TMMOB: Deprem toplanma alanları üzerine AVM'ler, rezidanslar inşa edildi

Açıklamada yalnızca depreme karşı değil tetikleyici yangın, patlama, kimyasal ve gaz sızıntıları gibi ikincil felaketlere karşı da önlem alınması gerektiği söylendi

TMMOB: Deprem toplanma alanları üzerine AVM'ler, rezidanslar inşa edildi

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, 26 Eylül’de merkezi Silivri olan 5.8 büyüklüğündeki deprem ve onu takip eden artçı depremlere ilişkin basın toplantısı düzenledi. Açıklamada “Deprem toplanma alanı olarak gösterilen okul bahçelerinin, parkların, boş arazilerin toplanma alanı olarak belirlenmesinin, depremde yaşanması muhtemel kaotik ortamda, alana ulaşma problemlerinin yanı sıra, deprem sonrası olası yıkımlar sonucu kullanılamaz duruma gelebileceği de öngörülürse, bu alanların çoğunun gerçekçiliği bulunmamaktadır. Ayrıca 1999 depreminden sonra belirlenen bazı deprem toplanma alanları üzerinde bugün AVM, rezidans inşa edildiği de tüm kamuoyu tarafından bilinmektedir” denildi.

Sputnik’ten Elif Sudagezer’in haberine göre; İstanbul’daki büyük depreme acilen hazırlanması gerektiğine işaret eden TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Genel Sekreteri Cevahir Efe Akçelik “Ülkemiz 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999’da büyük bir yıkımla karşı karşıya kalmıştır. 1999 depreminden 12 sene sonra meydana gelen Van depreminde aynı yıkımla yüz yüze gelmek ise olumsuzlukların varlığını korumaya devam ettiğinin birinci dereceden kanıtı sayılmalıdır. Dün gerçekleşen deprem sonrası ise toplanma alanları, iletişim ve ulaşım gibi konularda yaşanan problemler, oluşan panik ortamı bizleri endişeye düşürmüştür” ifadelerini kullandı.

“ULAŞIM SORUNU, DEPREM SONRASINDA YAŞAMI DOĞRUDAN ETKİLEYEN İÇERİĞE BÜRÜNECEK”

Olası bir deprem anında yararlanılması gereken acil durum yollarının İstanbul’un trafik sorununun deprem sonrası müdahale olanaklarının önündeki ciddi engel teşkil ettiğine işaret eden Akçelik “Bugün yaşanan ulaşım sorunu, deprem sonrasında yaşamı doğrudan etkileyen içeriğe bürünecektir. Mevcut durumda bile, küçük bir trafik sorununun neredeyse bütün kent trafiğini zincirleme etkilediği düşünülürse, deprem sonrası nasıl bir vehametle karşı karşıya kalacağımız daha net anlaşılacaktır” ifadelerini kullandı.

“DEPREM TOPLANMA ALANLARININ ÇOĞUNUN GERÇEKÇİLİĞİ BULUNMAMAKTADIR”

Açıklamada ayrıca “Deprem toplanma alanı olarak gösterilen okul bahçelerinin, parkların, boş arazilerin toplanma alanı olarak belirlenmesinin, depremde yaşanması muhtemel kaotik ortamda, alana ulaşma problemlerinin yanı sıra, deprem sonrası olası yıkımlar sonucu kullanılamaz duruma gelebileceği de öngörülürse, bu alanların çoğunun gerçekçiliği bulunmamaktadır. Ayrıca 1999 depreminden sonra belirlenen bazı deprem toplanma alanları üzerinde bugün AVM, rezidans inşa edildiği de tüm kamuoyu tarafından bilinmektedir” ifadelerine yer verildi.

“İMAR AFFI DEPREME DAYANIKSIZ YAPILARI DEVLET ELİYLE MEŞRULAŞTIRDI”

İmar affının şehri depreme karşı daha savunmasız hale getirdiğinin altını çizilen açıklamada “İmar affı ile İstanbul’da depreme karşı dayanıksız, hiçbir mühendislik hizmeti almadan inşa edilen riskli yapılar devlet eliyle meşrulaştırılmıştır. Kartal’da çöken, 21 kişinin hayatını kaybettiği binanın imar affı kapsamında yapı kayıt belgesi almak için başvurduğunu göz önüne alırsak, denetimsizliğin ve bekleyen tehlikenin büyüklüğünü görebiliriz”  denildi.

Çarşamba günü saat 13.59’da meydana gelen depremin ardından, İstanbul’da cep telefon hatları ulaşılmaz hale geldiğine değinen Akçelik “Kimi operatörler 18.00’a kadar hizmet verememiştir. Bu kesintilerden ötürü insanların yakınlarından haber alamaması hem bir panik ortamı yaratmış hem de olası büyük bir depremde, iletişim konusunda akıllarda soru işareti bırakmıştır” dedi ve şöyle devam etti:

“KAMU OLANAKLARI İLE KESİNTİSİZ İNTERNET ALTYAPISI SAĞLANMASIDIR”

“Bu çerçevede İstanbul’da afet anında iletişimde meydana gelen yoğunlukları önlemek için planlar yapılmalı ve elektromanyetik dalgaların frekans aralıkları genişletilmelidir. Afet durumunda yaşanan yoğunluklara karşı ek bant genişliği sağlayan çeşitli projeler geliştirilmelidir. Benzer sistemler 11 Eylül saldırıları, Katrina Kasırgası ve 7 Temmuz 2005 Londra’daki bombalama olaylarında kesintisiz iletişim salamıştır. Diğer bir önemli konu da, kamu olanakları ile kesintisiz internet altyapısı sağlanmasıdır. Dün de görüldüğü üzere GSM şebekesinin çökmesine rağmen internet üzerinden sesli haberleşme olanağı olmuştur. Operatörler, normal kullanıma göre yatırımlarını yaparlar, aşırı kullanım durumlarında ise ek çözümler yaratırlar. Maç ve mitinglerde olduğu gibi mobil baz istasyonlarının kullanılması buna örnek olarak verilebilir.”

“İKİNCİL FELAKETLERE KARŞI DA ÖNLEM ALINMALI”

Yalnızca depreme karşı değil depremin tetikleyici yangın, patlama, kimyasal ve gaz sızıntıları gibi ikincil felaketlere karşı da önlem alınması gerektiğine işaret eden Akçelik “17 Ağustos 1999 depreminden sonra bölgedeki iletişim hatlarının büyük çoğunluğunu kapsayan telefon santralleri, enerji ve transmisyon sistemleri ve binaları ağır hasar almış, sadece Kocaeli bölgesinde 12 binden fazla hat doğrudan devre dışı kalmıştı. Yakınlarına ulaşmaya çalışanların ve yardım organizasyon ekiplerinin yol açtığı yoğun telefon trafiği, telekomünikasyon sisteminin neredeyse tamamını çökertmişti. 26 Eylül depremi, İstanbul’da benzer bir senaryonun herhangi bir yıkım olmadan da gerçekleşebileceğini göstermiştir” dedi.

“KİMYASAL ÜRETİM TESİSLERİ YERLEŞİM BİRİMLERİNDEN TAŞINMALI”

Akçelik “17 Ağustos 1999 depremi sonrası Kocaeli’nde 200 ton susuz amonyak havaya salınımı, 1200 ton kriyojenik sıvı oksijenin serbest kalması, TÜPRAŞ petrol rafinerisinde çıkan yangınlar, sıvı petrol gazı sızıntısı ve petrol dökülmesi gibi sonuçlara yol yalan birçok kimyasal kaza meydana gelmiştir. İstanbul depreminde kimyasallardan kaynaklanabilecek olumsuz durumları en aza indirgeyecek acil önlemler alınmalıdır. Yerleşim alanlarının içinde kalmış kimyasal üretim, depolama gibi tesislerinin kent dışına taşınmasının gerçekleştirilmesi, büyük endüstriyel kazalara yönelik acil durum planları hazırlanmalı, kaza senaryoları modellemeleri yapılmalı, İstanbul’da kimyasal maddelerin envanteri çıkarılarak olası bir depremde bu kimyasalların ve bunlardan kaynaklanabilecek sorunların nasıl bertaraf edileceği mutlaka belirlenmelidir” diye konuştu.

“İLK 72 SAAT HER BİREY KENDİ BAŞINAYMIŞ GİBİ HAZIRLIKLI OLMALI”

Açıklamada ayrıca “Afet sonrası kurtarma birimlerinin aynı anda herkese ulaşabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle afetlerde ilk 72 saat her birey kendi başınaymış gibi hazırlıklı olmalı, 3 günlük süreyi kapsayan bir ‘Aile Afet Planı’ hazırlamalıdır. İstanbul halkı afet anında ve sonrasında yapılacaklarla ilgili kamu spotları veya yerel yönetimler aracılığıyla bilgilendirilmelidir. Sarsıntı sonucu düşme tehlikesi olan eşyalar sabitlenmeli, deprem çantası mutlaka hazır bulundurulmalıdır. Deprem anında paniğe kapılmadan, çök-kapan-tutun hareketi yaparak sarsıntının geçmesini beklemelidir” diye belirtildi.