Oscar Wilde: Estetiğin çürümeye başkaldırısı; kadın bedeninin metalaştırılması, seks işçiliği ve ideoloji

Oscar Wilde, özellikle ülkemizde anlaşılamayan bir figür olmaya devam ediyor. Okurlar özellikle onunla ve sosyalist düşünceyle ilişkisini kurmakta zorlanıyorlar. Bunda çevirmenlerin Oscar Wilde’nin eserlerindeki görüşleri bir akıma sığdırma çabasının etkisi oldukça büyük. Wilde gibi bir dehanın bir akımla (estetik) temsil edilmesi ya da zorla bu deli gömleğinin şaire giydirilmesi Wilde’nin görüşlerinin ve fikirlerinin sistem tarafından evcilleştirilmesidir.

Oscar Wilde: Estetiğin çürümeye başkaldırısı; kadın bedeninin metalaştırılması, seks işçiliği ve ideoloji
Çağdaş Gökbel

Reading Zindanı Baladı *

ACI İÇİNDEKİ RUHLARLA YÜRÜYORDUM,
BAŞKA BİR ALANDAKİ,
VE MERAK EDİYORDUM BU ADAMIN SUÇU
ÇOK MU BÜYÜKTÜ YA DA ÖNEMSİZ,
ARKAMDAN BİR SES FISILDADI USULCA:
“ASILACAK BU HERİF YAKINDA

ANCAK HERKES ÖLDÜRÜR SEVDİĞİNİ
DUYMAYAN KALMASIN,
KİMİ SERT BİR BAKIŞLA YAPAR,
KİMİ DE POHPOHLAYICI BİR SÖZLE,
KORKAK BİR ÖPÜCÜKLE,
CESUR İSE KILICIYLA!

*Çev: Yeşim Pirpir

Oscar Fingal O’Flahertie Wills Wilde, gençlik dönmelerimde ruhuma dokunabilen yazarların içerisinde en özel olanlarından birisidir. Rusça çevirileriyle tanıdığımız Hazal Yalın ile gerçekleştirdiğim röportajın bu yazının akıbetinde çeşitli noktalarda etkisi büyük.

Oscar Wilde ile olan iletişimimin güçlü olmasının bir diğer sebebi ‘Vera veya Nihilistler’ isimli tiyatro oyununun başkaldıran ve isyankâr tınısı olabilir. Wilde, bu metinde bir Rus edebiyatçısı kadar Rus toplumunun politik hayhuyunu okuyucusuna ya da izleyicisine yansıtır.

Konu Oscar Wilde olunca, yazar dikenli bir yolda ilerlediğini unutmamalıdır. Bu yazıdaki çeşitli tespitlerde yazarının ayağını kanatacağı için, okurunda bu kan izlerini takip ederek gerçeğe zor da olsa ulaşması gerekir. Wilde, sosyalist bir şairdi ve politik mücadelesi onu 46 yaşında erken denebilecek bir dönemde sürgünde ölmesine sebep oldu.

Ölümünün sebebi elbette ki sosyalist düşünceleri değildi. Ölümünün sebebi iktidarın ta kendisiydi.

Oscar Wilde, özellikle ülkemizde anlaşılamayan bir figür olmaya devam ediyor. Okurlar özellikle onunla ve sosyalist düşünceyle ilişkisini kurmakta zorlanıyorlar. Bunda çevirmenlerin Oscar Wilde’nin eserlerindeki görüşleri bir akıma sığdırma çabasının etkisi oldukça büyük. Wilde gibi bir dehanın bir akımla (estetik) temsil edilmesi ya da zorla bu deli gömleğinin şaire giydirilmesi Wilde’nin görüşlerinin ve fikirlerinin sistem tarafından evcilleştirilmesidir.

Örneğin Reading Zindanı Baladı (Oysa herkes öldürür sevdiğini) sıklıkla politik yönlerinden arındırılmış romantik bir şiir olarak algılanmakta. Kapitalist ideolojinin tüm bu cambazlıkları yapması anlaşılır bir şey. Anlaşılır olmayan şey ise kendisini pek bir muhalif olarak görenlerin bu cehaletin sözcülüğünü üstlenmesi.

Reading Zindanı Baladı, Wilde’nin bir dönem tutsak edildiği hapishanenin dev bir resmidir. Bu resmin içerisinde sistemin tüm figürleri yer almaktadır: Papazlar, gardiyanlar, mahkumlar ve cellatlar. Popüler görsellerinin aksine bu şiirde Wilde ne kadar da korkunç şeylerden bahsediyor değil mi?

Elinde asası, uzun saçları ve delici bakışlarıyla romantik bir Wilde yok karşımızda. İngiltere zindanlarının korkunç ve soğuk yüzü karşımıza dikilirken tüm o çevirmenlerin gayri politik değerlendirmeleri, okurlar için zihinsel bir felç durumu oluşturuyor. Hele ki Türkiye’deki politika alerjisi okur için bu değerlendirmeler yapay bir cennet imkânı sunuyor.

Oscar Wilde, sisteme karşı sözünü sakınmayan ve sosyalizmin tüm insanlığı kurtaracağına inanan çağımızın altın kalbidir. Kapitalistlerin bu kalbi söküp atması ve ona onunla hiç ilişkisi olmayan anlamları yüklemesi çok doğal.

Şimdi, yeniymiş gibi görünen bir ideoloji tüm bu değerlerin etrafını kendi dikenli telleriyle çeviriyor. Oscar Wilde, yeniden Reading Zindanına mahkûm ediliyor. Eserlerinde gizlediği politik mesajları anlaşılmayan bir edebiyat dâhisi ancak o zaman gerçek anlamda esir alınabilir.

Bu uzun yolculuğun sonunda çocuk ve kadın istismarının meşrulaştırılması var. Wilde’nin bu şekilde esir alındığı bir dünyada kadınlar ve çocuklar yapayalnız. Gücümüzü sadece fikirlerimizden almayız. İnsan olarak gücümüzü, aynı zamanda tutkularımızdan ve duygularımızdan alırız. Bu sebeple devrimcilerin pek çoğu idealist anlamda olmasa da romantiktir. Bu romantiklik, salt gerçekliği ortaya koymak için harekete geçer. Yoksa ayakları yerden kesmek için değil.

Reading Zindanı Baladı bunun açık örneklerinden biridir.

Şimdilerde sosyal medyada Acun Karadağ üzerinden bir polemik yürütülüyor. Seks işçisi savunucusu (Ben onlara Edward Bernays’ın kullanışlı ahmakları adını veriyorum) bir grup sözde muhalif ama özde kapitalist ideolojisi şakşakçıları yine harekete geçmiş durumda.

Çocuk yaşta hatta çocuk yaşta olmasının önemi yok sektör olarak nitelendirilen yeni Reading zindanlarına kapatılan bedenleri meşrulaştırmaya ve onlara renkli kılıflar bulmaya çalışıyorlar. Bunun aksini savunanları ataerkil ve ahlakçı olmakla suçluyorlar. Ne garip değil mi?

Aslında değil. İdeoloji bu şekilde işleyen bir şey: Bir gün önceki anlamın, bir gün sonra tam karşıtına dönüştürülmesidir ideoloji. Oscar Wilde, sizce ahlakçılıkla suçlanabilir mi? Bu cahillere göre sorunun yanıtı evet.

Acun Karadağ pek çok konuda eleştirilebilir. KHK çalıştayına konuşmacı olarak katıldığımda şunları söylemiştim hem de oradaki insanların gözlerinin içine baka baka ‘Burası da eleştirilebilir ve buradaki düşüncelerinde biricik olmadığı kabul edilmelidir’ güce yalakalık edenlerin, kendilerine bir kürsü, bir de mikrofon verdi diye türlü takla atanların bu tür şeyleri anlaması imkânsız.

Seks işçisi meselesiyle ilgili kapsamlı bir yazım zaten var. Yazının sonunda bu yazıya ulaşabilmeniz için bir kaynakça vereceğim. Bu yazınının sonunu Oscar Wilde’nin getirmesini istiyorum. Romantik, aşık, eşcinsel, yakışıklı ve aristokrat Wilde’nin İngiltere’deki çocuk mahkumlar için kaleme aldığı satırları okumanızı önemsiyorum.

Kadınları vitrinlere çıkarıp bunu bir işçilik gibi sunup meşrulaştıran Avrupalıları medeniyetin temsilcisi olarak gören eblehlere anlatılabilecek çok fazla bir şey yok. İngilizlerin çok zeki olduğu düşünülebilir ancak unutmamakta fayda var; aynı İngilizler kredi kartlarına William Shakespeare hologramı koymaktalar. Sınıflı toplumlar ve bu toplumların iktidarlarının çürütemeyeceği hiçbir şey yok.

Yalnız bir şeyi o ideolojiyle foseptiğe dönmüş zihinlere sokmakta fayda var.

Çocuklar, kadınlar, kısacası insanlar, su, hava, tavşan, köpek ve ağaç. Bu saydığımız şeylere eğitim ve sağlığı da ekleyin; paketlenip satılamazlar. Satılırlarsa buz gibi çürürsünüz ve insanlığınızı yitirirsiniz. İşte o zaman biri sizi ambalajlayıp pazarladığında itiraz edecek tek bir kelimeniz bile olmayacak. Kadınlara özgürlük meşalesi olarak tutuşturulan sigaranın şimdiye dek kaç milyon kadının hayatına mal olduğunu o sözde çok bilmiş kadın hakları mücadelesi üfürükçüleri versin.

Şimdi söz Oscar Wilde’nin:

“…Hapishanedeki bir çocuğun duyduğu dehşetin sınırları yoktur. Bir keresinde Reading’de vücudumu hareket ettirmek için dışarı çıktığım sırada benim hücremin tam karşısındaki loş bir hücrede, küçük bir erkek çocuğu gördüğümü hatırlıyorum. Aslında yumuşak olan iki gardiyan anlaşılan çocukla biraz sert şekilde konuşuyorlardı; belki de nasıl davranması ile ilgili ona tavsiyelerde bulunuyorlardı. Gardiyanlardan biri çocukla birlikte hücredeydi; diğeri ise dışarıda duruyordu. Çocuğun yüzü korkudan bembeyaz kesilmişti. Gözlerinde kapana kısılmış bir hayvanın sessiz yalvarışı vardı. Ertesi sabah kahvaltı vakti çocuğun ağladığını ve oradan çıkmak için bağırdığını duydum. Anne babasını istiyordu…”*

KAYNAKLAR:
*Oscar Wilde, Şiirler/Tiyatro Oyunları Denemeler; Yayına Hazırlayan: Gülperi Sert. Doğu Batı Yayınları.
Oscar Wilde, Sosyalizm ve İnsan Ruhu. Çev: Fatih Özgüven. Metis Yayınları
Halkweb’de Yayınlanan Yazım: https://halkweb.com.tr/gercegin-donusumu-ideolojinin-zaferi-seks-iscisi-mi-seks-kolesi-mi/

Bu yazı ilk olarak 16punto‘da yayınlanmıştır.