16 Mart 1978 - 16 Mart Beyazıt Katliamı

16 Mart Katliamı, İstanbul Üniversitesi önünde 7 öğrencinin ölümü, 41 öğrencinin de yaralanmasıyla sonuçlanan faşist çeteler tarafından gerçekleştirilen bombalı ve silahlı saldırıdır.

16 Mart 1978 - 16 Mart Beyazıt Katliamı

16 Mart 1978’de sermaye sınıfı ve emperyalizmin tetikçisi faşistler tarafından İstanbul Üniversitesi’nden toplu çıkış yapan devrimci öğrencilere saldırı gerçekleştirilmiş ve 7 devrimci öğrenci bu saldırı sonucu katledilmişti.

Olaydan günler öncesinde, İstanbul Emniyeti’ne ülkücülerin 8-10 gün içinde İstanbul Üniversitesi çıkışında solcu öğrencilerin üzerine dinamit atıp, silahlı tarama yapacakları bilgisi geçilmiştir.

İstanbul Üniversitesi’nde okuyan ilerici, devrimci öğrenciler okullarındaki faşist baskılar yüzünden 10 günden beri üniversitelerine toplu giriş-çıkış yapmaktaydılar. Ancak o gün her zamankinden farklıydı. Normalde toplu çıkışlar yan kapıdan olurken, o gün polis onları ana kapıdan çıkmaya zorlamıştı ve hep yaptığı gibi kordona alıp çıkarmaktansa, ana kapıdan geri dönmüştü. Öğrenciler meydana çıkıp, 100 metre yürüdükten sonra faşistlerin sesi duyuldu uzaktan “Beyazıt komünistlere mezar olacak” ve ardından bomba patlatıldı.

Emniyet arşivine “7 Mart 1978 tarih, 1.D.2.12780” koduyla girip resmiyet kazanan bilgi notunda belirtilen yer ve tarihte gerçekleşen katliama engel olunmadı. Bilgi notu katliamla ilgili soruşturma ve yargılamalar sürerken hiç ortaya çıkmadı. Olaydan 19 yıl sonra dava ikinci kez açılıncaya, bilgi notunun yazılışının üzerinden 22 yıl geçinceye kadar.

Şükrü Balcı ve Süreyya San’ın aralarında bulunduğu polis şefleri görevlerinde kayıtsız kalmakla, Reşat Altay ise saldırıya uğrayan öğrencileri dağılma noktasına kadar koruma altında tutması gerekirken üniversite kapısında terk etmekle suçlandılar. İzmit 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde TCK 230 uyarınca görevi ihmalden yargılanıp, delil yetersizliğinden beraat ettiler. Sanık emniyetçiler hakkında verilen tek ceza polis başmüfettişlerinin önerdiği, disiplin cezası niteliğindeki ‘‘ihtar’’ cezası olmuştur.

Bu saldırı, basitçe gerçekleştirilmiş bir saldırı olarak değil, 12 Eylül faşist darbesine zemin hazırlama amacıyla tasarlanmış planlı bir saldırı olarak tarihe geçmiştir.