İSİG Meclisi: Koronavirüs salgınıyla işyerleri 'can pazarına' dönüştü, en az 128 işçi virüsten öldü

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 11 Mart ve 10 Mayıs arasında en az 128 işçinin salgından dolayı yaşamını yitirdiğini açıkladı.

İSİG Meclisi: Koronavirüs salgınıyla işyerleri 'can pazarına' dönüştü, en az 128 işçi virüsten öldü

İstanbul İşçi Sağlığı ve Güvenliği (İSİG) Meclisi, koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle çalışma yaşamında ortaya çıkan sorunlara ilişkin hazırladığı ikinci raporunu yayınladı.

İşyerlerinin “can pazarına” dönüştürüldüğüne dikkat çekilen raporda, 11 Mart ile 10 Mayıs arasında en az 128 işçinin salgın nedeniyle yaşamını yitirdiği bilgisi yer aldı. Salgının ilk 2 ayında Covid-19 sebebiyle hayatını kaybeden işçilerin 78’i İstanbul, 9’u Kocaeli, 7’si İzmir, 5’i Bursa, 3’ü Ankara, 3’ü Antep ve 23’ü de diğer illerde çalışıyordu.

Raporda, salgının bir “sınıf sorunu” olduğu izlenen politikalarla ortaya çıktığı ifade edilirken, hasta ve ölüm oranlarının en fazla üretim merkezlerinin bulunduğu kentlerde görüldüğü belirtildi. Raporda, salgının ikinci ayında sermayeyi koruyan ve işçi sınıfını “sürü bağışıklığına” iten politikaların virüsün işyerlerine ve işçilerin yaşam alanlarında hızla yayılmasına sebep olduğu kaydedildi.

MASKE KRİZİ

Ortaya çıkan maske krizinin halk sağlığını korumak için izlenen politikaların yetersizliğini ve plansızlığını kanıtladığının vurgulandığı raporda, maske satımı ve dağıtımının yasaklanmasının ardından hükümetin maskeleri bedava dağıtacağını ilan ettiği hatırlatılarak, “Ne var ki, maske dağıtımının bile organize edil(e)memesi sonucunda maske satışı serbest bırakıldı; bu da, salgın sürecinde halkın en temel sağlık ihtiyaçlarının dahi karşılanamadığını gösterdi” diye belirtildi.

İŞÇİLER HALA ÇALIŞTIRILIYOR

Salgının ikinci ayında bir yandan ‘evde kal’ çağrıları, diğer yandan hafta sonları ve resmi tatilleri kapsayan sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği anımsatılan raporda, ‘üretmeye mecburuz’ anlayışıyla işçilerin bugünlerde de işyerlerine gönderilmeye devam edildiği kaydedildi. Adana’da sokağa çıkma yasağında polisin, dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle Suriyeli tekstil işçisi genci vurarak öldürmesi, salgın koşullarında işçilere dayatılan çalışma rejiminin ve çalışmak zorunda olanların “ölüm” cenderesini resmettiği ifade edilen raporda, “Şantiyelerde, tarlalarda, tersanelerde ve pek çok işyerinde işçiler dip dibe çalıştırılmaya devam edildi. Cumhurbaşkanı sokağa çıkma yasağının olduğu günde ziyaret ettiği şantiyede sosyal mesafe gereği uzaktan işçileri selamlarken, işçilerin sosyal mesafe önlemleri olmadan kalabalıklar halinde istiflenmesi, karantina uygulamalarının sınıfsal yönünü ‘normalleşme sürecini’ gösterdi” denildi.

YAYILMAYA DEVAM EDİYOR

Raporda, salgının ikinci ayında daha da yaygınlaştığı, işverenlerinin salgına yakalanan işçilere rağmen üretimi sürdürdüğü ve pozitif vakaları toplumdan sakladığı kaydedildi. İşyerlerinde gizlenen vakaların mahallelere ve işçi ailelerinin diğer fertlerine bulaşarak, üstü kapatılamaz bir hal aldığına dikkat çekilen raporda, “Mayıs ayı ile birlikte insan temasının yüksek olacağı, başta AVM’ler olmak üzere özel ve kamusal alanların açılması ve bu alanlara ilişkin karantina tedbirlerinin kaldırılması, mevsimlik tarım işçilerinin iş yoğunluğunun artması, üretime ara veren neredeyse bütün işyerlerinde üretimin tekrar başlaması salgının gerek işyerlerinde gerekse işçilerin hane, toplu taşıma, pazar, market gibi yaşam alanlarında yayılacağını ortaya koymaktadır” ifadelerine yer verildi.

Raporun devamında ise şu tespitlere yer verildi:

  • Salgının ikinci ayının sonlarında kontrol altına alınmadan ‘normalleşme’ adı altında ekonomik hayatın canlandırılması politikaları hız kazandı ve temas riskinin en fazla olduğu alanlardan birisi olan AVM’lerin açılması gibi hazırlıklar yapıldı. Bu koşullarda bilim insanları tarafından tartışılan salgının ikinci dalgasının hedefinde doğrudan yine işçilerin olacağı açığa çıktı.
  • Hayatını kaybeden emekçilerin 9’u kadın 119’u erkek.
  • Hayatını kaybeden emekçilerin yaş ortalaması 50.
  • Hayatını kaybedenlerin 98’i ücretli (işçi ve memur), 30’u ise kendi nam ve hesabına çalışan.
  • Covid-19 nedenli iş cinayetlerinin en fazla gerçekleştiği işkolları ticaret-büro işkolu ile sağlık işkoludur.
  • Hayatını kaybeden işçilerin işkollarına göre dağılımı ise şu şekilde: Ticaret-büro işkolunda 37, sağlık işkolunda 31, belediye-genel işler işkolunda 11, turizm-konaklama işkolunda 8, tekstil işkolunda 7, taşımacılık işkolunda 5, savunma-güvenlik işkolunda 5, bankacılık işkolunda 4, metal işkolunda 4 ve diğer işkollarında 14 işçi yaşamını yitirdi.
  • Kaybettiğimiz işçilerin en az 18’i (yüzde 15) sendikalı idi.
  • Salgının ilk iki ayında Covid-19 sebebiyle hayatını kaybeden işçilerin 78’i (yüzde 60) İstanbul, 9’u Kocaeli, 7’si İzmir, 5’i Bursa, 3’ü Ankara, 3’ü Gaziantep ve 23’ü de diğer illerde çalışmaktaydı.
  • Kuralsızlığın salgın hali: İşten atmalar, ücretsiz izin, yıllık izin kullandırma dayatması, salgının ilk ayında işten atmalar, ücretsiz izin ya da yıllık izni kullandırma dayatmaları ön plana çıkarken, bu dönemde ise, ücret vermeme, fazla mesai ücreti vermeme, iş tanımı dışında iş yaptırma, angarya, aşırı çalıştırma en yaygın hak gaspları oldu.
  • Sokağa çıkma yasaklarında organize sanayi bölgelerinin de aralarında olduğu birçok patronun üretime devam etmek için ‘özel izin’ aldığı görüldü.
  • Kocaeli’de valiliğin sokağa çıkma yasağında fırını olan demir çelik fabrikalarının ilgili bölümlerinin çalışmasına izin kararını açıklaması ve yalnız Kocaeli’de 100’ü aşkın fabrikanın çalışması; Gaziantep’te sokağa çıkma yasağında istisna tanınan işkolları dışında halı, iplik, kumaş, çikolata, terlik, çuval, kontrplak üretilen pek çok fabrikanın valilikten izin alarak işçileri çalıştırması; işçi kentlerindeki serbest bölgeler ve organize sanayi bölgelerindeki binlerce patronun özel izinlerle işçileri çalıştırmaya devam etmesi; sokağa çıkma yasağında da üretimin tüm hızıyla devam ettiğini gösterdi. Zorunlu çalışma kapsamında olmayan metal sektöründe yer alan Arçelik, Ford Otosan ve Oyak Renault gibi firmalar üretim hatlarını tıbbi ekipman üretimine dönüştürerek fabrikalarda üretimin devamını sağladı.
  • Sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde ‘üretimi sürdürmek zorunda olan’ işyerlerinin dışında Ülker, Eti Bakır, Emaar şantiyesi gibi işletmelerde işçilerin zorla çalıştırılmasına göz yumuldu. Polyak Maden İşletmesi’nde salgına rağmen 700 işçinin kampa alınıp çalışmaya zorlanması, ‘Bizi virüs öldürmezse, açlık öldürecek’ diyen işçilerin önümüzdeki süreçte karşılaşacağı muhtemel gelişmeleri de işaret etmektedir.
  • Salgının ikinci ayında ücretsiz izin uygulaması yaygınlaşmış, ‘işten atmayı yasaklayan’ ücretsiz izin uygulaması ile binlerce emekçi günlük 39 TL (aylık 1177 TL) ile açlığa mahkum edilmiştir. Ücretsiz izne çıkarma uygulaması tekstil, petro-kimya, gıda gibi işkollarında yaygınlaşan bir dayatmaya dönüşmüştür. Değişik işyerlerinde işçiler, ‘ücretsiz izin’ uygulaması adı altında, evrak üzerinde ücretsiz izinli gösterilmiş, gerçekte ise çalıştırılarak sömürülmeye devam etmiştir. Ziraat Bankası ve Vestel gibi büyük işyerleri kronik rahatsızlığı olan işçileri dahi, ücretli izne yollamak yerine ücretsiz izin kullandırmıştır.
  • İçişleri Bakanlığı’nın talimatı ile geçici süre faaliyetlerine ara verilen işletmelerde çalışan 2,5 milyon kayıtlı işçi risk altındadır. Bunun yanında turizm işçileri, sokak çalışanları, ev hizmetlerinde çalışan işçiler, taşımacılık işkolundaki işçiler, inşaat işçileri olmak üzere pek çok kesim fiili olarak işsiz/gelirsiz kalmıştır. Kayıt dışı çalışanlar, geçici çalışanlar, gündelik-yevmiye usulü çalışanlar ve diğer güvencesiz çalıştırma biçimleri hesaba katıldığında, milyonlarca işçinin salgın koşullarında açlığa mahkum edildiği ortaya çıkmaktadır. Bu kitlenin büyük kısmı ise kısıtlı desteklerden; işsizlik maaşından ya da ücretsiz izin ücretinden de faydalanamamaktadır.
  • Sosyal yardıma başvuran işçi sayısındaki artış da bu durumu doğrulamaktadır.
  • Öte yandan sözde ‘işten çıkarma’ yasaklanmasına karşın patronlar mevzuattan istifade ederek işten çıkarmaları bir salgın kozu olarak kullanmaya devam etmiştir. Cengiz İnşaat’a ait Mardin Mazıdağı demiryolu inşaatında olduğu gibi patronlar, salgın kapsamında alınması gereken işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini talep eden, çalışmama hakkını kullanan işçileri işten çıkartırken, gerekçelerini ‘ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranma’ olarak bildirmiş, işçileri tazminatsız şekilde işten çıkarmıştır.
  • Bu süreçte, tespit edebildiğimiz 204 işyerinde virüs bulaşması, çalışma koşullarının teşhiri, sendikalaşma ve performans yetersizliği gerekçesiyle işten atmalar yaşanmıştır. Küçük patronların yanı sıra, Tüpraş ve THY taşeronu, Yurtiçi Kargo, Trelleborg, Togo gibi büyük işyerlerinde işten atmaların yaşanması, patronların bunu koz olarak kullandığı göstermektedir. İşten atma olmayan işyerlerinde ise işçileri ‘istifaya zorlama’, bunun için yıldırma tekniklerine başvurma diğer bir yaygın uygulamaya dönüşmektedir.
  • Salgının ikinci ayında öne çıkan başka bir sorun ise, idari/ücretli izni kullanma, uzaktan çalışma gibi uygulamalarla görece ‘güvenceli’ olan beyaz yakalı işçilere dönük hak gasplarının artmasıdır. Bunun en büyük örneğini ise bankacılık sektörü oluşturmakta. Ziraat, Finans, Akbank, Garanti, Yapı Kredi gibi büyük bankalar işçilere yıllık izinlerini zorla kullandırmaktadır.
  • Gıda fabrikalarında, marketlerde, kargo firmalarında, fırınlarda, depolarda ve hastanelerde çalışma saatleri 12-14 saat arası değişen angarya çalışmaya dönmektedir. Bu sektörlerde işçiler İş Yasası’na aykırı olarak uzun süre ve izinsiz çalıştırılmakta ve işçilere herhangi bir ek ödeme yapılmadığı gibi, büyük bölümü asgari ücret alan işçilerin fazla mesai ücreti, izin, mola sürelerinin uzatılması ve ikramiye talepleri de karşılanmamaktadır. İtiraz eden işçiler ikametgâhlarına uzak şubelerde çalışmaya zorlanmakta, itirazının devamı durumunda ise işten çıkarma ile tehdit edilmektedir.
  • Koray Kasaba 4. Etap Şantiyesi’nde çalışan işçilere zorla ‘koronaya yakalanırsam sorumluluk bana aittir’ yazılı kağıtlar imzalatılması salgın sürecinde inşaatlardaki çalışma koşullarının bir örneğidir.
  • İş yerlerinde üretim baskısı ve kötü çalışma koşulları devam ederken salgına dair işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı ve işçilerin salgına yakalanma riski ile karşı karşıya oldukları görülmektedir. Pek çok sektör ve iş yerinde, önlemler yetersiz kalmakta yahut alınan önlemler göstermelik bir amaç taşımaktadır.
  • İşçiler kişisel koruyucu ekipman temin edilmeden birbirine yakın biçimde çalıştırılmakta, yemekhanelerde, işçi servislerinde ve toplu taşımayla işe gidip gelişlerinde sosyal mesafe kuralı patronlar tarafından dikkate alınmamaktadır.”