TKP’li İl Başkanı’ndan ilginç ‘Uygur Türkleri’ çıkışı

Türkiye Komünist Partisi (KP) Çorum İl Başkanı sıfatıyla Çorum’un yerel gazetelerinden corumhakimiyet.net’e görüşlerini ileten Erol Celep, “Uygur halkının demokratik talepleri karşılanmalı” çıkışına imza attı.

TKP’li İl Başkanı’ndan ilginç ‘Uygur Türkleri’ çıkışı
HABER MERKEZİ

Çin’in Uygur Türklerine yönelik politikaları üzerine pek çok kesimden yorum ve değerlendirme yapılıyor. Tarihsel bağlamı bir yana, bugünkü siyasal düzlemde özellikle emperyalistlerden ve ülkemizdeki milliyetçi-dinci cenahtan Çin’e yönelik karşı politikaların merkezine Sincan bölgesi ve burada Uygur Türklerine uygulandığı iddia edilen devlet politikaları yerleştiriliyor.

Sincan bölgesi, Çin’in Tek Kuşak Tek Yol projesinin de çıkış noktası olduğundan, buraya dair beyan edilen fikir ve değerlendirmelerde süregelen küresel ekonomik savaşın da bir manipülasyon noktası olduğunu bilerek hareket edilmesi gerekiyor. Aynı zamanda özellikle emperyalizmin Çin’i tehdit ve düşman görerek gündeme getirdiği politikalara bakıldığında, etnik meselelerin başka yerlerde olduğu gibi Çin için de bizzat emperyalizm tarafından hep ‘kaşındığı’ bilinen bir gerçek. Bir dizi İslamcı-cihatçı Uygur kökenli örgütlenmenin bizzat ABD emperyalizmi şemsiye altında bulunduğu da diğer bir gerçek.

Yine aynı zamanda ülkemizde dinci ve faşist güçlerin bu mesele üzerinden milliyetçilik ve İslamcılık yaptıkları, Uygur “gündemini” hep emperyalist kaynaklar üzerinden ele aldıkları da biliniyor.

Zulüm ve asimilasyon politikalarına maruz kaldığı iddia edilen Uygur Türklerinin özellikle sayıları 10 binlere ulaşan bir bölümünün bölgede IŞİD ve El Kaide ile bağı dikkate alındığında Çin ve bölge açısından bir güvenlik sorunu olduğu, meseleye ‘insani’ gerekçelerle yaklaşılarak ise konunun bu boyutunun karartıldığı gözden kaçmamalı.

Türkiye Komünist Partisi (KP) Çorum İl Başkanı sıfatıyla Çorum’un yerel gazetelerinden corumhakimiyet.net’e görüşlerini ileten Erol Celep, “Uygur halkının demokratik talepleri karşılanmalı” çıkışına imza attı.

Gazete yetkililerini telefonla arayarak röportajı teyit ettiğimizde, Celep’in TKP Çorum İl Başkanı olduğu ve ilgili görüşleri e-posta yoluyla gazetelerine ilettiklerini öğrendik.

ASİMİLASYON, DOĞUM YASAĞI VE GÖÇ İDDİALARI

Celep’in bölgeye dair ifadeleri şöyle:

“Doğu Türkistan, 1,66 milyon kilometrekarelik yüzölçümü ve 22 milyonun üzerindeki nüfusuyla Çin’in en büyük özerk bölgesi durumunda. Nüfusun büyük çoğunluğunu Uygurlar oluştursa da Çin devletinin uyguladığı asimilasyon, doğum yasağı ve göç politikaları sonucu bölgede nüfus dengesi sürekli değişiyor. Uygur Türkleri, Çin’deki başka bölgelere göçe zorlanırken, ülkenin en kalabalık ulusu olan Han nüfusunun bu bölgedeki oranı artırılıyor. Bu uygulamaların sonunda, 1950’li yıllarda bölge nüfusunun %80’ini oluşturan Uygurlar, 2000 yılındaki nüfus sayımında %45’e kadar gerilemiştirler. Aradan geçen 14 yılda bu oranın daha da düştüğü biliniyor.”

Yine haberde şu ifadeler yer aldı:

“Uygurların yaşadığı Doğu Türkistan’ın yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla, enerji yatırımlarıyla, geniş tarım imkânlarıyla Çin için vazgeçilmez bir konumda bulunduğunu dile getiren TKP İl Başkanı Erol Celep, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Su ve rüzgâr enerjisi bakımından da zengin kaynaklara sahip olan bölgede yaklaşık 2 trilyon ton kömür, 21 milyar ton petrol, 10 trilyon metreküp doğalgaz rezervi bulunduğu tahmin ediliyor. Bunun yanında bölge, uranyum, altın ve bakır madenleri açısından da son derece zengin. Tüm Çin sınırları içinde keşfedilen 171 maden çeşidinden 138’i Doğu Türkistan’da bulunuyor. Sekiz Orta Asya devleti ile komşu olan, “Soğuk Savaş” yıllarında önemli bir tampon bölge olarak kullanılan Doğu Türkistan, Çin’in Orta Asya, Kafkasya ve Avrupa ile iletişimini ve ulaşımını sağlıyor.”

‘KIZ ÇOCUKLARI YATILI OKULLARDA ASİMİLE EDİLİYOR’

Celep’e göre Çin’in Uygurlara uyguladığı politika şöyle:

“Doğu Türkistan ulaşım, iletişim, doğal kaynaklar ve güvenlik açısından Çin için stratejik öneme sahip olmasının yanı sıra, adeta kölelik anlamına gelen istihdam politikaları nedeniyle de burjuvazi açısından büyük önem taşıyor. Uygur işçiler, bölgedeki madenlerde, tarım arazilerinde, sanayi işletmelerinde ucuz işgücü kaynağı olarak sömürülüyorlar. Çinli egemenler, bölgedeki işgücünü zorla Çin’in başka bölgelerine gönderiyor. Böylelikle Uygur nüfusu bölgede azaltılırken diğer bölgelere gönderilenler asimile ediliyor. Gittikleri eyaletlerde ucuza çalıştırılan ve kışkırtmalarla bölgede yaşayan halkın nefretine maruz bırakılan Uygurlar daha büyük acılara itiliyor. Çin’de, başta Uygur halkı olmak üzere pek çok halk, inançlarını özgürce yaşayamıyor. Büyük çoğunluğu Müslüman olan Uygur halkı, dini inanışlarına yönelik baskı yüzünden Han halkı ile karşı karşıya getiriliyor. Uygurlar iş bulmak ve yaşamlarını sürdürebilmek için kendi dilleri yerine Çince öğrenmek ve bilmedikleri bölgelere giderek orada çalışmak zorunda kalıyorlar.”

‘Uluslararası Af Örgütü’nün verilerini dayanak yapan Celep, iddialarını şöyle sürdürüyor:

“Özellikle kız çocukları devlet tarafından yatılı okullara alınıyor ve asimile edilmeye çalışılıyor. Tüm bu uygulamalar yoksullukla birleştiğinde Uygur halkı tam bir çıkmaza itiliyor. Çin dünyada en fazla idam cezasının verildiği ülke durumunda. Çin hükümetinin açıkladığı resmi rakamlara göre ülkede bir yılda uygulanan idam sayısı, dünyanın geri kalanındaki idamların üç katı kadar. Elbette idamlar sadece resmi rakamlara yansıtılanlarla sınırlı kalmıyor. Uluslararası Af Örgütü, Çin hükümetine infaz edilen idamların sayısını açıklama çağrısında bulunmuş, ancak bu çağrı yanıt bulmamıştı.”

Uygurların ‘ulusal kurtuluş mücadelesi’ verdiğini savunan TKP’li İl Başkanı, idamlara dair de şu ifadeleri kullanıyor:

“Ulusal kurtuluş mücadelesi verdikleri için terörist sayılan Uygurlar da bu idamlardan nasiplerini fazlasıyla alıyorlar. Hırsızlık, uyuşturucu kullanma gibi adli vakalar bile idamla cezalandırılırken, Çin egemenlerine karşı mücadele yürüten Uygurların idam edilmesi için çok fazla bahaneye gerek kalmıyor. İdam cezası için mahkemeler her zaman bir gerekçe buluyorlar.”

“ORGANLARI JAPONLARA SATILAN UYGURLAR”

Nükleer denemelerden de bahseden Celep, Uygurların organlarının Japon simsarlara büyük paralar karşılığında satıldığını aktarıyor:

“Zalim Çin egemenlerinin idam edilen insanların bedenlerini ailelerine teslim etmedikleri de biliniyor. Çünkü bu kişilerin organları, özellikle Japon simsarlara büyük paralar karşılığında satılıyor. Doğu Türkistan’da işgalci Çin devleti tarafından halkın sağlığını son derece kötü etkileyecek şekilde nükleer denemeler yapılması da Uygur halkının nefretini körüklüyor. Bölgede gerçekleştirilen onlarca nükleer denemenin sonucunda yoksul Uygur işçi ve emekçiler çok ciddi sağlık problemleri ile karşı karşıya kalıyorlar. Sakat ve ölü doğumlar, kanser vakaları gün geçtikçe daha sık görülüyor.”

‘UYGURLAR BAĞIMSIZLIKLARINI KAZANMALI”

Celep, son olarak ‘Uygur halkının kendi kaderini tayin hakkı’ üzerine bağımsızlık öneriyor:

“Çin devleti, haklı bir öfke ile nükleer denemelere tepki gösteren Uygurları en ağır şekilde cezalandırmaktan kaçınmıyor. Çin devletinin uygulamaları Uygur halkı ile Çin halkı arasına nefret ve düşmanlık tohumları ekmekte ve halkların kardeşliğinin önünde büyük bir engel oluşturmaktadır. Bu nedenle Uygur sorununun çözülmesi Çin işçi sınıfı açısından da önem taşımaktadır. Bu sorunun köklü bir şekilde çözülmesi için Uygur halkının kendi kaderini tayin hakkı, bağımsızlık da dahil olmak üzere kayıtsız şartsız tanınmalı ve demokratik talepleri karşılanmalıdır.”

ŞAŞIRTAN TEZLER

Komünist bir partinin il başkanının Amerikancı ve liberal tezlerle Uygur meselesini ele alması şaşırtıcı sayılmalı. Hatta bugün bir kısım İslamcı çevrelerin ve güncel olarak Büyük Birlik Partisi’nin bu konuda kampanya yürüttüğü düşünülürse böylesi bir çıkışın sebebi kafaları karıştırmış durumda. Bu görüşlerin Parti görüşleri mi yoksa kişisel görüş mü olduğu ise bilinmiyor. Çorum il başkanının ifade ettiği “organların Japonlara satıldığı” gibi iddialar ya da “Uygur bölgesi bağımsız devlet olmalı” talebi tartışmaya açık tezler.

ÇİN KOMÜNİST PARTİSİ İZMİR’DE İDİ

İl Başkanının bu tür bir demeci aynı zamanda Çin’de iktidarda bulunan komünist partisine yönelik ağır suçlama anlamına geliyor. 8 Haziran tarihinde olan Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Toplantısı’nın koordinasyon merkezi olan Çalışma Grubu toplantısı İzmir’de toplanmış ve bu toplantıya Çin Komünist Partisi de katılmıştı.

TKP’nin ev sahipliğinde yapılan ve İzmir’de toplanan Çalışma Grubu toplantısına katılan partiler şunlardı:

Bohemya ve Moravya Komünist Partisi (Çekya), Brezilya Komünist Partisi (PCdoB), Çin Komünist Partisi, Emekçi Halkın İlerici Partisi (AKEL – Kıbrıs), Filistin Komünist Partisi, Fransız Komünist Partisi (PCF), Güney Afrika Komünist Partisi, Hindistan Komünist Partisi (CPI), Hindistan Komünist Partisi – Marksist (CPI-M), İspanya Komünist Partisi, İspanya İşçileri Komünist Partisi, Komünist Parti (İtalya), Kore İşçi Partisi, Küba Komünist Partisi, Lübnan Komünist Partisi, Macaristan İşçi Partisi, Nepal Komünist Partisi, Portekiz Komünist Partisi, Rusya Federasyonu Komünist Partisi, Suriye Komünist Partisi – Birleşik, Tudeh (İran), Türkiye Komünist Partisi, Vietnam Komünist Partisi ve Yunanistan Komünist Partisi