Bilim anıtları

Ülkede politika olarak bilim karşıtlığının yükseldiği bir dönemde zaten bilim anıtı yapılması garip olurdu. Bilim anıtları başka bir toplumsal yapıda, bilimin değerli olduğu bir toplumsal düzende yaygın olarak yapılacaktır.

Anıtlarına bakılarak bir toplumun değerleri ya da egemen ideolojisi konusunda fikir yürütülebilir. Elbette bu değerler de gelişen siyasi olaylar çerçevesinde farklılıklar gösterir. Anıtların amacı, bir kişinin, olayın ya da tarihsel bir dönemin anısını canlı tutmaktır. Bu yüzden de kalıcı ve etkileyici olabilmeleri için göze çarpacak büyüklükte olmalıdırlar.

Örnekse çevremizdeki Atatürk anıtları. Cumhuriyetin kurucu değerlerinin ve buna bağlı olarak seksen yıllık egemen bir ideolojinin simgesi olarak ve sürdürülebilmesi için yapılmışlardı. Nasıl son yirmi yıldır yeni bir Atatürk anıtı yoksa ve bu bir yandan egemen gücün ideolojisinin değişimini gösteriyorsa, diğer yandan da yeni döneme uygun anıtların yapımının habercisi olabilir.

Durum diğer ülkelerde de aynı; hepsinde anıtların kronolojisi ile ülkenin yapısı arasında kolaylıkla bağ kurulabilir. Örneğin sosyalist ülkelerde genellikle emeği yücelten anıtlar varken, sonrasında bunların önemli kısmı yıkılmış veya şehirden uzak parklara taşınmışlardı. Sovyetler Birliği’nde ayrıca özellikle uzay araştırmalarını betimleyen bilim anıtları da azımsanmayacak sayıdaydı.

SSCB dışında dünyada doğrudan bilimi yücelten anıt sayısı çok fazla değildir. Elbette bunu söylerken çeşitli bilim insanlarının anıta göre küçük sayılabilecek boyuttaki heykellerini saymıyorum.

Bugün için dünyada benim dikkatimi çeken iki bilim anıtı var (bu arada belirteyim ikisini de görmedim).  Bir tanesi Padrão dos Descobrimentos isimli Keşifler Anıtı. Portekiz’in başkenti Lizbon’da bulunan ve coğrafi keşifler anısına yapılan bu anıt, gemilerin 15 ve 16. yüzyıllarda bilinmeyen yönlere sefere çıktığı Tejo Nehri kıyısına yapılmış. Elbette bu anıttaki sömürgecilik boyutunu da akılda tutmak gerekir.

Diğeri, Laboratuvar Faresi Anıtı, Rusya’nın Akademgorodok şehrinde Hücrebilim ve Genetik Enstitüsü’nün avlusunda yer alıyor. Anıtta gözlüklü bir fare elindeki şişlerle DNA örmekte. Anıtı yapan Andrew Kharkevich, laboratuvar farelerini ve bilim insanlarının görüntüsünü birleştirdiğini vurgulayarak şöyle söylüyor: Farenin gözlerini dikkatlice incelerseniz, bilimsel bir keşfin müjdesini veren simgelere sahip olduğunu anlayabilirsiniz.1

Bildiğim kadarıyla Türkiye’de bilim anıtı yok. ODTÜ girişindeki Bilim Ağacı ise aslında Atatürk ve devrimlerini anlatmak amacıyla yapılmıştı. Zaten heykeldeki her uç bir devrimi sembolize etmektedir. Rektör Kemal Kurdaş, ODTÜ’nün bütünüyle bir bilim ağacı olduğunu belirterek Türkiye’de modern anlamda bilimin, teknolojinin ve yeni bir zihniyetin başladığını anlattığı için esere “Bilim Ağacı” adının verilmesini önermiştir ve anıt o günden bu yana bu isimle anılmaktadır. Yani başka amaçla yapılıp, sonradan “bilim” ismi verilmiştir.

Yine bildiğim kadarıyla Türkiye’deki tek ciddi bilim anıtı girişimi Lapseki Bilim Anıtı önerisidir. Yaklaşık on beş yıl kadar önce Çanakkale ve ilçelerinde bir seri “Çanakkale ve Değerleri Sempozyumu” düzenlenmişti. Bu serinin Lapseki ayağında Prof. Dr. Osman Demircan ve arkadaşları Lapseki Bilim Anıtı önerisi getirmişlerdi2. Öneri ayrıntılıydı; anıtın yapılması için uygun yer bile projede belirlenmişti. Ve diğer özellikler: 638 m2 alan üzerinde ve bir park şeklindeki projede arka kesimde 3.8 m yükseklikte ve 4.6 m yarıçapında olan, bilimin temellerinin bu topraklarda atıldığının simgesi güneş sistemi modeli bulunacaktı. Yanlarda ise üçerli gruplar halinde Lampsakos’lu (antik dönemde Lapseki’nin adı) veya burada yaşamış olan Anaksagoras, Straton, Epikuros, Ksenephon gibi 12 bilim insanının büstleri yer alacaktı2. Sonuç? Proje yaşama geçirilmedi. Öğrendiğim kadarıyla anıt önerisindeki ‘filozof isimleri Yunanca olduğu için’ benimsenmemiş.

Şaşırtıcı mı? Bence değil, ülkede politika olarak bilim karşıtlığının yükseldiği bir dönemde zaten bilim anıtı yapılması garip olurdu. Bilim anıtları başka bir toplumsal yapıda, bilimin değerli olduğu bir toplumsal düzende yaygın olarak yapılacaktır. Bu tip projelere geleceğin müjdecileri gözüyle bakmak gerekir.

1.Hayvan deneylerinin etik boyutunu ileride başka bir yazıda tartışacağım.

2.Demircan O ve ark. “Lapseki Bilim Anıtı” Projesi. Lapseki Değerleri Sempozyumu Kitabı, Çanakkale On Sekiz Mart Üni., Yay., 2008. s.:59-71.