Erdoğan, 12 Eylül'ün yıl dönümünde konuştu

"Bizim çocukluğumuza denk gelen 1960 darbesi ve ardından gelen felaketler hala yürekleri dağlıyor."

Erdoğan, 12 Eylül'ün yıl dönümünde konuştu

12 Eylül askeri darbesinin 40. yılı nedeniyle ‘Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda ‘Vesayetten Demokrasiye Milli İrade Sempozyumu’ düzenlendi.

Erdoğan, 12 Eylül askeri darbesinin yıldönümü nedeniyle düzenlenen ’Vesayetten Demokrasiye Milli İrade Sempozyumu’na katılmak üzere helikopterle Demokrasi ve Özgürlükler Adası’na geldi. Adaya gelen Erdoğan, bindiği golf aracına eski Başbakanlardan Tansu Çiller’i de alarak, sempozyumun yapılacağı Adnan Menderes Kongre Salonu’na doğru hareket etti.

Erdoğan’dan önce sempozyumda MHP Lideri Devlet Bahçeli ve Meclis Başkanı Mustafa Şentop söz aldı.

Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şöyle:

“12 Eylül zulümdür, zillettir, hezimettir, rezalettir, cinayettir.

Her darbe bir nevi işgaldir, gerilemedir, tarihin gerisine düşmek demektir. Her darbe kaos ve krizin serpilmesidir.

Çok partili hayata geçtikten bir süre sonra maalesef Türkiye’nin önü silah zoruyla kesilmiş, tarihi yürüyüşü darbeciler eliyle sekteye uğratılmıştır.

1980 öncesi bölgesel ve küresel gelişmelerin sürat ve seyriyle bunun ülke içine yansımalarına bakıldığında Türkiye’nin planlı ve sistemli adımlarla darbe ortamına sürüklendiğini görmemiz kaçınılmazdır.

12 Eylül darbecileri tarih huzurunda Türk milletinin değerlerine bir proje çerçevesinde soğukkanlılıkla kıymış, vahşete mihmandarlık, vesayete de mimarlık yapmışlardır.

Yunanistan 20 Ekim 1980 senesinde NATO’nun askeri kanadı haline dönmüştür. Yunanistan bugün Doğu Akdeniz’de provokasyonlarına devam ediyorsa bu 12 Eylül’ün mirasıdır.”

“DARBE DÖNEMİNİ KAPATTIK”

TBMM Başkanı Şentop ise “Türkiye, 27 Mayıs 1960’la başlayan millet iradesini yok sayan bir parantezi fiilen 15 Temmuz 2016’da, hukuken 16 Nisan 2017’de kapatmıştır.” ifadelerini kullandı.

Sempozyumda kürsüye çıkan Erdoğan ise 12 Eylül’ün yıl dönümünde ’60 ihtilalinden bahsetti. Erdoğan şöyle konuştu:

“Bu sempozyumun düzenlemesinde emeği geçen başta Adalet Bakanımız olmak üzere tüm katılımcılarımıza teşekkür ediyorum. İnsanlık tarihinde birçok yönetim biçimi vardır. Bu yönetim biçimleri arasında milli iradenin üstünlüğüne dayananların ayrı bir yeri bulunuyor.

Özellikle son bir asra damgasını vuran demokrasi, geniş yelpazede farklılıkları barındıran bir uygulama alanına sahiptir. İstiklal Harbi’nin ardından demokrasi biçimini benimsemiş olsak da gerçek demokrasiye ulaşmamız için beklememiz gerekti.Çok partili siyasi hayata geçiş ile demokrasi işlemeye başlamıştır. Şöyle dönüp, 1950’den bu yana baktığımız zaman demokrasi tecrübemizin darbelerle, vesayetlerle görüyoruz.Evlatlarımızın dar ağaçlarında, terör saldırılarında can vermelerini bedel olarak ödediğimiz bu süreci asla unutmayacağız. Ülkemizin değerlerine, inancına savaş açanları unutmayacağız. Türkiye’de bugüne kadar, özellikle vesayetin hiçbir oyunu meşru değildir. Milli değildir, masum değildir, onurlu değildir.

Milletimiz 15 Temmuz’da gösterdiği dirayet ile geçmişin hesabını yapmıştır. Milletimiz iradesini koyunca, hiçbir güç işe yaramıyor. Vesayet ancak milli iradenin alanının daralması ile mümkün olur. Biz bu dünyada, milletin gücünün üzerinde bir güç görmedik, tanımadık, tanımıyoruz.Son yıllarda yaşadığı onca ağır kayıpla beli bükülen Türkiye, 15 Temmuz’da yeni devletini kurduğu vatan topraklarından istiklaline bir kez daha sahip çıkmıştır.

Değerli misafirler, bugün 12 Eylül. Bugün hepimiz için takvim yapraklarındaki bir sayfadan daha fazlası olmalı. Türkiye 12 Eylül sabahı, gözlerini silahın gölgesinde açmıştı.Tanıdık bir felaketin habercisi gibiydiler. Türkiye, bir askeri darbeye daha maruz kalmıştır. Bizim çocukluğumuza denk gelen 1960 darbesi ve ardından gelen felaketler hala yürekleri dağlıyor.”

‘BİZİM ÇOCUKLAR BAŞARDI’

“Ülkenin karıştırılması ile darbeye zemin hazırlamıştır. Ülkemizin ’70 cente muhtaç’ denilmesi, darbeye giden yolun taşlarını özellikle döşemişlerdir. Darbe haberi, Amerika’ya gittiği zaman ‘Bizim çocuklar başardı’ demeleri, darbenin arka planını görmek açısından önemlidir.

1983 seçimlerinin darbecilerin işaret ettiği siyasi parti yerine rahmetli Turgut Özal’ın kurduğu partinin zaferi ile sonuçlanmasını da bu çerçeve içerisinde değerlendirmek gerekir. Değerli misafirler, Türkiye’yi 12 Eylül darbesine hazırlayan karanlık odak, darbenin sonrasını da hazırlamıştır. Bu sayede ülkemizin hala çözmeye çalıştığı sorunların temelini oluşturmuştur. Askeri rejimin sol yapılara sert bir şekilde tasfiyeye girişmesi, PKK’nın yapılanmasını güçlendirmiştir.

Anadolu’nun küçük birliğindeki Milli Türk Talebe Birliği Şubesi, darbeciler tarafından kapatıldı. Bununla kalınmıyor, binadaki dergiler de sobada yakılarak ortadan kaldırılıyor. Yerli ve milli nesillerin yetişmesine katkı sağlamış nesiller engelleniyor. Bu sıradan bir kitap düşmanlığı değildir, milletimizin değerlerini tutan hafızanın yok edilmesidir. Ülkemizin fikir hayatı, 12 Eylül darbesinden sonra eskisi kadar canlı olamadı. Neredeyse gençlerimizin zihniyeti, tercümeye dayalı siyasi akımlara bırakıldı.”

YOLSUZLUK, GEZİ, HENDEKLER…

“Milletimizin adet hayat damarları olan dini hassasiyetleri, kültürel birikimleri FETÖ ve benzeri sapkın yapılar öne çıkarıldı. IMF’ye muhtaç ve mahkum hale getirildik. Bunu bizzat şahsım yaşadım.İşte göreve geldiğimizde IMF’ye olan borç 23,5 milyar dolardı ve hamd olsun 2013’te IMF’ye olan bu borcu sıfırladık. Artık bizim borcumuz filan kalmadı. Ama ana muhalefet ‘bak ekonomik sıkıntılarınız var, durmayın IMF’ye müracaat edin, bu ülke ayakta kalsın’ Artık bizim IMF diye bir kapımız yok, biz bize yeteriz. Bu ülke kendine yeter.

Son dönemde sıkça gündeme getirilen pek çok sancılı meselenin kökünde yine 12 Eylül’de tohumları atılan sosyal çarpıklıklar vardır. Gençlerimizin tarihleriyle, kültürleriyle ilgilenmektense sapkın hayat biçimlerine, ahlaksızlığa, lümpenliğe teşvik edilmesi 12 Eylül’ün ülkemize bıraktığı kötü mirastan birisidir. Darbe ve vesayet düzeni Türkiye’ye doğrudan müdahalenin ağır sonuçlarıyla karşılaşmak istemeyenlerin hep vazgeçilmez araçları olmuştur.Üzerinde darbe gölgesi olmayan tek köklü değişim, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişimizdir. Bu ciddi manada bunları rahatsız etmiştir. Elbette bu safhaya kolay gelmedik. Son 18 yılda, milletimizin demokrasi ve kalkınma özlemini dindirecek pek çok reformu hayata geçirdik. Ülkemizin bu çıtalı adımlarını, iddialı bir vizyonun habercisi haline dönüştürdük.

Cumhur İttifakı olarak sayın Bahçeli ve arkadaşları ile gerçekleştirmeyi başardık. Dayanışma olduktan sonra bu milletin yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Milletimizin ortak hayalleri olan 2023 hedeflerini ortaya koyduk.Milletimize kadar günü değil, geleceği düşünen bir yönetime sahip olduğu mesajını verdik. Tabii bu mesajı, Türkiye’yi darbe ve vesayet ile dilediği gibi yöneten odaklar da aldı.Bizi hedeflerimizden uzaklaştırmak, yeniden darbe ve vesayet ile yönetmek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Yolsuzluk, gezi, hendekler, hepsi bunun bir parçasıdır. Darbe dönemlerinde sindirme uygulamaları gibi senaryoları olan bu zihniyete izin vermeyeceğiz.”

“MACRON, ŞAHSIMLA ÇOK SIKINTIN OLACAK”

“Güneyde malum koalisyon güçleri ile mücadelemiz var. Hemen bakıyorsunuz ki, bir terör devleti oluşturulmaya çalışılıyor Suriye’de. Öbür tarafta, Libya’da karşımızda darbeci Hafter, onun güçlerinin ne yazık ki, Wagner diye paralı, Abu Dabi’nin desteklediği silahlı güçleri var. Onların yanında Fransa sürekli gündemde. İsim olarak anmak istemiyorum ama mecburum. Şahsımla çok uğraşıyor. Bizim Erdoğan ile sıkıntımız var diyor. Sayın Macron, senin şahsımla daha çok sıkıntın olacak. Senin tarih bilgin yok önce bunları öğrenmen lazım dedim. Türk milleti ile uğraşma. Biz Afrika’da bir insanın burnunu kanatmadık dedim. Bunlar Libya’ya da çok çektirdiler, Libya’da yüz binlerce insanı öldürdüler. Libya’ya petrol için girmek istiyor. Afrika’nın diğer ülkelerine elmas, altın, bakır, kron için girmek istiyor. Afrikalı liderler bunu bana hep anlatmışlardır.”

“Burada, adalarda vs Yunanistan’ın yaptıklarına bakın. Neye güvenerek yapıyor bunları? Destek vadedenlere güveniyor, adaların etrafında korvetlerle dolaşıp duruyorlar. Yanlış iş yapıyorsunuz, bu yollara girmeyin. Hepten yalnız kalırsınız. Yeri geldiği zaman, komşu diyorsun, o zaman hakkını ver. Biz kendi kararımızı kendimiz veriyoruz.”