Siyasal İslam’ın sahneden çekilişi

“Arap Baharı” ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da iktidarların İhvan (Müslüman Kardeşler) örgütüne teslim edilmesi sürecinin “ağabeyliği” rolündeki AKP’nin gururla eşbaşkanlığını açıkladığı “Büyük Ortadoğu Projesi” emperyalizmle uyumlu siyasal İslamcılığa biçilen rolün hayata geçirilmesi projesiydi.

H. Murat Yurttaş

Türkiye Ortadoğu’daki siyasal İslam denemesinden çok önce bu yola girmişti, bugün çok daha sonra siyasal İslam’ın sahneden çekilişine tanıklık ediyor.

23 Haziran’da yapılan seçimin en yalın sonucu siyasal İslam’ın Türkiye’deki en büyük meşruiyet dayanağı olarak sunduğu ve gücünü aldığı seçim kulvarında tartışmasız bir yenilgi almış olmasıdır.

* * *

Türkiye’de siyasal İslam’ın iktidara yürüyüşü, 28 Şubat sürecinin ardından ABD ile uyumlu ve gericiliği piyasacılığının ve işbirlikçiliğinin önüne geçmeyecek yeni bir İslamcı hareketin yaratılması için harekete geçilmesiyle başladı.

Refah Partisi içerisindeki “yenilikçiler” keşfinin arkasında daha önce yazdığı rapor ile ABD’nin Nikaragua’daki kontrgerilla faaliyetlerinin finansmanı için İran’a gizli silah satışlarına fikir babalığı yapan ve “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” kitabının yazarı CIA ajanı Graham E. Fuller gibilerin fikirleri yatıyordu.

Sermaye düzeninin bunca aktörünün ve emperyalizmin desteğini tesadüf veya kaderin cilvesi olarak hafife almayacaksak aynı dönemlerde yazılan bir başka kitap olan “Stratejik Derinlik” ve Ahmet Davutoğlu’nun soyunduğu rolü de anlayabiliriz.

Arap Baharı” ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da iktidarların İhvan (Müslüman Kardeşler) örgütüne teslim edilmesi sürecinin “ağabeyliği” rolündeki AKP’nin gururla eşbaşkanlığını açıkladığı “Büyük Ortadoğu Projesi” emperyalizmle uyumlu siyasal İslamcılığa biçilen rolün hayata geçirilmesi projesiydi.

Bu proje “Arap Baharı”nın “Arap Kışı”na çevrilmesiyle kanlı bir şekilde kapatıldı. Tunus’ta Ennahda iktidarı terk ederken Mısır’da Mursi bir darbeyle devrildi. Türkiye’de AKP’nin bugüne kadar iktidarını koruması siyasal İslam projesinden vazgeçilmesinde ayrıksı kaldığını düşündürse de Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlıktan alınmasıyla esasında Türkiye’nin de bir defteri kapattığı söylenebilir.

* * *

23 Haziran seçiminin, bu açıdan, siyasal İslam’ın ve özellikle Erdoğan’ın iktidara yürüyüşünde sembol haline gelen ve en güçlü olduğu kabul edilen İstanbul’da kendisinin bugüne kadar erişebildiği en yüksek oyu sayı ve oran olarak geçen bir oyla kaybedilmesinin kapatılan bu defterin raftaki yerine koyulmak üzere harekete geçildiğini gösteriyor.

Seçimi kazanan kişinin “Erdoğan olmayan Erdoğan” nitelikleri göz önüne alındığında 2. Cumhuriyet rejiminin sermaye sınıfı açısından kazanımlarının korunmak isteneceği yeni bir dönem için uzun yıllar sonra Türkiye siyasetindeki ilk ciddi denemeye girişildiğini görebiliyoruz.

Seçimlerin yenilenmesinin üzerinde ciddi bir hukuksuzluk varken 23 Haziran öncesinde Türkiye demokrasisinin Londra ve New York başta olmak üzere emperyalist merkezlerde övgülere mazhar olması da bu bağlamda şüphe çekmeli.

Siyasal İslamın çivisini çakma görevinin ise bu projeyi başlatan Abdullah Gül’e nasip olacağı anlaşılıyor. Uygun bir zamanda AKP’nin içeriden dağıtılacağını öngörmek mümkün. Bugüne kadar “içerideki sorunları” sessiz sedasız atlatan AKP’nin bir kez daha aynı beceriyi göstermesi kolay görünmüyor. Bülent Arınç gibi eskilere rağbet dahi dünyada kapatılmış bir defterin Türkiye’de daha fazla açık tutulmasını sağlaması mümkün olmayacak.

Bununla birlikte Türkiye’nin önüne açılan muhtemelen “iki partili” ve dinin siyasetteki rolünün olağanlaştırıldığı yeni dönemin siyasal İslam ile geçen yıllardan daha zorlu olacağı da şimdiden söylenebilir.