Bir halk düşmanı

Bizde iktidar bu önlemlerin hiçbirini almadığı gibi Mayıs ayından itibaren AVM’leri açarak ve Haziran’dan itibaren diğer kısıtlamaları da kaldırarak zaten bitmemiş olan salgının daha da yayılmasının önünü açtı. Ateş ölçme dışında hiçbir önlem alınmadan milyonlarca turistin ülkemize girişine izin verildi.

Dr. Cem Gönenç

Ünlü Norveçli yazar Henrik İbsen’in “Bir Halk Düşmanı” adlı eserini okumayanlar ya da tiyatro sahnesinde seyretmemiş olanlar için -anımsadığım kadarıyla- kısa bir özet geçeyim. Norveç’in bir kaplıca kentinde bir doktor kentteki kaplıcaların insan sağlığına zararlı kimyasallar içerdiğini saptar ve bunu kamuyla paylaşmaya çalışır. Bu durum geçim kaynağı kaplıcalar olan kentin zenginleri ve halk arasında doktora karşı büyük bir tepkiye neden olur. Doktor “bir halk düşmanı” ilan edilir ve evi taşlanır. Doktor ise yalnız kalmasına karşın tavrını kararlı bir şekilde sürdürür. Yıllar önce bu oyunun AST tarafından yapılan “toplumcu gerçekçi” bir versiyonunu da izlemiştim. Oyunda halk sonuçta doktoru destekliyordu.

Konuya buradan girmemin nedeni ülkemizde ve dünyada covid-19 salgını nedeniyle -doktorları taşlamaya dönüşmese de- benzer tepkilerin gelmesi. Aslında birçok kapitalist ülkede çok katı önlemler uygulanmasa bile özellikle pandemi sırasında işi bozulan esnaf, turizmciler vb. kesimlerle birlikte aşı karşıtları, liberaller ve hatta neo-faşist gruplar bu önlemlere karşı tepkiler geliştiriyorlar. Salgının başlangıcından beri Türk Tabipler Birliği ve bazı uzmanlık derneklerinin de önerileri doğrultusunda “katı” önlemleri savunuyorum: ülke genelinde en az üç haftalık yaygın karantina ve izolasyon, sınırların uzun süreli kapatılması ya da ülkeye gelenlerin 14 gün karantinaya alınması, yaygın test uygulaması, hastaların izolasyonu için geçici sahra hastaneleri kurulması, bu süreçteki ekonomik kayıpların da patronlar ve devlet tarafından karşılanması. Bizde iktidar bu önlemlerin hiçbirini almadığı gibi Mayıs ayından itibaren AVM’leri açarak ve Haziran’dan itibaren diğer kısıtlamaları da kaldırarak zaten bitmemiş olan salgının daha da yayılmasının önünü açtı. Ateş ölçme dışında hiçbir önlem alınmadan milyonlarca turistin ülkemize girişine izin verildi. Haziran’da çıkartılan bir genelge ve İl Hıfzısıhha Kurullarının kararlarıyla maske takma ve fiziksel mesafe zorunlu hale getirilmesine karşın ne bu kararların uygulanabilmesi için uygun koşullar sağlandı ne de doğru dürüst denetimler yapıldı. Aslında, bağımlı ülkelerden sızdıkları karlar sayesinde hala kimi “sosyal devlet” uygulamalarını sürdüren bazı Avrupa ülkeleri de önlemleri çok erken kaldırdı. Sonuçta hem ülkemizde hem de Avrupa’da salgın artan bir hızla sürmeye devam ediyor.

Bir de salgında Dünya Sağlık Örgütü ve hatta burjuva basın tarafından örnek gösterilen Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti’ne bakalım. 97 milyon nüfuslu bu ülkede salgının başlangıcından beri toplam vaka sayısı 1044, toplam ölüm sayısı ise sadece 34. Dünya basını tarafından dünyadaki en iyi örgütlenmiş salgın kontrol programlarından birine sahip olduğu söylenen Vietnam, ekonomik ve teknolojik kapasite sorunlarına rağmen, müdahale hızı, etkinliği ve şeffaflığı nedeniyle övgü aldı. Daha 2019 Aralık ayında Çin ve DSÖ’nün virüsün insandan insana bulaşabileceğine dair kanıt olmadığını söylediği dönemde bile Vietnam hükümeti salgın hazırlıklarına başladı ve Çin ile sınırlarını kapadı. İlk vakaların görüldüğü yerleri hemen bölgesel düzeyde karantinaya aldı. 7 Şubat 2020’de Hanoi’daki Ulusal Hijyen ve Epidemiyoloji Enstitüsü yeni koronavirüsü laboratuvarda izole etmeyi başardı. Mart ayında Vietnam iki ayrı test kiti üretti. Nisan ayında Vietnam hükümeti ülke çapında 15 günlük bir karantina başlattı. Ardından vaka sayılarının çok düşmesi üzerine önlemler kaldırılmaya başlandı. Yine de yurtdışından gelenlere 14 günlük zorunlu karantina uygulanıyordu. Mayıs ayında Vietnam Bristol Üniversitesi ile birlikte ilk aşısını geliştirdi. Hastalara uygulanan tedaviye gelince, Vietnam başlangıçta kanıtlanmamış tedavileri uygulamak yerine hastaları iyi havalanan, klimasız odalarda tutmayı, düzenli dezenfeksiyonu, fizyoterapi ve dengeli beslenmeyi tercih etti. İleriki dönemlerde hastalara Lopinavir, Ritonavir, İnterferon ve immün plazma tedavisi uygulanmaya başladı. Vietnam ülke dışından turist almaktansa iç turizmi özendirdi. Ancak Temmuz ayı gibi virüsün mutasyon geçirmiş ve daha bulaşıcı bir tipi ortaya çıkıp Da Nang eyaletinde 3 vaka görülünce 80 bin Vietnamlı turisti 4 gün boyunca günde 100 uçuş yaparak bölgeden tahliye etti. Peki bu efsanevi başarı nasıl elde edildi? Birinci olarak, başında iyi yönetildiği anlaşılan Vietnam Komünist Partisi’nin olduğu sosyalist sistem; ikinci olarak, 63 ildeki kontrol merkezleri ve 700’den fazla bölgedeki 11 binden fazla komün sağlık merkezlerinin temaslıları yakından takip etmeleri; üçüncü olarak ise, salgının başından beri Vietnam hükümetinin halkla açık bir iletişim kurması sayesinde. En önemli noktalardan biri ise bütün bu süreç içerisinde hiç kimsenin işsiz ya da aç kalmaması.

Türkiye’ye döndüğümüzde ise birçok hekimin alınması gereken gerçek önlemleri söylemeye korktuğunu görüyoruz. Şimdiye kadar ne evim taşlandı ne de tehdit aldım. Ancak sosyal-medyada yaptığım paylaşımlarda yaşadığım bölgede vakaların arttığını ve daha sıkı önlemler alınması gerektiğini yazdığımda gelen beğenilerin azaldığını görüyorum. Bunun nedeni bölge insanlarının bir kısmının gelirinin dışarıdan gelen ziyaretçilere bağlı olması. Şahsen ben doğruları söyleyerek “bir halk düşmanı” olmaya razıyım ama esas kızılması gereken doğruyu söyleyenler değil “her koyunun kendi bacağından asıldığı” kapitalist sistemdir.

[1] https://7news.com.au/lifestyle/health-wellbeing/vietnam-praised-for-no-coronavirus-deaths-c-973119?fbclid=IwAR0LLonhrdHrdpzrWdu3v33u8XA9xefOjq4lBIsQJbKb1DzmDIVU-OH3Lkk

[2] https://en.wikipedia.org/wiki/COVID-19_pandemic_in_Vietnam

[3] https://www.ntv.com.tr/galeri/dunya/97-milyon-nufusluulkede-covid-19dan-olen-yok,n_elAQAkfk2f_0Jkp0D6WA/dd9iT8AfVUOjclwfmi7H_Q