Karabağ savaşının üstündeki örtüyü kaldırmak...

Anti-emperyalizmi ve hatta Türk birliğini ‘göstererek’ bugün milliyetçiliğin galebe çaldığı bir “destursuz Azerbaycancılık” siyasetine balıklama atlamak sol siyasetin işi değil. Sol siyaset, liberal “etnik duyarlılık” üzerinden konum almak da değildir.

Azerbaycan ve Ermenistan arasında süren Karabağ savaşı konusunda yazılanlar üç aşağı beş yukarı belli: Ermenistan tarafından işgal edilmiş Azerbaycan toprakları, Azerbaycan’ın haklılığı, Türk birliği önündeki engelin kaldırılması…

Ancak bu savaşı, iki devletin 30 yıldır çözülmeyen sorununun yeniden alevlenmesi gibi basit bir çerçeve ile anlayabilir miyiz? ‘Neden şimdi?’ sorusu belki de bu savaşın analizi açısından iyi bir başlangıç olabilir…

Birinci Dünya Savaşı sırasında Kafkaslarda yaşanan belirsizlik, emperyalist işgal girişimi ortadan kaldırılarak, Sovyetlerin ve Türkiye arasında bir dizi anlaşmanın belirleyiciliği altında giderilmişti. Sovyetlerin çözülmesinden sonra Kafkaslarda tekil tekil ülkelerde kapitalizme geçiş, emperyalist müdahalenin ve provokasyonların yeniden baş göstermesi ile milliyetçilik yeniden hortlamış, Kafkaslarda gerginlikler yeniden başlamıştı. Halklar arası savaş peşi sıra…

Önce teslim edilmesi gereken bir hakkı yazmak gerek. Sosyalizm ya da Sovyetler, etnik milliyetçiliğin yol açtığı sorunları ortadan kaldırmayı başarmıştı. Bugünkü savaş tablosu, kim ne derse desin, geçmiş dönem düşünüldüğünde sosyalizmin neyi başardığının tersinden kanıtıdır. Hatta biraz daha açarsak, örneğin Karabağ’da nüfusun çoğunluğunu oluşturan Ermenilere özerklik verilerek haklarının korunması sağlanmış, aynı zamanda Türkiye ve Sovyetler arasındaki ilişkiler dolayısıyla Azerbaycan halkının çıkarları da fazlasıyla gözetilmişti. Bugün sabah akşam komünizm ve Stalin düşmanlığı yapanların, tarihi gerçekler karşısında başta Stalin olmak üzere dönemin Bolşevik yönetimine, minnet duyması gerekir.

Bugün emperyalist-kapitalist dünyada halkların etnik milliyetçilikle nasıl birbirlerine düşman edildikleri gün gibi ortada. Daha doğrusu emperyalizm, kendi çıkarları için etnik fay hatlarına hep oynamış, emekçi halklar arasındaki savaşı hep körüklemiş, milliyetçilik, dincilik, mezhepçilik bataklığı içinde mazlum ulusların emperyalizme teslimiyetinin zeminini hep oluşturmaya çalışmıştır. Bu da işin başka boyutu. Ortadoğu’da Şii-Sünni ayrımı, Fars-Arap ayrımı, Türk-Kürt ayrımı, Türk-Arap ayrımı gibi. Balkanlarda Yugoslavya’nın parçalanmasında etnik ayrımcılık üzerinden sürdürülen savaşı nasıl unutabiliriz?

Kafkaslarda ya da Yugoslavya’da barış sosyalizmin başarısıysa, aynı şekilde bugün görülen savaş ve parçalanma doğrudan emperyalist-kapitalist sistemin suçu ve başarısızlığıdır!

Bugün Azerbaycan ve Ermenistan arasında çıkan savaş bütün sıcaklığıyla karşımızda. Karabağ, nüfusun çoğunluğu Ermeni olan özerk bölge olarak Azerbaycan’a bağlıydı. Ermenistan, Karabağ Özerk Cumhuriyeti’ni kendisine bağlamak isterken, Azerbaycan toprağı olan başka 7 bölgeyi de işgal etmekten çekinmemişti. Bugün Karabağ’ın özerkliği, Karabağ yurttaşları için bir hak iken, 7 bölgenin Ermenistan işgali altından çıkıp Azerbaycan’a bağlanması da yeni aynı şekilde hak. İşgal altındaki topraklarda Ermenistan işgali son bulmalı, ancak 7 bölgenin ortasında kalan Karabağ Özerk Cumhuriyeti’nin özerkliği de yine aynı şekilde tanınmalı.

Şimdi bu savaşa dair dile getirilen birbirinden tuhaf tezlere değinme vakti:

Ermenistan’ın Amerikancı lideri Peşinyan tarafından başlatılan bir savaş mı? Bu durumda Azerbaycan yönetiminin anti-emperyalist bir provokasyona yanıt verdiğinin söylenmesi lazım. Peki Azerbaycan’ın İsrail ile kurduğu derin askeri ilişkileri, İran yardımını ve Rusya’nın Ermenistan’daki askeri üssünü nereye koyacağız?

Rusya’nın Peşinyan yönetimine soğuk davranması, Ermenistan’ın emperyalist kampta, Azerbaycan’ın ise karşı safta olduğuna yönelik bir analizi ne kadar doğru kılabilir?

Türk birliğini engelleme girişimi tezi bir diğer tez. Bunu sizce Amerika mı istiyor? Yoksa İran ve Rusya mı? Eğer Amerika istiyorsa Türkiye’nin İran ve Rusya ile ortak bir ittifak içinde olması gerekmez mi? Bu durumda İsrail ve Azerbaycan arasındaki ilişkiler yeniden gündeme gelir. Peki Ermenistan yönetiminin Rusya ve İran’ı iki dost ve müttefik olarak görmesini, bu şekilde bir güvenlik belgesi yayınlamasını nereye koyacağız?

Başka bir açıdan Rusya ve Çin söz konusu olunca Türklük ve Müslümanlık üzerinden “Türk birliği”ni sizce en fazla kim tercih etmek ister? Yıllardır böyle değil miydi? Uygur sorununu kim kaşıyor? Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan gibi ülkelerde emperyalizmin boş durduğunu düşünen var mı?

Hatta bir adım daha atarak, bazı soru işaretlerini ortaya koyalım. Çin’in “tek kuşak, tek yol” projesine dönük olarak emperyalizmin sessizlik içinde olacağını düşünen bir saflık mümkün mü?

Daha büyük bir çerçeveden sorunlar ele alınmak durumunda. Basit ve çelişkili yorumlardan çıkmak, emperyalizmin daha geniş ve bölgesel devletlerin daha dar çıkarlarını yan yana getirmek mecburiyetindeyiz.

Şii İran’ın Azerbaycan’ı nüfuz altına alması, emperyalizm tarafından ve Rusya ile Türkiye tarafından istenen, kabul gören, müsaade edilen bir durum olamaz. İran’ın bunu istemesi ile başarması ayrı. Bugünkü tabloda Azerbaycan’ın İran ile değil İran’ın baş düşmanı İsrail ve rakibi Türkiye’ye yakın durması somut gerçek olarak yazılmalı. Bu durumda İran’ın, bugün Karabağ savaşında açık bir Ermenistan taraftarlığı içinde bulunması da İran’ın en önemli ve nüfusça büyük etnik bileşenin Azeri olması nedeniyle çok kolay değildir. Bugün Azerbaycan’ın İsrail ve Türkiye tarafından desteklenmesi, Azerbaycan ile kurulan siyasi, askeri ve ekonomik işbirliği, son kertede İran’ın kuşatılmasına yönelik stratejinin bir parçası olarak görülmek durumunda. İran bu kuşatılmayı hem görüyor hem de açıktan Azerbaycan’ı kaybedecek bir politikadan uzak duruyor. Çelişkili gibi gözükse de son kertede İran’ın sıkıştığı bir başlık olarak ele alınmak durumunda.

Rusya’nın sıkıştığı da açık bir gerçek. Ermenistan’daki yeni yönetimin daha batıya açık olması ve Rusya’nın desteklediği hükümetin kaybetmesi, Rusya’nın da doğrudan Ermenistan’ı desteklemesinin önündeki engellerden biriyken aynı zamanda Azerbaycan karşıtı herhangi bir konum, Azerbaycan’ın daha da itilmesi anlamına gelecektir. Azerbaycan’a doğrudan destek ise Ermenistan ile “nazikleşen” ilişkileri daha da inceltme riski taşıyor. Rusya bekleyecek, optimum noktada devreye girecektir.

İsrail demek ABD emperyalizmi demek. İsrail’in Azerbaycan ile kurduğu askeri ve siyasi ilişkiler görülmeden bugün destursuz Azerbaycancılık yapmanın sınırları olsa gerek. Aliyev’in ‘İsrail ile ilişkilerimizin görülen yüzü buzdağının görünen yüzü’ minvalli açıklaması, herkes tarafından düşünülmelidir. İsrail’in askeri ticaretinin önemli bir ayağı olan Azerbaycan ilişkisinin tek başına ekonomik bir sebep olarak görülmesi safça bir tutum olur. İsrail açısından temel politika, İran’ın kuşatılmasıdır. Körfez Arap ülkeleriyle kurulan normalleşme ilişkisi düşünüldüğünde İran’ın kuzeyinde de benzer bir adımın atılması İsrail ve ABD açısından tutarlı ve uzun soluklu bir politika.

Bütün bunlar elbette savaşın arkasında derin bir komplo aranması için yazılmıyor. Ortada 30 yıldır çözülmeyen bir sorunun varlığı mutlak. Ancak uluslararası güç dengeleri tam çözülmeden bugün Karabağ savaşını, taraflarını ve olası gelişimini anlamak mümkün değil.

Aslında bugün resmi milliyetçi tezin peşinden giden siyasal tutumlara karşı ciddi rezerv koymak gerekir. Sol adına destursuz ve rezervsiz Azerbaycancılık yapmanın, komünist hareket açısından riskleri olduğu kadar “ulusalcılığın” galebe çaldığı bir siyasetten de uzak durulması gerekiyor. Ortada “Türk birliğini engellemek isteyen Ermenistan” tezinin ve bu birliği sağlamak için Azerbaycan destekçiliğinin, Çin’in tek kuşak tek yol politikasına set çekmek ve İran’ın kuşatılmasıyla doğrudan ilişkisi üzerinden, Azerbaycan’ın “haklı ve ulusal çıkarının” yanında durarak ve ona destek vererek başka hesapların kılıfı haline gelebileceğini hesap etmek gerekiyor.

Yine aynı şekilde bir NATO üyesi Türkiye’nin bu savaşa bu kadar canhıraş bir şekilde destek vermesinin altı mutlaka kaşınmak durumunda.

Fransa’nın güçlü Ermeni lobisi ve Akdeniz problemi dolayısıyla Türkiye karşıtı bir pozisyon alacağı normal. ABD’nin ise tarafsız olması, kendisine yakın diye sunulan Peşinyan’ı yalnız bırakması normal mi?

Her şeyden önce bölgede dengelerin bozulması ve Azerbaycan’ın emperyalizme yakınlaşması en fazla emperyalizmin işine gelecektir. Emperyal güçlerin dengeyi bozmak istemesi, bölgesel güçlerin dengeyi korumaya çalışması, çelişki gibi görünen sürecin ana teması gibi.

Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgal edilmiş olmasını gündeme getirirken, emperyalizmin sinsi oyunlarına karşı da uyanık olunmalı.

Bütün bunlardan sonra Karabağ savaşında alınacak tutum, milliyetçi hezeyanlardan azade bir biçimde barışın yolu gösterilerek alınabilir. Ermenistan işgali altındaki topraklarda işgal son bulmalı ve Azerbaycan’a bağlanmalı, Ermeni nüfusun yoğun yaşadığı Karabağ Özerk Cumhuriyeti’nin varlığına ise saygı duyulmalıdır.

Anti-emperyalizmi ve hatta Türk birliğini ‘göstererek’ bugün milliyetçiliğin galebe çaldığı bir “destursuz Azerbaycancılık” siyasetine balıklama atlamak sol siyasetin işi değil. Sol siyaset, liberal “etnik duyarlılık” üzerinden konum almak da değildir.

Anti-emperyalizm merkeze konmadan, bölgesel gelişmelere yönelik devrimci bir politika üretilmesi mümkün değildir.