Erdoğan Erdoğan’a karşı: Her an anti-tezine dönüşebilen bir siyasi kimlik

Siyaset bilimi ya da sosyolojisinin konusu olarak öneriyorum. Dünyada başka örnek var mı bilmiyorum, ama bilimsel bir tez konusu olarak ele alınmalıdır.

2001 yılında kuruldu AKP. 2002 yılından beri Türkiye’yi yönetiyor. AKP’nin lideri olarak bilinen Erdoğan, bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda, tam yetkiye sahip. Öncesinde İBB Başkanlığı deneyimi de bulunuyor.

Erdoğan’ın siyasi geçmişine bakınca ortada şaşırtıcı bir durum çıkıyor.

Neredeyse iki Erdoğan var.

Neredeyse her seferinde kendisinin anti-tezi haline gelebilen bir Erdoğan çıkıyor karşımıza.

Örneğin düne kadar Fethullahçılar için “başı yere değenlerden zarar gelmez” diyordu. Fethullah Gülen ile birlikte Bank Asya’nın açılışını yapmıştı. Dün ‘Hizmet’ diyordu bugün ‘FETÖ’. Şimdi FETÖ’nün kökünü kazımaya “çalışıyor”.

Örneğin dün Ergenekon davalarının savcısıydı. FETÖ tarafından tezgahlanan sahte davaların savcılığını üstelenecek kadar yüksek perdeden konuşuyordu. Bugün bu kumpas davalarının savcı ve hakimleri tutuklanıyor, kumpas davalarının tamamı boşa düşüyor. Dün bu davalarının savcısıydı, bugün tam zıttı.

Örneğin Kürt meselesinde bir dönem “çözümcüydü”. Şivan Perverlerle sahneye çıkmış, “kızılcık şerbeti olsa içeceğim” demişti. Oslo görüşmeleri, Habur açılımı ilk akla gelenler. Bugün en şahin saflarda.

Örneğin Suriye sorununda büyük sözler söylemişti. ‘Emevi Camii’nde namaz kılacağız’ diyerek ta Şam’a kadar gideceğini söylüyordu. Bugün Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinden yana olduğunu söylemekte, ‘kimsenin toprağında gözümüz yok’ demektedir. Dün ‘katil Esad’la ne görüşeceğiz?’ demişti, bugün Suriye ve Türkiye istihbaratları görüşüyorlar.

Örneğin İstanbul’da gökdelenler AKP döneminde yükseldi. Şimdi Erdoğan yatay mimari diyor, ayaklarımız toprağa basmalı diyor.

Örneğin bir dönem bütün devlet kurumlarından TC ibaresini çıkarmaya başladılar. Şimdi beka sorunu Erdoğan’ın en sık kullandığı söylem.

Örneğin Suriyeli mülteciler bizim başımızın tacı idi. Ne kadar masrafımız olursa olsun bakacağız diyordu. Bugün güvenli bölge kurularak mültecilerin buraya yerleştirilmesi gerektiğini; artık Türkiye’nin bu işi sürdüremeyeceğini beyan etmektedir.

Örneğin MHP ırkçıydı, oysa sorunlar ‘İslam birliği’ ile çözülebilirdi. Bugün Millet İttifakı’nı öve öve bitiremiyor, Müslüman ülkeler ise Erdoğan için “topu bir Türkiye etmez” oldu. Türk Konseyi toplantısı sonrasında “tek millet, beş devlet” dedi.

Örneğin, son 29 Ekim kutlamalarında eski Erdoğan’dan eser yok. Bayağı ulusalcı, Cumhuriyetçi bir tonda kutlanan Cumhuriyet törenleri Erdoğan’ı ‘rahatsız’ etmedi. Ankara Kızılay’da askeri yürüyüş bile tertip edilmişti. Daha önce “iki ayyaş” sözü üzerinden az mı yüklenmişlerdi Erdoğan’a. Aynı Erdoğan 10 Kasım’da ‘ülke tarihi Cumhuriyet tarihi ile sınırlanamaz’ diyerek Osmanlıcılık yaptı. 29 Ekim’de başka 10 Kasım’da başka Erdoğan.

Örneğin Kıbrıs konusunda çözümcü, evetçi, Annan Plancısı idi. Şimdi Kıbrıs’ta hakkımızı arıyoruz demektedir. Dün Avrupa Birlikçi ve Kıbrıs tutumunu eleştirenlerle bugün aynı noktada.

Örneğin Libya konusunda “darbecilerle meşru hükümet arasında arabuluculuk olmaz” diyerek Libya’ya asker gönderilmesini eleştirenlere “bunlar dış politika bilmiyor” diye laf ederken; tam 3 gün sonra darbeci diye nitelendirdiği Hafter ile masaya oturup Rusya ile arabuluculuk yapmaz mı?

Sanki Erdoğan, Erdoğan’a karşı!

Kendisinin anti-tezine dönüşebilen başka bir siyasi kimlik var mı?

Siyaset bilimi ya da sosyolojisinin konusu olarak öneriyorum. Dünyada başka örnek var mı bilmiyorum, ama bilimsel bir tez konusu olarak ele alınmalıdır.