Cumhuriyet'ten tarikatlar rejimine

Bugün Türkiye'nin yüz yıla yaklaşan serüvenini tartışıyor ve yeni bir asrın yollarını döşüyoruz. Her bir tuğlasında umut, her bir tuğlasında emek ve sabır ile... Ne mi istiyoruz; yeni bir cumhuriyet istiyoruz.

Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümü pandemi bahanesiyle bir kez daha yasaklamalarla gündemde. AKP iktidarı geçtiğimiz yıllarda alenen kutlamaları yasaklarken topladığı tepkilerden olsa gerek ”Cumhuriyet kutlanacaksa da ben kutlarım” anlayışını benimsemiş görünüyor. Ve elbette göstermelik müsamereleri dahi belli ki yadırgamakta…

Ülkemizin AKP eliyle bir dönüşüm yaşadığı ve 1923 yılında kurulan cumhuriyetin tasfiye edildiği, bugün gerici bir rejimin inşa edildiği gerçeği geniş toplumsal kesimler tarafından görülmektedir. Türkiye’nin gericileşme serüveninde bugünkü iktidar kadar Adnan Mendereslerin, Turgut Özalların, Tansu Çillerlerin, Erbakanların, Kenan Evrenlerin bilumum tarikat ve cemaatlerin, yetmez ama evetçilerin, sol gösterip sağ vuran partilerin ve siyasetçilerin payı büyük. Ancak yine de en büyük payeyi bugünkü iktidara vermek haksızlık olmasa gerek.

Bugün cumhuriyetin yıldönümü kutlanıyor ancak Osmanlıcılık ve ümmetçilik temel paradigma haline gelmiş, başkanlık sistemi ile padişahlığı aratmayan tek adam rejimi kurulmuş, hukuk ayaklar altına alınmış, laiklik anayasada lafzi düzeyde kalmış, tarikat ve cemaatler devletin değişik kurumlarına yerleşmiş, sosyal yaşamda adı konmamış paralel bir şer-i hukuk tesis edilmiştir. Diyanet devletin resmi kurumu olarak mevcut yasaları hiçe sayarak yeni rejimin ideolojik merkezi konumuna yerleşmiştir.

Bugün artık bir cumhuriyet yönetiminden değil bir tarikatlar rejiminden bahsedebiliriz. Kamu hizmetlerini yerine getirmeyen devletin boşalttığı alanları devletin yerine dolduran, yardım kılıfı altında toplumun belirli kesimleri üzerinde hükümranlık süren, kendi hukukunu dayatan, kendi sermayesini büyüten karına kar katan, fırsatını bulduğunda devleti ele geçirmenin yoluna bakan pek çok tarikat ve cemaat bugün iktidarı paylaşmaktadır.

Bu gerici dönüşümün ilk ezilenleri kuşkusuz kadınlar. AKP’nin yeni rejimi öldürülen kadınların bedenleri üzerinde yükseliyor. Yıllardır kadının kahkahası, giyimi kuşamı, kaç çocuk doğuracağı, nasıl doğuracağı, nerede kariyer yapacağı, hangi meslekleri seçeceği, nasıl bir eğitim alacağı, hangi fiziki koşullar sağlanırsa denize girebileceği, hangi renk otobüse bineceği, saat kaçta nerde olacağı ve sayısız mesajın işaret ettiği yer aynı, itaat ve biat kültürü. Doğrusu kadınlara yönelik bu mesajlar toplumun bütününü teslim almaya dönük bilinçli bir stratejinin ürünü olarak okunmalı. Kadına fıtrat olarak yapıştırılmak istenen yeni rejimin vesikasıdır. Kadın itaat ederse, emekçiler kaderlerine rıza gösterir, toplum dize getirilebilir diye bakıyorlar.

AKP’nin yeni rejimi emekçilere daha fazla yoksulluk, kadınlara şiddet, gençlere geleceksizlik vaat ediyor.

Yaklaşık bir asır olmuş. Bu topraklarda işgalcilerin, işbirlikçilerin, yokluğun ve yoksulluğun kol gezdiği günlerin üzerinden yaklaşık bir asır geçti. Ve bu topraklarda büyük umutların, yeni bir ülkenin heyecanının, işgale, saltanata ve hilafete karşı başkaldırının da üzerinden yaklaşık bir asır geçti. Cumhuriyet fikri kadınıyla erkeğiyle ayağa kaldırmıştı Anadolu halkını. Kula kul olmamak, yurttaş olmak, hak sahibi olmak, hakkını aramak, devlet yönetiminde söz sahibi olmak, padişahın iki dudağının arasına mahkum olmamak… Bağımsızlık fikri kulaktan kulağa yayılırken, işgalcilere boyun eğmeyen, yanı başında Sovyetlerin kuruluşunu ve desteğini gören Anadolu halkının mücadelesi bu topraklara köklü bir mirası kazıdı. Kolay değil öyle bu mirası söküp atmak.

Bugün Türkiye’nin yüz yıla yaklaşan serüvenini tartışıyor ve yeni bir asrın yollarını döşüyoruz. Her bir tuğlasında umut, her bir tuğlasında emek ve sabır ile… Ne mi istiyoruz; yeni bir cumhuriyet istiyoruz. Eşitlik istiyoruz. İnsanın insanı sömürmediği, birlikte ürettiğimiz, paylaştığımız, kadın olduğumuz için sabah akşam medyası, yargısı, muktedirleri tarafından ayrımcılığa uğramadığımız bir düzende yaşamak istiyoruz. Yoksullukta yarıştırılmadığımız, sadaka ile avutulmadığımız, insan onuruna yaraşır bir yaşam istiyoruz.