"Covid-19 bir işçi sınıfı hastalığı haline gelmiştir"

Mayıs ayında en az 156 işçi yaşamını yitirdi.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, Mayıs ayında yaşanan iş cinayetlerine ilişkin raporunu yayımladı.

Rapora göre, Mayıs ayında en az 156 işçi yaşamını yitirdi.

Koronavirüs salgınına dair ise, “Mayıs ayında tespit edebildiğimiz Covid-19 nedenli en az 29 işçi yaşamını yitirdi. Daha fazla kaybettiğimiz arkadaşımız olabilir ancak bilgilere ulaşmak çok zor. Yine bu ölümlerle bağlantılı olarak kaybettiğimiz işçi aileleri de var. Bu anlamda yineleyelim: Gelinen noktada ‘Covid-19 bir işçi sınıfı hastalığı haline gelmiştir’. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Covid-19 nedenli Mart ayında 14 işçi, Nisan ayında 103 işçi ve Mayıs ayında 29 işçi yaşamını yitirmiştir.” ifadelerine raporda yer verildi.

İSİG Meclisi’nin “İş Cinayetlerine, İşsizliğe, Açlığa ve Salgına Karşı: Direniş ve Dayanışma Yaşatır!… Mayıs ayında en az 156 işçi yaşamını yitirdi” başlıklı raporu şöyle:

 

“Türkiye’de ilk Covid-19 vakasının tespit edilmesinden dokuz gün sonra (20 Mart 2020’de) ‘Covid-19 ve işçi sağlığı taleplerimiz’ konulu bir açıklama yayınlamıştık. Açıklamada “Başta sağlık emekçileri olmak üzere, evden çalışanlar dahil faal işçilerin SARS-Cov-2 virüsü ile bulaşma sonucunda maruz kalacakları Covid-19 Hastalığını, iş kazaları sonucu gelişen ölümcül seyirli mesleki bulaşıcı hastalık, ölümleri de iş cinayeti olarak değerlendiriyoruz” diye belirtmiş ve bu talebin tüm emek ve meslek örgütleri tarafından aktif biçimde savunulması gerektiğini söylemiştik.

Nitekim bu durumdan rahatsız olan sermaye örgütlerinin de açıklamaları sonrası harekete geçen SGK tarafından 7 Mayıs’ta bir genelge yayınlandı ve Covid-19’un bulaşıcı hastalık olduğu ve iş kazası/meslek hastalığı olarak değerlendirilmemesi gerektiği açıklandı.

Bu süreçte uluslararası sendikal hareket sermayenin ve devletin sorumluluklarını belirtip Covid-19’un işçiler için meslek hastalığı sayılması ile ilgili bir deklerasyon yayınladılar, işçilerin ve ailelerinin korunması konusunda adımlar atılması gerektiğini belirtip en riskli meslek gruplarını sıraladılar. Türkiye’de de sendikalar ve meslek odaları Covid-19’un sağlık emekçileri için meslek hastalığı ve diğer işkollarında çalışanlar için iş kazası sayılması gerektiğini belirtip açıklamalarda bulundular, davalar açtılar ve SGK’ya çağrıda bulundular.

Ancak bütün bu yapılanlar yetmez. Covid-19’un iş kazası/meslek hastalığı olarak kabul edilmesi için elbette gerekli hukuki girişimlerde bulunulmalıdır. Ancak bu talebin kabul edilmesi için aktif bir kampanya yürütürsek işçi sınıfının bütünü tarafında özümsenebilir ve bir örgütlenme başlığı olarak alana müdahale etme gücümüzü yükseltebiliriz.

***

Mayıs ayında tespit edebildiğimiz Covid-19 nedenli en az 29 işçi yaşamını yitirdi. Daha fazla kaybettiğimiz arkadaşımız olabilir ancak bilgilere ulaşmak çok zor. Yine bu ölümlerle bağlantılı olarak kaybettiğimiz işçi aileleri de var. Bu anlamda yineleyelim: Gelinen noktada ‘Covid-19 bir işçi sınıfı hastalığı haline gelmiştir’.

Tespit edebildiğimiz kadarıyla Covid-19 nedenli Mart ayında 14 işçi, Nisan ayında 103 işçi ve Mayıs ayında 29 işçi yaşamını yitirmiştir. Bilim insanlarının açıklamaları Covid-19’un muhtemelen aşı bulununcaya kadar (bir yıl) hayatımızda önemli bir belirleyen olacağını göstermektedir. Bu noktada bugüne kadar yaptıklarımızın değerlendirilmesi önümüzdeki süreç pratiği için önemlidir.

1- İşçi sağlığı mücadelesi olarak daha evvel karşılaşmadığımız bir süreç yaşadık ve lokal çıkışlar dışında buna uygun bir yanıt veremedik. İnşaat-İş, Dev Yapı-İş, Enerji-Sen, Limter-İş vd. işyerlerinde, sokakta yaptıkları eylemler, Birleşik Metal-İş’in bazı fabrikalarda çalışmaktan kaçınma hakkını kullanması, DİSK’in 1 Mayıs eylemi, oluşturulan platformların basın açıklamaları vb. dışında işçi sağlığı mücadelesi bütünlüklü bir ses ve eylem hattı oluşturamadı. Facebook, twitter, instagram, zoom gibi iletişim kanalları yoğun olarak kullanıldı ama işçi sınıfının çoğunluğu işyerlerine gitmek zorunda kalmıştı ve gerekli alan pratiği gerçekleştirilemedi.

2- Covid-19 ile birlikte işçi sağlığı ve halk sağlığı mücadelelerinin ortak, güçlü bir ses oluşturmasının nesnel zemini ortaya çıkmıştı. Bizler daha evvel Kuzey Ormanlarının Savunulması ile inşaat işçilerinin iş cinayetlerinde ölmemesi ve hak mücadelelerini birleştirmeye yönelen ortak zeminler için uğraşmıştık. Ancak yerellerde oluşturulan ‘Dayanışma Ağları’ ile -belirli pratikler olsa da- ortak bir mücadele zemini oluşturmakta zayıf kalındı.

3- Covid-19 ile birlikte farklı koşullarda çalışmaya sürüklenen işçilerin talepleri arasındaki açıyı kapatma pratiğinde eksik kaldık. Zorunlu olarak çalıştırılanlar (sağlık, belediye, kargo, market, gıda, enerji işçileri vb.), zorunlu olmasa da rekabet gerekçesiyle çalıştırılanlar (metal, lastik, inşaat, tersane işçileri vb.), evden çalıştırılanlar (büro çalışanları vb.) ve zorunlu olarak çalıştırılmayanlar (kafe, turizm, uzunyol ulaşım işçileri vb). Tabi sınıfın bu farklı kesimlerinin talepleri biraz farklıydı: Zorunlu çalıştırılanlar İSİG önlemleri, ulaşım sorunları, çalışma saatleri… Zorunlu olmasa da rekabet gerekçesiyle çalıştırılanlar çalışmama hakkı, ücretli-idari izin… Evden çalıştırılanlar çalışma saatlerinin belirsizleşmesi, uzun-fazla çalışma, boş zaman-izin haklarının alınması… Zorunlu olarak çalıştırılmayanlar işsizlik, ücret…

Tabi bu kesimler ve talepleri bazı açılardan içiçe de geçmiş bulunmaktaydı. Ancak işçi sağlığı mücadelesi salgının ilk ayında “halkın sağlığı için üretimi sürdürmenin zorunlu olduğu sektörler dışında işyerlerinde üretim durdurulmalı ve işçiler salgının kritik evresi bitinceye kadar ücretli-idari izinli sayılmalıdır” talebini, ikinci ayında işyerlerinde ve ulaşımda İSİG önlemlerinin alınmasını öne çıkardı.

Önümüzdeki süreçte Covid-19’a karşı İSİG önlemlerinin alınması talebi ile içiçe olarak işsizliğe, açlığa karşı mücadeleyi de öne çıkarmalıyız. Unutmamamız gereken bazı hususlar var: Birinci olarak Covid-19 salgını devam ediyor, salgına yakalananların ve ölenlerin sayısı düşsede bu süreç bitmiş, yokmuş, ölümler yaşanmamış, hastalığa kapılma durumu yokmuş gibi davranamayız. İkinci olarak nasıl Covid-19 işçi sınıfı hastalığı haline geldiyle tüm ekonomik yükü de işçi sınıfına yüklenmektedir. Bunun bir sonucu olarak işsizlik, açlık, güvencesiz çalıştırma koşullarının derinleştirilmesi, iş cinayetlerinin farklı nedenlerinin artması gözükecektir, tabi karşı koyuşlar da. Bu dönemim özsavunma eylemlerini de gerek Dünya gerek Türkiye ölçeğindeki pratiklerden süzebilmeli ve öngörebilmeliyiz. Özellikle kadın, yaşlı, çocuk ve göçmen/mülteci işçilere dönük korunma politikaları önermeliyiz.

MAYIS AYINDA 156 İŞ CİNAYETİ

Yüzde 79’unu ulusal basından; yüzde 21’ini ise yerel basın, işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve sendikalardan öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla Mayıs ayında en az 156 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi…

İş cinayetlerinin aylara göre dağılımına baktığımızda Ocak ayında en az 114 işçi, Şubat ayında en az 133 işçi, Mart ayında en az 113 işçi, Nisan ayında en az 221 işçi ve Mayıs ayında en az 156 işçi yaşamını yitirdi. 2020 yılının ilk beş ayında iş cinayetlerinde en az 737 işçi arkadaşımızı kaybettik…

156 emekçinin 113’ü ücretli (işçi ve memur), 43’ü kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor…

Ölenlerin 6’sı kadın işçi, 150’si erkek işçi. Kadın işçi cinayetleri tarım, gıda, tekstil ve metal işkollarında gerçekleşti…

Altı çocuk işçi can verdi. Çocuk işçi cinayetleri tarım işkolunda gerçekleşti…

Ölenlerin yaş ortalamasına baktığımızda: Kendi nam ve hesabına çalışanlar (çiftçi ve esnaf) 50 yaş, ücretliler (işçi ve memur) 41 yaş…

51 yaş ve üstünde ise çalışırken ölen 59 emekçi bulunuyor: Çiftçi ve esnaflar ile tarım, tekstil, ticaret, metal, inşaat, taşımacılık, gemi/tersane, sağlık, güvenlik ve belediye işçileri…

14 göçmen/mülteci işçi yaşamını yitirdi: 6’sı Afganistanlı, 5’i Suriyeli, 1’i Azerbaycanlı, 1’i Gürcistanlı ve 1’i Iraklı…

Ölen işçilerin 2’si sendikalı. Sendikalı işçiler cam ve belediye işkollarında çalışıyordu.

Ölümler en çok tarım, inşaat, taşımacılık, ticaret/büro, belediye/genel işler, metal, sağlık ve tekstil işkollarında gerçekleşti.

En fazla ölüm nedenleri sırasıyla Covid-19, trafik/servis kazası, ezilme/göçük, kalp krizi, yüksekten düşme, zehirlenme/boğulma, şiddet, patlama/yanma, intihar ve elektrik çarpması.

İŞ CİNAYETLERİNİN ŞEHİRLERE GÖRE DAĞILIMI

30 ölüm İstanbul’da; 9 ölüm İzmir’de; 8 ölüm Kocaeli’de; 6’şar ölüm Antalya, Bursa ve Denizli’de; 5’er ölüm Ankara ve Gaziantep’te; 4 ölüm Trabzon’da; 3’er ölüm Aydın, Çanakkale, Edirne, Kayseri, Osmaniye, Sakarya, Samsun ve Tekirdağ’da; 2’şer ölüm Erzurum, Kahramanmaraş, Kars, Malatya, Mardin, Mersin, Muğla, Nevşehir, Sivas, Şanlıurfa ve Zonguldak’ta; 1’er ölüm Adana, Afyon, Ağrı, Aksaray, Balıkesir, Bilecik, Bolu, Diyarbakır, Düzce, Elazığ, Erzincan, Giresun, Hatay, Isparta, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırklareli, Kilis, Konya, Kütahya, Manisa, Muş, Niğde, Siirt, Şırnak, Uşak, Van, Yalova, Yozgat ve Özbekistan’da yaşandı…

2020/ Mayıs ayında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren 156 işçiyi saygıyla anıyoruz…

Recep Ali Düzenli, Recep Uçar, Mehmet Ali Beşaltı, Arif Avcı, Recep Çoban, Halil Akdeniz, Barış Karaöz, Yusuf Aydınhan, Orhan Gündüz, Süleyman Akpolat, Vahap Eren, Ömer Biricik, Abit Yüksel, Hasan Mustafa Abidin, Muhammet Veli, Hikmet Veli, Gülşen Veli, Nizamettin Baltacı, Halil Erkan, Rime El Abid, Dursun Kartal, Osman Yankayış, Halil Erkan, Ali Muhammedi, Ali Yetkin, Hakan Çelik, Feyzi Cinci, Taner Tufan, Tahsin Gemici, Bayram Uzun, Zehra İyiyol, Harun Şakar, İbrahim Yetkin, Sami Yavaşçı, Beşar Supi Ali, Recep Akın, Yahya Filiz, Mustafa A., Seyithan Badur, Doğan Polat, Doğancan Kaya, Kamile Çevik, İbrahim Aldemir, Selahattin Üstünmet, Caner Bircan, Vefa Karataş, Kerim Şanver, Metin Polat, Mehmet Salih Bayraktar, Ramazan Yıldırım, Ramazan Onat, Ömer Bulut, Muhammet Ali Demir, Ahmet Turan Şekerci, Sevda Kayışkıran, Hakan Yaman, Süleyman Yılmaz, Tolga Alıcı, Hasan Basri Özen, Aleksander Chitauri, Mehmet Ali Aslan, Abd Hamudi, Hasan Aktepe, Ayşe Karadağ Yıldız, Tunay Karadaş, Mustafa Korucu, Ergün Karaman, Abdulbaki Yolbaş, Ramazan Gürcününoğlu, Mehmet Kavgacı, Hakan Özefe, Numan Aktaş, Rıdvan Can, Mevlüt Kanbak, Mehmet Kürtül, Ayşe Betül Topuz, Mustafa Karasu, Hasan Ilgın, Eyüp Aldı, Süleyman Öztürk, İsmail Işık, Erkan Taşdemir, Osman Ataş, Orhan Işık, Murtaza Tahir, İhsan Boz, Ömer Demir, İrfan Börklü, Hüseyin Yurtsever, Kadir Adıyaman, Berat Çetin, Ali Elek, Yavuz Çelik, Orhan Döşlü, Nuri Arık, Mustafa Tosun, Vakkas Boztaş, Ahmet Mustafa, Ramazan Kahır, Mehmet Coşkun, Olgun Kanık, Sinan Işık, Ahmet Ali Keleş, Galip Arıcı, Bilal Ağır, Muhsin Kaya, Sediqı Ataullah, İsmet Kabadayı, Hidayet Yaşa, Faruk Çelikkol, Mustafa Gülümser, Muzaffer Atıcı, Halil Saday, K.E., Cebrail Ölmez, Halis Kaya, Muhammed Bedir, Coşkun Tongul, Ali Kemal Haldız, Nihat Arık, Halim Korkmaz, Muhammed Adnan Yiğit, Sezgin Yeğitoğlu, Mustafa Sevilen, Barış Çolak, Yüksel Yayla, Hayri Dobur, Salih Cenap Şevli, Uğur Ertuğrul, Yıldırım Can, Galip Berkan Dingiloğlu, Tahir Bababeyli, Şeref Midesiz, Muhammet Aktaş, Ercan Dikyol, Sabri Kurtoğlu, Tahsin Atalay, Hafizullah Ahmadi, Yıldırım Demir, Yakup Gül, Emircan Çolak, Mehmet Ali İnal, Orhan Dönmez, Yıldıray Sarı, Mustafa Demir, İdris Şenyurt, Muhammet Furkan Akbaş, Adem Aksakal ve ismini öğrenemediğimiz 8 işçi…”