İKD'den Antep'te kitlesel 8 Mart etkinliği

"İlerici Kadınlar Derneği, emekçi kadınların eli, ayağı, sesi, yüreğidir. Sen de elini uzat, ayağa kalk, sesimize ses kat; yüreğini yüreğimizin yanına kat."

İKD'den Antep'te kitlesel 8 Mart etkinliği

İlerici Kadınlar Derneği (İKD) Antep şubesi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde etkinlikte buluştu.

Etkinlik 1857’de öldürülen işçi kadınların, eşitlik ve özgürlük mücadelesinde yitirilenlerin anısına saygı duruşu ile başladı.

İKD GYK üyesi Sibel Altıntaş konuşmasında, “Eşitlik, laiklik,özgürlük,bağımsızlık için çocuklarımızın insanca yaşayabilecekleri bir dünya için, küçücük çocuklarımızın dayatılan sübyan mekteplerine mahkum olmaması için, 3 yaşındaki kız çocukların başına türban takılmaması için bu bereketli topraklarda örgütlü mücadelemizi büyütelim, büyütelim ki bu gerici işbirlikçi, sermaye düzenine karşı insanca bir yaşam kuralım!” ifadelerini kullandı.

‘ANNELİĞİ KARİYER OLARAK SUNANLARA KARŞI BİZ VARIZ’

Altıntaş, İKD’lilere şöyle seslendi:

“Merhaba dostlar,

Mücadele ettiğin toprakları sevmek gerek, nereden nereye geldiğini bilmek, gideceğin yere müdahale etmek gerek…

1857’de Amerika’nın Newyork kentinde 40 bin dokuma işçisi kadının 16 saatlik iş günü yerine 10 saatlik iş günü talebiyle greve gitti ve bu grevde çıkan yangında 129 işçi kadın hayatını kaybetti. Yakılan bu çoban ateşinin sönmeden büyüyerek devam etmesi için 1910 tarihinde Kopenhang’da toplanan 2. Enternasyonele bağlı kadın toplantısında Komünist kadın önder Clara Zetkin’in önerisiyle  8 Mart’ın Dünya Emekçi Kadınlar günü olarak 1857’de hayatını kaybeden kadınların anısına ve kadın mücadelesinde başat günü olması adına verilen öneri oy birliği ile kabul edilir.

O günden sonra kadınlar her türlü yasaklamalara, baskıya şiddete karşı her 8 Mart’larda  “yağma yok biz varız!”dediler, diyoruz, diyeceğiz…

Evet biz varız, emek sömürüsüne karşı verilen mücadelede biz varız.

Bizleri çalışma yaşamından uzaklaştırıp anneliği kariyer olarak sunanlara karşı biz varız.

Laikliği yok sayarak yaşamımızı gericilikle şekillendirmek isteyenlere bizleri yurttaşlıktan çıkarıp tebaa, yani kul olmamızı isteyenler karşı biz varız. Memleketimizin emperyalistlere peşkeş çekilmesine karşı biz varız.

Kadın cinayetlerinde iyi hal indirimlerine karşı, adaletin ve hukukun tam anlamıyla  uygulanması için biz varız.

Biz şunu hiç ama hiç unutmayalım.

Biz varız demenin yolu örgütlü mücadeleden geçer.

Değerli dostlar, şimdi burada bir çağrım olacak;

Eşitlik, laiklik,özgürlük,bağımsızlık için çocuklarımızın insanca yaşayabilecekleri bir dünya için, küçücük çocuklarımızın dayatılan sübyan mekteplerine mahkum olmaması için, 3 yaşındaki kız çocukların başına türban takılmaması için bu bereketli topraklarda örgütlü mücadelemizi büyütelim, büyütelim ki bu gerici işbirlikçi, sermaye düzenine karşı insanca bir yaşam kuralım!

Hep birlikte “Ekmek, gül ve hürriyet” diyelim!

Gaziantep İKD adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum”

Altıntaş’ın konuşmasının ardından 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne dair bir sinevizyon gösterisi yapıldı.

“SEN DE ELİNİ UZAT, AYAĞA KALK!”

Etkinlikte söz alan bir diğer İKD GYK üyesi Hande Durna ise konuşmasında “Bugün 8 Mart’ın anlamı ve önemi çarpıtılmaya çalışılıyor. Sanki sevgililer günüymüşçesine kadınlara özel indirimlerden tutun da; kadınlara ne kadar değer verdiklerini çektikleri reklam filmleri ile anlatmaya çalışan patron şirketlerine kadar, gösterişli sevgi şovları yapılmaya çalışılıyor” ifadelerini kullandı.

Durna, konuşmasına şöyle devam etti:

Oysa ki 8 Mart Emekçi kadınların mücadele günüdür. Yıllara önce greve çıkan dokuma işçisi kadınları anmak kadar, bugün ülkemizde, bölgemizde ve dünyada kadınların yaşadığı sorunlara karşı mücadeleyi yükseltme günüdür.

Bu ülkede kadınlar şiddet görüyor, tecavüze uğruyor, öldürülüyor. Bu muameleyi genellikle en yakınlarından görüyor. Bu ülkede kadınlar çalışırken de erkeklerden eksik görüldükleri için daha düşük ücretlerle çalıştırılıyor. İlk işten çıkarılan onlar oluyor. Kaç saat çalışırsa çalışsın eve geldiğinde çamaşır, bulaşık, yemek ve daha bir sürü ev işi onu bekliyor.

Gericilik ağlarını en çok kadınlara örüyor. Kadının eteğinin boyundan, saat kaçta sokağa çıkabileceğine; ne kadar güleceğine, kaç çocuk doğuracağından; kocasına nasıl hizmet edeceğine kadar türlü türlü fetva sürekli önümüze konuyor.

Bir yanda bunlar olurken; diğer yanda ise birileri kadınların bedenini internet üzerinden pazarlıyor. Erkeğin şehvetinin çocuk yaşta kız çocuklarına yöneltilmesinin caiz olduğu fetvaları da yayınlanıyor.

Savaş ve göç en çok kadınları vuruyor. Yerinden yurdundan edilen, çocuğunu, eşini kaybeden kadınlar savaş hezeyanının parçası, erkeklerin kölesi haline getirilerek bir darbeye daha maruz kalıyor.

Kadınlar bu tabloyu yırtacak dirence ve güce sahiptir. Kadınlar hem bu tabloyu yırtıp atacak; hem de kendilerine dair ezberleri bozacaktır.

Ne diyorlar? ‘Kadının saçı uzun, aklı kısadır’. Bu sözlere inananların tarih boyunca, ülkemizde ve dünyada kadınların nasıl büyük değişimlere imza attıkları konusunda hiçbir fikri yoktur.

Başka ne diyorlar? ‘Kadının yeri evidir’. ‘Kadın dediğin 3-4-5 çocuğu olandır’. Hem de diyorlar ki ‘kadınlar başımızın tacıdır’. Bunu diyenler ucuz iş gücü olarak kadınları kullanmayı iyi biliyorlar. Yoğun sömürü koşullarının arasında, her işe yetişen, çocuk ve yaşlı bakımları da omuzlarında olan kadınları alkışlamaktan da geri durmuyorlar. Çifte standart işlerine geliyor.

Başka? ‘Kadınlar namusumuzdur’ diyorlar; öyle bir şeydir ki bu namus, başkasınınki söz konusu olduğunda göz dikilebiliyor; kendisininki olunca akan sular duruyor. Kadınlar ve çocuklar töreye kurban veriliyor.

İşte bu ezberleri bozmak kadınların boynunun borcudur.

Ancak, eşitlik ve özgürlük altın bir tepside bizlere sunulmayacak. Yeter ki isteyelim, yeter ki emekçi kadınların örgütlü gücünü büyütelim.

İlerici Kadınlar Derneği, emekçi kadınların eli, ayağı, sesi, yüreğidir. Sen de elini uzat, ayağa kalk, sesimize ses kat; yüreğini yüreğimizin yanına kat.”

Hande Durna’nın konuşmasının ardından etkinliğe gönderilen mesajlar okundu. İKD Tiyatro Topluluğu ve İKD Dans Topluluğu’nun sahne aldığı etkinlik; son olarak Haluk Tolga İlhan & Abdal’ın türküleri ve halaylarla sona erdi.