Temelli: Tabandan güçlü bir çağrı gelseydi, Meclis'ten çekilirdik

"Tabandan çok güçlü bir çağrı gelseydi, Meclisten çekilirdik."

Temelli: Tabandan güçlü bir çağrı gelseydi, Meclis'ten çekilirdik

HDP’nin yol haritasına dair konuşan Temelli, Meclis’ten çekilmeme gerekçesi olarak ‘Tabandan çok güçlü bir çağrı gelmemesi’ni gösterdi.

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Meclis’ten çekilme ihtimaline dair konuştu. Temelli, ‘tabandan çok güçlü bir sesin gelmesi durumunda çekileceklerini’ belirterek şöyle konuştu:

“Tabandan çok güçlü bir çağrı gelseydi, Meclis’ten çekilirdik. Çünkü biz, diğer partilerden farklı olarak, halkımızla beraber bir örgütsel hayat biçimlendiriyoruz. Bunca tutuklamaya, baskıya rağmen HDP’nin nasıl hâlâ ayakta kaldığını merak edenlere de yanıt vermiş olalım, tam da bu nedenle, yani halkımızla birlikte hareket ettiğimiz için ayaktayız”

HDP’nin yol haritasına ve CHP ile ilişkilerine dair Duvar‘a konuşan Temelli’nin söyleşisinden bir bölüm şöyle:

Hemen her gün partinizin üyeleri, belediye başkanları, il başkanları gözaltına alınıp tutuklanıyor. Genel merkezinizin bazı tutuklamalara yönelik sert tepki bile vermediği görülüyor. Siz bu tutuklama furyasına alıştınız mı?

“Hayır, sadece biz değil, siyaset yapan hiç kimse bu hukuksuzluğa alışmamalı. Ortadaki gerçeklik yeni bir hukuk yaratma değil, var olanın askıya alınmasıdır. Olağanüstü hâlin, istisna halinin süreklileştirilmesi hedefleniyor. Herhangi bir alanda hukuk askıya alınmaya başlandığı an, bir virüs gibi her alana sirayet eder. Dolayısıyla en ufak hukuksuzluğu kabul etmek, buna alışmak, bünyeyi ölüme yatırmaktır. O nedenle demokratik siyasetin içinde bir gelecek tasavvurunda bulunanların, en ufak bir hukuksuzluğa dahi şiddetle karşı çıkması gerekir ki, bu da en meşru haklarıdır. Biz de tam bunu yapıyoruz. Alışmak ne kelime; toplumun reflekslerinin yok edilmemesi için büyük bir mücadele yürütüyoruz. Sürekli çağrılar, eylemler yapıyoruz. Sorunuzu anlıyorum; tüm bu mücadelemize rağmen, bize karşı yapılan hukuksuzluklara alıştığımıza dair bir algının da olduğunu biliyorum.”

İTTİFAK AÇIKLAMASI

“Cumhurbaşkanı’nın Millet İttifakı’nı dağıtmak istediği açık. Fakat biz bu ittifaka dahil değiliz ve içinde de olmadık. Zaten iki kutuplu siyasete de başından itibaren karşı çıktık. Biz demokrasi ittifakından yanayız. İki-üç partinin bir araya gelip aritmetiği düzeltmeye çalışmasının, pazarlıkların, sağlıklı ittifaklar doğuramayacağını düşünüyoruz. Üstelik 31 Mart’ta cesaretle o stratejik kararımızı almasaydık, bugün Millet İttifakı’nın konuşacağı bir başarı da olamazdı. Biz demokrasi ittifakını 31 Mart öncesinde de, dün erken seçim çağrısı yaparken de dile getirdik. Demokrasi ittifakı yeni bir anayasa, gerçek anlamda bir yargı reformu ve yerel demokrasiyle güçlendirilmiş bir parlamenter sistem mutabakatına çağrıdır.”

HDP’NİN ERKEN SEÇİM PLANI

Şu an söz konusu değil ama farz edelim ki yerel seçimler erkene alındı. CHP’nin, 9 Ekim’de başlatılan savaşa verdiği destek ortadayken 31 Mart-23 Haziran “ruhunun” tekrar dirilmesi söz konusu mu? Yine olsa yine CHP’li adaylara destek verir misiniz?

“Siyaset bütün o meseleleri birbirine ekleyerek yol almıyor. 31 Mart’ta biz öncü rolü oynayarak bir strateji ortaya koyduk ve Türkiye’de çok önemli bir değişim, dönüşüm sürecinin önünü açtık. İnsanlar büyük bir umutsuzluktan çıktı, “bu iktidar değişebilir” umudu yeşerdi. Şimdi erken genel veya yerel seçimler geldiğinde, orada ortaya çıkacak ilişkiler geçmişin bakiyeleri veya yaşanmışlıklar üzerinden değil, gelecekte neler yapılacağı üzerinden biçimlenir. Dolayısıyla Rojava’da, Suriye’de, Türkiye’de ne yapmalı sorularına yanıtlar üretmek ve bu yanıtlar üzerinden buluşulup buluşulamayacağına bakmak gerekiyor. Bu yanıtları üretebilecekler mi? Türkiye’deki Kürt meselesi için, Rojava için ne diyecekler? Irak’ta, Kürdistan Bölgesel Yönetimi için ne diyecekler?”

TABANDAN ÇOK GÜÇLÜ BİR ÇAĞRI GELSEYDİ…

Belediyelere kayyım atanması, milletvekillerinizin fiilen hareket edemez noktaya getirilmesi, binlerce üye ve yöneticinizin tutuklanması… Bu baskılar karşısında çoğunluğu dost cenahtan olmak üzere pek çok insan size “sine-i millete” dönme, parlamentodan çekilme çağrısı yapıyor. Siz ise 12 maddelik deklarasyonunuzda parlamentodan çekilmeyeceğinizi de ilan ettiniz. Bir kere tabanınızdan aldığınız sine-i millet çağrıları ne kadar yoğun?

“Tabandan çok güçlü bir çağrı gelseydi, Meclisten çekilirdik. Çünkü biz, diğer partilerden farklı olarak, halkımızla beraber bir örgütsel hayat biçimlendiriyoruz. Bunca tutuklamaya, baskıya rağmen HDP’nin nasıl hâlâ ayakta kaldığını merak edenlere de yanıt vermiş olalım, tam da bu nedenle, yani halkımızla birlikte hareket ettiğimiz için ayaktayız. Öte yandan daha 4 Kasım 2016 darbesinden (HDP eş başkanlarıyla birlikte 12 milletvekilinin gözaltına alındığı gün) iki gün sonra, partimizin tüm yetkili organları toplanıp sine-i milleti tartıştı. O tartışma sürecini biz halkımızla beraber üç ay sürdürdük. İlçe ilçe, il il toplantı yaptık, cezaevlerindeki, sürgündeki arkadaşlarımızla görüştük. Ve o sürecin sonunda, siyasette bir kişi bile kalsak mücadeleye devam etme kararı aldık.

19 Ağustos’ta üç büyükşehir belediyemize kayyım atanan siyasi darbeden sonra sine-i millete dönme tartışması tekrar önümüze geldi. Biz ertesi gün Diyarbakır’daydık ve konuyu tartışmaya başladık. Ama bu tartışmayı da sine-i millet bağlamında değil, nasıl mücadele edeceğimiz üzerinden yürüttük. Elli günü aşan sokakta, çok yoğun saldırılara rağmen eylemler yaptık. Milletvekili arkadaşlarımız ölüm tehlikesi atlattığı halde direndik. Kayyım rejimini tüm Türkiye’ye bir kez daha teşhir ettik. İşin sadece kayyımların yediği kadayıflardan, kuruyemişlerden ibaret olmadığını herkese anlattık. Maalesef hem Türkiye hem de uluslararası kamuoyunu bazı konularda bilgilendirmek bile, medyanın malum hali dolayısıyla ağır bedellerle mümkün olabiliyor.

Bu öneriyi yapan arkadaşların haksız veya yanlış olduğunu söylemiyorum. Bu da bir seçenektir. Ama içinde bulunduğumuz koşulları değerlendirdiğimizde, bu seçeneğin bugün için mücadelemize katkı sağlamayacağı sonucuna ulaştık.”