Şimdi bunları yazmanın zamanı mı?

Tam da böyle zamanlarda söylenenler ile söylenmeyenlerin üzerini örtmek ya da söylenenler arasında bir karşıtlık kurarak buraya hapsolmak heyecanlı bir maçı izleyen seyirciye dönüştürüyor emekçileri… Söylenenleri biliyoruz çünkü söylendi. Her şey daha güzel ya da çok güzel olacakmış… Peki söylenmeyen?

Aysel Tekerek

31 Mart 2019 yerel seçimlerinde partimin desteklediği aday olarak dostlarımızla ve partimizle hızlı ve verimli bir seçim dönemi geçirdik.

O zaman dilimine dönüp baktığımızda, anlattıklarımız arasında seçim sonrasına ne kalacak akıllarda diye düşündüğüm çok oldu. Daha doğrusu akıllarda ne kalmalı sorusuna vereceğimiz onlarca yanıt içerisinden biri zaten gelen sorular ile doğallığında öne çıkmıştı. Akla takılanı, aklın yolu haline gelmesi mücadelesine dönmüştü sanki her sohbet, her ziyaret…

Ne ‘kazanabilir misiniz?’ sorusuydu bu, ne ‘AKP kaybeder mi?’ sorusuydu.

Akla takılan, karşısında bir adaya bağlı olarak değil, seçime hapsedilecek bir zeminde de değil, bir özlem gibi, bir istek gibi, bazen umutsuzluğun utangaçlığı, bazen de temiz kalmanın inceliği ile soruldu hep bize. Peki mümkün mü? Ücretsiz ulaşım, rantın yasaklanması, yağmanın durdurulması, gerçekten de inanıyor musunuz buna?

Dönüp baktığımda, en çok şunu anlattığımızı gördüm, en çok şu cümleyi kurduğumuzu ve yazdığımızı gördüm. “Hak ettiğimizden daha azına razı gelmeyeceğiz”

Şimdi seçimin gayrimeşru şekilde yenilenmesi ve iki adayın devam eden seçim yarışına baktığımızda, ne kadar söylesek azmış diyoruz tam da bunu…

Binali Yıldırım’ın su ücretlerinin düşürülmesi ve öğrenci akbiline indirim vaadinin yenilmiş bir adayın kazanma yolunda verdiği bir söz iken; Ekrem İmamoğlu’nun benzer vaatleri ise ilk seçim için, kazanmak için verilen bir sözdü.

Biliyorum seçim özelinde kim kazandı, kim kaybetti tartışmasını artık geride bırakıyoruz, ülke yeni bir seçime gidiyor, ama gerçekten kim kazandı?

Bu durumda iki aday arasında hangisi seçilirse seçilsin suya daha az ödeyecek, yola daha az ödeyecek İstanbullu kazanmış olacak mı?

Kimilerine göre tam da bu. AKP, ödün veriyor, kaz gelecek yerden tavuk esirgemiyor, bir kelebek etkisi misali, İmamoğlu etkisi “baharı” getiriyor…

İmamoğlu’nun seçimin yenilenme kararı akşamı cemaatlere yardım yok açıklaması da büyük kazanım örneği sayılıyor. Aynı kimilerine göre, zaten bunun için oy verilmemiş miydi?

Siyasi gündemlerin keskinleştiği zamanlarda bu düzenin sınırlarında yüzen keskinlik, yumuşak bir jöleye dönüşüyor adeta. Seçim vaatleri üzerinden sermaye düzeninin jölesi bir o yana bir bu yana kayıyor.

Tam da böyle zamanlarda söylenenler ile söylenmeyenlerin üzerini örtmek ya da söylenenler arasında bir karşıtlık kurarak buraya hapsolmak heyecanlı bir maçı izleyen seyirciye dönüştürüyor emekçileri…

Söylenenleri biliyoruz çünkü söylendi. Her şey daha güzel ya da çok güzel olacakmış…

Peki söylenmeyen?

Örneğin İBB bütçesinin sadece yüzde birini İstanbul halkına ayırarak akbili ortadan kaldıracağımızı yani akbile gerek olmadan ücretsiz ulaşım sağlayacağımızı söylemediler, onlar bunu söylemezler…

Örneğin, suyun sudan ucuz olabileceğini, %40 oranındaki indirimin bile İstanbul halkının kazıklanması sonucunu değiştirmeyeceği, söylemediler, söylemezler…

Örneğin rantın ve yağmanın, bölüşülecek bir şey değil, yasaklanacak bir şey olduğunu söylemediler, söylemezler…

Güzellik göreceli bir kavram, bu düzen için de öyle…

Suyun eskisine göre daha ucuz olması güzel. Ulaşımın eskisine göre daha ucuz olması da güzel. Ama en güzeli bu değil.

Demem o ki ittifak adaylarının sloganları aslında “daha da” somut olarak birleşiyor…

Ama çok güzel arıyorsanız işte söylenmeyenlere bakmalısınız. Görecelik burada biter tam da. Söylenmeyenlerin güzelliğinde biter…

Mesele bu yazdıklarımızın boyutunu çoktan aşmıştır denilebilir, bunlar küçük konular falan, demokrasi, YSK, AKP’nin bekası, rövanş ve dahası… Önemli olanın burası olduğu ve burada bir cepheleşmeye gidilmesi gerektiği söylenip durur.

Bugünün konusu sayılmayanlardan, şimdi bunu yazmanın sırası mı denilenlerden kaçışın varacağı bir yer varsa o da “daha da” birleşmek olabilir.

Burada birleşmekten daha farklı yolu olmayanların daha fazlasını alacak güçleri de olmaz.

En güzelinden vazgeçmeyenlerin, hak ettiğinden daha azına razı gelmeyenlerin, tam da zamanıdır…