Enver Gökçe: Ben sınıf edebiyatı yapıyorum…

Enver Gökçe… Yazar, şair, düşünür, öğretmen, ozan, militan, sapına kadar komünist Enver Gökçe…

Enver Gökçe: Ben sınıf edebiyatı yapıyorum…

“Yıllardır susmuşum lâl
Yanım yörem Tepegöz, Şahmaran!
Yürek çın çın eder ama,
Erdemli ve yiğit
Bir gerilla bıçağıdır, çatal
Derman sorar kurda kuşa derman!
Dağlar gül gülistan içinde
Al al!
Bir ben kalmışım
Rüsvay, malamat, üryan!
Adı görklü Marx yâdıma düşende,
Uyan derim Alim
Uykudan uyan!”

Enver Gökçe, çağdaş şiirin Türkiye’deki varlığının en büyük kanıtı… Erzincan’ın merkeze uzak bir köyünde doğmuş, çocukluk yıllarında ozanlığa merak salmıştır. Halk hikâyeleri ve öykülerine olan merakı onu ileride büyük bir ozan yapacaktır…

Ailesi Ankara’ya taşınan Enver Gökçe, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ne kayıt yaptırır. Bu fakültede Behice Boran, Muzaffer Şerif, Pertev Boratav’ın öğrencisi olur. Çok geçmeden Türkiye Komünist Partisi’yle tanışan Enver Gökçe, burada yakın arkadaşlarıyla beraber, Ankara’da ilerici bir gençlik birliği kurar. Enver Gökçe, Ahmet Arif, Arif Damar, Hayati Tözün, Nuran Ertan, Melahat Türksal, Sıdıka Umut (Su), Asım Akşar ve Şevki Akşit. Hepsi bu birliğin çevresindendir. Şevki Akşit de alan sorumluları.

Hocalarından da aldıkları feyzle partili devrimci gençlik bilimde ve edebiyatta Türkiye’ye sınıf atlatıyordu. Bu adını andığımız şairlerin hepsi sanatlarında, ozanlıklarında ve de dünya görüşlerinde en başta, yoldaşları Nâzım Hikmet’ten etkilendiler. Nâzım Hikmet o yıllarda (ki hala daha) Türkiye ve dünya entelijansiyasının referans aldığı isimdi. Şiirin konusunu ve gündemini değiştirmiş, şiirimize yepyeni bir soluk getirmişti.

Nâzım’a ayak uyduramayanlar silinip gitmişti şiir dünyasından. Ama onu yolundan yürüyenlerin birçoğu da, Nâzım taklitçisi olarak kalmışlardır. Enver Gökçe, onlardan olmadı…

Üniversitedeki bitirme tezi “Eğin Türküleri”dir. Dede Korkut Hikâyelerini o dönemin dili ile tekrar derleyip yayımlamış, Pablo Neruda’nın şiirlerinin çevirileriyle Türkiye edebiyatına kazandırmıştır. Kısa bir tutuklama dönemi geçireceği Dernek davası sürecinde bir duruşmada, kendisini suçlayan ve “ben Türkçüyüm, ben milliyetçiyim” diyen bir öğrencinin görüşü üzerine yargıç sorar; “Ne dersin Enver? Enver Gökçe’de her zamanki az ve öz konuşan tavrıyla, ince nüanslar içeren üslubuyla; “Sayın yargıcım, sorun bu Türkçü, milliyetçi tanığa, Türkçe grameri dersinden dört defa sınıfta kaldığı için fakülteden kovulmuş mudur, kovulmamış mıdır?” diyecektir.

Bu hararetli yıllar, ikinci dünya savaşının ardından sona ermiş, Enver Gökçe mezun olmuştur. Yalnız tescilli bir komünist olduğu için Ankara’daki devlet bürolarında iş bulamaz. Taşralarda öğretmenlik yapmaya başlar. 1951’de Amerikancı Menderes hükümeti büyük bir komünist tutuklaması (tevkifatı) başlatır. Türkiye Komünist Partisi’ne yapılan bu saldırıda binlerce gözaltı ve tutuklama vardır, ve Enver Gökçe, 1958’e kadar cezaevinde kalır. Çok ağır işkencelerden geçer. Neredeyse akli dengesini yitirecek duruma gelir. Bir huzurevine yerleşir ve yaşamını orada yitirir.

Kendi yaşam ve sanat anlayışını şöyle özetler Enver Gökçe; “Ben sınıf edebiyatı yapıyorum… İnsan nasıl yaşarsa öyle düşünür. Bu çok doğrudur. Yani düşünceni, yani bilincini onun sosyal hayatı, sosyal pratiği belirler. İnsana, kendi çevresinde olan ilişkilere gene diyalektik bir bakışla açıklanabilir. Sanat ise, daha karmaşık bir olaylar zinciridir. İyi, başarılı bir sanat eseri meydana getirebilmek için önce sosyal bir içerik, sonra da estetik bir kılıf zorunludur… Nâzım’da ve Neruda’da bu sosyal ve estetik yönler bir bütün halinde ortaya konmuştur. Güzel ve kuvvetli olmak buradan gelmektedir… İnsanoğlu, Sosyal terakkinin (gelişmenin) çeşitli konaklarında bir başka türlü yaşamış, bir başka türlü düşünmüştür. İstihsal (üretim) araçlarının, teknolojinin her değişmesinde yeni bir cemiyet nizamı (toplum düzeni) ortaya çıkmış ve bu cemiyet tipine uygun düşen bir düşünce tarzı meydana gelmiştir. Her sanat eseri, devrin sosyal-ekonomik şartlarına uygun bir muhteva (içerik) ve estetik anlayışı yaratmıştır.”

Enver Gökçe… Yazar, şair, düşünür, öğretmen, ozan, militan, sapına kadar komünist Enver Gökçe… Dün yazdıkları halen bugünümüzü aydınlatmaya devam ediyor.