Çırak-Der kurucusu Murat Aras: O gücü yeniden yaratmak için buluşmamız lazım

Geçmişte her alanda örgütlenmiştik; köyde, tarımda, işçiler arasında, fabrikada; gençlikte, ilçede, ailede örgütlenmiştik. Arkamızda güçlü bir örgüt vardı, ne yapsak mutlaka arkamızdaki o örgütün gücüne güveniyorduk. O gücü yeniden yaratmak için buluşmamız lazım, çalışmamız lazım. Eski yoldaşlara selamlar, saygılar.

Çırak-Der kurucusu Murat Aras: O gücü yeniden yaratmak için buluşmamız lazım

Türkiye’de çıraklar için kurulan ilk dernek Çıraklar Derneği idi. Çırak-Der’in kurucusu Murat Aras ile Çırak-Der deneyimini, 77 1 Mayıs’ını, Parti’nin Atılım döneminde örgütlenmesini ve Parti’nin 100. Yılına dair konuştuk.

Aras, Parti’nin en ihtişamlı, en örgütlü, en kitlesel dönemlerine tanıklık eden bir partizan olarak; “Arkamızda güçlü bir örgüt vardı, ne yapsak mutlaka arkamızdaki örgütün gücüne güveniyorduk. O gücü yeniden yaratmak için buluşmamız lazım, çalışmamız lazım” dedi.

İşte Murat Aras’ın 100. Yılımıza dair görüşleri:

Partiyle nasıl tanıştınız, örgütlenme sürecinizi dinlemek isteriz.

1975 Yılında Beyoğlu’nda TSİP ile tanıştım. Önce TSİP ile çalışma yürüttük, Beyoğlu ilçesinde örgütlendik. Ayrışmadan sonra Birlik Dayanışma grubu ile, oradan ayrılarak başka bir örgütlenmeye atıldık. Giyim İşçileri Derneği diye Beyoğlu’nda bir dernek kuruldu, bu benim mesleğim olmadığı için ben sadece yardımcı oldum. Kuruluş aşamasında örgütlenmesine ve eğitimlerine katıldık.

Sonra İGD Genel Merkezi’nden yönetim kurulu tarafından çağrıldığım bana iletildi. Biz de birkaç arkadaş kalkıp gittik beraber. Bize bir öneri sundular. Çıraklarla ilgili bir dernek kurulacakmış, orada görev alıp almayacağımızı söylediler. Olumlu yaklaştık, Parti’nin o alanda bir örgütlenmesi olsun diye sevinçle, gururla kabul ettik. Birçok arkadaşımız bir araya gelerek Çıraklar Derneği’ni kurduk. Başkanlığını şair Adnan Özer yaptı. Sanatçı Muzaffer Özdemir de  o zaman Çırak-Der’in kuruculuğunda faydası çok olan bir arkadaşımızdı.

Kısa dönemde örgütlenemedik, çalışmanın her alana yayılması için görev aldık. Ben Beyoğlu, Dolapdere, Galatasaray, Şişli, Kasımpaşa tarafında örgütlenme çalışmaları yapacaktım; diğer arkadaşlar ise farklı bölgelerde. Örgütlenme çalışmaları yürütürken; dernek için bir gece yapılması isteniyordu. 77 1 Mayıs’ından hemen önce çok güzel bir gece düzenlendi. Gece için izinleri alan, sanatçı ve aydınlarla görüşmeleri yapan bendim. Tiyatro sanatçısı Gülsen Tuncer, İBB Başkanı Ahmet İsvan ve eşi çok destek verdi bize. UNESCO da katkı verdi bize, çünkü Türkiye’de ilk kez çırakların örgütlenmesini, çalışma koşullarını iyileştirme amacıyla yola çıkan bir dernek kuruldu. Etkinlik için gece gündüz çalıştık sanatçıları davet ettik. Ali Ekber Çiçek’ten, Nesimi Çimen’den, Müjdat Gezen’den Gülsen Tuncer’e, Tarık Akan’a, birçok sanatçıya gidip davet ettik bazıları kabul etti. Partinin bütün örgütleri ile davetiyemizi dağıttık. Korkunç bir kalabalık oldu, çok sevindik. Benim eşim de İKD’liydi. İKD de önemli bir destek verdi etkinliğimize.

Kısa bir dönem sonra 1 Mayıs oldu (1977). Kitlesel katılmak zorundaydık; 8-10 kişi ile 1 Mayıs’a hazırlandık. Pankartlarımızı hazırladık katılacağız ama arkamızda insanlar yok. Bana İGD Genel Merkezi’nden, gönderilen haberde Beşiktaş İGD ile görüşüp partilileri korteje katmam istenmişti kortejde pankartları taşıması için. Oradan gelen 30-40 kişilik İGD’li ile İstiklal Caddesi’nde Maden-İş’in önünde korteje katıldık. Gelen gençler bizim kortejimizden ayrılarak İGD saflarına katıldılar sonra, biz kaldık; ama arkamızdaki örgüt ile aramızdaki mesafeyi koruyacak bir kitle de oluşturmuştuk. İlk defa Türkiye Komünist Partisi’ne özgürlük sloganları orada atıldı, 1977 1 Mayısı’nda. Çırak-Der de bu sloganı attı.

Genco Erkal Nazım’dan bir şiir okuyordu, kortejimizi gördüğünde “Türkiye’de bir ilk diyordu”, çok duygulandık. Koşar adımlarla Taksim’de yerimizi aldık, sonrası malum… 1 Mayıs ’77 katliamını yaşadık. Ailemden 100 kişiye yakını oradaydı. Böyle bir Çırak-Der serüvenimiz var. Sonra derlenip toplanıp çalışmalar başladığımızda güzel bir teklif ve davet geldi, Küba’dan bize. Dünya Gençlik Örgütü Festivali’ne davet edildik, Çırak-Der olarak. Ben çalışıyordum gidemedim çok büyük bir şeyi kaçırdık. Mecbur gidemedik çünkü darmadağın olmuşuz. Adnan Özer arkadaşımız gitti bir arkadaşıyla beraber, güzel anılarla döndü.

Sonra 12 Eylül faşizmi geldi, ezdi hepimizi silindir gibi altına aldı. Beni de tutukladılar, dernek de kapandı. 45 gün gözetim altında kaldım, çıktım. Tekrardan araştırdılar Çırak-Der ile ilgili tekrar götürdüler, ifade verdim. 3 gün daha kaldık, yıldırma operasyonuna geçtiler. Gece gündüz Yakacık’taki evimin önünü jandarmalar sarıyordu, rahat yoktu. Sonuçta bir gün daha aldılar bizi, Gayrettepe’ye götürdüler. Sol görüşlü Pol-Der’li polislerinyardımı ile işkence odasına inmeden bizi adliyeye gönderdiler. Savcı demokrat bir savcı idi. Sanırım şu anda eski CHP Burdur milletvekili oldu bu savcı. Böylelikle serbest kaldık ama darbeyle birlikte Çırak-Der’den elimize hiçbir şey kalmadı. Bugünlere kadar geldik ama çizgimizden hiç vazgeçmedik. Sağlığım elverdikçe de bu yolda devam edeceğim, ben gençlere nasıl davranacaklarını nasıl başarılı olacaklarını anlatabilirim benim sunacağım katkı bu olur.

Parti’nin 100. Yılını Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Atılım yılı olarak kodladı. Bir dizi emektar yoldaşlar bir araya geldi, az önce siz de 100. Yıl Komiteleri’nin ilk toplantısından çıktınız. Bu 100. yıl çalışmaları, 100. Yıl Komiteleri sizde nasıl bir intiba uyandırıyor, ne düşünüyorsunuz?

Ben eski yol arkadaşlarımdan burada bir çok kişiyi gördüm. Daha çok Beyoğlu’nda kaldığım için oradan tanışıklığım vardı arkadaşlarımla. Çok güzel anılarım vardı, burada da çok heyecanlandım; hatta bazı şeyleri söylemek istedim. Çok yoldaşımızı kaybettik bu uğurda, ışıklar içinde uyusunlar. Ben de bu mücadele içinde çok şeyler yaşadım, geçirdim, ölümle burun buruna geldim 1 Mayıs katliamında. İnsan tabi duygulanıyor; ama içime sinmeyen bir şey var. Biz o dönem hareketlendiğimizde en az on bin- yüz bin kişi olurduk, bu dönemde komünistlerin örgütlenmesinin o zamanlara nazaran az olması insanı üzüyor. Mesela Beria Önger’in seçim mitingine gitmiştik, Sultanahmet’te yer yerinden oynuyordu. Orada da sloganlar hazırlamıştık, “TKP’ye özgürlük” diye; pankartlar açtık. Şimdi onları yaşamak istiyoruz, siz gençler başarabilirseniz devamlı sizlerin yanında olacağız, destek olacağız.

Başka eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Gururluyum, onurluyum, bu savaşta yerimi aldıysam ne mutlu bana. Yapacak çok şey var, örgütlenmek lazım. Geçmişte her alanda örgütlenmiştik; köyde, tarımda, işçiler arasında, fabrikada; gençlikte, ilçede, ailede örgütlenmiştik. Arkamızda güçlü bir örgüt vardı, ne yapsak mutlaka arkamızdaki o örgütün gücüne güveniyorduk. O gücü yeniden yaratmak için buluşmamız lazım, çalışmamız lazım. Eski yoldaşlara selamlar, saygılar.