Lucrezia Piscopia

Bugün doktora yapanların yaklaşık yarısı kadın ise, bu kesinlikle Elena Lucrezia Cornaro Piscopia’nın mücadelesi sayesindedir.

Kadın mücadelesinin en başarılı olduğu alanlardan bir tanesinin de akademik yaşam olduğu söylenebilir. Örneğin OECD ülkelerinde ortalama olarak doktora yapanların yüzde 46’sı kadındır. Durum Türkiye’de de hemen hemen aynı düzeydedir (yüzde 44). Bu oran akademik unvan yükseldikçe azalsa da, profesörlükte yüzde 30’a inse de, hatta akademisyen kadın sayısındaki yüksek oranın nedeninin erkeklerin daha çok para getiren işlere yönelmesine bağlı olarak oluşan boşluğun kadınlar tarafından doldurulması olduğu1 ileri sürülse de, bence yadsınamaz bir başarı var burada.

Mücadelenin başlangıcı 350 yıl kadar öncesine dek gider: Venedik’te yüksek gelir grubunda yer alan bir ailenin kızı olan Elena Lucrezia Cornaro Piscopia’nın yetenekleri çocukken fark edilmeye başlamıştı. Özel derslerle Latince ve Yunanca öğrenen Piscopia, dokuz yaşına geldiğinde her iki dilde de gerçek anlamda uzmanlaşmış ve başkalarına ders verebilecek düzeye gelmişti. Böylece erken yaşta klasikleri okumaya başlamıştı. Daha sonra Arapça, İbranice, İspanyolca ve Fransızcayı da bildiği diller arasına katmıştır. Arkasından müzik derslerine başlamış ve birçok müzik aletini yine çok iyi düzeyde çalabilecek hale gelmiştir. Azımsanmayacak sayıda bestesi vardır. Bu arada teoloji alanına da ilgi duyan Piscopia, üniversitede teoloji konusunda verilen bazı dersleri almak istiyordu ve Padua Üniversitesi’ne doktora yapmak için başvurdu.

Burada bir parantez açıp dönemin yüksek öğretim sisteminden söz etmem gerek. O dönemde yüksek lisans ve doktora eğitimleri bir arada yapılıyordu. Belirlenen dersler alındıktan sonra akademisyen ve izleyiciler önünde yapılan sunum ve sonrasındaki sorulardan oluşan sınavda başarılı olanlara “Magistra and Doctrix Philosophiae” ünvanı veriliyordu.

İlk kez teoloji alanında bir kadının doktora yapmak istemesi Katolik Kilisesi’nin tepkisini çekmişti çünkü bu unvanı alanlar hem ders verme yetkisine hem de kutsal kitap metinleri konusunda yorum yapma hakkına sahip olurdu. Ve başvurusu reddedildi. Ancak daha sonra, bilgi birikimi göz önüne alınarak doğa bilimleri alanında eğitim almasına izin verildi.

Piscopia, matematik, astronomi ve felsefe konularındaki tüm dersleri başarıyla tamamladı. Üniversitenin toplantı salonunda vereceği doktora konuşmasına çeşitli üniversitelerden akademisyenler, politikacılar ve aristokratlar davetliydi. Konuşmayı izlemek isteyenlerin salona sığmayacağı anlaşılınca, sınav Padua Katedrali’ne kaydırıldı. Bu bir ilkti. Konuşmasını Latince yapan Piscopia, jüri üyelerinin o anda Aristo’dan seçtiği pasajlar üzerine konuştu. Konuşma bir saat kadar sürdü. Arkasından soruları yanıtlayıp mezuniyet belgesini aldı. Böylece 25 Haziran 1678’de tarihte ilk kez bir kadın doktora derecesi almış oldu ve üniversitesinde matematik dersleri vermeye başladı.

Piscopia bundan sonra Avrupa’nın çeşitli üniversitelerinde matematik, felsefe, astronomi ve hatta kilisenin karşı çıkmasına karşın teoloji konferansları verdi. 1684’de yaşamını yitirdi.

Piscopia’nın ardından, Avrupa’da kadınların doktora yapmasına uzun süre izin verilmedi. Aradan 54 yıl geçtikten sonra 1732’de Laura Bassi, İtalya’da Bologna Üniversitesi’nden fizik doktorası alarak doktora yapan ikinci kadın oldu.

Her ilerlemede olduğu gibi, Piscopia da dine karşı mücadele ederek bir şeyler elde edebilmiştir.  Ayrıca kadınlar, erkek rakipleriyle aynı düzeyde kabul edilebilmeleri için yaptıkları işte çok daha iyi olduklarını kanıtlamak durumunda kalmışlardır.

Bugün doktora yapanların yaklaşık yarısı kadın ise, bu kesinlikle Elena Lucrezia Cornaro Piscopia’nın mücadelesi sayesindedir.

 

1. Alptekin, D. Sokaktan akademiye: Kadın hareketinin kurumsallaşma süreci. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Derg., 26: 32-43, 2011.