Eminağaoğlu: Türkiye'de özgürlük denilince artık, hilafet diyen, köklü değişim diyen köktendinciler akla geliyor

"Hizb-ut Tahrir örgütünün Türkiye kolu; Anayasanın değişmez hükümlerine rağmen, Laikliği ve millet esasını kaldırıp, şeriat esası ve ümmet birliğine dayalı, bir hilafet devleti kuracağı yolunda örgütlü biçimde faaliyette bulunuyor. Bunu da özgürlük olarak sunuyor!.."

Eminağaoğlu: Türkiye'de özgürlük denilince artık, hilafet diyen, köklü değişim diyen köktendinciler akla geliyor

YARSAV eski Başkanı Eminağaoğlu’nun, Enis Berberoğlu hakkında AYM’nin hak ihlali kararını yok sayan yerel mahkeme ile ilgili yorumları Hizb-ut Tahrir örgütünün “Türkiye Medya Bürosu Başkanı”nı rahatsız etti. Eminağaoğlu, 2016’da köktendinci bu grubun faaliyetlerini yargıya taşımıştı.

Sosyal medyada kendisini “Hizb-ut Tahrir TR Medya Bürosu Başkanı” olarak tanıtan Mahmut Kar isimli şahıs, Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun Berberoğlu sürecine dair değerlendirmelerine ilişkin, “E. Berberoğlu ile ilgili AYM kararına mahkemelerin uymamasını eleştirip, AYM kararlarının bağlayıcı olduğunu söyleyen sözde hukukçu Eminağaoğlu,
konu, hakkında 7 ayrı AYM hak ihlali kararı olan Hizb-ut Tahrir olunca ulusalcı gömleği ile ahkam kesiyor.” diye yazdı.

Mahmut Kar iddialarını şöyle sürdürdü:

“İşte yargı ve siyasette tamda eleştirdiğimiz nokta burasıdır. Hukuk ve adalet kavramlarını sadece yandaşları için hatırlayanlardan bu ülkeye ne hayır gelir? Enis Berberoğlu için verilen AYM kararı hukuki karar da Hizb-ut Tahrir hakkında verilen 7 AYM kararı hukuki değil mi?

Konu Enis Berberoğlu gibi kendi yandaşların olunca, “AYM’nin kararını tanımayan yerel mahkemeler suç işliyor” diyorsun, ama yerel mahkemeler AYM’nin Hizb-ut Tahrir kararına uymayınca bu suça sende iştirak ediyorsun.
Ve utanmadan hala daha hukuktan bahsediyorsun!”

EMİNAĞAOĞLU, HİZB-UT TAHRİR DOSYASINI YENİDEN AÇTI

YARSAV eski Başkanı Eminağaoğlu ise bu iddialar üzerine Hizb-ut Tahrir dosyasını yeniden açtı. Eminağaoğlu, “Suç duyurum üzerine hakkında İstanbul’da dava açılan, köktendinci Hizb-ut Tahrir örgütünün Türkiye medya kolu sorumlusu sanık, web üzerinden eylemlerini sürdürüyor…” diye yazdı.

Eminağaoğlu şu değerlendirmeleri paylaştı:

“Savcı, yapılmayan “Hilafet Konferansı” için 52,5 yıl ceza istedi.
Hizb-ut Tahrir, bir terör örgütüdür diye 2017’deki Istanbul’daki eylem için yaptığım suç duyurunda karar aşamasına gelindi.

2017 İstanbul toplantısı için karar aşamasına gelinmiş iken,
Laikliğe çağrı birlikteliği olarak arkadaşlarımızla 2016’daki Ankara eylemi için yaptığımız başvuru ise hala Ankara’da savcı önünde bekliyor!

2016 Ankara toplantısına izin veren ve yer tahsis eden Ankara Valisi ve M.Gökçek hakkındaki başvurunun akibeti ise meçhul… Bekliyor…

2016 Ankara toplantısına yer tahsis eden M.Gökçek’in, bir terör örgütüne yer tahsisi ve bu nedenle görevden alınması başvurusu, o dönemde İçişleri Bakanlığınca bir türlü işleme konulmadı.

Örgüt, halen Cumhuriyetin başkentinden, Ankara’nın göbeğindeki bürodan faaliyetini sürdürüyor.
Web sayfası da açık bir biçimde yayınlarını sürdürüyor…
İşte köktendincilikle mücadele böyle sürüyor…

Hizb-ut Tahrir örgütünün Türkiye kolu;
Anayasanın değişmez hükümlerine rağmen,
Laikliği ve millet esasını kaldırıp, şeriat esası ve ümmet birliğine dayalı, bir hilafet devleti kuracağı yolunda örgütlü biçimde faaliyette bulunuyor.
Bunu da özgürlük olarak sunuyor!..”

NE OLMUŞTU?

2017 yılında şeriatçı Hizb-ut Tahrir’in 5 Mart’ta İstanbul’da düzenlemek istediği hilafet konferansı iptal edilmişti. Hizb-ut Tahrir, hilafet konferansı için yaptığı çağrıda laiklik ve cumhuriyeti açıkça “şeytani rejim” olarak adlandırılmıştı.

Örgüt o dönem yaptığı açıklamada, “Hizb-ut Tahrir Medya Bürosu tarafından organize edilen 5 Mart 2017 Pazar günü İstanbul’da ‘Dünya Hilafet’e Neden Muhtaç’ başlıklı konferansımız, CHP ve Paralel Yapının bastırması sonucu Bayrampaşa Kaymakamlığı tarafından iptal edildi. Medya Bürosu Başkanımız Sayın Mahmut Kar ve Sayın Osman Yıldız gözaltına alındı.” açıklamasını yapmıştı.

Kar ve Yıldız 8 gün gözaltında tutulmuştu.

Soruşturma kapsamında Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi’nin gönderdiği “Bilgi Notu” da dosyaya girmişti.

Söz konusu evrakta, salt propagandayla ülke yönetiminin ele geçirilmesinin mümkün olmadığı ileri sürülerek, ”Terörün tanımında yer alan cebir ve şiddet kullanmadan, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden birini kullanabilecekleri, bu şekilde de amaçlarına ulaşamazlar ise cebir ve şiddet yöntemlerini her halükarda kullanacakları aşikardır” denilmişti.

Yargıtay, daha önce Hizb-ut Tahrir hakkında verilen kararlarda “ileride silaha başvurabilecekleri” gerekçesine dayanarak onamıştı.

Bu kararları inceleyen Anayasa Mahkemesi, 2018 ve 2019’da ayrı ayrı hak ihlali kararları vermişti.

Konuya ilişkin suç duyurusunda bulunan Ömer Faruk Eminağaoğlu yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştı:

“Hizb-ut Tahrir terör örgütü tarafından halifeliğin kaldırılmasının yıldönümünde 5 Mart 2017 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirileceği duyurulan “dünya hilafete neden muhtaç” konulu toplantı, yaptığım suç duyurusu sonrasında idari birimlerce iptal edilmiştir.

Toplantıyı düzenleyeceği belirtilen terör örgütü mensupları göz altına alınmıştır.

Bu gelişme, anılan terör örgütünün islahhaber.net sosyal medya sayfasında yayınlanan bildirisinden öğrenişmiştir ki, böyle bir bildiri sosyal medya da, hukuksal çerçevede bir basın açıklaması imiş gibi yayınlanabilmiştir!

Tarafımca yapılan suç duyurusu, hem bu terör örgütü ve bu toplantıyı düzenleyen örgüt mensuplarına, hem de bu toplantıya izin veren kamu görevlilerine yöneliktir.

Konu ağır cezalık suç üstü hali niteliğinde olduğundan ve de bir terör örgütü eylemi izin prosedürüne tabi bulunmadığından, bu toplantının gerçekleştirilmesine yönelik işlem yapan İstanbul Valisi ve Emniyet görevlileri hakkında da terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan savcılığın işlem yapması gerekmektedir.

Geçen yıl Ankarada aynı toplantı Büyükşehir Belediyesine ait Kocatepe Kültür Merkezinde yapılmıştır. O konuda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve Ankara Valisi ile diğer görevliler ve de örgüt mensupları hakkındaki soruşturma için Laikliğe Çağrı grubu olarak yaptığımız başvurunun akibeti hakkında hiç bir bilgi edinilememiştir. 2016 yılındaki Ankaradaki toplantı ile ilgili suç duyurusu konusunda da, ilgili kişiler hakkında aynı işlemlerin yapılması gerekmektedir.

Laik Cumhuriyet her koşulda sonsuza kadar yaşayacaktır.”