Davutoğlu: Pelikancılar bütün suçu bana yıktı

"3.5 yıldır tek taraflı bir propaganda işledi. Pelikan ve çevresi bütün suçu şahsen benim üzerime yüklemeye çalıştı."

Davutoğlu: Pelikancılar bütün suçu bana yıktı

AKP’den kopan ve Gelecek Partisi’ni kuran, GP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Fox TV‘de İsmail Küçükkaya’nın sunduğu Çalar Saat programına konuk oldu.

İdlib’deki son gelişmeleri değerlendiren Davutoğlu, “TSK mensupları tek taraflı bir operasyon dolayısıyla orada bulunmuyorlar. Telabyad bölgesinden farklı. Rusya ve Türkiye arasındaki bir mutabakatla TSDK oraya gitti. Burada sorumlusu Suriye rejimidir. Ama Rusya’nın yeşil ışığı olmadan böyle bir şeye kalkışabilir mi? Soçi mutabakatı geçerliyse, Türkiye Rusya’dan bunun resmen araştırılmasını gerekirse Suriye rejimine karşı ortak tavır için bir talepte bulunmalıdır” diye konuştu.

Davutoğlu, Başbakanlık döneminin hatırlatılması üzerine, “Başbakanlığı bıraktıktan sonra ana akım medyada ilk defa bir programa katılıyorum. Dolayısıyla 3.5 yıldır tek taraflı bir propaganda işledi. Pelikan ve çevresi bütün suçu şahsen benim üzerime yüklemeye çalıştı. En kolay eleştirilebilir kimse ona yöneldiler.” ifadelerini kullandı.

“Bu gözlem noktalarını beraber oluşturmuştuk. Bu saldırı hepimize yapılmıştır. Beraber cezalandırma yapmalıyız. İdlib’de 450 binden fazla insan her an Türkiye’ye mülteci olarak gelebilir.”

Davutoğlu, “Bizim askerimiz neden Suriye’de?” sorusuna, “Böyle kırılgan bir sınır Suriye rejiminin kendi halkına dönük saldırılar sonucunda korunabilirliğini kaybettiği zaman Türkiye’nin kendi sınırını korumak için tedbir alma hakkı var” yanıtını verdi.

Davutoğlu’nun açıklamaları şöyle:

“Görev zamanımda ne yapmış etmişsem sorumluluktan kaçmam. Başbakanlığı bıraktıktan sonra ana akım medyada ilk defa bir programa katılıyorum. Dolayısıyla 3.5 yıldır tek taraflı bir propaganda işledi. Pelikan ve çevresi bütün suçu şahsen benim üzerime yüklemeye çalıştı. En kolay eleştirilebilir kimse ona yöneldiler. TC bir devlet, bir geleneği var. O dönemde cumhurbaşkanı 3 başbakan geçmiş 4 genel kurmay başkanı geçmiş ve tek sorumlusu bir kişiye atfediliyorsa burada samimiyet olmaz. 3.5 yıldır kara propaganda işlendi.”

‘ESAD’LA EN ÇOK GÖRÜŞEN BENDİM’

“Ben diplomasisinden sorumluyum. Ben dışişleri bakanıyken bizim açımızdan bir hata yapıldığını düşünmüyorum. Uluslararası toplumun bu kadar büyük insanlık suçlarına bu derece sessiz kalacağını düşünmedik. Amerikan sitemi içindeki başkanlık seçimleri esnasındaki tablo Suriye’de önemli ölçüde etkili oldu .Bu konularda çok daha kararlı bir tutum bekledik. Türkiye’nin bir değerlendirme hatası varsa bu ülkelerin de insani hataları var. ”

“Son 17 yılda Esad’la çok görüşenlerden biri benim. Önce ilişkilerimizin yoğunlaşması anlamında büyük bir mesafe katedildi. Değişen şey Esad rejimi. Biz o rejimin karakterini biliyorduk ve istiyorduk ki kendi içinde yavaş yavaş dönüşsün. İki aile ekonomiyi kontrol ediyor. Sistemin sürdürülebilirliği de ancak ve ancak baskıcı yöntemlerle gerçekleştiriliyordu. Biz Suriye’nin dünyaya açılmasını istedik ama Esad başka bir yol tercih etti. Bütün savaş suçlarını yaptı. Biz her zaman Esad rejimiyle o kritik dönemlerde bile mümkün olduğunda ordu kullanmaksızın bu reformların yapılması için elimizden geleni yaptık. Türkiye’nin kapasitesi neyi sağlıyorsa bunları yaptığımızı düşünüyorum.”

Davutoğlu, ‘Emevi Camii’de namaz kılma’ söylemlerine ilişkin, “Hiçbir zaman irrasyonel bir dil kullanmadım. Kime ait olduğu belli. En kolay saldırılabilir konumdayım” açıklamasını yaptı.

“Siz seçim kazandınız. Size sayın Erdoğan bırak dedi siz de bıraktınız. Bırakmasaydınız bu millî iradeye sahip çıksaydınız ne olurdu?”

“Bir kere hem şahsi hukuk hem de devlet hukuku anlamında terk etmediğim ilkelerim vardı. Yetki ive sorumsuz bir başbakan ile sorunlu ve yetkili cumhurbaşkanı arasında hep gerilimler yaşandı. Sayın Cumhurbaşkanı ile benim yakın bir dostluğum var. 2008’de benim siyasete girme kararım parti kapatma kararıyla olmuştu. Hem başbakanlık makamının hem kendi içindeki tutarlılığını korumak için çok çaba sarf ettim. 2016 baharında yüzde 49,5 gibi büyük bir halk desteği ile hukuktaki reformları yapabilecekken çok ciddi görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Bir takım çevreler bu görüş ayrılıkları üzerinden cumhurbaşkanı ve başbakanın ilişkisini bozacak şekilde devreye girdiler. Bu bir noktaya geldi. Bu ayrılıklarla birlikte uyumlu şekilde çalışma esasları kaybolmaya başladı. Ben yurt dışındayken arkadaşlarımızın MKYK’da benim yetkilerimi kısıtlayacak bir karar almak için toplanmaları. Bu beni bir tercih yapmak durumunda bıraktı beni. Orada Türkiye’nin ekonomisinin siyasetinin geleceğini 2001’de Ecevit ile Sezer arasında yaşananlar gibi tehlikeye atmamak için bir fedakârlık yapmam gerektiğini, bırakmam gerektiğini düşündüm. Ben artık geriye bakmıyorum, geleceğe bakıyorum.”

YÜCE DİVAN ÇATLAĞI

“17 Aralık süreci yaşadık. Dört bakanla ilgili iddialarla ilgili siz yüce divana gidilsin dediniz Erdoğan ile bir görüş ayrılığınız oldu mu?”

“En doğru yolun yüce divanda aklanmak olduğu kanaatindeydim. Şu anda da öyle düşünüyorum. Bir takım iddialar varsa ve bu iddialar aklandığında kamuoyu vicdanı rahat eder. Burada bir görüş ayrılığımız oldu, doğru.”

“Türkiye Cumhuriyeti’nin eski başbakanı bir parti kuruyor. 90’lı yıllarda olsaydı televizyon kanalları bizimle röportaj yapmak isterdi. Böyle bir ambargo var.”

ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ

“Hayat boyu duyduğum en büyük hüzün Erdoğan’ın hakkımdaki dolandırıcılık ithamı oldu.”

“Şehir Üniversitesi arsasının tahsisi de Sayın Cumhurbaşkanı Başbakan iken yapılmıştır. Ortada hiçbir hukuksuzluk yoktur. Varsa hukuksuzluk hukuki süreç başlatılmalıdır. Bir hukuksuzluk var o da şu; Türkiye’nin en değerli üniversitelerinden birine siyasi bir cezalandırma aracı olarak görülerek baskı yapıp tasfiye etmeye çalışmak en büyük hukuksuzluktur. Vakfa kayyum atanması Osmanlı tarihi de dahil Andolu’da vakıf geleceğine yapılan en büyük darbedir.”