu. CIA’nın Latin Amerika’daki önemli operasyonlarını yönetti. Nikaragua’nın solcu Sandinista hükümetini devirmek için Contra güçlerini örgütlemede etkili oldu. Amerika kamuoyunda illegal yöntemler kullanan bir istihbaratçı olduğu için de yargılanması gerektiği gündeme geldi ama Baba Bush devreye girip affetti.” [iv]

İddianamede 41 kez telefonla görüştüğü ve 10 kez de arandığı isimlerden birisi de Alen Fiers. Bu isim hakkında Mahmut Övür’ün verdiği bilgi şu şekilde: “Bu da CIA’nın eski Orta Amerika görev gücü şefi.”

Mahmut Övür’ün iddianamede geçen CIA ajanları hakkında verdiği diğer bilgiler ise şöyle:

“Üçüncü sırada Eckart Peter Martin Schiewek var. Bu kişi Birleşmiş Milletler Afganistan Komisyonu (UNAMA) Taliban/ El-Kaide izleme ekibi üyesi… Bununla da 6 kez telefon görüşmesi var. Yedi kez görüştüğü isim ise ‘Mike Douglas’ ibaresiyle kayıtlı… Michael Douglas, Somali ve Irak gibi sorunlu bölgelerde hava lojistik, güvenlik hizmetleri sağlayan ve ilginçtir son dönemde Türkiye’ye karşı terör örgütlerini destekleyen Birleşik Arap Emirlikleri merkezli SKA International adlı şirketin yöneticisi.”

Altaylı’nın CIA bağından en önemli olgu ise babası olarak gördüğü CIA’nin önemli isimlerinden Nuri Nazar’dır. Ruzi Nazar’ın CIA’nın Ortadoğu masası ve Türk-Müslüman dünyası sorumlusu olduğunu Murat Yetkin de son yazdığı kitaplarda ortaya koymuştu.

ENVER ALTAYLI’NIN GEÇMİŞİ

Enver Altaylı’nın geçmişi üzerine kısaca bakıldığında MİT üyeliğinden MHP’ye uzanan siyasi bir yolculuk karşımıza çıkıyor. Talat Aydemir olayı nedeniyle Harp Okulu’ndan ihraç edilen, sonra MİT’e giren, daha sonra MHP ile içli dışlı olan bir isim Altaylı.

Geçmişte MHP’nin yayın organı olan Hergün Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmenliği’ni yapmış. Almanya’da ülkücü hareketin örgütlenmesi konusunda buradaki yapılanmanın içinde yönetici görevlerde bulunuyor. MHP’nin Almanya müfettişi olarak biliniyor.

Soner Yalçın yazısında başka bir gerçeğe daha işaret ediyor. O da BBP ile ilişkisine dair: “Sadece MHP değil… Nizami Alemciler/Alperenler (BBP), CIA ilişkili Enver Altaylı konusunda ne düşünüyor? Sovyetler Birliği 1990’da dağılınca Ülkücüler bölündü; kimileri için Türk-İslam Sentezi’nin dini yönü ağır basmaya başladı. Ülkücü Gençler Derneği Genel Başkan Yardımcısı -Enver Altaylı’nın dayı oğlu- Burhan Kavuncu, milliyetçi kimliğinin yerine ümmetçiliği koyarak şeriatı savunmaya başladı. ‘Yeryüzü’ adlı dergiyi çıkarak cihatçı gençlerin rol modeli oldu. ‘Cihat’ diyerek CIA milisi olma konusunda bugün ne düşünüyor bu camia?”

Bu arada küçük bir notu burada yazmak gerek. BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldürülmesinde FETÖ’yü sorumlu tutan isimlerden biri de eski ülkücü gazetecilerden Sabahattin Önkibar. Önkibar son kitabı “Derin ve Gizli Devlet Gazetecisi Olarak İtiraflarım” adlı Kırmızıkedi Yayınevi’nden çıkan kitabında Muhsin Yazıcıoğlu’nun “Seni CIA ajanı olarak bütün dünyaya deşifre edeceğim” minvalli Gülen ile bir telefon konuşması sonrası kaleminin kırıldığı iddia ediliyor. Gerekçe ise BBP teşkilatı üzerinde oynanan oyunlar şeklinde. BBP’nin ölen lideri Yazıcıoğlu’nun “bizim tarlayı çok sürmüşler” sözü herkes tarafından hatırlanacaktır.

ENVER ALTAYLI, CIA ŞEFİ RUZİ NAZAR VE ALPARSLAN TÜRKEŞ

Ruzi Nazar, Enver Altaylı tarafından babası gibi görülen isimlerden birisi. Kendisi hakkında bir kitap kaleme almış ve bu kitabın basılması için CIA’den izin istediğini ve 2 sene sonra ‘olur’ geldiğini anılarında anlatan bir isim. Babası ile dostluğu bulunan Ruzi Nazar’ın, Altaylı’yı MİT’e soktuğu bir diğer iddia.

Ruzi Nazar öldüğünde, cenazesi gizlilik içinde Antalya’da toprağa verilmişti. Ruzi Nazar, CIA’nin Ortadoğu ve Türk-Müslüman ülkeleri sorumlusuydu. Enver Altaylı’nın anılarında Ruzi Nazar şöyle geçiyor.

“Ceyhan’daki evimiz hem Türk milliyetçilerinin hem de Türkistanlı göçmenlerin uğrak yeriydi. Babamla görüşmek onunla fikir alışverişi yapmak isteyenler arasında kimler yoktu ki. Cemal Oğuz Öcal, Nihal Atsız ve arkadaşları, Veli Kayyum Han’a kadar bütün bu insanların babamla toplantılarına tanık olurdum. O gizli görüşmelerde bile dinlememe mani olmazdı. Eve gelenler arasında Ruzi Nazar da vardı.” [v]

Babası Özbek idi ve Hindistan’a kaçarak Türk elçiliğine sığınmıştı, oradan Türkiye’ye. Ruzi Nazar da Özbekti ve Sovyet askerliğinden Nazi ordusun; oradan da CIA ajanlığına geçmişti… ABD’nin İran’a yönelik operasyonlarında görev alan Nazar’ın, aynı zamanda Afganistan’da Hikmetyar ile de görüştüğü Vikipedia sayfalarına düşen bilgiler arasında. Kısa bir bilgi olarak Erdoğan’ın Hikmetyar’ın dizi dibindeki fotoğrafını hatırlamamak elde değil.

Ruzi Nazar ve Alparslan Türkeş arasındaki ilişki de yine benzer şekilde mutlaka belirtilmek durumunda. Alpaslan Türkeş’in 27 Mayıs ihtilali sonrası idam cezası olasılığından kurtulup Hindistan’a atanmasında Nuri Nazar’ın rolü olduğu yazılıp çiziliyor. Nuri Nazar ile Alparslan Türkeş ilişkisi bilinen bir gerçek olarak CIA-MHP ilişkisine ayrıca ışık tutuyor.

Son olarak Enver Altaylı ve Alparslan Türkeş arasındaki ilişki için Gerçek Hayat dergisindeki şu bilgiyi doğrudan aktarmak yeterli olacaktır:

“Fakülte sonrasında Altaylı, önceden de tanışıklığı olduğu Alparslan Türkeş’le çalışmaya başladı. CKMP genel başkanlığına adaylığını koyan Türkeş’in seçilmesi için seçim öncesi partiyi ele geçirdiler. Enver Altaylı ve arkadaşı Arif Köndel Harbiyelilerin CKMP’yi ele geçirme operasyonunda başrolü oynadı. CKMP gençlik kollarına eski Harbiyeliler üye olarak alındı. Gençlik kolları kısa zamanda ellerine geçmişti. Partinin eski başkanı Osman Bölükbaşı “Partide kılıç şakırtısından, şarjör sesinden geçilmez oldu” diye yakınacaktı. Yalnız gençlik kollarına değil, CKMP’nin hemen hemen bütün önemli teşkilatlarına eski Harbiyeliler delege olarak seçtirildi. Kongrenin olduğu gün genel başkanlık seçiminin yapılacağı Büyük Sinema eski Harbiyeliler tarafından kuşatıldı. Türkeş’in seçilmesi artık garanti altına alınmıştı ve seçildi de.” [vi]

ALTAYLI – FETÖ İLİŞKİSİ ÜZERİNE

Enver Altaylı’nın MHP ile ilişkisi bu kadar açıkken FETÖ ile suçlanmasına sebep olan iddianame dışındaki bilgiler dışında dönemin Sağlık Bakanı Halil Şıvgın tarafından dile getirilen iddianın mutlaka yazılması gerek.

Hablemitoğlu soruşturmasının tanığı eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın, verdiği ifadede Altaylı’nın, FETÖ’nün firari Türkiye imamı Mustafa Özcan’la birlikte Hablemitoğlu’yla görüşmek için kendisinden aracılık etmesini istedikleri, Özcan’ın, Hablemitoğlu’nu tehdit ettiğini söylemişti. [vii]

Gerçek Hayat sitesinde ilgili yazıda dikkat çeken bir  bölüm de FETÖ’nün Türkiye imamı Mustafa Özcan hakkında ortaya atılan iddia:

“Gerçek Hayat dergisi bu konuyu 2015 yılının Aralık ayında yayınlanan 789. sayısında, Mustafa Özcan portresinde ele almıştı. “Veliaht Mustafa Özcan’ın şifreleri” başlıklı dosyada Mustafa Özcan ve Enver Altaylı’nın ilişkisi şu sözlerle anlatılmıştı: “Mustafa Özcan iki büyük gücü hiçbir zaman elinden bırakmadı. Bilgi yani istihbarat ve para. Cemaatin yabancı istihbarat servisleriyle ilk irtibatlarının da Mustafa Özcan tarafından sağlandığı belirtiliyor. Özcan zaman zaman görüştüğü ünlü istihbaratçı Enver Altaylı sayesinde kritik ilişkiler kurdu.” ”

Mustafa Özcan ve Enver Altaylı arasındaki ilişkinin ise Demirel döneminde kurulduğu Sabahattin Önkibar’ın kitabında yazılıyor. Enver Altaylı zamanında Demirel’in Türki Cumhuriyetler başdanışmanı olarak resmi olarak görevlendirildiği, bu dönemde gerekli bağlantıların kurulduğu iddia ediliyor.

Özbekistan’da Kerimov’a dönük darbe girişiminin altında Altaylı ve adamları olduğu yine Sabahattin Önkibar’ın adı geçen kitabında yazan iddialar arasında.

“Özbekistan Cumhurbaşkanı Kerimov’a darbe girişimi Enver Altaylı ve arkadaşları tarafından denendi. “Bazı iddialara göre Altaylının Kerimov’a tavır almasında FETÖ’nün bu ülkede Kerimov tarafından yasaklanmasının payı vardı” [viii]

CHP’Lİ KASIM GÜLEK, FETHULLAH GÜLEN VE ALPARSLAN TÜRKEŞ

Bütün yazılanlar biraz da yapbozun parçaları gibi. Bütün parçalar yan yana getirildiğinde daha bütünlüklü bir fotoğraf ortaya çıkıyor. FETÖ’nün CIA ile bağını tek başına Enver Altaylı ve Mustafa Özcan ilişkisine bağlamak yeterli değil. Tersinden Türkiye’nin NATO’ya girmesinden sonra kurulan Özel Harp Dairesi’nin yeşil kuşak siyasetiyle uyumlu politikaları da bizlere emperyalizm ve Türkiye’de dincilik ve milliyetçilik siyasetlerinin aslında kimin kontrolünde olduğunu fazlasıyla gösteriyor.

Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı yapmış emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Gülen hakkında yıllardır kamuoyundan saklanan bir bilgiyi paylaşmıştı. Kendisiyle yapılan röportajda kelimesi kelimesine şunları söylemişti:

“Bu adamlar kanaat önderleri olduğu için ister istemez böyle bir teşkilat gözardı edemez bunları. Mutlaka içine alması lazım. Önemli olan teşkilatlanan bu kişilerin kontrolü. Yani devletin bunları kontrol etmesi gerekiyor. Çünkü bu güçlendikten sonra yavaş yavaş ABD’nin kontrolüne geçmiş bir adam. Tabii ABD istihbaratı da böylesine önemli bir örgütü bırakmak istemez.

Fethullah Gülen Özel Harp Dairesi’nin adamıydı yani?

Evet. Özel Harp Dairesi’ne bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu’nun elemanıydı. Eleman muvazzaf subay gibi daimi görevli değil. Bunlar ismen kaydedilmiş gerektiğinde kullanılmak üzere adamlar. Yerleri, hareket tarzları belli ve bütün bunlara bir takım kolaylıklar sağlanmış, bir takım haklar tanımışlar. Siyasiyse desteklenmiş, tüccarsa ihalede, kredi verilmede kolaylık sağlanmış ya da kanaat önderiyse bunların faaliyetlerine müsaade edilmiş falan gibi. Hatta 1980 yılında İzmir’de Sıkıyönetim Komutanı amirali Fethullah Gülen’i tutukluyor fakat daha sonra serbest bırakıyor.”

Özel Harp Dairesi olarak bilinen gayri-meşru yapı açısından dinci kesimden iki isim öne çıkıyordu. Özel Harp Dairesi MAH aracılığıyla Yaşar Tunagür ve Fettullah Gülen’i kontrol altına almaya çalıştı. Yaşar Tunagür Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığına getirildi.. Bu isim dinler arası diyalog projesinin ilk operasyon elemanlarındandı. Aynı misyon Gülen tarafından da yürütülmüştü.

Yapbozun parçalarını yerine koyarken yine İslamcı cenahta sürekli gündemde tutulan bir başka olguyu da belirtmek gerek. O da yıllardır CHP’nin Genel Sekreterliği’ni yapmış Kasım Gülek hakkında. NATO’da üst düzey görevler alan, CHP’nin daha muhafazakâr kanadında bulunan Kasım Gülek’in de dış bağlantıları, onun derin bir isim olduğunu artık gün yüzüne çıkarıyor; Fethullah Gülen ve Kasım Gülek arasındaki ilişki. Gülen’i ABD Büyükelçisi Abramowitz ile tanıştıranın Gülek olduğu iddia ediliyor. 19 Ocak 1996 yılında öldüğünde cenaze namazını Fethullah Gülen kıldırıyor!

Mesele burada bitmiyor. CHP’li Kasım Gülek’in Gülen ile ilişkisi kadar MHP lideri Alpaslan Türkeş ile yakın dostluğu, sık sık buluşmaları da yine kitaplara yansıyan bilgiler arasında. Sabahattin Önkibar’ın son kitabında geçen şu satırlar nasıl bir ilişki ağının var olduğunu şaşırtıcı şekilde ortaya koyuyor: “Yazıcıoğlu 1993’te MHP’den ayrılıp BBP’yi kurduğunda bana şunu söylemişti: “Sabahattin Bey Türkeş’in Kasım Gülek ile ilişkisini araştır. Çok şey bulursun”. Kastettiği Alpaslan Türkeş’in Kasım Gülek kanalı ile CIA ile kurduğu ilişkiydi.” “…Hem Gülek hem Türkeş birbirlerini sürekli evlerinde ziyaret eder, uzun sohbetler yapardı. Ki bu sohbetlerin birinde – kendisi ifade etti- Tansu Çiller’in danışmanı ve sonradan AKP milletvekili olan Hüseyin Kocabıyık da vardı” [ix]

Hüseyin Kocabıyık’ın FETÖ güzellemesi basına yansıyanlar arasındaydı. Bu isim AKP’den İzmir milletvekili olmuştur.

FETÖ, MHP, BBP VE GLADİO

Buzdağının görünmeyen yüzündeki ilişkiler ağı bizlere bir kez daha Özel Harp Dairesi adıyla kurulan ve kamuoyunda Gladio alarak bilinen yapının işlevini gösteriyor. Hem milliyetçilik hem de dinci gericilik bizzat bu örgütlenme tarafından kullanılmış, kollanmış ve sol, yurtsever ve sosyalist güçlere karşı bir aparat olarak kullanılmıştır.

Enver Altaylı’dan Alpaslan Türkeş’e, Fethullah Gülen’den Ruzi Nazar’a kadar bu girift ilişkiler bizlere bir kez daha sermaye devletinin ve emperyalizmin bütün kirli ilişkilerini gözler önüne seriyor. Bugün İslamcı ve milliyetçi kimliklerle siyaset yapıp, “milli ve yerli” ile “İslam, ümmet” edebiyatı yapanların arkasındaki karanlık gücün bir kez daha emperyalizm olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor. MİT’in efsanevi müsteşarlarından Fuat Doğu’nun “ben CIA şube başkanlığı yaptım, MİT başkanlığı değil” demesi boşuna değil. Fuat Doğu şu sözleri eski ülkücülerden ve AKP milletvekilliği yapan Selçuk Özdağ’a söylemiştir:

“Sayın Özdağ, ben MİT Müsteşarlığı yapmadım, CIA’nin şube müdürlüğünü yaptım. Bir CİA yetkilisi gelse, beni Sinop’a götür dese, onu oraya götürmeye mecburdum…” [x]

Fuat Doğu, MİT’in 1962-1964 ile 1966-1972 arasında müsteşarlığını yapan isimdir. CIA ile aynı binada çalışan MİT’in mensuplarının maaşlarının bizzat ABD tarafından ödendiği herkes tarafından biliniyor. Fuat Doğu’nun öğrencileri ise Hiram Abas, Şenkal Atasagun, Cevat Öneş, Mikdat Alpay, Emre Taner, Mehmet Eymür gibi isimler…

Sizce ülkemizde FETÖ ile mücadele bu derin ve karanlık örgütlenmenin bitmesi anlamına gelir mi?

[i] Soner Yalçın, 23 Ocak 2020, https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/soner-yalcin/hakki-teslim-etmek-5582935/

[ii] Mahmut Övür, 26 Ocak 2020 , https://www.hurhaber.com/altayli-nin-desifre-olan-sirlari-yazi-424864.html

[iii] https://www.birgun.net/haber/yandaslarin-anlatmadigi-altayli-285222

[iv] Mahmut Övür, 26 Ocak 2020 , https://www.hurhaber.com/altayli-nin-desifre-olan-sirlari-yazi-424864.html

[v] http://www.gercekhayat.com.tr/kapak/istihbaratin-derin-adami/

[vi] http://www.gercekhayat.com.tr/kapak/istihbaratin-derin-adami/

[vii] http://www.gercekhayat.com.tr/kapak/istihbaratin-derin-adami/

[viii] Sabahattin Önkibar, Derin ve Gizli Devlet Gazetecisi Olarak İtiraflarım , sf. 89

[ix] A.G.E. sf.142

[x] A.G.E. sf.86