10 Ekim Katliamı davasında kayınbaba skandalı: Cevap verme

10 Ekim Ankara Katliamı'yla ilgili firari sanıklar açısından açılan davanın dördüncü duruşması Ankara 4.Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı

10 Ekim Katliamı davasında kayınbaba skandalı: Cevap verme

10 Ekim Ankara Katliamı davasının 16 firari sanık yönünden yargılandığı dosyada, IŞİD yöneticiliğinden 18 yıl hapis cezası alan Erman Ekici “insanlığa karşı suç”tan Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıktı. Davanın dördüncü duruşması müştekilerin kimlik tespiti ile başladı.

“OTELDE SORGULANDIK”

Duruşmada, katliamın planlayıcısı olan İlhami Balı’nın eşi Hülya Balı, tanık olarak dinlenmeye başladı. Hülya Balı SEGBİS aracılığıyla tanık olarak dinlenirken kayınbabasının yanında olduğu anlaşıldı. Hülya Balı’ya “cevap verme” dediği duyulan Fevzi Balı, tepkiler üzerine salondan çıkarıldı. Hülya Balı, gözaltında iken otele götürülerek orada sorgulandıklarını da açıkladı.

Balı, mahkeme başkanının soruları üzerine şunları söyledi:

“Eşim Suriye’ye gitti sonra da benim gelmemi istedi. IŞİD’e bu şekilde katıldı. Eşim 2014 yılında Suriye’ye geçti. 10 gün sonrada ben gittim. Kaçak yolla gittik. Kaçakçılar bizi Suriye’ye götürdü. Kaçakçılar geldi, beni götürdü. Adamları tanımıyordum ilk defa gördüm. Karşıdan İlhami karşıladı. Suriye’de sürekli bombalandığı için başka şehirlere de gittik.”

Balı, mahkeme başkanının, “DEAŞ’ın oradaki evlerinde eğitim aldınız mı” sorusuna, “Kadınlara böyle bir eğitim verilmiyordu orada” diye yanıt verdi. Balı, 10 Ekim katliamını ise Türkiye’ye geldikten sonra öğrendiğini, Suriye’de duymadığını söyledi.

2018 yılında Turkiye’ye geldiğini belirten Hülya Balı, şunları söyledi:

“Kaçakçıya para verdim. Türkiye’den giderken yanımda para vardı. 2 bin Dolar ödedim. Ben eşimden kaçarak Türkiye’ye geldim. İlhami’nin örgüt içindeki konumunu bilmiyorum. Eşimin kod adı Ebubekir’di. Eşim örgütle ilgili bir şey anlatmazdı. Ben sürekli gelmek isterdim. Suriye’de telefon kullanmıyorduk, çekmiyordu. Türkiye’ye gelince eşimden hiç haber almadım. Deniz Büyükçelebi’nin (firari sanık) öldüğünü Suriye’de duymuştum. Orada konuşuluyordu.”

“SURİYE’YE KİLİS TARAFINDAN GEÇTİK”

“Kırmızı bülten” ile aranan Deniz Büyükçelebi’nin eşi Şengül Büyükçelebi Nizip Ağır Ceza Mahkemesi’nden SEGBIS aracılığı ile dinlenildi.

Mahkeme heyetinin sorularını yanıtlayan Büyükçelebi şunları söyledi:

“2002’de Deniz Büyükçekmece ile evlendim. Antep’teki C derneği’ne gittim ama bana bir şey anlatılmadı. Kuran dersi anlatıldı. Bana bir şey anlatmazdı. IŞİD’e katıldığını Suriye ‘ye gittiğimizde öğrendim. Antep’te Nusret Yılmaz ile kaçakçılık yapıyordu. Evlerimize gelenler yabancı oldukları için dillerini anlamıyordum, bizim evimizde bir kaç saat kalıyorlardı. Sonrada Suriye’ye gidiyorlardı. Suriye’ye Kilis tarafından geçtik. O zaman geçmek çok kolaydı. Kaçakçılar götürdü bizi 2014 yılı olması lazım. Müslüman Gençler Derneği’ne Esra ders veriyordu. İlhamı Balı ve eşi Hülya Balı da kaçakçılık yapıyordu. Bizim evde sohbet toplantısı olmadı. Dini derslere katılıyordum. 2014’te Suriye’ye giderken IŞİD örgüt olarak bu kadar şey değildi.

Erman Ekici’yi tanıyorum. Derneğe derse giderdi. Suriye’ye kadın erkek birbirini görmezdi ama Erman Ekici geldi diye söylendi. Ilhami Balı’nın eşi ile kaldık Suriye’de. Belirli evler vardı orada kalıyorduk. Sınırda da kaçakçılık işine devam ettiler. Hep sınır bölgesinde kaldık. Gidip sınırdan alıp getiriyorlardı.

Deniz Büyükçelebi öldükten sonra geldim. 6 yıl oldu. Enkaz altında kalmış. Kendisi ile beraber 7-8 kişi öldü. Yunus Emre Alagöz’ü tanımıyorum. Türkiye’ye gelirken kaçakçılara para verdim. Ben gelmeden babam emniyete haber vermişti. Geldiğimde de ifade verdim. Suriye’de eşim sınırda kaçakçılık yaptığından ve sürekli gelen giden olduğundan bir yere gitmezdi. Suriye’de Türkmen bir ailenin evinde kalmıştım, hala onlarla görüşüyorum. IŞID’le bağlantıları yok. Eşim Antep’te yaşarken fırıncıydı. Kaçakçılık işi için 100 Dolar aylık alıyordu. 100 Dolar bana, 100 Dolar kendisine veriliyormuş. Kaçakçılara gelmek için 500 Dolar verdim. Sınırda iki köy değiştirerek geldim. Hakkımdaki dava bitti ve etkin pişmanlıktan yararlandım.”

“BEYLERİMİZİN HİZMETİNİ YAPIYORDUK”

Üçüncü tanık olarak da firari sanık Ersel Ocak’ın eşi Ayşenur İnci, Adıyaman’dan SEGBİS aracılığıyla dinlendi. İnci’nin adı, ‘arananlar listesinde’, “1 milyon 500 bin lira ödülle bulunuyordu. İnci, 15 Aralık 2018’de Habur Sınır Kapısı’nda teslim olduktan sonra götürüldüğü Adıyaman’da mahkemece serbest bırakılmıştı.

İnci, mahkeme başkanının soruları üzerine şunları anlattı:

“Ersel Ocak dini nikahlı eşim. Eşimi Erman denilen adam alıp götürüyordu ve silahlI eğitim aldıkları yere götürüyordu. Biz bayanlar bir aradaydık. Beylerimizin hizmetini yapıyorduk. Ahmet Güneş’in eşi Esra da bize geliyordu. Suriye’de savaş olmuş insanlar evlerini terk etmiş, bizi boş evlere yetiştiriyorlardı. Tel Abyad’ta 6 ay kaldık sonra Tabka’ya geçtik. 2,5 ay silahlı eğitim aldı ve eşimin uzun namlulu silâhı vardı. Eşim Araplarla beni yolladı. Kendisinin farklı bir yoldan geleceğini söyledi. Ben esir düştüm. O kampta DEAŞ bölgesinden tanıdığım isimler vardı. Kaçakçı aradım o süreçte, babamla konuştum. Adam beni çıkardı ve Irak’a geçtim. Babam Adıyaman Emniyeti’ne haber vermiş. Fırat Bey bana çok yardımcı oldu.10 Ekim’i haberlerden duydum. Patlamayı hiç konuşmadık eşimle. Erman Ekici’nin oğlu Talha idi, kendisine Ebu Talha deniliyordu.”

CANLI BOMBA LİSTESİNE ADINI YAZDIRMIŞTI

Firari sanık Mehmet Taşar”ın eşi olan ve canlı bomba listesine adını yazdıran Demet Taşar da SEGBIS ile bağlandı.

İçişleri Bakanlığı tarafından Terörden Arananlar Listesi’nde mavi kategoride 1,5 milyon TL ödül ve kırmızı bülten ile ‘IŞİD üyesi olmak’ suçundan aranan Demet Taşar, 22 Ocak 2018’de Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde güvenlik güçlerine teslim olduktan sonra getirildiği Adıyaman’da adli kontrol şartı ile serbest bırakılmıştı.

Taşar, mahkeme başkanının sorularına şu şekilde yanıt verdi:

“Eşime ‘Suriye’ye gel rahatca dinini yaşarsın’ denilmiş. 2 aylık evliydim. Kendisi ile Suriye’ye gitme kararı aldım. Eşimin derneklere gittiğini bilmiyorum, İslam Çay Ocağı’na gittiğini sonradan öğrendim. Orayı beğenmezsek geri dönmek üzere gittik. Antep’te bir eve götürüldük önce. Merve Dündar vardı. Yaklaşık 4-5 gün orada kaldık. Suriye’ye büyük bir araba ile geçtik. Bayanlar önden erkekler arkadan tren rayından geçtik. Sonra ellerinde silahlarla bazı erkekler eşlerimizi karşıladı. Yaklaşık 80 kişi ‘Allahu Ekber’ diyerek bizi karşıladı. Bir gece okul gibi bir yerde kaldık. Sonra Tel Abyad’da bir eve geçtik. Esim bana Arap kimliği çıkarttı ve kaçakçılar aracılığı ile geldim. Sınırda beklerken babama haber verdim.”