İzmirli emekçi kadınlardan 8 Mart buluşması

İlerici Kadınlar Derneği (İKD) İzmir temsilciliği, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

İzmirli emekçi kadınlardan 8 Mart buluşması

Özgür Doğan Özkök

İlerici Kadınlar Derneği (İKD) 8 Mart İzmir Buluşması’nda sömürüye, gericiliğe ve şiddete karşı emekçi kadınlar alandaydı.İzmirli emekçi kadınlar Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ndeki basın açıklamasında “Eşitlik, laiklik, sosyalizm” pankartı arkasında buluşurken, eylemde; “Yağma yok sosyalizm var”, “Şeriata, faşizme, karanlığa geçit yok” “Kadın cinayetleri politiktir” sloganları attılar.

Eylemde okunan basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla alanlardayız, sokaklardayız, meydanlardayız.
8 Mart patronların göz boyamak için yaptığı göstermelik kutlamaların günü değildir.
8 Mart düzenin pompaladığı gibi kadınlara süslü ve pahalı hediyelerin alındığı bir gün değildir.
8 Mart emekçi kadınların, sömürüye, gericiliğe, ayrımcılığa karşı mücadele günüdür.

Bugün ülkemizde neredeyse her gün bir kadın cinayeti işleniyor. Kadınlar evde, sokakta, toplu taşıma araçlarında, işyerlerinde şiddete maruz kalıyor. 2019’da en az 334 kadın öldürüldü, binlerce kadın şiddete maruz kaldı. Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet artarken, gericiler tarafından İstanbul Sözleşmesi hedef haline getirilmektedir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesini öngören 6284 sayılı kanun hiçe sayılmaktadır. Mahkemeler kadın cinayetlerinde iyi hal ve tahrik indirimlerine devam etmektedir.
Bizler 8 Mart’ta Kadın cinayetlerine, kadına yönelik şiddete dur demek için alanlardayız.

Bugün ülkemizde ekonomik kriz derinleşmekte, işsizlik ve yoksulluk artmaktadır. Kriz diyerek yapılan zamlar ile emekçilerin cebinde ki son kuruşa el uzatılırken, öte yandan çılgın projelerle patronlara büyük rant kapıları açılmaktadır.

Yıllardır uygulanan özelleştirme politikaları ile kamu kaynakları yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekildi. En temel hak olan kamusal hizmetler ticari faaliyete dönüştürüldü. ”Her şeyi devletten beklememek gerekir” diyerek eğitim ve sağlık hizmetleri ticaretin konusu haline getirildi. Sağlıklı konutlarda barınma hakkı müteahhitlerin insafına terkedildi. Her fırsatta yaptığı hizmetlerin başında yol ve köprüleri sıralayan AKP iktidarı, ulaşım hizmetlerini karlı birer işletmeye dönüştürdü. Çocuk, hasta ve yaşlı bakımı bir yandan kadınların asli görevleri olarak tanımlanırken, diğer yandan piyasaya terk edildi. Bir yağma düzeni kuruldu ve yolun sonuna gelindi. Güçlü Türkiye söylemini dilinden düşürmeyen AKP iktidarı yaşanan ekonomik krizin üzerini örtememektedir. Bugün milyonlarca emekçi krizin ağır yükü altında eziliyor. İşsizlik, yoksulluk, uzun çalışma saatleri ve düşük ücretlere, her gün bir yenisi ile uyandığımız zam haberleri ve yeni vergiler ekleniyor. Ekonomik nedenlerle artan intihar vakaları krizin vardığı boyutları gözler önüne seriyor.

Bütün bu tablonun içinde kadınların payına düşen daha fazlasıdır.
Kriz dönemlerinde kadınlara ya evinin yolu gösteriliyor, ya da daha düşük ücretlere güvencesiz işlerde uzun mesai saatleri dayatılıyor. Kadınlar aynı işi yaptıkları erkek çalışanlardan daha az ücret alıyor, daha fazla niteliksiz işlerde çalışmak zorunda bırakılıyor. Çalışan kadınlar mobbinge ve tacize maruz kalıyor. Ev içi roller ve cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle kadınlara esnek çalışma dayatılıyor. Bugün Türkiye’de 12 milyon kadın ev kadını olarak tanımlanıyor ve işsizlik rakamlarına dahil edilmiyor. Kadınlar yoksullukla mücadele etmeye çalışırken nafaka hakkına göz dikiliyor.

AKP tarafından yapılan düzenlemeler kadınlara sağlanan bir ayrıcalıkmış gibi gösteriliyor. Ancak bu düzenlemeler patronların ihtiyaçları ile uyumlu. Bu uyum, kadının anne rolünü öne çıkarıyor. üretim sürecindeki yerini ikinci plana itiyor.

Derinleşen sömürü koşullarına gericilik eşlik ediyor. Laiklik tasfiye ediliyor. Yurttaşlık yerine tebaa anlayışı yerleştiriliyor. Devlet, cemaat ve tarikatlara teslim ediliyor. Tarikat ve cemaat yurtları, okulları gençlerimizi esir alıyor. Laiklik kağıt üzerinde kalırken, gericilik toplumsal yaşamın ve siyasetin tamamına müdahale ediyor. Ülkemizde adı konulmamış bir şeriat yönetimi bulunuyor! Sözde profesör ünvanlı yobazlar üniversite kürsülerini işgal ediyor. Depremi ceza, çocuk istismarını hak diye sunuyor. Çocuk istismarcılarının affı için yasa tasarıları hazırlanıyor. Evlilik yaşını fiili olarak şer-i hükümlere uygun hale getirmeye çalışıyorlar.
Gericiler kadın erkek eşitliğinin fıtrata aykırı olduğunu buyuruyor.
Milli eğitimin kitaplarında başı açık kadınlar zorba ve istismarcı olarak lanse ediliyor.
Beş yaşındaki çocuklara sübyan okullarında başı açık kadınların cehennemlik olduğu empoze ediliyor. Kadınların çalışmasının günah olduğu, kadının kazandığı paranın ise haram olduğu anlatılıyor.
Eğitimde ki dönüşüm ile birlikte kız çocuklarının okullaşma oranı düşüyor. Erken yaşta evlilikler meşrulaştırılıyor.
Çocuk istismarcılarına af tasarıları hazırlanıyor. Müftülere nikah yetkisi veriliyor. Medeni kanuna paralel bir şer-i hukuk yaratılıyor.
Yıllardır mazlum edebiyatı yapıyorlar. Ancak para kazanan onlar, şirket kuran onlar, zenginleşen onlar! Bugün ülkemiz gericiliğin karanlığı altında, büyük bir uçuruma doğru gidiyor.
Din kisvesi altında sömürü, rant ve yağma düzeni ülkemizin gerçeği haline getirildi! Diyanetin faiz fetvası bunun en güzel örneklerinden biridir.
Gericilikle, yobazlıkla büyük kavgamız var! Bu kavga laiklik, aydınlanma
kavgasıdır!
Bizler bugün gericiliğe karşı laiklik için alanlardayız.

Bize sömürüyü, eşitsizliği, yoksulluğu kader olarak sunuyorlar. Böyle gelmiş böyle gider diyerek tarihin sonunu ilan ediyorlar. Fıtrat diyerek, kader diyerek, cennet vaatleriyle katlanmamızı buyurarak, çaresizlik pompalayarak, umutsuzluğa sürükleyerek, her koyun kendi bacağından asılır diyerek, yalnızlaştırarak, emekçileri, kadınları, gençleri esir almaya çalışıyorlar.
Bu düzende kadınlar ucuz iş gücü olarak görülür, yoksullukla sınanır. Bu düzende kadınlar gericiliğin kuşatması altındadır. Kadınların çok çocuk doğurması beklenir. Kadınlar için annelik en büyük kariyer olarak sunulur. Kadının kahkahası, gülmesi dahi günah sayılır. Bu düzende kadınlar sokağa çıkmasın istenir. Bu düzende kadınlar her türlü bahaneyle şiddete maruz bırakılır. Bu düzende kadınların payına düşen katledilmektir.
Kadınlara yaşam hakkı tanımayan bu düzen değişecek! İnsanca bir yaşam, eşitlikçi bir düzen istiyoruz!
Bizler bugün eşitlik, laiklik ve sosyalizm mücadelemizi yükseltmek için alanlardayız.

Buradan bir kez daha ilan ediyoruz
Kriz bahanesiyle işten çıkarmalara derhal son verilmeli, temel tüketim kalemlerine yapılan zamlar geri alınmalıdır.
Kamu kaynakları emekçilerin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak eğitim, sağlık, ulaşım, barınma gibi temel gereksinimlerin karşılanması doğrultusunda kullanılmalıdır.
Kadınları üretim sürecinden alıkoyan çocuk, hasta ve yaşlı bakımı birer kamu hizmeti olarak ücretsiz sunulmalıdır. Her mahalleye her iş yerine ücretsiz kreşler açılmalıdır.
Kadınların doğum izinleri 6 ay ücretli olarak yeniden düzenlenmelidir.
Eşit işe eşit ücret ilkesi uygulanmalı, emekçilerin ücretleri asgari değil insanca bir yaşamın gereklerini referans alarak yeniden düzenlenmelidir.

Anayasada yer alan laiklik ilkesi uygulanmalı, şer-i hukuka alan açan yasal düzenlemeler geri çekilmelidir. Tarikat ve cemaatlerin devlet kurumları içinde ki yapılanmalarına son verilmelidir. Tarikat ve cemaat yurtları kapatılmalıdır.
Eğitimde ki cinsiyet ayrımcılığını pekiştiren gerici eğitim müfredatı iptal edilmeli, bilimsel temelde yeni bir eğitim müfredatı hazırlanmalıdır. Karma eğitimi hedef alan uygulamalara son verimeli, kadın üniversiteleri projesi iptal edilmelidir.
Çocuk istismarcılarına af tasarılarından vazgeçilmelidir.
Kadınların üretim sürecinin dışında bırakıldığı, yoksulluğa mahkum edildiği bu düzende nafaka hakkını budamaya dönük her hangi bir düzenlemeye izin verilmemelidir.
Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin önlenmesinde önemli düzenlemeler içeren İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun etkin şekilde uygulanmalıdır.

Bizler bu taleplerimizin takipçisi olmaya, insanca bir yaşam eşitlikçi bir düzen için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Selam olsun 8 Mart’ı yaratan New- York’lu tekstil işçisi kadınlara, selam olsun bu bayrağı bugüne taşıyan ve geleceğe taşıyacak olan emekçi kadınlara.

YAŞASIN 8 MART
YAŞASIN MÜCADELEMİZ

İLERİCİ KADINLAR DERNEĞİ”