Diyanet çık aradan!

Bu Diyanet’e daha ne denir? Sen bi’ çık aradan Diyanet!

Her taşın altından Diyanet çıkıyor. Ekonomi, dış siyaset, eğitim, hatta koronavirüs salgını gündemi! Ülkemizde ne tür bir siyasi gelişme ortaya çıksa, Diyanet pat diye orada. Ya ‘uygun’ bir fetva veriyor ya ilgili gündemle ilgili camilerde hutbe okutuyor ya da başkanı açıklama yapıyor!

Osmanlı’da bile böyle değildi. Saltanat ve Şeyhülislamlık Osmanlı’da ayrıydı ve Osmanlı devlet yönetimini hiçbir zaman Şeyhülislamlık’a teslim etmedi. Bugün devlet yönetimi sanki Diyanet’e teslim!

Aslında, iktidarın eylemlerini din çerçevesine oturtmaya, Diyanet’i de AKP eliyle kurulan “yeni rejimin” en önemli dayanaklarından birisi haline getirmeye çalışıyorlar.

Bugün koronavirüs salgını dolayısıyla Diyanet ciddi eleştiri konusu. Bu nedenle, Diyanet’i savunmak zorunda kalan yandaş kalemlerin sayısı artıyor. Hatta AKP karşıtı olarak bilinen eski yandaşlar, eski AKP’liler, bugün yollarını ayırsalar bile, Diyanet’i savunmak durumunda kalıyorlar.

Diyanet’in girmediği alan kalmadı. “Her yere imam politikası”yla, güya halkın maneviyatı üzerinden, manevi ihtiyacı gerekçe göstererek her alana girmeye çalışan bir Diyanet var. En son Bilim Kurulu’nda Diyanet’ten de bir temsilci olsun diye buyurmuşlar. Ne de olsa Diyanet’te mikrobiyoloji, halk sağlığı uzmanı çok!

Daha doğrusu, Diyanet kendisini, her konuda mutlak bilgi sahibi sanıyor. İlm-i mutlak sahibi olarak kendisini gördüğü için olsa gerek. Gelin görün ki, bir şey bildiği yok. Cehalet paçalarından akıyor!

Ama Diyanet, bugün ülkemizde koronavirüs salgınının yaygınlaşmasında, eğer bir sorumluluk aranacaksa, baş sorumlulardan biri sayılmalı. Açık ve cesurca yazmak gerek; çekinmenin, lafı dolandırmanın bir manası yok!

Dünyada koronavirüs salgını tehdidi açık bir gerçekken, umreye gidişleri organize etmesi, gelen umrecilerin ülkenin dört bir yanına dönmelerine göz yumması aslında Diyanet’in aymazlığını ve cehaletini yeterince göstermiyor mu? Hem de bundan bir yıl önce Sağlık Bakanlığı tarafından olası bir salgına karşı “ulusal eylem planı” yayınlamışken. Ve planda Diyanet’e de görev verilmişken! Bugün koronavirüs salgınına karşı Bilim Kurulu’nda yer almak isteyen Diyanet kime, ne anlatıyor? Aklınız dün yoktu, bugün mü başınıza geldi?

Bugün ülkemizde salgının yaygınlaşmasında umrecilerin etkisi olmadığını kim söyleyebilir? Önlem almaktan niye çekindiniz ya da düşünmediniz? “Allah’ın evinde bana bir şey olmaz, bu salgını en hafif şekilde Müslümanlar atlatacaktır, abdestlilere bir şey olmaz” diyen zihniyetinize mi güvendiniz?

Erdoğan, İstanbul’da 45 gün sürede 3 yeni salgın hastanesi yapılacağını ilan etti. Demek ki salgının ülkemizde geldiği boyut başkaymış! Ama Diyanet Cuma namazlarının “koronavirüs kurallarına” göre kılınabileceğini buyurmaktan geri durmuyor. Şimdi ülkemizin derdi bu mudur? Millet aş ve can derdindeyken, Diyanet’in uğraştığı şeye bak! Güya sembolik Cuma namazları kılacaklarmış! Niye ki? Demek ki dert başka. Demek ki yıllardır inanç sömürüsü üzerine kurdukları saltanatın zemini kayıyor!

ABD’de evanjelistler, İsrail’de hahamlar, Rusya’da ve Lübnan’da papazlar: Vaaz üzerine vaaz, fetva üzerine fetva veriyorlar! Şeytana bağlayanı var, şehri kutsayanı var, elinde haçla sokaklarda gezen papazları var, uçakla havadan, VIP araçla karadan şehir turu atıp elindeki haçla dua edeni var, işi eşçinselliğe bağlayanı var; var oğlu var! Hepsi dua ediyorlar!

Bizim Diyanet de dua, hutbe, sala konusunda geri durmuyor maşallah! Duayla koronavirüsü yeneceklerini sanıyorlar! Bilim Kurulu’nda “Cuma namazı arası mesafenin ölçümünü” tartışırlar artık!

Diyanet kendisini, ilmi-mutlak sahibi gördüğü gibi, bir de, sütten çıkmış ak kaşık zannediyor. Salgın nedeniyle insanlar işinden oluyor, ücretsiz izne çıkartılıyor. Bir yandan çalışmak zorunda kalıp koronavirüsle karşı karşıya kalıyor diğer yandan çalışmazsa nasıl geçineceğini düşünüyor! Bizim Diyanet, bir kere bile yoksullar, emekçiler, işsizler, zorunlu ücretsiz izin hakkında bir fetva verdi mi? Milli Dayanışma Kampanyası için yapılan bağışlar zekâttan sayılır dedi ama! İşçilerin maaşından kesilen İşsizlik Fonu’na ne oldu diye sordu mu? Evlerde oturuyoruz, yolları kullanmıyoruz, kullanmadığımız yeni yapılan otoyollara hala niye para veriyoruz diye bir kere düşündü mü? “Bunlar kul hakkının yenilmesidir” dedi mi?

Ama AKP’nin İBB’si zamanında Audi A8 Long marka araçların Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a  İstanbul seyahatlerinde kullanması için tahsis edildiğini unutup gidiyoruz! Zamanında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, milyonluk Mercedes S500 4matIc L VISION makam aracı satın almış ve tepkiler üzerine iade etmişti. 1 milyon 6 bin 641 lira 64 kuruş olduğu ortaya çıkan aracın yerine Başkan Görmez’in, piyasada 700 bin liraya satılan ve 01 model ikinci elleri piyasada 300 bin lira değer biçilen Mercedes S350 serisini kullanmaya başladığını hatırlayan var mı? Hatta Erdoğan’ın benim Diyanet başkanım hak ediyor diyerek nasıl sahip çıktığını: “Çıkmışlar, Diyanet İşleri Başkanı’nın arabasıyla uğraşıyorlar. Kusura bakmasın Diyanet İşleri Başkanım, eğer benim haberim olsa ben derdim ki, ‘Sakın bu arabayı verme.’ O makam, bu tür bir arabaya fazlasıyla layık” sözlerini hatırlayan var mı?

Unutulur mu?

Aralarında imam ve müftülerin olduğu din görevlilerine hizmet içi eğitim adı altında seminer veren Diyanet, unutulur mu? Alanya’nın en lüks oteli olan Xafira Deluxe Resort Otel’inde Diyanet’in seminerini nasıl da unutuyoruz. Diyanet bütçesinden 20 milyon lira harcandığı iddia edilirken, Diyanet’ten yapılan açıklamada “Başkanlığımızca 40 bin personelimizin eğitimleri için 2020 yılında yolluk kaleminden tahsis edilen toplam bütçe 13 milyon 536 bin liradır” denildiğini…

Milyonlarca lira fatura ödeyen kurum 2016 ve 2017 yıllarında da 3,8 milyon TL’lik 36 araç almış…

Bugün Milli Dayanışma Kampanyası için Diyanet fetva mı veriyordu ne…

Bu Diyanet’e daha ne denir?

Sen bi’ çık aradan Diyanet!