Ve “Gurbet Kuşları”ndaki “Haybeci” Bakan yardımcısı olur

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan kararlara göre, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcılığı’na Ahmet Misbah Demircan atandı. Demircan, AKP saflarında üç dönem Beyoğlu Belediye Başkanlığı yapmış, son yerel seçimlerde ise yeniden aday gösterilmemişti.

“Gurbet Kuşları” (1964) senaryosunu Orhan Kemal ve Halit Refiğ’in birlikte yazdığı bir film. Filmin, 1964 yılında 1. Antalya Film Şenliği en iyi film ve en iyi yönetmen ödüllerini almış olduğunu da hatırlatalım. Gurbet Kuşları’nın çıkış noktası Turgut Özakman’ın tek mekânda geçen “Ocak“ adlı tiyatro oyunudur. Halit Refiğ filmde bu statik yapıyı dinamik hale getirebilmek için aileyi göç ettirmeye karar verir. Anadolu’dan İstanbul’a göç meselelerini en iyi Orhan Kemal işlemiş olduğu için ona danışmıştır. Senaryo büyük ölçüde Orhan Kemal’e aittir. Orhan Kemal’in filme de adını veren ‘Gurbet Kuşları’ kitabı Visconti’nin filmindeki gibi tren garında başlar.(1)

Memleketleri Maraş’ta işleri yolunda gitmeyen Tahir Ağa (Mümtaz Ener), karısı Hatice (Muadelet Tibet), oğulları Selim (Cüneyt Arkın), Murat (Tanju Gürsu), Kemal (Özden Çelik ) ve kızı Fatoş’tan (Pervin Par) müteşekkil ailesiyle beraber büyük umutlarla İstanbul’a göç eder. Önce bir ev tutarlar. İş kurmak için verdikleri kaporayla da dolandırılmış olduklarını anlamaları bir bakıma onlar için aslında trajik sonun başlangıcı olacaktır. Bu olayın ardından elde avuçta ne varsa toplayıp bir oto tamirhanesi açarlar.  Selim ve Murat tamirhaneyi işletecek, Kemal öğrenimine devam ederken Fatoş da annesine ev işlerinde yardım edecektir. İlk zamanlar ailenin tüm üyeleri gelecekten umutludur. Zamanla şehrin öbür yüzünün gerçekliği ortaya çıkmaya ve aile bireyleri arasında–oğulları Murat’ın “gece hayatına” alışması, Selim’in evli bir kadın olan Despina’ya âşık olması, Fatoş’un sınıf atlama özlemi ile burjuva çevrelerindeki partilere katılması vb.- kopuşlar yaşanmaya başlar. Filmdeki karakterlerin hepsi sahici ve bu dünyadandırlar.

Filmin başkarakterlerinden olarak görünmeyen biri vardır; o da ailenin ilk olarak vapur yolculukları sırasında karşılaştıkları ve film boyunca bir biçimde muhtelif yerlerde karşı karşıya gelecekleri ‘haybeci’ (2)dir (Hüseyin Baradan). Filmde dört kez görünür ve aslında 1950’lar sürecinin sınıfsal yapısına bir örneği temsil etmektedir.

Filmde aile ile aynı zamanda aynı trenle Kayseri’den İstanbul’a bir başına göçen karakter “haybeci”,  mesleği olmayan, parasız pulsuz biri olsa da sonunda eline geçirdiği her türlü fırsatı değerlendirmiş, sonunda “ekmeği bol” şehirde bir gecekondu mahallesinin sahibi olmuş bir emlak simsarıdır artık.  Filmde Haybeci karakteri sermaye düzeninin temsili olarak karşımıza çıkar. Verili tüm nitelikleriyle, “haybeci” tiplemesi Demokrat Parti’nin “kısa yoldan zengin olma”, “köşeyi dönme” anlayışının özgün bir tezahürüdür.

***

Size “haybeci” karakterinin filmde göründüğü dört sahneyi ve diyalogları aktaralım.

SAHNE 1: HAYDARPAŞA TREN GARI/DIŞ/GÜN

Kondüktörler trenden sırtında heybe, elinde tespih olan biraz da pejmurde kılıklı birini yaka paça indirmektedirler.

KONDÜKTÖRLER- Hadi hadi in aşağı.

HAYBECİ- Bırahın beni, bırahın beni.

BİR YOLCU- Ne var niye sürüklüyorsunuz bu adamı

  1. KONDÜKTÖR- Kayseri’den trene bindi bileti yoktu indirdim. Sonra nasılsa gene binmiş.

HAYBECİ- Biladımı düşürdüm diyom inanmayolar.

  1. KONDÜKTÖR- Sonra ben yakaladım ara istasyonların birinde indirdim.
  2. KONDÜKTÖR-Üçüncü defa binmiş.

SAHNE 2: VAPUR/DIŞ/GÜN

Vapurun kıç tarafı yolcularla doludur. Haybecinin telaşlı bir halde kaçtığı besbellidir. Kendine uygun bir yer bulup oturur. Sakin görünmeye çalışır. Birden bire karşısına biletçi dikilir. Haybeciye çıkışır.

BİLETÇİ-Cehenneme kaçsan peşindeyim kaç bakalım sahtekâr!

HAYBECİ- Kimin malından kimi galdırıyon be? (Tespihini biletçiye doğru sallayarak) Ben bu vatanın evladı değel miyim yoğusa? Benim dedem 93 harbinde Moskof gurşununa, babam Saharya’da Yunan gurşununa gurban gitti be. Bilatımı düşürdüm diye gıyamat mı koptu yoğsa, papur yolundan mı galdı. Aha geldik gidiyoh. Yonsa beni yahaladın diye rütbe mi virecekler sağa?

BİLETÇİ-Bu seferlik bağışlıyorum. Bilet paranı kesemden vereceğim. Bir daha görmeyeyim.

HAYBECİ- Bi daha mı? Töbe hemşerim dervişi tekkede görürsen fur ensesine şaplağı. (Yılışık yılışık güler)

Haybeci, cebinden boş sigara ağızlığını çıkarır karşısında oturan ailenin babasından (Mümtaz Ener) bir sigara ister. Baba paketinden bir sigara alır, yakar. Rahatlamıştır arkasına yaslanıp sigarısından bir nefes çeker.

HAYBECİ- Hah şöyle. İş bilenin, gılıç guşananın dimişler. Tirena para, papura para, hanğa para, boğaza para… Eee şunun şurasında anasız bubasız çulsuzun biri gibiyim.

Karşısında oturan ailenin oğullarından birine dönerek sorar.

HAYBECİ- Yalan mı diyom efendi ağa?

SELİM- Babandan şehit maaşı yok mu?

HAYBECİ- Ni maaşı? Ben anamı babamı bilmem.

ANNE- Gemini yürütmenin golayını bulmuşsun.

HAYBECİ- Nideksin valide hanım. Ana yoğ, buba yoğ, avrat yoğ akıl yoğ. Ohuma dirsen hak getire para zaten Hasanpaşalı. Yani geçinip gidiyoh.

MURAT- İstanbullular senin gibilerine haybeci derler.

HAYBECİ- Valla yiğenim ne derlerse desinler. Ben onların ağzından girer burunlarından çıharım. Dünya kalsa Sultan Süleymana galırdı.

Hep beraber gülerler. Haybeci vapurun parmaklıklarına yaslanır boğaz manzarasına bakar. Vapurlara, gemilere, uçan martılara bakmaktadır.

HAYBECİ- Ey taşına toprağına gurban olduğum ekmağı bol İstanbul. (…) Goru kendiği Haybeci geleyo, Sağa gıral olacak gıralll.

Bütün aile üyeleri de haybecinin yanında vapurun parmaklıklarına yaslanarak, İstanbul manzarasına bakarlar hayran hayran.

SAHNE 3: EMİNÖNÜ TAKSİ DOLMUŞ DURAĞI/DIŞ/GÜN

Ailenin oğullarından Murat bir müddet sonra dükkândan sıkılmış, bir takside şoförlük yapmaya başlamıştır. Kısa zamanda İstanbul dolmuş şoförleri gibi bitirim olup çıkmıştır. Gözünü budaktan sakınmaz. Ekmeği aslanın ağzından kapıyordur.  Durağın karşıdan kelli felli bir adam yanında da bavul ve çantalarını taşıyan bir hamalla gelmektedir.

MURAT-  Beyefendi! Hamallı! Bavullu!

Adam Murat’ın taksisine yönelir. Taksinin kapısını açar adam biner. Hamal Murat’a arkası dönük bavulları arabanın bagajına yüklemeye çalışırken Murat hamala yönelir ve sırtına bir şaplak atar.

MURAT-  Vayyy bizim haybeciye bak. Ulan bu ne kılık haybeci. Hani ne oldu. İstanbul’a şah olacaktın, kral olacaktın.

HAYBECİ- Olacağım aslanım. Yaz vaaar, güz var. Yaz var güz var hahina ne söz var.

MURAT-  Sende iş yok haybeci. Çulu epey düzmüşsün ama krallık nerde sen nerde.

HAYBECİ-  Sen öyle belle. Bir binanın tepesina çıhmah için merdivenin en altından başlanır. Ölmezsek sağ galırsak sen de görcan ben de.

MURAT-  Hadi bakalım al voltanı ufak ufak da karnını doyur. Kral olacakmış enayi.

SAHNE 4:  TAKSİM MEYDANI/DIŞ/GÜN

Taksim Meydanı, arabalar, korna sesleri, sağa sola doğru telaşla yürüyen insanlar. Haybeci ile Selim rastlaşırlar. Haybecinin kılığı kıyafeti düzgüncedir, elinde hiç düşürmediği tespihi vardır. Haybeci laubali bir şekilde Selim’in koluna girer ve yürürler.

HAYBECİ-  Vayy emmimin oğlu ne dolaşıyon buralarda lan.

SELİM- Hiç be haybeci. Bakıyorum çulunu düzeltmişsin. Sen ne iş yapıyorsun?

HAYBECİ-  Sen bağa bakma aslanım. Benim şu İstanbul’da gezip dolaşmam para. Şincik muzayedecilik yapıyom. Sen ne iştesin ki?

SELİM- Bu ara boştayız be haybeci.

HAYBECİ-  Öyleyse gel yanımda çalış. Bağa da senin gibisi ilazım.  Benim maiyetimde şinci bi alay hayvan ekmek yeyo. Boş gezinmekle olmaz bunun burası İstanbul. Allah’ın arka cebinden peygamberini çalarlar vallaha.

SELİM- Peki ben ne kazanabilirim?

HAYBECİ-  Temiz bi yüzlük çıharın vallaha.

SAHNE 4: FİNAL HAYDARPAŞA GARI/DIŞ/GÜN

Aile, büyük umutlarla geldiği İstanbul’da işleri bozulmuş, dikiş tutturamamış, geçim sıkıntısına düşmüş, memleketlerine dönmek için Haydarpaşa Gar’ındadır. “Gurbet Kuşları”, nasıl Haydarpaşa Tren Garı’nda başlamışsa yine aynı mekanda bitecektir. Yolcular ve uğurlayanlar pencerelerden sarkmış vedalaşmaktadırlar. Başlarda hamallık, otopark kâhyalığı, müzayedecilik gibi işlere girip çıkan haybeciyle rastlaşırlar. Kılık kıyafetinin şıklığından her haliyle bellidir; işlerini büyütmüş parasal olarak zenginleşmiştir. Elinde yine tespih ve sigara ağızlığı vardır. Babaya gülerek yaklaşır.

HAYBECİ-  Vay hacı emmi nireye cızlamı çehiyon boyle? Yohsa bi iş tutturamadınız mı?

BABA- Tutturamadıh haybeci ya sen?

HAYBECİ-  Oooo. Bağa ne bahıyon… Ben dilinmemiş kabağa girerim, musluklardan su diye aharım, Yil gibi eserim, yağmur gibi yağarım. İş bilenin kılıç kuşananın, devran sürenin. Gözünü açmayana, aklını kullanmayana ekmek yok bu dünyada!”

BABA- İstanbul’a kral olman yakın öyleyse.

HAYBECİ-  Bah hele bah. Şimdiden gocca bir gecekondu mahallem var. Gayseriye gidiyom. Sonradan buraya gelecek hemşeriler için bi acente açacaam.  Gayseriden dönünce apartıman inşaatına başlayacaam.  Oturacak yer ararsanız beğendirmesi benden.

HAYBECİ- (Murat’a dönerek ona hitaben…) Ne dedim şoför argadaş? İş bilenin gılıç guşananın, devran sürenin. Gözünü açmayana, aklını kullanmayana ekmek yok bu dünyada! Hadi eyvallah yolda daha çook gorüşürük.

***

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan kararlara göre, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcılığı’na Ahmet Misbah Demircan atandı. Demircan, AKP saflarında üç dönem Beyoğlu Belediye Başkanlığı yapmış, son yerel seçimlerde ise yeniden aday gösterilmemişti. Demircan’ın Beyoğlu’ndaki belediye başkanlığı döneminde ilçenin tarihi kimliği, Kadir Topbaş’lı büyükşehir belediyesi ile birlikte gerçekleştirilen rant odaklı icraatlar neticesinde büyük bir tahribat görmüştü. Demircan, tarihi Emek Sineması’nın Demirören AVM için yıkımına ilişkin konuşurken Beyoğlu’nun ve İstanbul’un simgelerinden olan İstiklal Caddesi’ne ne gözle baktığını da “Emek Sinema Pasajı’nı eğer bir şeye benzetmek gerekirse, büyük bir alışveriş merkezi olan İstiklal Caddesi’nin sinema bölümü gibi görüyorum.” diyerek ortaya koymuştu.(2)

Emek Sineması’ndan Narmanlı Han’a, Haliç Tersaneleri’nden Fındıklı Parkı’na, Tarlabaşı’ndan tek tek esnaf tahliyelerine Beyoğlu’nun bütün değerleri, kamusal-kültürel-tarihsel alanlarının yok edilmesinde büyük payı olan biri artık Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı…(3)

Teşbihte hata olmaz, sizce de yukarıdaki haber “haybeci”nin günümüzde, bu kez “Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı” olarak –hâlâ- yaşamaya devam ettiğini anlatmıyor mu?

Kaynakça

  1. Türk, İbrahim. Halit Refiğ: “Sinemamızda bir reaksiyon olarak ortaya çıkan ulusallık meselesi bugün sanatın genelini kapsıyor” . Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2003. s 88.
  2. Aktunç, Hulki. Türkçenin Büyük Argo Sözlüğü. İstanbul : Yapı Kredi Yayınları, 1998.
  3. https://gazetemanifesto.com/2019/erdogan-ahmet-misbah-demircani-kultur-ve-turizm-bakan-yardimcisi-yapti-306242/. [Çevrimiçi]
  4. https://odatv.com/beyoglu-talandan-nasil-kurtulur-0801161200.html. [Çevrimiçi] 2016.