SÖYLEŞİ | Bir çukur kazıp içine mi bağırsaydım? "İşgalci ABD, işbirlikçi AKP!"

Susanlar pişman olmuşlarsa, ellerimi omuzlarına samimiyetle koyup diyorum ki, “Seni anlıyorum ama susma, sustukça sıra her birimize gelecek.” Tarihin işgalciyi ve işbirlikçiyi haklı çıkardığı hiç olmamıştır, hiç olmuyor, hiç olmayacak.

SÖYLEŞİ | Bir çukur kazıp içine mi bağırsaydım?

19 Kasım 2005’te Irak’ın Hadisa bölgesinde patlayan mayın sonucu bir ABD askeri ölür, ikisi yaralı kurutulur. Olayın üzerinden birkaç saat geçmeden, ABD askerleri Iraklı erkek, kadın ve çocuklardan oluşan 24 kişiyi katleder. 2012 yılında bu katliam üzerine ABD’de dava açılır. Katliama iştirak eden Çavuş Frank Wuterich, Hadisa’da sivillerin öldürülmesi olayıyla ilgili davada yargılanan sekiz askerden birisidir. 25 Ocak 2012’de ABD’nin California eyaletindeki askeri mahkeme, (mahkemeyle anlaşarak) görevi ihmal suçlamasını kabul eden Wuterich’in üç ay hapis cezasına çarptırılması, rütbesinin tenzil edilmesi ve maaşının üçte iki oranında azaltılmasını istemişti. Daha önce altı asker hakkındaki suçlamalar ya düşürülmüş ya da mahkemece reddedilmişti.

ABD’nin Irak’taki bu büyük katliamını, yönetmen Nick Broomfield’in “Hadisa İçin Savaş” (Battle For Haditha) belgesel filmini çekmiş ve film İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), İstanbul Film Festivali’nde gösterilmişti. Filmin (16 Nisan 2008) Beyoğlu Fitaş sinemasında yapılan gösterimin sonunda altyazıların aktığı beyaz perdeye ’İşgalci ABD, işbirlikçi AKP’ yazısı yansımıştı. 11.00 seansındaki yaşanan bu durum ilgili olarak İKSV yöneticileri sloganı yazan ve festival kadrosunda geçici görevle çalışan “kişiye” “müdahale” etmiş ve bu “kişi” festivaldeki görevinden alınmıştı.

İKSV olayın ardında izahatta: ‘Hadisa için Savaş’ın jeneriği bitiminde ekrana yansıtılan sloganlar, festivalde geçici olarak çalışan bir “kişi” tarafından yazılmış olup, tamamıyla bu kişinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Duruma derhal müdahale edilmiş ve geçici olarak çalışmakta olan bu “kişi” görevinden alınmıştır. Festivalimize ve sanatçının eserine yapılan bu müdahaleyi biz de İstanbul Kültür Sanat Vakfı olarak kınamaktayız.” demişti.

Güzîde matbûatmız bu “hadiseyi” “Festivalde ’korsan’ alt yazı”, “İstanbul Film Festivali’nde altyazı skandalı!”, “İstanbul Film Festivali’nde “Olaylı” Film”, olarak duyurmuştu.

Donald Trump’ın twitleri, Suriye’ye yapılan operasyon ve yıllardır Ortadoğu coğrafyasına müdahale eden ABD emperyalizmi gündemdeyken, “Hadisa İçin Savaş” filminin sonunda beyaz perdeye ’İşgalci ABD, işbirlikçi AKP’ yazıp “korsan” eylemi gerçekleştiren “kişi”yi bulup bu “skandal” “olay”a dair söyleşi gerçekleştirdik.

***

SOSYALİST KÜLTÜR: Sayın “kişi”, siz o gün izleyiciler arasında sadece bir “kişi” olarak mı orada bulunuyordunuz? Haberlerden anlaşılan bu olduğu için soruyoruz.

Ben orada görevini yapan bir kişi olarak bulunuyordum. Filmin altyazı çevirmeni ben değildim ama altyazıyı perdeye gönderme işinin sorumlusu olarak bulunuyordum. Zaten önce işimi yaptım.

 

SOSYALİST KÜLTÜR: Söz konusu “korsan” “skandal” “olay”ı gerçekleştirirken hangi duygular üzerinden hareket ettiniz?

Anlatayım. Festivalde altyazı çevirmenlerinin adları filmden sonra da ekrana gönderilir. Diğer arkadaşın da adını ekrana gönderdim ve sonra düşündüm. Düşündüm derken, bu olayı önceden planlamış falan değilim, yani filme girerken kafamda bir eylem yoktu ama bir şey vardı, kafamı meşgul eden ve beni rahatsız eden bir şey… Biliyorsunuz Irak’ın işgalinden, oradaki yüzbinlerin ölümünden ABD ne kadar sorumluysa AKP de o kadar sorumludur, tıpkı Libya’da olduğu gibi, tıpkı bugün Suriye’de olduğu gibi. Bir iktidar insanlık suçuna ortak oluyorsa halk da mı ortak olmak zorunda? Ama işte muhalefet şu veya bu nedenle kuru gürültü dışında bir şey yapmadığında ortada halk adına bir kıpırtı da göremiyorsunuz. “Yurtta sulh cihanda sulh” demesi kolay da yapması ne kadar zor değil mi? Her ilke gibi… İktidara yalakalık yapacağımız ilkeler o kadar kolayken, dik durmamızı gerektiren ilkeler de o kadar zor, değil mi? Kafamdaki buydu, bir şey yapmalıyım dedim. Önce ayağa kalkıp slogan atayım dedim, bir birey olarak tepkimi ifade edeyim. Sonra bundan vazgeçtim. Bakın şöyle vazgeçtim. Eğer slogan atsaydım, herhangi bir seyirci zannedilebilirdim, kendime soruyu sordum, “Eee, zannetsinler ne olacak ki?” Sonra yanıtladım, “Hayır, ben seyirci değilim, işini yapan biriyim. Bugüne kadar iktidarların suçlarına hep “işini yapanlar” ortak olmadı mı? Emirlere uyduk demediler mi? Burada yaptığı işi tehlikeye atan, bir daha yapmamayı göze alan birini görmeleri gerek.” İşte bu yüzden sloganı filmin jeneriği akarken, aklımdan bundan geçtikten sonra yazılı olarak ekrana gönderdim. Böylece herkes orada bir çevirmenin bunu yaptığını, bir daha da orada bulunamayacağını anladı.

 

SOSYALİST KÜLTÜR: Sizce, zamanı ve zemini orası mıydı? (Yeri miydi kardeşim?)

Bu soruyu soran herkes önce suskunluğunun acısını, suskunluğunu kendisine yedirememenin hıncını başkasından çıkarmadığından emin olsun önce… Orası değil de neresi? Az önce anlattım. “İşini yapan” biri iktidarın suç ortağı olmadığını beyan ediyor, amacım buydu. Nerede yapacaktım? Aynada kendi kendime mi? Şehrin dışındaki boş arsada mı? Arkadaşlarla sesimiz kısık fısıldaşırken mi? Aman iktidara aykırı, dizideki rolümüz elden gitmesin diye rakı masasında rakı kadehlerini saklarken mi? ABD’nin işgalci AKP’nin işbirlikçi olmasına nerede tepki verilmesi isteniyor. “Gizli gizli” mi tepki verilsin? Yani dağda tepede bir çukur açıp içine mi bağıralım? Tersinden ben soruyorum, AKP’nin suç ortaklığının zamanı ve zemini neresidir?

 

SOSYALİST KÜLTÜR: İzleyicilerin tepkilerini gözlemleme fırsatınız oldu mu? Size tezahürat gösterenler ya da hücum edenler oldu mu?

Önce açıkçası alkış geldi. Öyle yoğun bir alkış değildi ama insanlar desteklerini belli etti. Salon doluydu, sadece bir kişi karşı çıktı, o da salon görevlilerine bu nedir, kim bu falan diye soruyordu, yanına gittim, buyrun beni arıyorsunuz galiba dedim, saçma sapan bir şeyler dedi, hatırlamıyorum açıkçası ne söylediğini, hoş değil mi dedi, filme müdahale mi ettiniz dedi, bir şeyler söyledi işte. Saçmalığa bak, film zaten ABD’nin Hadisa kasabında işlediği savaş suçunu anlatıyor, ABD ve işbirlikçisi AKP karşıtı bir slogan filme nasıl müdahale ediyor olabilir ki? Siz en iyisi gidip beni adım soyadımla şikayet edin dedim, adımı söyleyip yanından ayrıldım. Yalnız bir gazete ne yaptı biliyor musunuz? İnternet sayfasında haberi nasıl verdiler biliyor musunuz? Filmden bir kare bulmuşlar, bunun üzerine sarı bir fontla sloganı yazıp ben sanki bunu film oynatılırken yapmışım gibi verdiler haberi. AKP’nin trolleri daha o zamandan işlerinin güçlerinin başındaydı galiba… Bu arada kimi haberlerin altına yorum yazılır ya, benim olayımın altındaki yorumlar uçup gitmişti, bir gazetede 350’den fazla yorum vardı.

 

SOSYALİST KÜLTÜR: Festival yönetimi ile aranızda neler cereyan etti?

Birbirimize sevgiliyken aldığımız hediyeleri geri verdik. (Gülüşmeler) Ya insanlar öyle şeyler yapıyormuş sanırım. Ne kadar ayıp şeyler bunlar…

 

SOSYALİST KÜLTÜR: “Korsan” “skandal” “olay”ın ardından adli kolluk görevlileri müdahale ettiler mi? Ettilerse adli bir tâkîbat başlatıldı mı?

Evet etmişler, ben yokken polis oraya gidip sinema salonunda çalışan çocukları sözle hırpalamış. Bana telefon edip nazikçe ifadeye çağırdılar. Ben de müsait bir günümde gidip bu şekilde anlattım.

 

SOSYALİST KÜLTÜR: Pişman mısınız? Bugün yine olsaydı yine aynı “korsan” “skandal” “olay”ı yapar mıydınız?

Susanlar pişman olmuşlarsa, ellerimi omuzlarına samimiyetle koyup diyorum ki, “Seni anlıyorum ama susma, sustukça sıra her birimize gelecek.” Tarihin işgalciyi ve işbirlikçiyi haklı çıkardığı hiç olmamıştır, hiç olmuyor, hiç olmayacak.