'Kanal İstanbul' uğruna 458 hektarlık ormanlık alan yok olacak

Türkiye Ormancılar Derneği ve Kuzey Ormanları Savunması, "Kanal İstanbul" projesinin hayata geçirilmesi halinde, İstanbul’da 458 hektarlık ormanlık alanın yok olacağını açıkladı.

'Kanal İstanbul' uğruna 458 hektarlık ormanlık alan yok olacak

Türkiye Ormancılar Derneği ve Kuzey Ormanları Savunması bugün bir basın açıklaması düzenleyerek Kanal İstanbul’un Kuzey Ormanları varlığına vereceği zararı ve talepleri açıkladı.

“Kanal İstanbul’un Kuzey Ormanları üzerindeki etkisi” başlıklı açıklamada, İstanbul’un Kuzey Ormanları’nın uzun yıllardır insan baskısı nedeniyle sürekli azalmakta olduğu vurgulanırken, “971 yılı orman envanterine göre yaklaşık 270 bin ha kadar olan İstanbul’un orman varlığının 2018 yılında 243 bin ha’a kadar gerilediği ifade edilerek şunlar kaydedildi:

“47 yılda kaybedilen orman alanı 27 bin ha kadardır. Orman alanlarındaki azalmanın en önemli nedeni Orman Kanunun 16. ve 17. Maddeleri kapsamında orman alanlarından verilen izinlerdir. Bu maddeler kapsamında verilen izinlerin yaklaşık üçte birine karşılık gelen 8.700 ha’ı 3. Havaalanı ve 3. Köprü bağlantı yollarının yapımı için son 8 yılda verilmiştir. Bunlara ek olarak maden, savunma, çöplük, su, eğitim ve enerji yatırımları gibi faaliyetler için de 20 bin ha’a yakın bir orman alanı vasfını yitirmiştir.”

Açıklamada, Kanal İstanbul ile 458 ha kadar bir orman alanının tamamen yok olacağı ifade edilirken”Üstelik yok olan bu orman alanlarının 287 ha’ı Türkiye’deki koruma değeri en yüksek olan Muhafaza Ormanı statüsündeki Terkos Gölü Muhafaza Ormanı sınırları içinde kalmaktadır. Özetle İstanbul ili özelinde kitlesel bir ormansızlaşma süreci daha yaşanacaktır.” denildi.

Terkos Gölü ile Karadeniz arasında kalan kumul üzerindeki ağaçlandırmaların tarihi öneme sahip olduğunun belirtildiği açıklamada “Şiddetli kuzey rüzgârları ile taşınarak gölün dolmasını engellemek için söz konusu kumul, 1880’li yıllarda ağaçlandırılmaya çalışılmış olup ülkemizdeki ilk ağaçlandırma örneklerindendir. Çok başarılı olmayan bu ağaçlandırmadan sonra 1950’lerde Terkos Kumulu özel tekniklerle yeniden ağaçlandırılmış ve gölün kumla dolması engellenerek İstanbul’un susuz kalması önlenmiştir. Bu ağaçlandırma 22.12.1961 tarihinde Muhafaza ormanı olarak ilan edilmiştir. Çok sayıda araştırmanın yapıldığı aynı zamanda eğitim amaçlı olarak da kullanılan muhafaza ormanının bir bölümü kanaldan çıkacak hafriyatın dökülmesi için yapılacak yollarla ve kıyı dolgusuyla yok olacaktır. Bu ormanlar, dolgudan kaynaklanacak toz ve gemi ile araç trafiğinden kaynaklanacak hava kirliliğinden de olumsuz etkilenebilecektir. Bu kumul ağaçlandırmasının tamamen kaybedilmesi Terkos Gölünün de içme suyu özelliğinin yok olmasına yol açabilecektir.” denildi.

İstanbul’un Kuzey Ormanları ile kumul, mera, sulak alan ve fundalık gibi doğal ekosistemleri, sayısı 2500’ü bulan bitki çeşidine, 38 memeli hayvana, 35 kurbağa ve sürüngene ev sahipliği yapmakta olduğunun vurgulandığı açıklamada şunlar kaydedildi:

“Sulak alanlarla birlikte bu doğal karasal ekosistemler 350 kadar kuş türünü de barındırmaktadır. ÇED Raporuna göre kanal güzergâhında; sadece 399 bitki türü, 37 memeli, 8 yarasa, 239 böcek, 7 iki yaşamlı, 24 sürüngen ve 249 kuş türü yaşamaktadır. Bitkilerden 13’ü endemik, 16’sı ise tehdit altındaki türlerdir. Benzer şekilde fauna elemanlarından da 153’ü Bern Sözleşmesi gereğince korunan türlerdir. Tehdit altında 5 kuş türü de bulunmaktadır.”

Açıklamada, ÇED Raporunda verilen flora ve fauna listelerinin eksik olduğu belirtilirken, “ÇED raporunda da canlıların habitat parçalanmasından zarar göreceği kabul edilmiş olup bitkilerin korunması için endemik olanlarından sadece 5’inin tohumlarının taşınacağı açıklanmıştır. ÇED Raporunda, diğerleri için de başka habitatlarda da yayılış göstermesi nedeniyle taşınmasına dahi gerek olmadığı yer almaktadır. Bilimsellikten uzak bu taşıma şeklindeki önlem neredeyse tüm ÇED Raporlarında bulunmakta olup doğaya verilen zararın küçük gösterilmesinde kullanılmaktadır. Benzer bir sözde önlem de kesilen ormanların yerine başka yerlerde ağaçlandırma yapılacağıdır. Kanal İstanbul için kesilen orman alanlarında 201 bin kadar ağaç olduğu ÇED Raporunda belirtilmiştir. Bu ağaçların bir kısmının taşınabileceği, taşınamayan ağaçların yerine de uygun alanlarda ağaçlandırma yapılacağı açıklanmıştır. Bu şekildeki gerekçelerde orman alanlarında yapılan tüm yatırımların ÇED Raporlarında yer almaktadır. Ağaçlandırmaların orman ekosistemi haline gelmesi için onlarca yıl geçmesi gerektiği artık tüm kamuoyunca bilinmesine rağmen ÇED Raporlarında halen ‘kesiyoruz ama yerine dikiyoruz’ açıklamalarına Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Orman Bakanlığı tarafından halen itibar edilmesini de anlamamaktayız.”denildi.

Açıklamada, Istrancalardan Düzce’ye tüm kuzey ormanlarının tehdit altında olduğu vurgulanırken şunlar kaydedildi:

“Rant Kanalı projesi; Trakya, İstanbul ve Anadolu’nun su, nefes ve yaşam kaynağı olan ve Marmara’nın Karadeniz kıyısına paralel olarak Kırklareli’nden Düzce’ye eşsiz güzellikteki ekosistemler birliği oluşturan Kuzey Ormanları’nı, 3. Havalimanından sonra bir kez daha bölecektir. Bu aynı zamanda bölgede yoğunlaştırılan ağır sanayi ve hizmet faaliyetlerine paralel olarak büyüyen yapılaşma baskısı altında kalan yaban hayatının da bir darbe daha almasına yol açacaktır.”

Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı:

“Her ne kadar Kanal güzergâhında kesilecek orman alanının 458 ha (595 futbol sahası) olduğu açıklansa da Kanal çevresinde oluşturulacak yeni yerleşim yerleriyle birlikte kaybedilen orman alanı miktarı 3.000 ha (3.896 futbol sahası)’a çıkacaktır. Ek olarak kanal ve yeni yerleşim yerlerinin inşası için gerekli olan taş, mıcır ve çimento için de orman alanlarından yeni izinler verilmesi de söz konusu olabilecek ve kaybedilen orman alanı miktarı daha da artabilecektir.

Ek olarak yeni yerleşim alanları için yol, enerji vb. yatırımların da gerekli olabileceği, bunlar için ilk önce ormanların gözden çıkarılacağı da unutulmamalıdır. Çünkü kamulaştırma bedellerinden kaçınmak için feda edilen ilk yerler hep ormanlar olmuştur. Oysa ormanlar ve diğer ekosistemlerin hoyratça yok edilmesinin aslında geleceğimizi de riske attığının farkına varılması gerekmektedir. Çünkü bu doğal ekosistemler İstanbul İçme suyu havzalarında temiz su biriktirilmesine, İstanbul’un havasının temizlenmesine ve sel gibi doğal afetlerin önlenmesine katkı sağlamaktadır. Yapılması gereken; on yıllardır ağır tahribata maruz bırakılmış olan Kuzey Ormanlarının tümüyle ‘Muhafaza Ormanı’ ilan edilerek her türlü rant ve yağma projesine derhal kapatılması ve diğer doğal ekosistemlerle birlikte koruma altına alınarak her türlü baskı ve yapılaşmadan uzak tutulmasıdır.”