Azerbaycan’ı Anlama Kılavuzu: Emperyalizmle ilişkiler ve işbirlikçilik

Yaklaşık yirmi yıldır petrol gelirlerini silahlanmaya yatıran Azerbaycan’ın 2010 yılına kadar Rusya’dan alınan hava savunma sistemlerine yatırım yaptığını, son on yılda ise İsrail’den hava savunma sistemleri, insansız hava araçları ve anti-tank silahlarının alımına fazlasıyla ağırlık verdiğini görmekteyiz.

Azerbaycan’ı Anlama Kılavuzu: Emperyalizmle ilişkiler ve işbirlikçilik

Neşe Deniz Babacan

Dağlık Karabağ savaşının çıkması ve yükselmesi ile birlikte Azerbaycan’ın bölgesel pozisyonunu ve emperyalizmle kurduğu ilişkilerin bir kere daha masaya yatırılması önem taşıyor. Azerbaycan’ın Türkiye olan ilişkileri de önem taşımakla birlikte gerek iktisadi gerekse siyasi alanda Azerbaycan’ın temel karakterinin işbirlikçilik olduğunun altının çizilmesi yerinde olur.

Sovyetler Birliği’nin çözülüşü ile gelen “bağımsızlık” yalanı

Kapitalist dünyanın ve burjuva cenahın Azerbaycan’a dönük yaklaşımındaki birinci nokta Sovyetler Birliği’nin çözülüşü ile birlikte bağımsızlığın ikinci kere kazanıldığına ve demokrasinin geldiğine dair yaratılan illüzyon. Bunun benzerini Azerbaycan tarihinde 1918 tarihindeki bağımsızlık ilanına dönük yapılan aşırı vurguda da görmek mümkün. Burjuva tarihçilerinden tutun tüm sömürücü çevrelere göre SSCB çatısı altında geçirilen yıllar, Azerbaycan’ın Sovyetler tarafından baskı ve zulüm altında olduğu bir zaman dilimi olarak anlatılıyor. Bu yazıdaki amacımız Sovyetler Birliği döneminde Azerbaycan’ın durumunu resmetmek değil. Ancak durumu kabaca anlamak için, az gelişmiş kapitalist birer ülke olan Azerbaycan ve Ermenistan’da emekçilerin rantiyeci ve sömürücü sınıfların altında son 30 yıldır nasıl ezildiklerine bakmak; bunun da sonuçları arasında yer almak üzere son bir aydır etnik milliyetçiliğin nasıl bir savaşa döndüğünü görmek yeterli. Bir tarafta “Dağlık Karabağ sorunu”nu çözen sosyalizm, diğer tarafta ise bunu kendi çıkarları için kullanan emperyalist kapitalist sistem var. Tarihe öncelikle bu pencereden bakarak yol almak gerekiyor.

Azerbaycan’da gelişen kapitalizm ve “demokrasi”

Azerbaycan’ın güncel durumunu çözümlemek ve resmetmek açısından iktisadi durumu ve politik yönelimlerini masaya yatırmak gerekiyor. Bilindiği üzere Azerbaycan’ın emperyalizm tarafından teslim alınması için renkli devrimlere çok gerek kalmadı. Yumuşak ve doğrudan geçiş Azerbaycan’daki kapitalist egemen güçler tarafından sağlandı. Sovyetler Birliği’nin çözülüşünü çok iyi “kavrayan” Haydar Aliyev ve devamcısı olan oğlu İlham Aliyev, Kafkaslar’daki temel bölgesel güç olan kapitalist Rusya ile diğer emperyalist odaklar arasındaki denge politikasını yerelde Rusya lehine kullanıyor görünerek ama dünya genelinde ise ABD, İngiltere ve diğer emperyalist AB ülkeleri lehine genişleterek gemiyi bugünlere getirdiler.

Başta ABD ve İngiltere olmak üzere Azerbaycan üzerinde egemenlik kurmaya çalışan Avrupa Birliği ülkelerinin meseleye politik ve iktisadi anlamda dahlini daha da açmadan önce birkaç noktanın altını çizmek gerekiyor.

Birincisi, Azerbaycan’da devlet kapitalizmi şeklinde örgütlenen iktisadi süreçler planlı ekonomi modelinden pazar ekonomisine geçiş sürecini yaşamaktadır. Tüm eski Sovyet ülkelerinde olduğu gibi sosyalizmin tüm kazanımları kapitalizmin ayakları üzerinde doğrulması için kullanılmakta ve sonrasında büyük tasfiye başlamaktadır. Azerbaycan’ın kapitalizmle birlikte demokrasiye geçişi denilen şey tam da budur. Örnek vermek gerekirse, 1990’lı yıllarda ve 2000’lerin başında Azerbaycan’daki küçük ve orta ölçekli devlet işletmelerinin neredeyse tümü özelleştirilmiş, ilerleyen yıllarda 2010 sonrasında Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’da özel sektörün payı yüzde 80’in üzerinde, istihdamda ise yüzde 70’in üzerine çıkmıştır.

İkincisi, Azerbaycan’da gelişkin ve geleneksel bir burjuva sınıfı olmamakla birlikte ülke yönetiminde söz sahibi olan sermaye ve çıkar grupları bulunmaktadır. Başta Nahçıvanlılar grubu ve Yarez grubu olarak bilinen bu çevrelerin İlham Aliyev ile de doğrudan bağları, petrol ve doğalgaz işletmelerinde ortaklıkları, sahip oldukları bakanlıkları vardır. Azerbaycan’da petrol ve doğalgaz üzerinden cisimleşen maddi zenginliğin kaymağını yiyen kesimler Aliyev ailesi ile birlikte bu çevrelerdir. İlham Aliyev’in iktidarı elinde tutmasını sağlayan şey de bu çoklu denklemde dengeyi sağlayabilmesi ve kapitalizmin devamlılığını garanti altına almasıdır.

Üçüncüsü, bu iktisadi yapı üzerinde doğrulan Azerbaycan siyaseti ise bölgesel anlamda Rusya ile geleneksel ilişkilenmeyi bozmamak ama bunun bir adım ötesinde emperyalist kapitalist sisteme tam boy entegrasyon ekseninde gelişmiştir. Bu bahsedilen olgu yeri geldiğinde Rusya ile çıkar ortaklıklarının sona ermesi anlamına gelse bile genelde emperyalizm tarafı tercih edilmektedir. Son tahlilde Azerbaycan kapitalizmi ve egemenleri tam boy işbirlikçi bir karakter taşımaktadırlar.

Yukarıda bahsettiğimiz son üç başlığa ise kapitalist dünyada “Bağımsız Azerbaycan’da demokrasinin gelişimi” adı verilmektedir.

Petrol ve doğalgaz zengini Azerbaycan mı? Yoksa patronlar mı?

Dünya üzerinde Azerbaycan’ın durumu değerlendirildiğinde özellikle petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahip olması, Azerbaycan’ın Asya ile Avrupa arasındaki geçiş noktasında yer alması, petrolün de dünya üzerinde ilk defa çıkarıldığı yer olması hasebiyle emperyalistlerin geleneksel olarak iştahını kabartmasına vurgu yapılabilir.

Bu açılardan bakıldığında Azerbaycan’ın zengin bir ülke olduğu ve halkın da sınıfların varlığına rağmen görece refah içerisinde yaşadığı zannedilmektedir. Halbuki durum böyle olmamanın ötesinde, zenginlik ülkedeki piramidin tam tepesine çöreklenmiş bir avuç sermayedarın cebine girmektedir.

Ülkede zengin yeraltı kaynaklarının bulunması ile ülkenin ve Azerbaycanlı emekçilerin doğrudan zenginleşmediğinin en temel göstergeleri ise Gayri Safi Yurt İçi Hasıla ve kişi başına düşen milli gelir rakamlarıdır. 2019 rakamlarına göre GSYİH 48 milyar dolar civarında olup Azerbaycan dünya üzerinde 88. sırada Sırbistan’ın altında Kongo’nun üstünde yer almaktadır. Kişi başına düşen GSYİH ise 4480 dolar olup, kamusal hizmetlerin yüzde 80’in üstünde özelleştirildiği Azerbaycan’da emekçilerin nasıl bir yoksulluk tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarını ya da bunu yaşadıklarını tahmin etmek zor olmasa gerektir. Bu hesaba göre de Azerbaycan dünya üzerinde 102. sırada Guetamala’nın altında Belize’nin üstünde yer almaktadır.

Günümüzde Azerbaycan ekonomisinin temel karakterini belirleyen olgu yeraltı kaynakları ve bunlar üzerinden elde edilen gelirlerdir. Sovyetler Birliği zamanında SSCB çatısı altındaki farklı ülkelerin uzmanlaşma ve işbölümüne dayalı ekonomik sistem ortadan kalkınca, Azerbaycan ekonomisi bir darboğaz yaşamıştır. Bu darboğazı aşmak içinse merkeze petrol ve doğalgaz kaynakları konulmuştur. Ancak bu kaynakların rezervleri bir gün tükenecek, eğer böyle bir bağımlılık ilişkisi devam ederse Azerbaycan ekonomisi çökecektir. Kısaca petrol ve doğalgaz rezervlerini incelemek gerekirse de aşağıda yer alan tablolara göz atmak yeterli olacaktır. Tablolarda yeraltı kaynaklarının olanakları doğrultusunda bir milli gelir oluşmadığını ve bunun Azerbaycan yurttaşlarına yansımadığını rahatça görebiliyoruz.

ÜLKELERE GÖRE PETROL REZERVLERİ (MİLYON VARİL)

Sıra Ülke 2015 Rezervi 2018 Rezervi Pay %
1 Venezuela 298.35 302.25 17,50
2 Suudi Arabistan 265.789 266.208 15,42
3 Kanada 172.481 170.54 9,88
4 İran 157.8 157.2 9,10
5 Irak 144.211 148.766 8,62
6 Kuveyt 104 101.5 5,88
7 Birleşik Arap Emirlikleri 97.8 97.8 5,66
8 Rusya 80 80 4,63
9 Libya 48.363 48.363 2,80
10 Nijerya 37.07 37.453 2,17
11 ABD 39.933 35.213 2,04
12 Kazakistan 30 30 1,74
13 Çin Halk Cumhuriyeti 24.649 25.627 1,48
14 Katar 25.244 25.244 1,46
15 Brezilya 15.314 12.634 0,73
16 Cezayir 12.2 12.2 0,71
17 Angola 9.011 9.523 0,55
18 Ekvador 8.832 8.273 0,48
19 Azerbaycan 7 7 0,41
20 Meksika 9.812 6.63 0,38

ÜLKELERE GÖRE DOĞALGAZ REZERVİ (milyar m3)

Sıra Ülke 2014 Rezervi 2019 Rezervi Pay (%)
1 Rusya 49.896 50.279 24,38
2 İran 34.02 33.988 16,48
3 Katar 24.531 23.831 11,56
4 ABD 10.434 14.254 6,91
5 Türkmenistan 9.904 12.177 5,91
6 Suudi Arabistan 8.489 9.423 4,57
7 Birleşik Arap Emirlikleri 6.091 6.091 2,95
8 Nijerya 5.324 5.761 2,79
9 Venezuela 5.617 5.674 2,75
10 Cezayir 4.504 4.504 2,18
11 Irak 3.158 3.714 1,80
12 Avusturalya 3.703 3.193 1,55
13 Çin Halk Cumhuriyeti 3.275 3.013 1,46
14 Endonezya 2.839 2.707 1,31
15 Malezya 2.69 2.29 1,11
16 Mısır 2.168 2.221 1,08
17 Norveç 2.547 2.119 1,03
18 Kanada 2.028 1.933 0,94
19 Kazakistan 1.918 1.83 0,89
20 Kuveyt 1.784 1.784 0,87
21 Azerbaycan 1.291 1.718 0,83
22 Özbekistan 1.608 1.522 0,74
23 Libya 1.505 1.505 0,73
24 Hindistan 1.427 1.33 0,64
25 Umman 950 677 0,33

Emperyalizmle eklemlenmenin araçları: Petrol ve doğalgaz

Bu noktada Azerbaycan’ın hem iktisadi olarak hem de siyasi olarak emperyalizm tarafından nasıl teslim alındığını, petrol ve doğalgaz kaynakları ile bunların boru hatlarının nasıl birer enstrüman olarak kullanıldıklarını görmek mümkündür.

Ülke ve bölge ölçeği açısından geniş sayılabilecek ancak dünyadaki diğer ülkeler ile karşılaştırıldığında en üst sıralarda yer alan bu kaynakların gerek bölge gerekse dünya siyaseti açısından önemi şu başlıklar çevresinde toparlanabilir.

1-) Azerbaycan ile Rusya’nın ilişkilerinin geçmişten gelen sabit yapısının daha oynak hale getirilmesi başta ABD ve İngiltere, devamında ise AB emperyalizmi için önem taşımaktadır. Bu amacın arka planında ise Rusya’nın kuşatılması arayışı bulunduğunu görmek mümkündür.

2-) Kuzey Kafkasya’da görece Rusya’nın ağırlığı devam etmekte ancak Güney Kafkasya’da ise Gürcistan müdahalesi ile birlikte denge bozulmuş, Azerbaycan’ın da emperyalizmin saflarına tam anlamıyla katılması için ağırlık oluşturulmaya başlanmıştır. Ermenistan da aynen Azerbaycan gibi böylesi ince bir denge üzerinde yer almaktadır. Günümüzde yaşanan Dağlık Karabağ savaşının şimdiden dengeleri değiştireceğini ve var olan statükonun emperyalizm lehine değişeceğini tahmin etmek çok zor değildir.

3-) Azerbaycan, emperyalizmin Kafkasya siyaseti dışında Hazar Denizi ve komşu ülkeler siyaseti için de önem taşımaktadır. Bununla birlikte Orta Asya’daki diğer ülkeler, başta Kazakistan ve Türkmenistan siyaseti olmak üzere devamında Çin’i de kesen bir dizi başlık da Azerbaycan ile ilgili görülmelidir.

4-) Benzer şekilde İran’ın bölgedeki pozisyonu ve kuzey bölgelerinde barındırdığı Azeri nüfus nedeniyle, özellikle İsrail ve ABD’nin İran’a dönük siyasetinde Azerbaycan’ın mutlak yeri bulunmaktadır.

5-) Hazar ve Azerbaycan petrollerinin Avrupa’ya ve Akdeniz’e taşınması için kurulan boru hatları ve taşıma yolları emperyalizmin jeostratejik tercihleri arasında yer almaktadır. Azerbaycan siyaseti bunlarla uyumlu bir pozisyon içerisinde görünmektedir.

6-) Azerbaycan’ın doğalgaz kaynakları özellikle AB ülkeleri tarafından Rusya’nın doğalgazına bağımlılıktan kurtuluşun yolu olarak değerlendirilmekte ve bu yönde birçok adım atılmaktadır. Azerbaycan bu adımların pozitif bir parçası ve destekçisi konumundadır.

7-) NATO’nun yeni konseptlerinden biri olan “enerji güvenliği” konusu Kafkasya’daki petrol ve doğalgaz kaynaklarını ve boru hatlarını ilgilendirmektedir. Doğal olarak Azerbaycan bu bahiste de işin muhatabı olarak görünmekle birlikte, buradaki esas öznenin ise NATO üyesi Türkiye olduğu tespit edilmelidir. Özellikle son yaşanan Dağlık Karabağ savaşında Türkiye’nin aktif pozisyonu dikkate alındığında, bu başlık yabana atılmamalı ve dikkate alınmalıdır.

Bu tespitlerden hareketle emperyalizmin, Azerbaycan petrol ve doğalgazı üzerinden bölgeye ne şekilde müdahale ettiğini ortaya koymak içinse aşağıdaki verilere kısaca göz atmak isabet olacaktır.

Her yerde en başta BP var

Azerbaycan, sahip oldugu zengin enerji kaynakları sayesinde eski Sovyet cumhuriyetleri arasında emperyalizmin en çok sermaye ihraç ettiği ülke olarak öne çıkmıştır. Bu sermaye ülkeye çoğunlukla üretim paylasım anlasmaları (PSA) yoluyla gelmektedir. Bunların en önemlisi de başta İngiliz British Petroleum (BP) olmak üzere yabancı petrol şirketlerinin oluşturduğu Azerbaycan Uluslararası Petrol Konsorsiyumu’dur (AIOC). Bu konsorsiyum ülkenin en büyük üç yatağını (Azeri-Çırak-Güneşli) işletiyor. Bu konsorsiyumun ortaklık yapısı ülkeye yabancı sermaye girişinin de boyutlarını göstermesi açısından önem taşıyor. AIOC’de İngiliz firmalarının yüzde 34, ABD firmalarının yüzde 25, Japonya’nın yüzde 14, Norveç’in yüzde 9 ve Türkiye’nin yüzde 7 payı bulunmaktadır.

Yine benzeri şekilde Hazar Denizi’nde yar alan Şahdeniz bölgesinde yer alan doğalgaz arama ve çıkarma projesindeki ortaklıkta da İngiltere önde görünmektedir. BP Şahdeniz sahasında % 28,8 paya sahiptir. Diğer ortaklar ise TPAO (% 19) – Türkiye, SOCAR (% 16,7) – Azerbaycan, Petronas (% 15,5) – Malezya, LUKoil (% 10) – Rusya ve NIOC (% 10) – İsviçre merkezli İran şirketidir.

Sovyetler sonrası dönemde ve 1994’e kadar Ermenistan ile süren Dağlık Karabağ savaşı nedeniyle ekonomisi dibi gören Azerbaycan’ın imdadına yabancı sermaye girişi yetişmiş gibi görünse de, bu durum Azerbaycan’ın zayıf kapitalizminin dış kaynak girişi ile hormonlanmasından başka bir anlam taşımamıştır. Her ne kadar son 20 yıl içerisinde bu durum değiştirilmeye çalışılsa da Azerbaycan’ın temel ihracat kalemi petrol ve doğal gaz olmaya devam etmekte, özelleştirme programlarından bir vazgeçiş yaşanmamakta ve bunlarla birlikte ülkede herhangi bir sanayi, tarım ya da hayvancılık atılımı yaşanmamaktadır. Bugün de Azerbaycan’a dönük yapılan yatırımların yarısını yabancı yatırımlar oluşturmakta, yabancı yatırımların da yarısından fazlası petrol alanına yapılmaktadır. (2019 verileri: TOPLAM YATIRIM: 14 milyar 698 milyon dolar. YABANCI YATIRIMLAR: 7 milyar 129 milyon dolar. Bunun da 3 milyar 345 milyon doları petrol sektörüne yapılmıştır.)

Bu noktada Azerbaycan’ın da parçası olduğu yeraltı kaynaklarının ve boru hatlarının ne gibi bir paylaşıma tabi tutulduğuna göz atmak gerekmektedir.

Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattı:

BTC boru hattı projesi Azerbaycan doğal kaynaklarının özellikle Avrupa pazarlarına ulaşmasında en önemli projelerden biridir. Projeyi oluşturulan anlaşma İstanbul’da 18-19 Kasım 1999’da yapılan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) zirvesinde imzalanmıştır. 2006 yılında tam anlamıyla faaliyete geçen boru hattı Azerbaycan üzerinden emperyalistlerin egemenlik kurduğu enerji yollarından bir tanesidir. Bunun içinse boru hattının ortaklarına bakmak yeterli olsa gerek.

BTC projesinin operatörü İngiltere merkezli British Petroleum (BP) şirketidir. Projenin ortağı olan şirketler ise şöyle:

BP (%30,1) – Birleşik Krallık

SOCAR (%25) – Azerbaycan

Chevron (%8.9) – ABD

Statoil (%8,71) – Norveç

TPAO (%6,53) – Türkiye

Eni (%5) – İtalya

Total (%5) – Fransa

Itochu (%3,4) – Japonya

INPEX (%2,5) – Japonya

ExxonMobil (%2,5) – ABD

ONGC Videsh (%2,36) – Hindistan

Güney Gaz Koridoru (GGK) ve Güney Kafkasya doğalgaz boru hattı projesi (SCP):

Özellikle AB ülkelerinin Rusya’ya doğalgaz bağımlılığını kırmak için gündeme gelen Güney Gaz Koridoru ve bunun ilk ayağı olan Güney Kafkasya doğalgaz boru hattı Azerbaycan’ın emperyalizmle eklemlenmesinin önemli bir aracı olarak görülmektedir. Bu projede de BP’nin ağırlığı vardır.

GGK’nin birinci kısmını oluşturan SCP, Hazar Denizi’nin Azerbaycan sektöründeki Şah Deniz doğalgaz sahasından çıkan gazın Gürcistan ve Türkiye’ye taşınması için inşa edilmiş boru hattıdır. SCP’nin iki operatörü vardır.

– BP: Tesislerinin yapımından ve işletilmesinden sorumlu teknik bir operatördür.

– “SOCAR Midstream Operations Limited” şirketi: SCP’nin işletme faaliyetlerinden sorumlu ticari operatördür.

SCP projesinin ortakları ise şu şekildedir:

BP (%28,83) – Birleşik Krallık

TPAO (%19) – Türkiye

Petronas (%15,50) – Malezya

SOCAR (%10) – Azerbaycan

Lukoil (%10) – Rusya

NICO (%10) – İsviçre merkezli İran şirketi

SGC Midstream (%6,67) – Azerbaycan

Sonuç mu, yeni bir dönem mi?

Petrol ve doğalgaz üzerinden rant elde ederek iktidarını sürdüren Azerbaycan’ın egemen güçleri açısından özellikle 2000’li yıllarda boru hatlarının da inşası önemli bir soluk borusu olmuştur. Bununla birlikte özellikle başta İngiltere olmak üzere emperyalist ülkelerin ve uluslararası tekellerin Kafkaslar’da egemenlik kurabilmesi açısından da enerji ve bunun batıya taşınması olgusu fazlasıyla değer taşımaktadır.

Son olarak Azerbaycan’ın emperyalizmle kurduğu ilişkilere yeni bir halkanın son on yıl içerisinde eklendiğini söylemek gerekmektedir. O da İsrail’le yapılan silah ticaretinde cisimleşmektedir. Yaklaşık yirmi yıldır petrol gelirlerini silahlanmaya yatıran Azerbaycan’ın 2010 yılına kadar Rusya’dan alınan hava savunma sistemlerine yatırım yaptığını, son on yılda ise İsrail’den hava savunma sistemleri, insansız hava araçları ve anti-tank silahlarının alımına fazlasıyla ağırlık verdiğini görmekteyiz.

Bu bağlamda emperyalizmin İsrail üzerinden Azerbaycan siyasetine ve yönelimlerine dahil oluşunun bir örneğini daha tanımlamak mümkün gibi görünmektedir. İsrail ve NATO üyesi Türkiye ile çok girift askeri ilişkilere giren Azerbaycan açısından süreç sadece silah ticareti boyutuyla kalmayabilir. Belli bir vadede ise ABD’nin Azerbaycan’ın NATO’ya üyelik kartını cebinden çıkartması olasılık dahilinde görülmelidir.

O yüzden son yaşanan Dağlık Karabağ savaşını ve Azerbaycan’ın geleceğini tam de emperyalizmle kurulan ilişkiler ve işbirlikçilikte gelinen nokta bağlamında okunması en doğrusu olacaktır.