Doğa Koleji meselesi: Yoksa bir patron daha mı kurtarılıyor?

Bir okul batabilir mi? Nasıl batabilir? Okullar işletme mi? Eğitimin ticari bir kar kapısı olarak görülmesi doğru mu? Özel okul iyi midir? Özel okulların fiyatı ne kadar? Öğrencilerden toplanan paralar nereye gider? Ticari bir yerde bilimsel eğitim verilebilir mi?

Doğa Koleji meselesi: Yoksa bir patron daha mı kurtarılıyor?
Ali Ateş

 

Doğa Koleji adıyla bilinen özel bir eğitim kurumunun yaşamış olduğu “mali kriz”, tek başına bir özel işletmenin yaşadığı ekonomik sorun olarak görülebilir mi? Veliler tepkili idi, eğitim emekçileri haklarını istiyorlardı, patron okulu satmaya çalışıyordu. Milli Eğitim Bakanı’nın  “Eğer okullar kapanırsa hazırlıklarımızı yaptık, ancak kamu kaynaklarıyla kurtarmak gibi bir düşüncemiz yok” demesiyle mesele hükümetin de gündemine girmişti.

Ancak Doğa Koleji örneği üzerinden sorulması gereken onlarca soru bulunuyor. Doğa Koleji gibi Özel Derece Okulları ya da Özgür Boza Okulları da bu örnek dahilinde değerlendirilebilir.

Bir okul batabilir mi? Nasıl batabilir? Okullar işletme mi? Eğitimin ticari bir kar kapısı olarak görülmesi doğru mu? Özel okul iyi midir? Özel okulların fiyatı ne kadar? Öğrencilerden toplanan paralar nereye gider? Ticari bir yerde bilimsel eğitim verilebilir mi?

Uzatmak yersiz.

Bugün ortaya çıkan tablo bir kez daha “özel güzeldir” tezinin çöktüğünün bariz bir örneği olarak karşımızda değil mi?

Bugün ortaya çıkan tablo, bir kez daha patronlar için eğitimin hikaye olduğunu, onların sadece kârına, cebine, kazancına bakacağını teyit etmiştir.

Bugün ortaya çıkan tablo, özel okulların bir ticarethane olduğunu, hisselerinin alınıp satılan bir ticaret nesnesinden farksız olmadığını göstermiştir.

Bugün ortaya çıkan tablo, paranın bilime ve eğitime egemen olduğunun açık kanıtı olmuştur.

Demek ki özel okul eğitim değil, demek ki özel okul bilimle donatılmış kuşaklar yetiştirmek değilmiş kapitalizmde. Özel okul para kazanmak içinmiş…

Asıl buna itiraz etmek gerek. “Ama eğitimin de giderleri var, hele kaliteli eğitim vermek istiyorsak maliyetleri de anlama gerek” diyenler, zaten kapitalist ideolojik çerçeveye teslim olanlardır.

Başka bir skandal da ismi geçen özel okulun “devir” süreci. Yani satış süreci. Milyonlarca dolar borcu olan Simit Sarayı’nı kurtarmak için bir kamu bankası olan Ziraat Bankası devreye girince, halkın parasını kime veriyorsunuz itirazları yükselmiş, AKP geri adım atmıştı.

İTÜ bir yağmaya alet mi ediliyor?

Peki Doğa Koleji’nin satışı bundan farksız mı? Alan İTÜ Vakfı; sanki babasının vakfı da yeni bir yatırıma girişiyor? İTÜ Vakfı’nın amacı ülkemizin en köklü teknik üniversitesinin gelişmesine destek değil miydi? Bilimsel araştırmalara, bilimsel çalışmalara, bilim insanlarına ve öğrencilere destek değil miydi? Halkın, kamunun, devletinin bir üniversitesi olan İTÜ, batan bir okulu kurtarmak için niye devreye girer? Bunun Simit Sarayı’nı kurtarmak isteyen Ziraat Bankası olayından ne farkı var? Ya da Ankara’daki Next Level inşaatını kurtarma girişiminden?

Peki “vakıf” neydi gerçekten? Bir kamu üniversitesi olan Teknik Üniversite’nin kaynaklarıyla vakıf kuruluyor, sonra bu vakıf 1 milyar 200 milyonu bulan borcu olan bir işletmeyi devir alıyor! Bir vakfın işlevi bu mudur? Ya da vakıf bu parayı nereden sağlıyor?

Patronlar batırıyor, kamu kaynaklarıyla kurtarılıyor. Neden kimsenin aklına ortadaki bedelin patronların mal varlıklarıyla karşılanması gelmez?

Şimdi diyecekseniz ki; ama binlerce öğrenci mağdur mu olsaydı, bakın İTÜ aldı ne güzel? Madem üniversite, lise açacak, Milli Eğitim Bakanlığı ne güne duruyor? İTÜ, yüzlerce şubesi olan özel okul işletmecisi olmayı hangi mantığa sığdırıyor? Eğer ben kendi liselerimde okuyan çocukları İTÜ’ye alacağım diyorsa, o zaman bunu tartışalım! Bir kamu üniversitesi, üniversite kaynaklarıyla vakıf kuruyor, sonra bu vakıf gidip ticaret yapıyor! Aslında, bir patronu kurtarıyor!

Ülkemizin en köklü üniversitelerinden birinin böylesi bir kurtarmaya operasyonuna ya da adlı adınca yağmaya alet edilmesine itiraz etmeyecek miyiz?

Eğitimde sınıf gerçeği

Şimdi diyecekseniz ki ‘ama devlet el koysaydı, buraları tarikat ve cemaatlere teslim ederdi, çocuklarımız ne yapardı’?

İşte işin bam teli de biraz burası değil mi? Bugün AKP eliyle eğitimin geldiği durum özetle şudur: Ya İmam Hatip ya meslek lisesi ya da özel okul. AKP’nin eğitim politikasının özü gericileşme ve ticarileşme. Bugün ne yazık ki, gericiliğin karanlığından çocuklarını kurtarmak isteyen bir kesim çocuklarını özel okullara göndermek durumunda kalıyor!

Milyonlarca emekçi ise çocuklarını özel okullara gönderemiyor. Özel okullara gönderebilen veliler, onca darlığa katlanarak, bu gericilikten kaçmaya çalışırken, büyük çoğunluk, milyonlarca emekçinin çocuğu ise gerici eğitimin kıskacında!

Sizce bu tablodan ne çıkar? Doğa Koleji velileri ve eğitim emekçileri, yaşanan sürece tepkilerinde haklılar. Ancak bu soruya yanıt vermeden, tepkilerimiz yeterli midir?

Sen kendi çocuğunu özel okula göndererek kurtarabilirsin belki! Ama milyonlarca emekçinin çocuğu bu cendereden kurtulmazsa ülkemizin aydınlık geleceği mümkün olabilir mi?

Doğa Koleji örneği düşündürmelidir!

Doğa Koleji örneği bir kez daha kapitalizmi sorgulatmalıdır:

Eğitim kamusal bir hizmettir! Bir ticari işletme nasıl olabilir?

Eğitim herkes için bir haktır, eğitimin bütün aşamalarında parasız olması gerekmez mi?

Kamu kaynakları patronlara teşvik, vergi indirimi ya da peşkeş yerine eğitime aktarılamaz mı?

Tarikat ve cemaatlerin de eğitimde cirit atmasının altında aynı zamanda özel okul ya da özel kurs olgusu yatmıyor mu?

Köy Enstitüleri, Fen Liseleri ve öğretmen okulları. Bunlar ne özeldi, bunların ne çok parası vardı, ne de fiyakalı binaları!