Yalana karşı bir kitap: 'Yalan Makinesi: Suriye Savaşında Cephe Gerisi'

"Elbette ki bu meselenin nihayete erdiğini söylemek için erken, kaldı ki emperyalistlerin Ortadoğu ile ilgili planları yalnızca Suriye ile sınırlı değil. Bizim için zafer, ülkemizin, bölgemizin emperyalizm ve onların işbirlikçilerinden tamamen silinmesi."

Yalana karşı bir kitap: 'Yalan Makinesi: Suriye Savaşında Cephe Gerisi'

Yeni Ülke Yayınları’ndan çıkan “Yalan Makinesi: Suriye Savaşında Cephe Gerisi” kitabı okurlarla buluştu.

Suriye’de yaşanan savaşın medya ayağını ve yalanları deşifre eden kitabın yazarı Gazeteci Alev Doğan ile söyleştik. Söyleşimizin amacı hem kitabı tanıtmak hem de kitapta ele alınan konulara bir kez daha bakmak.

Kitaba ve çıkış hikayesine ilişkin biz sorduk Alev Doğan yanıtladı:

Öncelikle böyle bir kitap yazma ihtiyacını neden duydunuz?

Hem politik kimliğim hem de mesleğim dolayısıyla Suriye meselesi benim gündemimin çok merkezinde olan konulardan bir tanesi. Komünistler olarak en başından beri Suriye’ye dönük bu emperyalist plana karşı halihazırda mücadele ediyoruz zaten. Bir gazeteci olarak ise özel olarak bu konuya dair dönük üretmeye başlamamın miladı, 2016 Halep’in özgürleştirilmesi. Bir televizyon kanalının kuruluşu için özveriyle çalıştığımız o dönem, Suriye’yi karış karış bilen birlikte çalışma şansına eriştiğim meslek büyüklerimin bana öğrettikleri Suriye konusuna özel olarak eğilmemde son derece etkili oldu. O dönem ulusal basında tarafını Suriye’den yana seçen ve bunu açıkça ilan eden çok az sayıda televizyon kanalından bir tanesi idik, o yüzden zaten yayın içeriğimizin çok önemlice bir kısmını Suriye meselesi kaplıyordu. Ben de halihazırda zihnimi zaten çok meşgul eden bu konuya dair daha fazla üretmeye başladım. Zamanla da maddi bir şeye dönüştürebilir miyim bu üretimi sorusu kafamı kurcalamaya başladı. Çünkü o mücadeleye bir katre olsun değmek istedim, bir katkım olsun istedim. Ve merkezinde bir medya okumasının durduğu bu kitabı yazmaya karar verdim. Fikrimi yakın çevreme, mücadele arkadaşlarıma açtığımda da sonsuz bir teşvik ile karşılaştım ve nihayetinde kitap da okuyucu ile buluşmuş oldu.

2011 yılından beri Suriye’de bir emperyalist müdahale var ama bir o kadar da direnen bir Suriye var. Kitabınızda da bahsettiğiniz o yalanların karşılığı nedir?

Bu yalanların hem uluslararası kamuoyunda hem de Suriye’de karşılığı oldu. Uluslararası kamuoyunda Suriye’ye yönelik bu kuşatmanın meşru bir zemine oturtulması konusunda bir karşılığı oldu. Çünkü ABD’nin başını çektiği emperyalist blok bu işgale bir dayanak yaratmak istiyordu. Bunu da ürettikleri ancak her defasında çürütülen bu yalanlarla yapmaya çalıştılar. Suriye halkının direnişini bu yalanlar üzerinden karalamaya, perdelemeye çalıştılar. Bu yalanların karşılığı, 500 bin insanın ölümü, milyonlarca insanın yurdundan olması, kentlerin yıkılması, kaynakların yağmalanması oldu.

Suriye’de ise tersinden bir karşılığı oldu; Suriye halkı ülkesine daha fazla sahip çıktı, bu emperyalist kuşatmayı kırmak için mücadeleyi daha da yükseltti.

Dinci-liberal koronun, bu işgalin bir şekilde tarafı olan bütün siyasal İslamcı iktidarların ve hareketlerin, emperyalist merkezlerin hesap etmedikleri şey, Suriye halkının haklılıklarından kaynaklanan gücü. O yüzden bu ablukaya ilişkin ta en başından kullandığımız ‘işgalciler her zaman kaybeder’ sloganı bir temenni değil gerçeğin ifadesiydi, bu gerçek de zamanla doğrulanmış oldu.

Elbette ki bu meselenin nihayete erdiğini söylemek için erken, kaldı ki emperyalistlerin Ortadoğu ile ilgili planları yalnızca Suriye ile sınırlı değil. Bizim için zafer, ülkemizin, bölgemizin emperyalizm ve onların işbirlikçilerinden tamamen silinmesi.

Bakın Suriye ordusu 2016’da Halep operasyonunu başlattığında, Türkiye’de siyasal İslamcılar yaygarayı koparttılar ümmetimiz katlediliyor diye, Suriye ordusu şehre girdiğinde halk onları coşkuyla karşıladı, hatta hala aklımdan çıkmayan bir sahnedir, Halep halkından bir kadın cihatçılar için şu tabiri kullanmıştı ‘bunlar dolar iti’ diye.

2018 Nisan ayında Şam’ı bombaladılar ‘kimyasal silah kullandı Suriye ordusu’ bahanesi ile, bugün o operasyona zemin hazırlayan o iddia ile ilgili Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nden bir uzman daha yeni açıkladı raporlar gizlendi diye.

Bu örnekler ne yazık ki çoğaltılabilir ama açıkça söylemek gerekirse biz çürütmekten utandık ama onlar yalan söylemekten utanmadılar.

 Peki giriştikleri bu büyük prodüksiyonlar… Buna hala neden devam ediyorlar?

Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmeyeceğini bildikleri için kolları sıvadıkları bu prodüksiyonların temel motivasyonu bu işgali meşrulaştırmaktı. Hala da devam ediyorlar. Bu konuda en büyük destekçileri ise El Kaide’nin ‘halkla ilişkiler’ birimi olarak görev alan Beyaz Miğferler. Onlarca örnek sayılabilir bu provokasyonu özetleyecek, kitapta da açmaya çalıştım. Hepsi de yalanlandı. Bu çabaların en önemli nedeni, Suriye’de uçuşa yasaklı bölge oluşturmak ve Libya’da yaşanan senaryoyu gerçekleştirmekti. Başaramadılar. Bir diğer nedeni de kamuoyu oluşturmaktı. Bu konuda kısmen başarılı oldular. Ama yetmedi.

Bugün Beyaz Miğferler büyük oranda tasfiye olsa da hala devam ediyorlar. Ediyorlar çünkü büyük oranda yenilmiş olsalar da önümüzde Suriye Anayasa Komitesi’nin çalışmalarına başlaması gibi bir gündem var. Burada İhvancı Suriye Ulusal Konseyi ve onun askeri örgütlenmesi Özgür Suriye Ordusu’nu masaya dahil etmek gibi bir gündemleri var. Suriye’nin bölünmesi konusunda çabaları herkesin malumu bu odakların masaya oturması için AKP’nin yoğun bir çaba sarf ettiğini biliyoruz.

Bildiğimiz gibi AKP’de bu yalanların önemli bir parçası oldu. Özellikle de köşe yazarından milletvekillerine kadar herkes bu yalanları destekledi. Ama kitabınızda süreç içinde bu desteklerin de yeri geldiğinde geri çekildiğini anlatıyorsunuz. Bugün durum nedir peki?

Bildiğiniz gibi müdahalenin ilk zamanlarında bahsi geçen cenah Emevi Cami’nde namaz kılacaklarını iddia ediyorlardı. Kendi tabirleriyle ‘Esed rejimi’nin 15 günde düşeceğini iddia ediyorlardı. Bu iddialarını yükselttiler ta ki Soçi Mutabatı’na kadar. Bu süreçte tavır değiştirdiklerini asla iddia etmemekle beraber biraz vites küçülttüklerini söylemek mümkün. Şimdi işi birbirlerinin üzerine atmakla meşguller. Eski yol arkadaşları Davutoğlu’nun tercihleri ile bağdaştırmaya çalışsalar da süreci, hepsi birbiri ile eşit derecede sorumludur. Hatta bugün AKP’siz bir AKP’ye razı olmak adına Davutoğlu ile el sıkışan düzen muhalefetinin de bu günahtan kaçamayacağını ekleyelim.

Bir siyasal İslamcı hareket olarak AKP iktidarının, İstanbul’u ‘düşük İhvancıları himaye merkezi’ haline getirmelerini, her ne kadar aksini iddia etseler de net bir biçimde ABD’nin çıkarları için yaptıkları tasdiklenmiş Suriye operasyonlarını düşünecek olursak, bu konudaki niyetlerini okuyabiliriz.

Kitabınızın sonunda komünistler için “Suriye’nin gerçek dostları” demişsiniz, bu başlığı biraz açabilir misiniz?

Aslında bunun özeti o bölümdeki röportajlarda saklı. Ama açacak olursak, biz komünistler ta işgalin en başında bunun karşısında olduğumuzu dile getirdik ve tavrımızı ona göre geliştirdik. Yalnızca Suriye müdahalesinde değil, Irak’a ilk bomba düştüğünde yine İskenderun limanını basan biz komünistlerdik. Biz Suriye halkının yanında olduğumuzu deklare ettiğimizde bizi ‘diktatör sevici’ olmakla itham edenler bugün yanıldılar. Yanıldılar, ama utanmadılar, dert değil. Bizim için mesele işin sonucu.

O bölüme gelecek olursak, açıkçası kitabın salt bir medya okuması olmasını istemedim. İşlenen konunun gerek politik gerekse ideolojik olarak bir harcı olmasını istedim. Türkiye Komünist Hareketi Merkez Komite Üyeleri, Gazete Manifesto yazarları ve aynı zamanda yoldaşlarım, H.Murat Yurttaş, Kamil Tekerek ve Kurtuluş Kılçer’den birer röportaj talebim oldu konuya ilişkin. Bu röportajları tasnif ederken de konunun muhataplarını gözeterek bir tasnif yapmaya çalıştım. Açıkçası biri olmasa eksik olacak bir bütünün parçası o röportajlar. Tamamının olmaması halinde bu kitap olmazdı işin açıkçası. Çünkü bu kitabın bir çimentosu varsa, o da o röportajlardır.

Bahsi geçen kısımda; ülkemizden, Ortadoğu’ya, emperyalizmin müdahalelerinden, Kürt siyasi hareketine bir dizi başlığı açmaya çalıştık.  Hepsi de birbirini tamamlayarak bir bütün oluşturdular.

Biz komünistlerin bu memlekete dair bir iddiası var. Biz, emperyalistlerin Kurtuluş Savaşı’nda ve akabinde bu ülkenin kuruluşunda yaşadıkları yenilginin rövanşını almasına izin vermeyiz. Biz Anadolu’nun yoksul halkının ferasetine, bu bölgenin en ilerici sıçramasını gerçekleştirmiş ülkenin bugün bin bir güçlükle savaşan emekçilerinin ilerici birikimine güveniyoruz. Bu yüzden 21. yüzyılın kurtuluş savaşını veren Suriye halkının yanındayız. Ve iddia ediyoruz, Türk, Kürt, Arap fark etmeksizin yan yana mücadele edersek, emperyalistler hatırlamak bile istemeyecekleri bir yenilgiyi tadacaklardır.