Bizim insanımız Maradona

Yakın zamanda kaybettiğimiz Maradona, yaptıklarının tamamında arkasında duramayacaksak da son kertede hatalarıyla sevaplarıyla "bizim insanlarımız" arasına girmeyi başarmıştır.

Ele alması zor konudur Maradona, çünkü aslında ikisi de aynı bedende, iki ayrı kişi olan, iki Maradona vardır. Birisi, hayatının ilk 40 yılında zaman zaman İtalyan mafya aileleriyle sıkı fıkı olmuş, uyuşturucu ile ilişkisi süreklilik arz etmiş sansasyonel bir yıldızdır. Öbürü, hayatının son 20 yılında rotasını değiştirmeyi başarabilmiş, kolunda Che dövmesi taşıyan, Castro’ya “ikinci babam” diyen, Chavez’le arkadaşlık eden bir spor adamıdır. İlk Maradona hatasıyla sevabıyla futbolun en büyük efsanesidir ancak ne kadar sevsek de içten içe karşısında olmamız gerektiğini biliriz. İkinci Maradona’ysa futbolu da içeren ancak futbolla asla sınırlı kalmayan, belki de daha büyük bir figürdür; karşısına çıkamayız. Bu iki Maradona arasındaki fark, insanın nasıl da değişebileceğinin, geçmişin yükünü nasıl da üstünden atabileceğinin, daha da önemlisi bilinç taşındığında nasıl idrake varabileceğinin resmidir aslında.

***

İlk Maradona’da müthiş futbol yeteneği dışında örnek alınacak hiçbir şey bulamayız gerçekten de. Tenekelerle çatısı örtülmüş, sokaklarından asfalt geçmeyen bir mahallenin, göçmen ve fakir çocuğu olarak boyundan büyük yüklerin altında kalmıştır. Eğitim hayatı yok gibidir, çıplak ayakla top tepmekten başka da bir becerisi yoktur. Ailesi onu zar zor besleyebilmektedir. Belki de bunun etkisiyle, karşılaştığı ani ilgiyle birden yıldız olup çıktığında, ve daha sonraları Tanrı yerine koyulduğunda, karakterinde açılan gediklerle başa çıkamamıştır Arjantinli yıldız. Politik bilinci pek yoktur, apolitiktir, o yüzden yan yana gelmemesi gereken insanlarla da yan yana gelmiştir. Öte yandan hayatta “yırtmaya”, kazanabileceği en çok parayı kazanmaya çalışan milyarlarca “fakir çocuğundan” sadece birisidir. Barcelona’ya gittiğinde uyuşturucunun, iyice efsane olacağı Napoli’ye gittiğindeyse mafyanın onu bulması ve ağına düşürmesi pek zor olmaz bu yüzden. Gene de yeteneği tüm bu zaaflarına rağmen onu terk etmemiş, futbol efsanesi yapmıştır. Buraya kadar bildiğiniz hikâye…

***

İkinci Maradona’ysa yüzünü sola dönmüş, değişmiştir artık. Tam 20 sene önce, 2000 yılında Küba’nın uzman sağlık hizmetinden faydalanarak alkol ve uyuşturucu tedavisini gördüğü sırada iyice dost olur Castro’yla. Defolarına rağmen hep halk çocuğu olarak görülmüştür zaten: 1987’de Vatikan’a gittiğinde, kendisine fakirlere yardımdan bahseden Papa’ya altın tavanları göstererek, “bunları satsanıza” diyen adamdır o. Vatikan’ın aksine zenginliğini bütün akrabalarına dağıtmasıyla da meşhurdur. Ancak, asıl Castro ile sohbetlerinde dışarıdan taşınan bilinç, Maradona’yı bir başka insan yapar. Bu dostluk öyle ileri gider ki Maradona, Castro’ya “ikinci babam” der artık ve bacağına dövmesini yaptırır. Koluna ise Che’yi işletir. Mafyanın yanındaki adamdan devrimcilerin yanındaki adama dönüşmüştür artık.

Bundan sonra elbet bazı karakter sorunlarını da geleceğe taşır Maradona ancak artık ne mafya ile ne uyuşturucuyla işi vardır. O, Filistin’e yapılan İsrail saldırılarını kınayan, otobiyografisinin tüm gelirini Küba halkına bağışlayan, Evo Morales ve Chavez’le yakın arkadaşlık eden, Irak’a Amerikan müdahalesine karşı çıkışıyla kamuoyu oluşturan, Bush’a karşı protestolarda en öne atılan, tüm Avrupa’nın yüz vermediği ambargo altındaki İran halkına saygılarını ileten anti-emperyalist bir solcudur artık. Hatta geçtiğimiz günlerde Maduro’nun açıkladığına göre, Amerikan ambargoları sebebiyle yiyecek sıkıntısı geçen Venezüella’ya yemek getirmek için gizli operasyonlar aracığıyla yardım dahi etmiştir. Bu olay yeni ortaya çıktığına göre, demek ki samimidir de.

***

Elbette ki Maradona’yı bir bütün olarak ele almak zorundayız. Uzun zaman boyunca yaptıklarıyla tartışılmaya açıktır; her zaman iyi bir örnek olamamıştır. Zaten vücudunu öyle hor kullanmıştır ki daha 60 yaşında hayata gözlerini yummuştur bu yüzden. Ancak Fidel ile Küba onun arınışı ve miladıdır; o içtenliğe, o hesapsız samimiyete duyduğu borç hissidir onu değiştiren, bunu her yerde söyler. Son kertede, şunu söyleyebiliriz sanırım: Günahlarını hayli hayli aşan sevapları sayesinde ikinci Maradona, birincisine karşı galip gelmiştir ve şöyle geriye çekilip bir baktığımızda “bizim insanımız”dır…