Behice Boran sosyalizm mücadelesine ışık tutmaya devam ediyor

Türkiye’de sosyalist mücadelenin öncülerinden olan Behice Boran, örgütlü kimliği ve kararlı mücadelesi ile ölümünün 33. yılında, bugün de sosyalizm mücadelesine ışık tutmaya devam etmektedir.

Behice Boran sosyalizm mücadelesine ışık tutmaya devam ediyor

Evrim Şenöz

Behice Sadık Boran, Bursa’dan İstanbul’a göç etmiş bir ailenin üç çocuğundan biri olarak 1 Mayıs 1910 yılında doğmuş, Amerika’da almış olduğu sosyoloji doktorası eğitimi sırasında Marksizm’le tanışmış, ideolojisini benimsemiş ve Türkiye’ye döndüğü tarihten ölene kadar bu topraklarda sosyalizm mücadelesine kendisini adamıştır.

Boran, Marksizmle tanıştığı o yılları şu şekilde anlatmaktadır:

Doktora adayı arkadaşımla sosyoloji konusunda sistemler bakımından tartışırken o bana Marx’tan ve Marksizm’den söz etti. Ve ben okuyayım öğreneyim dedim kendi kendime… Marksizm bütün dünyamı değiştirdi. Bütün çelişkiler çözüldü. Her şey yerli yerine oturdu sistematik ve tutarlı bir şekilde. Ve müthiş ferahlama, müthiş bir rahatlama ve bir sevinç duydum… Gerçekten bir fikre sahip olmak o fikre inanmak demek o fikri pratiğe geçirmek demektir. Hayatta fikirlerin yansıması sadece bireysel düzeyde olmaz hele bir toplumu geliştirmek değiştirmek istiyorsanız örgütlü bir biçimde çalışmanız lazımdır. Yani bir örgütte bir parti içinde çalışmanız lazımdır. Ve 1942 yılından itibaren elimden geldiğince örgütlü bir şekilde Türkiye’nin sosyalizmi hedef alan bir yönde değişebilmesi gelişebilmesi için çalıştım.

Boran, 1939 yılında Türkiye’ye döndüğünde, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde çalışmaya başlar ve  çalışmaları kapsamında yayınladığı “Sosyal Yapı Araştırmaları” kitabı, Marx’ın makro düzeydeki toplumlardaki evrimsel değişmeler tezini, mukayeseli olarak mikro ölçekte köylere uyguladığı bir araştırmadır ve bu anlamda Türkiye’deki sosyolojik araştırmalara öncülük etmiştir.

Yine o dönem Niyazi Berkes, Pertev Naili Boratav, Muzaffer Şerif Başoğlu, Adnan Cemgil ile birlikte, Yurt ve Dünya ile Adımlar dergilerini çıkarmıştır. Boran birlikte dergi çıkardığı ve düşünsel faaliyet yürüttüğü arkadaşlarından farklı olarak, aynı zamanda eyleme geçmek için ülkede bulunan Türkiye Komünist Partisi’ne (TKP) 1942 yılında üye olmuş ve Ankara Yüksek Tahsil Gençleri Derneği’nin sorumluluğunu üstlenmiştir.

Üniversitelerde sosyalist aydınlara uygulanan baskı ve soruşturmalar sonunda Boran, 1948 yılında bulunduğu akademik kadronun kapatılmasıyla fiilen üniversiteden uzaklaştırılmıştır. Böylece bilim insanı kimliği ile yapmış olduğu çalışmalar zorunlu şekilde sona ermiştir. Bundan sonra siyasi kimliğiyle ön planda olacaktır.

14 Temmuz 1950 tarihinde, Boran’ın başkanlığında Türkiye Barışsever Cemiyeti kurulmuş, kuruluşundan kısa bir süre sonra 25 Temmuz 1950 tarihinde ise, Adnan Menderes başbakanlığındaki Demokrat Parti hükümeti, Meclis kararı olmadan Kore’ye asker gönderme kararı almıştır. Barışseverler Cemiyeti, TBMM’ye bir dilekçe gönderip, Menderes hükümetinin Kore’ye Meclis kararı olmaksızın 4.500 asker göndermesinin yasa dışı olduğunu hatırlatmış ve sonra da İstanbul’da Kore’ye asker gönderilmemesine ilişkin bildiri dağıtımı yapmıştır. Akşamında, bildiri devlet radyosundan okunmuş ve sonrasında dernek üyeleri tutuklanmıştır. Boran ve diğer üyeler yargılama sonrası nihayetinde 15 ay hüküm giymişlerdir.

Sosyalizme ilişkin yürüttüğü tartışmalar ve mücadeleye katkıları

Behice Boran 1962 yılında ise Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) girerek çalışmalara başlar.

Boran, I. TİP’te marksist bir kuramcı olarak faaliyetlerini sürdürmüş, bilimsel sosyalizm ve sosyalist devrim tezleri üzerine çalışmış ve bunların yılmaz savunucu olmuştur. Ne var ki, tezlerinin ortaya çıkması ve geliştirilmesi belirli bir planda olmamış; o dönem ortaya çıkan akımlarla yapmış olduğu polemiklerle şekillenmiştir. Diğer bir deyişle, Boran’ın sosyalist devrim tezine ulaşana kadar tartışma yürüttüğü kişiler ya da dergi çevreleriyle kimi zaman bazı konularda aynı düşündüğü dönemler de olmuştur. Ancak zamanla bu akımlar ile Boran’ın tezleri arasındaki açı artmıştır. Dolayısıyla, Boran’ın eski yazılarına ya da görüşlerine dair yapılan eleştirilerin bu tarihsellik içinde ele alınması gerekmektedir. Behice Boran’ı sosyalist mücadelede teorik düzlemde önemli bir figür haline getiren Türkiye’de sosyalizmin olgunlaşma döneminde yaptığı işte tam da bu katkılardır.

Örneğin Boran’ın 65-70 yılları arasında Milli Demokratik Devrim (MDD) tezleriyle yapmış olduğu tartışmalar günümüzde hâlâ önemini taşımaktadır. O dönemdeki MDD tezlerinin ilk halini barındırmıyor olsa da, Türkiye sol hareketinde bunun hâlâ farklı biçimleri görülmekte, bu biçimler sosyalist devrim tezini savunduğunu iddia eden kimi grupların politikalarında da kendini göstermektedir.  Bu anlamda, o dönem yapılan tartışmalar tekrar hatırlanmalı ve okunmalıdır.

Yine Behice Boran, ısrarla Türkiye’deki temel üretim biçiminin kapitalist üretim olduğunu, bu anlamda işçi sınıfının var olduğunu ve bu sınıfın sosyalist devrim içim öncü sınıf olduğunu belirtmiş, bağımsızlık mücadelesinin Türkiye kapitalizmini karşıya almadan verilemeyeceğini savunmuş, Türkiye’nin önündeki adımın burjuva devriminin tamamlanması değil, sosyalist devrimin gerçekleştirilmesi olduğunu savunmuştur.

12 Mart ve sonrası

Behice Boran 4. Olağan Kongre’de başkanlığa seçilmiş ve başkan olmasından çok kısa bir süre sonra 12 Mart 1971 muhtırası gerçekleşmiş, Temmuz 1971’de Türkiye İşçi Partisi kapatılmış, Boran ve diğer yönetim kurulu üyeleri tutuklanmıştır. 1974 yılında cezaevinden çıkmış, 1975 yılında II. TİP’in kurulmasında genel başkan olarak yerini almıştır.

Boran, 1980 darbesi sonrasında Parti’nin ayakta kalması ve örgütlenmesine devam edilmesi düşüncesiyle, Parti Genel Yönetim Kurulu kararı doğrultusunda yurtdışına çıkmış ve 10 Ekim 1987 tarihinde ölene kadar orada yaşamını sürdürmüştür. Yurtdışında bulunduğu süre boyunca TKP’nin o dönemki genel sekreteri Nabi Yağcı ile bu iki partinin birleşmesi için görüşmeler yapmıştır. Ölümünden iki gün önce de bu iki partinin birleşmesini ve Türkiye Birleşik Komünist Partisi’nin (TBKP) kurulmasını deklare ettiği basın açıklamasına katılmıştır.

Ölümünden 33 yıl sonra…

Behice Boran’ın Türkiye sosyalist mücadelesine bu yazıya sığdıramadığımız daha birçok katkısı olduğu bir gerçek.

Boran, aydın olmanın sorumluluğunun bilincinde, Türkiye’nin aydınlık geleceği için örgütlü bir şekilde son nefesine kadar mücadele etmiştir. Onu anlatanların deyişiyle, Boran, sosyalizmin “fakir fukaraya acımak, adaletsizliğe isyan etmek olmadığını, kapitalizmin ciddi bir eleştirisi olarak ortaya çıkan düşünce sistematiği ve tahlili olduğunu” anlatmıştır. Türkiye’de marksist çevirilerin neredeyse yok denilecek kadar az olduğu bir dönemde, inat ve ısrarla yaptığı siyasi tartışmalarla görüşlerini geliştirerek, sosyalizm mücadelesine bilimsel temel kazandırılmasına öncülük etmiştir. Bunun yanında Behice Boran, sosyalizmi bir entelektüel uğraş olarak görmemiş, partili mücadele içinde olmuş ve yaptığı konuşmalarla sınıfa seslenmeyi bilmiştir.

Boran, sosyalizm mücadelesinde kararlı ve tavizsiz olmanın gerekliliğini hep savunmuştur.  Ona göre; “Ödünü seçmek siyasi mücadelede yanlıştır. Fizik yasalarına göre, eğik bir düzeyde yürümeyi seçmek, irade dışı hızlı bir ritme girmektir. Koşmaya başlar insan, sonra da tepetaklak düşer. İdeolojik ve politik mücadelede öyle bir yüzeyi seçmemek lazımdır. Ödünün sonu yoktur.”  Ve kendisi de hep bu şekilde yaşamış ve bu uzun soluklu mücadeleyi bu kararlılıkla sürdürmüştür. Bunun yanında Behice Boran, sosyalizm mücadelesine inanmış biri olarak, bu mücadeleye ihanet ettiğini düşündüğü kişilere karşı öfkesini hep korumuştur. Yalçın Küçük’ün deyişiyle, bu anlamda Boran’ın arkadaşlığının diyalektiği yoktur.

Türkiye’de sosyalist mücadelenin öncülerinden olan Behice Boran, örgütlü kimliği ve kararlı mücadelesi ile ölümünün 33. yılında, bugün de sosyalizm mücadelesine ışık tutmaya devam etmektedir.

Anısına ve mücadelesine saygıyla…

* Marksist Manifesto dergisinden kısaltılarak alınmıştır.